Akile Salih: Hafter ile Serrac’ın bir araya gelmesi imkansız

Şarku’l Avsat’a konuşan Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Suheyrat Anlaşması’na geri dönülmeyeceğini söyledi.

Akile Salih
Akile Salih
TT

Akile Salih: Hafter ile Serrac’ın bir araya gelmesi imkansız

Akile Salih
Akile Salih

Kahire’de Şarku’l Avsat’a konuşan Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, ülkesinde seçimlerin yapılmamasından dolayı uluslararası toplumun bazı güçlerini sorumlu tuttu ve herhangi bir müdahalede bulunmaksızın seçim sandıklarına gidilmesine destek olunması çağrısında bulundu.
Libya’nın önde gelen tanınmış siyasetçilerinden Akile Salih, mevcut krizin üstesinden gelinmesi için Suheyrat anlaşmasına geri dönülmemesi gerektiğini dile getirerek, Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac’ın bir araya getirilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Salih, Katar ve Türkiye'nin Trablus'taki teröristlere yönelik desteklerinin savaşların bir çözüme kavuşturulmasının gecikmesinin arkasındaki nedenlerden biri olduğu değerlendirmesinde bulunarak, böyle bir desteğin orduyu operasyonlarına devam etmekten caydırmayacağını belirtti.
Akile Salih ile gerçekleştirilen röportajın metni:
- Sizce Libya’daki süreçte ilerleme kaydedilmemesinin sebebi nedir?

Baştan beri takip edilen politik süreç yanlıştı. Bundan dolayı neticesi de beklenilenin aksine hatalarla malul oldu. Eski Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Martin Kobler'in Libya yetkilileri tarafından düzenlenen yasaların uygulanmasında yardım etmesi gerekiyordu. Özellikle Libya’nın bağımsız bir devlet olduğu ve yasalara, seçilmiş bir parlamentoya, anayasaya ve mahkemelere sahip olduğu temin edilmesi gereken temel hususlardı. Fakat Temsilciler Meclisi’nde sandalye kazanamayan Müslüman Kardeşler işleri tersine çevirdi. Uluslararası toplum, anayasayı ve seçilen parlamentoyu terk etti ve kendi iradesiyle seçilen bir hükümetle muamelelerde bulunmaya başladı. Bu nedenle Libya halkı, uluslararası bir anlaşma ile dayatılan ve gerekçesi olmayan kararlara dayanan bir hükümeti kabul etmez. BM arabulucusunun, sadece BM ve uluslararası toplumun bir çalışanı değil, tüm taraflar için adil bir arabulucu olması gerekiyordu.
-Ancak Suheyrat Anlaşması herkes tarafından onaylandı…
Libya halkı, Suheyrat Anlaşması’na katılanları görevlendirmedi. Çünkü meşruiyet dışarıdan gelmez, halk tarafından verilir. Anayasaya ve yerel mahkemelere geri dönülmesi önemliydi. Dışarıdan halka dayatılan bu kimseler herkes tarafından tanınmıyor. Bu hatalar Libya’daki siyasi çözümün gecikmesine neden oldu. Bugün herkesin elini Libya'nın üzerinden çekmesine ve seçimlerin yapılmasına destek olmasına ihtiyacımız var.
-Bu, Suheyrat Anlaşması’nın ötesine geçmek istediğiniz anlamına mı geliyor?
Krizin yıllarca sürmesine yol açmamak amacıyla Suheyrat Anlaşması’na geri dönmeyeceğiz. Ancak seçimlere gitmek istiyoruz. Eğer Serrac halkın yanında olduğunu düşünüyorsa oy sandığına gitsin.
-Libya'daki mevcut durum seçimler için uygun mu?
Aslında Libya halkının yüzde 85'i seçimlerde katılıyor ki, bir çözüme ulaşmanın tek yolu budur. Libyalılar kendilerine ülke dışından dayatılan her şeyi reddediyorlar. Biz bir halkız ve birbirine tutunmuş uyumlu bir sosyal yapımız var. Fakat dış müdahaleler bu yapıyı sarsıyor. Dolayısıyla bu durum gerek devletin gerekse de halkın çıkarlarını örseliyor. Tek çözüm seçimlerin gerçekleştirilmesi ve güvenliğinin temin edilmesidir.
-Libya seçimler aşamasına nasıl ulaşacak?
Uluslararası toplumun müdahale etmeksizin vereceği destekle. Çünkü hassas bir aşamadayız ve seçimlerin ertelenmesine tahammülümüz yok. Daha fazla beklemek, terörist grupların ülkenin güvenliğini, istikrarını ve birliğini bozmasına ve krizi uzatmasına izin vermek anlamına gelir.
-Seçimlerin tam olarak ne zaman yapılmasını bekliyorsunuz?
Gelecek yılın başında veya aynı yıl içerisinde…
-Libya'da daha önce seçimlerin yapılacağı ilan edildi fakat sonrasında bir çıkmaza girildi. Sizce neden böyle oldu?
Maalesef, uluslararası toplum seçim süreci konusunda ciddi değil. Temsilciler Meclisi’nde anayasaya ilişkin referandum yapılması için bir yasa çıkardık. Bunun üzerinde 6 ay geçti. BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Salame’nin Fayiz es-Serrac’tan seçim süreci için fon talep etmesi gerekiyordu. Ama bu gerçekleşmedi. Çünkü seçim sonuçlarının es-Serrac ve grubunun çıkarına olmayacağını önceden biliyorlardı. Dolayısıyla, seçimlerin yapılması tek bir şeye bağlı: “Seçim tarihinin belirlenmesi ve uygulanması.”
-Seçimler için ülkedeki mevcut güvenlik koşulları uygun mu?
Libya Ulusal Ordusu, Afrika Birliği (AfB) veya uluslararası toplum süreci üstlenebilir. Daha önce Irak’ta seçimler yapıldı ve bombardımanlar gerçekleşti. Önemli olan, terörizmin ülkeyle ve halkla oynamasına izin vermemektir.
-Parlamentonun mevcut siyasi çözümdeki rolü nedir?
Başkentin kurtarılmasının ardından, tüm Libya halkının temsilcilerini içeren, vatandaşların gerekli ihtiyaçlarını sağlayan, seçimlere hazır olan, gerekli kararları veren ve ülkedeki demokratik süreci engelleyenlere tabi olmayan bir ulusal hükümet kurmaktır.
-Washington’un Hafter ile Serrac arasında bir görüşmenin gerçekleşmesini sağlaması mümkün mü?
Libyalıların öldürülmesinden ve Başkanlık Konseyi Başkanı’nın bununla itham edilmesinden sonra böyle bir görüşmenin gerçekleşmesi imkansız.
-Libya ordusunun silahsızlanma yasağının devam etmesi hususunda ne düşünüyorsunuz?
Maalesef ordunun terörle mücadele etmek için elinde bulunan uçakları onarmaya çalıştığı bir zamanda, ülkede kaos ve terörizmi yayan milisler gelişmiş en son silahlarla finanse ediliyor. Bu Libya dosyasıyla ilgili olarak yaşanan kriz durumunun sebeplerinden biridir.
-Ancak Güvenlik Konseyi son olarak, el konulan silah sevkiyatının ardından deniz yoluyla Libya'ya silah kaçakçılığını önlemek amacıyla bir karar çıkardı mı?
Bunun kağıt üzerindeki ölü bir mürekkepten ibaret olmaması, uygulanması gerekiyor.  Uluslararası toplumun bunu ciddiye alacağını umuyoruz.
-BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Salame ile olan ilişkiniz ne durumda?
Ona süreci rayına oturtması konusunda tavsiyelerde bulunduk. Diyaloğa taraf olmayan uzlaşı hükümeti kurulması konusunda ısrarını sürdürüyor. Parlamento bu hükümeti daha önce reddetti ve hükümet güvenoyu alamadı. Meşru parlamento tarafından reddedilenlerin yerine meclis içerisinde güven duyulan kimselerin aday gösterilmesi gerekiyor.
-Geçici paralel hükümet nedir?
Aslında bu hükümet, parlamentonun güvenini kazanan meşru hükümettir. Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) paralel hükümet olarak isimlendiriliyor. Maalesef BM Libya Özel Temsilcisi hükümetle 6 kez, bizimle ise sadece bir kere bir araya geldi.
-BM Özel Temsilcisi’nin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapor hakkında ne düşünüyorsunuz?
Deniz yoluyla gönderilen silah sevkiyatı hakkında neden ülke isminin açıkça belirtilmediğine dair birtakım sorularımız var. Ayrıca Serrac’ın kamu parasından milislerine ödediği maaşlardan neden bahsedilmedi? Petrol gelirlerinden elde edilen paralar milislere ve paralı askerlere maaş ödenmesi için Merkez Bankası'na yatırılırken, neden ulusal ordu güvence altına alınmadı? BM Özel Temsilcisi’nin politikalarını değiştirmesi veya yeni bir elçinin atanması gerekiyor. Çünkü halihazırdaki elçinin Serrac hükümetine destek fikri bile artık uluslararası toplum tarafından kabul edilmiyor. Trablus'ta vatandaşları öldüren yerel ve uluslararası çapta aranan teröristlerin ele geçirilmesinin ardından durum açığa çıktı. Ayrıca Serrac 4 yılını tamamladı ve hiçbir şey yapmadı. Bu değişim için yeterli bir zaman.
-Trablus savaşının yakın zamanda biteceğini düşünüyor musunuz?
Trablus şehri kalabalık bir nüfusa sahip. Teröre karşı yürütülen savaş ise sistematik olmaktan ziyade daha çok bir sokak savaşı. Bu savaş evlerin içine, dairelere ve villalara kadar uzanıyor. Bundan dolayı ordunun sivillerin hayatını korumaya yönelik bir planı var. Derna'da ve diğer başka yerlerde olduğu gibi dikkatli hareket edilmesi gerekiyor.
-UMH Başkanı Serrac, Libya Ulusal Ordusu’nun mücadelesini teröre karşı yürütülen bir savaş olmaktan ziyade, orduyu Trablus'a saldırmakla suçluyor…
Askeri kurum, ülkenin birliği ve vatanın selameti için bir gereklidir. Ayrıca anayasanın, devlet kurumlarının, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin ve demokrasinin korunmasından sorumludur. Bunun yanı sıra iktidarın sivillere teslimi de onun uhdesindedir. Libya ordusunun vatandaşları öldüren filanca terör örgütleri karşısında elleri bağlı bir şekilde durması ne kadar makul?
-Ordunun terörist olarak değerlendirdiği grupların desteklenmesinde Katar ve Türkiye’nin rolü olduğunu düşünüyor musunuz? Bu durum savaşların çözüme kavuşması sürecini geciktirir mi?
Sebeplerden biri de bu. Ancak bu durum orduyu, ülkenin güvenliğini ve istikrarını sağlama görevinden geri bırakmayacak.
-Trablusgarp sürecine ilişkin uluslararası tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uluslararası toplumun Libya'da neler olduğunu anlamaya başladığını düşünüyorum. Bunun kanıtı, Libya ordusuna Güvenlik Konseyi tarafından herhangi bir kınama gelmemiş olmasıdır.
-Afrika Birliği (AfB) ve Arap Birliği politik çözümde nasıl bir rol oynuyorlar?
İşin aslında karar verici bir rol üstlenmekten uzaklar. Libya halkının yapısının özünü bilmeyenler var. Bununlar birlikte Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, başlangıçtan itibaren açık ve net bir tutum sergiledi ve meşruiyet, ulusal ordu ve parlamentonun yanında olduğunu bildirdi.
-Cumhurbaşkanı Sisi ile geçekleştirdiğiniz son görüşmenizde Mısır'ın bir sonraki aşamayla ilgili olarak Libya'ya sunduklarının niteliği konusunda anlaştınız mı?
Cumhurbaşkanı Sisi, ulusal ordunun terörle mücadelesi, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması, her türlü müdahale biçiminin reddedilmesi ve ülkedeki meşruiyetin ana kaynağı olarak parlamentonun rolünü destekleme konusundaki tam desteğini vurguladı.
-Fransa ve İtalya’nın Libya’da yaşananlara ilişkin yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce benzer bir pozisyonda mı bulunuyor yoksa aksine farklı bakış açılarına mı sahipler?
Fransa'nın durumu nispeten farklı. O daha çok demokratik süreç ve seçimlerle ilgileniyor. İtalya'nın Trablus ile ilişkileri ise eskilere dayanıyor. İtalya kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Serrac veya diğer herhangi biriyle bir bağlantısı söz konusu değil.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.