Sadık el-Mehdi, geçiş sürecinin beklediği risklere dikkati çekti

Sadık el-Mehdi, geçiş sürecinin beklediği risklere dikkati çekti
TT

Sadık el-Mehdi, geçiş sürecinin beklediği risklere dikkati çekti

Sadık el-Mehdi, geçiş sürecinin beklediği risklere dikkati çekti

Sudan Milli Ümmet Partisi Genel Başkanı Abdurrahman es-Sadık el-Mehdi, Askeri Geçiş Konseyi (AGK) üyelerinin, devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in azledilmesinde oynadıkları siyasi role işaret ederek, ordudaki görevlerinin ardından siyasi arenaya dahil olmak istedikleri takdirde kendi partisine katılmalarından memnuniyet duyacağını söyledi.
Sadık el-Mehdi, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği özel röportajda, Nida Sudan İttifakı’nın liderlerinden oluşan bir heyetin silahlı örgütlerle görüşmek ve onların AGK ile varılan anlaşma hakkındaki görüşlerini dinlemek için Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'ya gittiğini söyledi.
Geçiş döneminde gerek yönetim yapılarını gerekse de ilgili organa ilişkin yetkileri düzenleyen anayasal kurallar konusunda taraflar arasında anlaşmazlıkların yaşanabileceğini dile getiren el-Mehdi, olası ihtilafların üstesinden gelebilecek bir ‘şeref bildirgesi’ imzalanmasını önerdi. Ayrıca Mehdi, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi’ni imzalamayan siyasi güçlerin de sürece dahil edilmesinin önemini vurguladı.
Sadık el-Mehdi ile gerçekleştirilen röportajın metni:
-Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) ile Askeri Geçiş Konseyi (AGK) arasındaki anlaşma hakkında çok fazla tartışma yapılıyor. İki taraf arasında gerçekten bir ortaklığın sağlanabileceğini düşünüyor musunuz?

Sudan oldukça ciddi bir tarihi aşamadan geçiyor, fakat bunu atlatacak. En başından beri konumumuz, rejimi yıkmak için devrime destek olmak ve katılmak yönünde oldu. O sıra rejimin güvenlik komitesi olan askerler halkın çağrısına cevap vermemiş olsaydı devrim başarıya ulaşamazdı. Bu nedenle, değişimi ortaya çıkaran devrimci kuvvetler ile değişimi temin eden askeri kuvvetler arasında bir uzlaşı olmalı. AGK'nin katılımı olmaksızın devrimci çizgiyi dikte etmenin bir yolunun olmadığının farkındayız.
3 Temmuz tarihinde oturma eylemi alanında gerçekleştirilen acımasız eylemler AGK ile aramızı açtı. Ancak olaylarla ilgili bağımsız bir soruşturmaların yapılması ve suç işleyenlerden hesap sorulması ile birlikte bunun üstesinden gelinebilir. Taraflar arasındaki farklılıkların üstesinden gelmek için özel bir girişimde bulunan Afrika Birliği-Etiyopya arabuluculuğunu, doğrudan görüşmelerin yeniden başlatılmasını, gerilimin yeniden tırmanmasına engel olunmasını, AGK'nin kendi adına bir hükümet oluşturmamasını ve ÖDBG'nin halk hareketleriyle tansiyonu yükseltmemesini elimizden geldiği kadar sağlamaya çalıştık.  Süreci daha fazla diyalog ile tamamlamak için çalışıyoruz. Ayrıca iki taraf arasındaki herhangi bir farklılığın üstesinden gelinmesine katkıda bulunabilecek ulusal bir girişim öneriyoruz.
-Taraflar arasında devrimin hedeflerini gerçekleştirebilecek gerçek bir ortaklığın kurulacağını düşünüyor musunuz? Yoksa detaylarda gizli olan şeytanlar bu ortaklığı sonlandıracak mı?
Çeşitli sebeplerden dolayı bir ortaklığa ulaşılabileceğine inanıyorum. Her bir taraf, görüşlerini diğerine dikte edemeyeceğinin ve bunun başarısız olacağının farkında. Herkes, eski rejimin sebep olduğu zorlu koşulların hala mevcut olduğunu anlamalıdır. Bir yandan ülkedeki ekonomik çöküş ve güvenlik durumu varlığını sürdürürken, öte yandan arenada silahlı güçlerin varlığına tanık oluyoruz ve uluslararası toplum ile aramızda büyük bir boşluk var. Birleşik ve ulusal bir kararlılık olmadığı takdirde bütün bu koşullar, tek taraflı bütün çözüm girişimlerini boşa çıkaracak.
Söz konusu nesnel faktörler, herkesi bir uzlaşıya mecbur bırakıyor. Daha önceki devrimlerde ve bağımsızlıkta olduğu gibi uzlaşı kültürünü desteklemeye devam edeceğiz. Evet, engeller var ve süreç içerisinde birtakım gerginlikler yaşanacak. Herhangi bir tarafın gerilimi tırmandırmasının önüne geçecek ve herkes tarafından kabul edileceğini umduğumuz bir ‘şeref bildirgesi’ öneriyoruz.
-Ne gibi durumlar taraflar arasındaki ilişkilerin gerilmesine sebep olabilir?
Anlaşmanın en önemli başarıları, bir egemenlik konseyinin oluşturulması, nitelikli ve partizan olmayan kimselerden oluşan sivil bir bakanlar kuruluna yürütme işlerinin tevdi edilmesi, egemenlik konseyinin ve yürütme organının teşkil edilmesinin ardından bir yasama meclisinin oluşturulması oturuma eylemi operasyonları sırasında işlenen suçlara ilişkin adil soruşturmaların yapılması, geçici adaletin sağlanması ve yağmalanana paraların geri alınmasıdır. Bütün bu durumlar askeri ve sivil güçler arasında bir gerilim yaratabilir. Ancak şeref bildirgesi ve uzlaşmacı yaklaşım bu farklılıkları aşmamızı sağlayacaktır.
-Bütün bunlarla birlikte geçiş döneminin düzenleneceği anayasal kurallar konusunda da büyük bir anlaşmazlık yaşanabilir. Geçici bir anayasa olarak mı adlandıracağız yoksa anayasa bildirgesi olarak mı?
Öte yandan bir diğer anlaşmazlık noktası ise ÖDBG haricindeki güçlerin de sürece dahil edilmesi meselesi olacak. Ulusal inisiyatiflerin tek bir ilke etrafında kümelenmesiyle birlikte potansiyel farklılıkların üstesinden gelineceğini düşünüyorum.
Afrika Birliği-Etiyopya arabuluculuğu açık bir şekilde, ulaşabileceği yere kadar ulaştığını ve bunun ardından taraflar müzakere masasına oturmadıkça sunacakları pek bir şey olmadığını söyledi. Bu, sorumlu ve doğru bir pozisyondur ve bu nedenle bölünme mantığına değil uzlaşma mantığına ihtiyaç duyulacaktır.
-Egemenlik konseyi adaylarının seçimine ilişkin ne gibi mekanizmalar var?
Bir dizi engel ortaya çıkaracak partici kotaların bulunmadığını söyledik. Kotalara göre hareket edersek Pandora'nın Kutusu açılacak ve hoş olmayan sürprizlerle karşı karşıya kalacağız. Adayların uzman ve politik bilince sahip olmaları gerekiyor. Gençlerin ve kadınların katılımını da içeren dengeli bir konseyin kurulmasını umuyoruz. Oturma eylemleri sırasında yürütme işlerini üstlenen bir koordinasyon komitesi bulunuyordu. Tüm bloklar kendi adaylarını sunacak. Önceki gün anlaşmanın son kez daha incelenmesi, anlaşmayı kimin imzalayacağı, aday listelerinin değerlendirilmesi, egemenlik konseyinde kimlerin bulunacağı ve başbakanın kim olacağı meselelerini görüşmeye karar verdik.
-Farklı pozisyonlar için önerilen isimler var mı?
İsimler hakkında konuşarak müzayede kapısını açmak istemiyorum. Ancak, sunulan isimlerin saygın isimler olduğunu düşünüyorum ve üzerinde uzlaşılan ilkeler ve temeller olduğu sürece pek bir zorluk yaşanmayacağına inanıyorum.
-Nida Sudan İttifakı bünyesindeki bir dizi silahlı hareket ÖDBG’den ayrıldıklarını ve yapılan anlaşmanın arzuları karşılamadığını açıkladılar. Buna ne diyorsunuz?
Bunun bir çıkış olduğunu düşünmüyorum. Fakat bazı şeylere ilişkin birtakım çekincelerin olduğunu söyleyebiliriz. Bu görüşleri kapsayabilecek yeterliliğe sahibiz. Sudan Milli Ümmet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Meryem el-Mehdi ve eski Sudan Kongresi Partisi Genel Başkanı İbrahim eş-Şeyh’ten oluşan bir heyet tertip ettik. Bu heyet, Nida Sudan İttifakı’ndan silahlı hareketlerle görüşmek ve onların askeri konsey ile varılan anlaşma hakkındaki görüşlerini dinlemek için Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'ya gitti. Üzerinde uzlaşılan husus özellikle barış sürecine ve sonuçlarına ilişkin görüşlerini kabul etmektir. Bu, onlara kalmış olan bir şey. Herhangi bir sorunun çıkacağını sanmıyorum.
İkinci olarak bu hareketlerin çoğu barış girişimlerine dahil oldu. Bu konulardaki bakış açımızı da dikkate almaları gerekiyor. Nida Sudan İttifakı’na üye olmayan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) Başkanı Abdülaziz el-Helu ve Sudan Kurtuluş Hareketi Başkanı Muhammed Nur ile bazı sorunların yaşanabileceğini düşünüyorum. Onları ikna etmeye odaklanmayı umuyoruz. Hiç kimse barış meselesini ikincil bir mesele olarak görmek istemiyor. Bu anlaşma, tüm uluslararası topluluğun desteğini arkasına almış durumda.
-Uluslararası toplumun ve komşu ülkelerin rolü süreçteki nedir?
Sudanlı gelişmelere ilişkin olumlu bölgesel ve uluslararası pozisyonları takdir ediyor ve bundan dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz. Ülkenin karşı karşıya kaldığı ekonomik zorlukların üstesinden gelinmesi için desteklerinden dolayı kardeş devletlere teşekkür ediyor ve yardımlarının devamını umuyoruz.
Öte yandan uluslararası toplum, ülkenin 60 milyar doları bulan dış borcunun silinmesini ve Sudan’ın teröre sponsorluk yapan devletler listesinden çıkarılmasını sağlayabilir. Bu sorunların çözülmesini ve ülkenin farklı eksenlere sürüklenmemesini umut ediyoruz.
-Siyasi bir rol oynamak istedikleri takdirde AGK Başkan Yardımcısını parti kurmaya veya mevcut bir partiye katılmaya davet ettiniz…
AGK Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Duklu’ya (Hamideti), Ömer el-Beşir’in azledilmesine ilişkin oynadığı büyük rolden dolayı teşekkür ediyoruz. Hamideti’nin tarihi bir rol oynadığına kuşku yok. Hızlı Destek Kuvvetleri'nin komutanı olarak ordu içerisinde bir statüye sahip. Fakat bu güçlerin ülkenin silahlı kuvvetleri ile birleşmesi gerekiyor.
AGK Başkanı el-Burhan, Başkan Yardımcısı Hamideti ve diğer AGK üyeleri, Beşir’in azledilmesinde siyasi bir rol oynadılar ve geçiş döneminin sonuna kadar devam edecek olan politik bir statüleri mevcut.
Siyasi bir rol oynamak istiyorlarsa onları memnuniyetle karşılayacağız. Ancak bu, askeri pozisyonlarını bırakmalarını gerektiriyor. Siyasi rollerini devam ettirmek istemelerinde herhangi bir sorun yok. Siyasi arenaya dahil olmak istedikleri takdirde Sudan Milli Ümmet Partisi’nde kendilerini memnuniyetle karşılayacağız.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”