Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
TT

Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Özel Danışmanı Nicholas Haysom, Şarku’l Avsat verdiği özel röportajda, BM’nin “Askeri Geçiş Konseyi’nin (AGK) yetkilerini sivillerin başkanlığındaki bir iktidara devretme yönündeki Afrika Birliği (AfB) girişiminin” arkasında olduğunu söyledi. Ayrıca ordunun ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çekti.
Sudan'ın derin bir ekonomik krizin içinden geçtiğini dile getiren Haysom, sivil bir iktidarın kurulması yönünde ilerleme kaydedilmesi durumunda bu krizin üstesinden gelinebileceğini vurguladı. Bunun yanı sıra provokasyonlara boyun eğmeyerek kaderini barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkına övgüde bulundu.
Şu anda mevcut siyasi krizle baş etmekle birlikte Sudanlıların önünde, aynı zamanda harika bir fırsatın bulunduğunu düşündüğünü dile getiren Haysom, bu problemlerin ve fay hatlarının yeni değil, bu Arap-Afrika ülkesinin 50 yıldan fazla bir süredir bu sorunlarla boğuştuğunuz söyledi.
Sudan'daki tüm siyasi unsurlar arasındaki uzlaşıya destek vermeye yönelik uluslararası çabaları devam ettirmek üzere Hartum'a gerçekleştireceği ziyaretin arifesinde Şarku’l Avsat’a konuşan Haysom, Nelson Mandela ilkelerine ilham kaynağı olan uluslararası bir diplomat olarak biliniyor.
BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom ile gerçekleştirilen röportajın metni:
-Sudan'daki tarafların, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından ülkedeki durumu rayına oturtma konusunda bir miktar ilerleme kaydettikleri görülüyor. Birleşmiş Milletler (BM) bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyor?

BM, Sudan’daki iktidarın ordudan sivillere geçişi için standartlar koyan AfB’nin girişimini destekleme hususunda erken bir pozisyon aldı. Sivil liderliğin tam olarak ne anlama geldiği henüz açık değil. Fakat Sudanlıların kendilerinin, çatışmanın sivil tarafını desteklediğini söylenebilecek düzenlemeler üzerinde hemfikir olmaları önemlidir. Anlaşma, siviller ile askerler arasında bir tür ortaklık veya ittifak olduğunu gösteriyor. Ancak bu ortaklığın kesin şartları hala bir anlaşmazlık noktası olarak kalmaya devam ediyor. Uluslararası toplumdan sivil bir iktidarın kurulması hususunda net bir tutum takınmasını ve buna bağlı kalmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra geçiş döneminin kırılgan olacağının ve ordunun korumasına ihtiyaç duyulacağının farkındayız. Öte yandan yönetimden sorumlu sivilleri ve ordunun buna saygı duyduğunu görmek istiyoruz. Bunun tam olarak nasıl olacağını göreceğiz. Biz konuşurken, tarafların bir anlaşma metni üzerinde anlaşmaya çalıştıklarını biliyorsunuz. Ordu ve siviller arasındaki ilişkiyi belirlemek ve ordunun sivil kararları veto etme hakkı olup olmadığı gibi bazı önemli hususların artık ele alınması için en kısa zamanda bu süreci tamamlamalarını umuyoruz.
-Tarafların şu ana kadar gerçekleştirdikleri hususların büyük bir ilerleme olduğunu düşünüyor musunuz?
Gerçekleştirilecek atılım, tarafların bir anlaşmaya varmalarıdır. Anlaşmanın şartlarını değerlendirmeye başladıktan sonra taraflar farklı yorumlara sahip olabileceklerinin farkına varacaklar. Bundan dolayı, uygulanmadığı sürece nihai bir anlaşmaya varıldığı için kutlama yapmayacağız.
-İktidarın sivillere devredilmesi sürecinin ne kadar hızlı gerçekleşmesini istiyorsunuz?
Sanırım erken olması daha iyi olur. Uluslararası toplumun, düzenlemeler hususunda askeri otorite ile muhatap olmaktan uzun vadede rahatsız olacağını söylemeliyim. Sivil otoritenin hakkı olan yeri aldığını görmeye dönük bir özlem var. Ancak bundan sonra bazı önemli meseleleri ele almaya başlayabiliriz. Şu anda Sudan’ın, ülkede yaşanan siyasi zorluklardan bağımsız olarak derin bir ekonomik krizde olduğunu vurgulamak istiyorum. Ekonomik dar boğazdan çıkış, gerek üye devletlerin gerekse de uluslararası ve bölgesel finans kurumlarının Sudan ile dünyanın geri kalanı arasındaki ekonomik ilişkiyi düzeltmek için bir program geliştirmesine bağlıdır. Bildiğiniz gibi, Sudan ABD tarafından terörün devlet sponsorları listesine eklendi. Bu borçların hafifletilmesine yönelik girişimleri de etkiler. Bunların hepsi mümkündür. Nitekim Sudan listeden çıkarılabilir ve borç yükünün azaltılması temin edilebilir. Sivil iktidara doğru ilerleme kaydedildiği takdirde Sudan'a büyük bir iradenin bulunduğuna tanık olacağız.
-Bu hedeflere ulaşılması hususunda nasıl bir destekte bulunuyorsunuz?
Desteğimizi büyük ölçüde AfB girişimi için uluslararası desteği sağlama hususuyla sınırladık. Başka bir deyişle, AfB tarafından takip edilen yola ek olarak bir başka yol inşa etmekten kaçındık.
-Arap dünyasının bu yönde nasıl bir destek verdiğine tanık olduk…
Evet, provokasyonlara rağmen kaderini, barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkının çabalarına yönelik bir hüsnü niyet söz konusu. Altı ay boyunca provokasyonlara boyun eğmeyerek barışçıl gösteriler düzenlediler. Sıradan insanların katılımıyla ve büyük bir cesaretle bunu gerçekleştirdiler. Fotoğraflara bakın, kadınları ve çocukları sokakta yürürken göreceksiniz.
Sudan’ın Arap desteğine ihtiyacı var
-Arap ülkelerinden beklentileriniz neler? Sudan’ın Afrikalı kimliğinin yanı sıra aynı zamanda bir Arap ülkesi olduğunu biliyoruz…

Sudan'da Arap Birliği'nden bir heyet vardı. Desteklerini dile getirdiler. Desteklerini sürdürecekleri hususunda onlara güveneceğiz. Ayrıca Körfez ülkeleri dahil olmak üzere Kızıldeniz'deki komşularını da desteklememiz gerekiyor. Sudan'ın fakir bir ülke olduğunu ve yalnızca Arap dünyasından değil, dünyanın geri kalanından da finansal desteğe ihtiyaç duyacağını göz önünde bulundurmalısınız. Sudan’ın hem Arap hem de Afrika kimliğine sahip olduğu doğru. Somali, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya gibi çatışmaların yaşandığı bir dizi ülkeyle sınırları var. Sudan'da işler kötüye giderse, bunun bölge üzerinde bir bütün olarak etkisi olacaktır. Zaten burası oldukça kırılgan bir bölge. Öte yandan bu Sudan için sadece mevcut siyasi krizle baş etmek için değil, aynı zamanda 50 yıldan fazla bir süredir onu etkileyen sorunların üstesinden gelmek için büyük bir fırsat. Dolayısıyla umduğumuz şey şu an sadece bu anlaşmanın imzalanması değil. Ancak daha büyük bir anlaşma Sudanlıların karşı karşıya kaldığı sorunları çözecektir.
-Bu mesaj Sudanlılara mı iletildi?
Evet, ülke arenasındaki tüm oyunculara bu mesaj iletildi. Sudan büyük bir sorunlar karşı karşıya olduğu gibi kaçırılmaması gereken büyük fırsatın da önünde duruyor.
-Onlardan neler işitiyorsunuz?
Bunun farkındalar. Her iki tarafın da daha geniş kapsamlı bir barışa öncelik verdiğini düşünüyorum.
-Bunun Sudan’ı yalnızca mevcut krizden değil, ülkenin maruz kaldığı kronik hastalıklardan da kurtaracak bir fırsat olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?
Evet, uzun süredir ülkenin mustarip olduğu bu kronik krizden kurtaracağına inanıyorum.
-Peki, ne yapmaları gerekiyor?
Öncelikle, silahlı grupların Sudan'ın nasıl yönetileceği hususundaki geniş bir tartışmaya katılmalarının bir yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyorum.
-BM bunun için hazır mı? Bu hedefin gerçekleşmesi için çalışıyor mu?
Onlarla konuşuyoruz ve bu doğrultuda teşvik ediyoruz.
-Kimlerle konuştunuz?
Son olarak Malik Agar ve Minni Minnawi ile görüştüm. Ben de Addis Ababa’daydım. Ayrıca geçmişte ordu ile görüşmelerde bulundum.
-Şu an oynadığı merkezi rolden dolayı orduya atıfta bulunmak oldukça önemli…
Ordu, ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip.
-Endişeli misiniz?
Hayır. Anlaşmadan dolayı sevinçliyiz. Çünkü iktidarın sivillere devredilmesi gerektiğini gösteriyor.
-BM’nin bu tür krizlerde faydasız olduğuna dair bir inanç var. BM Sudan'da neden başarılı olsun?
Tekrarlamama izin verin: Sudan’daki çabalara liderlik etmeye çalışmıyoruz. BM’nin -özellikle bölgesel ve alt bölgesel kuruluşların kendi alanlarındaki sorunları çözmede oldukça kıskanç olmaları dolayısıyla- her türlü çabaya öncülük edemeyeceği tamamen doğru. Uygun bir şekilde hareket ediyoruz ve öncülük etmesi gereken tarafları destekliyoruz. BM’nin düşünüldüğü kadar faydasız olduğuna katılmıyorum. Bu, büyük ölçüde üye devletler arasındaki bölünmelerin ve Güvenlik Konseyi'nde bir birlik oluşturamamalarının bir yansımasıdır.
-Güvenlik Konseyi'nde yeterli destek var mı?
Bunun geniş destek alabilecek bir durum olduğunu düşünüyorum.
-Ancak Güvenlik Konseyi'nden AfB ile birlikte sarf ettiğiniz çabaları destekleyecek güçlü bir netice görmedik?
Sudan'daki durumu tartıştıktan birkaç gün sonra bir açıklama yaptılar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü AfB, Güvenlik Konseyi'nin desteğini beklediğine dair açık bir sinyal verdi. Bu gerçekten başka bir yer için söz konusu değil.
-Bir arabulucu olarak, Güvenlik Konseyi'nin desteğine mi ihtiyacınız var?
En nihayetinde Güvenlik Konseyi'nin mutlak yetkiye sahip olduğunu düşünüyorum. İnisiyatifi ele almak için oy elde edemezse arabulucunun ellerinin de bağlanacak.
Öldürülen göstericilere ilişkin soruşturmalar
-Öne çıkan bir diğer mesele ise devrik Devlet Başkanı el-Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin suçlamaları ile karşı karşıya olmasıdır. Şimdi ne olacağı hakkında birtakım sorular var…
Bu, kararı verecek olan Sudan halkına başvurmanız gerektiğini düşündüğüm bir konudur. Geçmiş suçlar için hesap sorulmasını isteyip istemediklerine ve ne kadar ileri gideceklerine karar vermek zorundalar. Acil olan el-Beşir’in meselesi değil, öldürülen protestocular meselesi. Protestocular öyle ya da böyle hesap sorulmasını talep ediyorlar. Halen Sudan'da bu soruşturmanın niteliğinin ulusal mı yoksa uluslararası mı olacağına dair bir tartışma var. Şu anda hangisinin daha iyi olduğuna dair yorum yapmak istemiyorum. Fakat geçiş sürecinin Sudanlıların ellerinde olduğunu vurgulamak istiyorum. Seçtikleri hesap sorma şeklini desteklemeleri gerekiyor. Bunun uzlaşı sürecinin bir parçası olması gerekiyor. Bunun bazı uluslararası katılımın da sağlanmasıyla birlikte ulusal bir niteliğe sahip olması daha olası görünüyor.
-Sudan'a ne zaman gideceksiniz ve ne yapacaksınız?
Bu hafta gitmeyi ve imza töreninin gerçekleşmesini umuyorum. Söz konusu anlaşmanın geliştirilmesi gerekecek. Ayrıca anlaşmanın uygulanması gibi bir diğer mesele var. Bu kolay olmayacak. Denetim rolünün ne kadar güçlü olduğu konusunda farklı görüşler var. Hükümetin kurulması, bakanların ve sivil yönetimin diğer önemli unsurlarının atanması sürecince bunun nasıl yapılacağı gibi bir mesele var.
-Bunun için belirlenen bir zaman çizelgesi var mı?
Henüz öngörülen bir zaman çizelgesi yok. Ancak konuştuğumuz gibi iktidarın sivillere devrine kadar Sudan’ın AfB üyeliği askıda kalacak. ABD Kongresi de iktidarın sivillere teslim edilmesine dek rejime yönelik yaptırımlar uygulama ve ilişkileri askıya alma kararını sürdürme yönünde bir karar aldı. Bundan dolayı bu süreç ne kadar hızlı bir şekilde gerçekleşirse Sudan’ın dünyanın geri kalanıyla diplomatik ve ekonomik ilişkilerini normalleştirmesi o kadar hızlı olur.
-Güvenlik Konseyi, BM-Afrika Birliği Darfur Ortak Barış Gücü'nün (UNAMID) geri çekilme sürecini durdurdu…
Bu doğru. Sudan hükümetiyle geri çekilme sürecine ve sonuçlarına ilişkin görüşülmesi gerekiyor. Sivil liderliğinde yeni bir hükümetin kurulacağı göz önüne alındığında ortaya çıkan soru, şu anda kiminle konuştuğumuzdur.
-Sürecin sonunda seçimlerin yapılması gerekiyor…
En nihayetinde durum, demokrasi ya da devletin kurmak istediği herhangi bir şeye köprü kurmaya odaklanan bir geçiş aşamasıyla ilgilidir. Geçiş dönemi genellikle seçimlerle sonuçlanır. Sonra geçiş süreci sona erer, çünkü artık yeni bir hükümet kurulmuştur.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.