Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
TT

Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Özel Danışmanı Nicholas Haysom, Şarku’l Avsat verdiği özel röportajda, BM’nin “Askeri Geçiş Konseyi’nin (AGK) yetkilerini sivillerin başkanlığındaki bir iktidara devretme yönündeki Afrika Birliği (AfB) girişiminin” arkasında olduğunu söyledi. Ayrıca ordunun ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çekti.
Sudan'ın derin bir ekonomik krizin içinden geçtiğini dile getiren Haysom, sivil bir iktidarın kurulması yönünde ilerleme kaydedilmesi durumunda bu krizin üstesinden gelinebileceğini vurguladı. Bunun yanı sıra provokasyonlara boyun eğmeyerek kaderini barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkına övgüde bulundu.
Şu anda mevcut siyasi krizle baş etmekle birlikte Sudanlıların önünde, aynı zamanda harika bir fırsatın bulunduğunu düşündüğünü dile getiren Haysom, bu problemlerin ve fay hatlarının yeni değil, bu Arap-Afrika ülkesinin 50 yıldan fazla bir süredir bu sorunlarla boğuştuğunuz söyledi.
Sudan'daki tüm siyasi unsurlar arasındaki uzlaşıya destek vermeye yönelik uluslararası çabaları devam ettirmek üzere Hartum'a gerçekleştireceği ziyaretin arifesinde Şarku’l Avsat’a konuşan Haysom, Nelson Mandela ilkelerine ilham kaynağı olan uluslararası bir diplomat olarak biliniyor.
BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom ile gerçekleştirilen röportajın metni:
-Sudan'daki tarafların, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından ülkedeki durumu rayına oturtma konusunda bir miktar ilerleme kaydettikleri görülüyor. Birleşmiş Milletler (BM) bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyor?

BM, Sudan’daki iktidarın ordudan sivillere geçişi için standartlar koyan AfB’nin girişimini destekleme hususunda erken bir pozisyon aldı. Sivil liderliğin tam olarak ne anlama geldiği henüz açık değil. Fakat Sudanlıların kendilerinin, çatışmanın sivil tarafını desteklediğini söylenebilecek düzenlemeler üzerinde hemfikir olmaları önemlidir. Anlaşma, siviller ile askerler arasında bir tür ortaklık veya ittifak olduğunu gösteriyor. Ancak bu ortaklığın kesin şartları hala bir anlaşmazlık noktası olarak kalmaya devam ediyor. Uluslararası toplumdan sivil bir iktidarın kurulması hususunda net bir tutum takınmasını ve buna bağlı kalmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra geçiş döneminin kırılgan olacağının ve ordunun korumasına ihtiyaç duyulacağının farkındayız. Öte yandan yönetimden sorumlu sivilleri ve ordunun buna saygı duyduğunu görmek istiyoruz. Bunun tam olarak nasıl olacağını göreceğiz. Biz konuşurken, tarafların bir anlaşma metni üzerinde anlaşmaya çalıştıklarını biliyorsunuz. Ordu ve siviller arasındaki ilişkiyi belirlemek ve ordunun sivil kararları veto etme hakkı olup olmadığı gibi bazı önemli hususların artık ele alınması için en kısa zamanda bu süreci tamamlamalarını umuyoruz.
-Tarafların şu ana kadar gerçekleştirdikleri hususların büyük bir ilerleme olduğunu düşünüyor musunuz?
Gerçekleştirilecek atılım, tarafların bir anlaşmaya varmalarıdır. Anlaşmanın şartlarını değerlendirmeye başladıktan sonra taraflar farklı yorumlara sahip olabileceklerinin farkına varacaklar. Bundan dolayı, uygulanmadığı sürece nihai bir anlaşmaya varıldığı için kutlama yapmayacağız.
-İktidarın sivillere devredilmesi sürecinin ne kadar hızlı gerçekleşmesini istiyorsunuz?
Sanırım erken olması daha iyi olur. Uluslararası toplumun, düzenlemeler hususunda askeri otorite ile muhatap olmaktan uzun vadede rahatsız olacağını söylemeliyim. Sivil otoritenin hakkı olan yeri aldığını görmeye dönük bir özlem var. Ancak bundan sonra bazı önemli meseleleri ele almaya başlayabiliriz. Şu anda Sudan’ın, ülkede yaşanan siyasi zorluklardan bağımsız olarak derin bir ekonomik krizde olduğunu vurgulamak istiyorum. Ekonomik dar boğazdan çıkış, gerek üye devletlerin gerekse de uluslararası ve bölgesel finans kurumlarının Sudan ile dünyanın geri kalanı arasındaki ekonomik ilişkiyi düzeltmek için bir program geliştirmesine bağlıdır. Bildiğiniz gibi, Sudan ABD tarafından terörün devlet sponsorları listesine eklendi. Bu borçların hafifletilmesine yönelik girişimleri de etkiler. Bunların hepsi mümkündür. Nitekim Sudan listeden çıkarılabilir ve borç yükünün azaltılması temin edilebilir. Sivil iktidara doğru ilerleme kaydedildiği takdirde Sudan'a büyük bir iradenin bulunduğuna tanık olacağız.
-Bu hedeflere ulaşılması hususunda nasıl bir destekte bulunuyorsunuz?
Desteğimizi büyük ölçüde AfB girişimi için uluslararası desteği sağlama hususuyla sınırladık. Başka bir deyişle, AfB tarafından takip edilen yola ek olarak bir başka yol inşa etmekten kaçındık.
-Arap dünyasının bu yönde nasıl bir destek verdiğine tanık olduk…
Evet, provokasyonlara rağmen kaderini, barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkının çabalarına yönelik bir hüsnü niyet söz konusu. Altı ay boyunca provokasyonlara boyun eğmeyerek barışçıl gösteriler düzenlediler. Sıradan insanların katılımıyla ve büyük bir cesaretle bunu gerçekleştirdiler. Fotoğraflara bakın, kadınları ve çocukları sokakta yürürken göreceksiniz.
Sudan’ın Arap desteğine ihtiyacı var
-Arap ülkelerinden beklentileriniz neler? Sudan’ın Afrikalı kimliğinin yanı sıra aynı zamanda bir Arap ülkesi olduğunu biliyoruz…

Sudan'da Arap Birliği'nden bir heyet vardı. Desteklerini dile getirdiler. Desteklerini sürdürecekleri hususunda onlara güveneceğiz. Ayrıca Körfez ülkeleri dahil olmak üzere Kızıldeniz'deki komşularını da desteklememiz gerekiyor. Sudan'ın fakir bir ülke olduğunu ve yalnızca Arap dünyasından değil, dünyanın geri kalanından da finansal desteğe ihtiyaç duyacağını göz önünde bulundurmalısınız. Sudan’ın hem Arap hem de Afrika kimliğine sahip olduğu doğru. Somali, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya gibi çatışmaların yaşandığı bir dizi ülkeyle sınırları var. Sudan'da işler kötüye giderse, bunun bölge üzerinde bir bütün olarak etkisi olacaktır. Zaten burası oldukça kırılgan bir bölge. Öte yandan bu Sudan için sadece mevcut siyasi krizle baş etmek için değil, aynı zamanda 50 yıldan fazla bir süredir onu etkileyen sorunların üstesinden gelmek için büyük bir fırsat. Dolayısıyla umduğumuz şey şu an sadece bu anlaşmanın imzalanması değil. Ancak daha büyük bir anlaşma Sudanlıların karşı karşıya kaldığı sorunları çözecektir.
-Bu mesaj Sudanlılara mı iletildi?
Evet, ülke arenasındaki tüm oyunculara bu mesaj iletildi. Sudan büyük bir sorunlar karşı karşıya olduğu gibi kaçırılmaması gereken büyük fırsatın da önünde duruyor.
-Onlardan neler işitiyorsunuz?
Bunun farkındalar. Her iki tarafın da daha geniş kapsamlı bir barışa öncelik verdiğini düşünüyorum.
-Bunun Sudan’ı yalnızca mevcut krizden değil, ülkenin maruz kaldığı kronik hastalıklardan da kurtaracak bir fırsat olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?
Evet, uzun süredir ülkenin mustarip olduğu bu kronik krizden kurtaracağına inanıyorum.
-Peki, ne yapmaları gerekiyor?
Öncelikle, silahlı grupların Sudan'ın nasıl yönetileceği hususundaki geniş bir tartışmaya katılmalarının bir yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyorum.
-BM bunun için hazır mı? Bu hedefin gerçekleşmesi için çalışıyor mu?
Onlarla konuşuyoruz ve bu doğrultuda teşvik ediyoruz.
-Kimlerle konuştunuz?
Son olarak Malik Agar ve Minni Minnawi ile görüştüm. Ben de Addis Ababa’daydım. Ayrıca geçmişte ordu ile görüşmelerde bulundum.
-Şu an oynadığı merkezi rolden dolayı orduya atıfta bulunmak oldukça önemli…
Ordu, ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip.
-Endişeli misiniz?
Hayır. Anlaşmadan dolayı sevinçliyiz. Çünkü iktidarın sivillere devredilmesi gerektiğini gösteriyor.
-BM’nin bu tür krizlerde faydasız olduğuna dair bir inanç var. BM Sudan'da neden başarılı olsun?
Tekrarlamama izin verin: Sudan’daki çabalara liderlik etmeye çalışmıyoruz. BM’nin -özellikle bölgesel ve alt bölgesel kuruluşların kendi alanlarındaki sorunları çözmede oldukça kıskanç olmaları dolayısıyla- her türlü çabaya öncülük edemeyeceği tamamen doğru. Uygun bir şekilde hareket ediyoruz ve öncülük etmesi gereken tarafları destekliyoruz. BM’nin düşünüldüğü kadar faydasız olduğuna katılmıyorum. Bu, büyük ölçüde üye devletler arasındaki bölünmelerin ve Güvenlik Konseyi'nde bir birlik oluşturamamalarının bir yansımasıdır.
-Güvenlik Konseyi'nde yeterli destek var mı?
Bunun geniş destek alabilecek bir durum olduğunu düşünüyorum.
-Ancak Güvenlik Konseyi'nden AfB ile birlikte sarf ettiğiniz çabaları destekleyecek güçlü bir netice görmedik?
Sudan'daki durumu tartıştıktan birkaç gün sonra bir açıklama yaptılar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü AfB, Güvenlik Konseyi'nin desteğini beklediğine dair açık bir sinyal verdi. Bu gerçekten başka bir yer için söz konusu değil.
-Bir arabulucu olarak, Güvenlik Konseyi'nin desteğine mi ihtiyacınız var?
En nihayetinde Güvenlik Konseyi'nin mutlak yetkiye sahip olduğunu düşünüyorum. İnisiyatifi ele almak için oy elde edemezse arabulucunun ellerinin de bağlanacak.
Öldürülen göstericilere ilişkin soruşturmalar
-Öne çıkan bir diğer mesele ise devrik Devlet Başkanı el-Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin suçlamaları ile karşı karşıya olmasıdır. Şimdi ne olacağı hakkında birtakım sorular var…
Bu, kararı verecek olan Sudan halkına başvurmanız gerektiğini düşündüğüm bir konudur. Geçmiş suçlar için hesap sorulmasını isteyip istemediklerine ve ne kadar ileri gideceklerine karar vermek zorundalar. Acil olan el-Beşir’in meselesi değil, öldürülen protestocular meselesi. Protestocular öyle ya da böyle hesap sorulmasını talep ediyorlar. Halen Sudan'da bu soruşturmanın niteliğinin ulusal mı yoksa uluslararası mı olacağına dair bir tartışma var. Şu anda hangisinin daha iyi olduğuna dair yorum yapmak istemiyorum. Fakat geçiş sürecinin Sudanlıların ellerinde olduğunu vurgulamak istiyorum. Seçtikleri hesap sorma şeklini desteklemeleri gerekiyor. Bunun uzlaşı sürecinin bir parçası olması gerekiyor. Bunun bazı uluslararası katılımın da sağlanmasıyla birlikte ulusal bir niteliğe sahip olması daha olası görünüyor.
-Sudan'a ne zaman gideceksiniz ve ne yapacaksınız?
Bu hafta gitmeyi ve imza töreninin gerçekleşmesini umuyorum. Söz konusu anlaşmanın geliştirilmesi gerekecek. Ayrıca anlaşmanın uygulanması gibi bir diğer mesele var. Bu kolay olmayacak. Denetim rolünün ne kadar güçlü olduğu konusunda farklı görüşler var. Hükümetin kurulması, bakanların ve sivil yönetimin diğer önemli unsurlarının atanması sürecince bunun nasıl yapılacağı gibi bir mesele var.
-Bunun için belirlenen bir zaman çizelgesi var mı?
Henüz öngörülen bir zaman çizelgesi yok. Ancak konuştuğumuz gibi iktidarın sivillere devrine kadar Sudan’ın AfB üyeliği askıda kalacak. ABD Kongresi de iktidarın sivillere teslim edilmesine dek rejime yönelik yaptırımlar uygulama ve ilişkileri askıya alma kararını sürdürme yönünde bir karar aldı. Bundan dolayı bu süreç ne kadar hızlı bir şekilde gerçekleşirse Sudan’ın dünyanın geri kalanıyla diplomatik ve ekonomik ilişkilerini normalleştirmesi o kadar hızlı olur.
-Güvenlik Konseyi, BM-Afrika Birliği Darfur Ortak Barış Gücü'nün (UNAMID) geri çekilme sürecini durdurdu…
Bu doğru. Sudan hükümetiyle geri çekilme sürecine ve sonuçlarına ilişkin görüşülmesi gerekiyor. Sivil liderliğinde yeni bir hükümetin kurulacağı göz önüne alındığında ortaya çıkan soru, şu anda kiminle konuştuğumuzdur.
-Sürecin sonunda seçimlerin yapılması gerekiyor…
En nihayetinde durum, demokrasi ya da devletin kurmak istediği herhangi bir şeye köprü kurmaya odaklanan bir geçiş aşamasıyla ilgilidir. Geçiş dönemi genellikle seçimlerle sonuçlanır. Sonra geçiş süreci sona erer, çünkü artık yeni bir hükümet kurulmuştur.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”