Putin’in Libya'da tutuklanan adamları

Seyfülislam Kaddafi (AP)
Seyfülislam Kaddafi (AP)
TT

Putin’in Libya'da tutuklanan adamları

Seyfülislam Kaddafi (AP)
Seyfülislam Kaddafi (AP)

Libya’daki savaş hikayeleri ile gizemli koridorlarda sürüp giden meseleler, ülkede 8 yıldır tanık olunan kaostan faydalanan dış müdahalelerin arttığını ortaya koydu.
Hikâyeye en başından başlayalım...
Geçen mayıs ayında Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı silahlı bir grup, 2 Rusya vatandaşını ve Kaddafi döneminin eski bakanlarından birinin oğlunu Libya’nın başkenti Trablus’ta gözaltına aldı.
Yoldan geçen herhangi birini çevirerek ülkedeki mevcut durum, hükümete dair memnuniyet ve silahlı milis hareketler hakkındaki görüşlerini dinleyin. Ayrıca Libya’da kamuoyunu meşgul eden bu meselelerin, söz konusu grubun faaliyetleri hakkında “başkanın aşçısı” olarak da bilinen ve Devlet Başkanı Putin’e yakın olan bir Rus ile ilgisi olup olmadığını da sorun.
Kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre söz konusu mesele, Batı dağlarının zirvesindeki şehirlerin birinde, devrik Libya lideri Muammer Kaddafi’nin ikinci oğlu Seyfülislam ile görüşmeden ayrılan ve Trablus’a yönelen bir Rus ekiple ilgili. Ancak Libyalı eski bir bakanın oğlunun yanı sıra Sosyolog Maksim Anatolyevich Şugaley ve doktor ve Tercüman Samir Hasan Ali’den oluşan ekibin turu, güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmalarıyla sona erdi. İkamet ettikleri yer takip edilmeleri sonucunda zaten belirlenmişti. Aynı zamanda bir diğer Rus ekip de “siyasi ve toplumsal bilgi toplama amaçlı bir araştırma” olduğu söylenen görevlerini tamamlamak üzere Libya’yı geziyordu…
Söz konusu gelişmeler, ABD merkezli Bloomberg ajansının 5 Temmuz’da yayınladığı “Trablus’taki Libya Başsavcılığı’nın düzenlenecek seçimlere nüfuz etme girişiminde bulundukları gerekçesiyle 2 Rus vatandaşın tutuklandığı” yönündeki haberin ardından meydana geldi Haberde, söz konusu Rusların Seyfülislam Kaddafi ile toplantı düzenlemek üzere yapılan girişimde “yer aldıkları” ifade edildi. Bu bilgiler, Kaddafi’ye yakın bazı kaynaklar tarafından da onaylanırken söz konusu kaynaklar görüşme hakkında “Bu bir suç değil. Her ne kadar gözlerden uzak olsa da adı cumhurbaşkanlığı seçimleri için güçlü bir rakip olarak önerildi” dedi. Libya Başsavcılığı Bürosu’ndan Maksim Anatolyevich Şugaley, Samir Hasan Ali ve eski bakanın oğlu ile yürüttüğü soruşturmalar hakkında bilgi sahibi bir kaynak, “Onlara yönelik suçlamalar, kamuoyu hakkında önemli bilgiler topladıkları, casusluk ve istihbarat görevleri yürüttükleri konusunda” bilgisini verdi.
Uluslararası arena tarafından tanınan UMH’ye 3 Temmuz’da sunulan bir belge, Şugaley’in Moskova merkezli bir vakıfta siyasi danışman olarak çalıştığını ve yakın zamana kadar elektronik bir haber sitesi yönettiğini ortaya koydu. ABD de Maksim Şugaley’in, “Putin’in aşçısı” lakaplı Rus iş adamı Yevgeny Prigozhin ile bağlantılı olduğunu ve 2016 yılında ABD’de düzenlenen başkanlık seçimlerine müdahaleye finansal destek sağlamakla suçlanan Rus ajanların arasında bulunduğu iddia ediyor. Bu nedenle Rus ekibi tutuklama süreci, yabancı ülkelerin istihbaratının Libya’ya nüfuz etme düzeyi hakkındaki soruların artmasına neden oldu.
Quilliam Araştırma Vakfı Başkanı Numan bin Osman, Rusya ve Libya vatandaşlarının tutuklanmasının hemen ardından Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Trablus’taki güvenlik hizmetleri, (biri Arap asıllı) 3 Rus unsurun önderliğindeki bir casusluk şebekesini yakalamayı başardı. Baskınlar sırasında bulundukları yerde 50 bin belge ele geçirildi. Biri eski rejimden bir bakanın oğlu olmak üzere Ruslar yakalandı.”
Ancak Osman, eski rejimden olduğun söylenen bakanın ismini açıklamadı.
Seyfülislam Kaddafi’ye yakın bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre Ruslarla birlikte tutuklanan kişi, eski rejimde Dışişleri Bakanı olan Dr. Ali el-Treki’nin oğluydu.
Rusya, eski rejimin devrilmesi sonrasında Libya’ya uzanarak Seyfülislam Kaddafi ile erkenden iletişim hatları oluşturmaya başladı. Rusya’nın Libya konusundaki temas grubunun başkanı olan Lev Dengov, ülkesiyle Seyfülislam arasındaki temasların varlığını doğrularken, Seyfülislam Kaddafi’nin “ülkesinde siyasi ağrılığa sahip olduğunu ve bu nedenle kendisinin Libya siyasi sürecine katılan taraflar arasında olacağını” söyledi.
Rus ekibin tutuklanması, devrik liderin oğluna yakın konumdaki isimlere de gölge düşürdü. Öyle ki Seyfüislam’ın seçimlere adaylığını destekleyen “Mandela Libya” adlı kuruluşun Başkanı Abdulmunim Muhammed, söz konusu Rus vatandaşlarının tutuklanmasından duyduğu şaşkınlığı dile getirdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Abdulmunim Muhammed duruma dair şunları söyledi:
“Bu grup ve diğerleri, Libya’ya yasal yollarla girdiler. Dr. Seyfülislam’ın popülerliğini belirlemek için çalışmalar yapmaya başladılar. Güvenlik güçlerinin milisleri tutuklamasına rağmen Rus ekip, başta Trablus ve Bingazi şehirleri olmak üzere ülkenin doğusunda, batısında ve güneyinde kamuoyu anketleri yürüttü. Tüm bölgelerdeki vatandaşlardan Seyfülislam’ın seçimlere aday olmasını desteklediği cevabına ulaştı.”
Ruslar aleyhindeki suçlamaların “oldukça gülünç” olduğunu belirten Abdulmunim Muhammed, “Bu durum, herkese karşı savaşan ve güvenliğini korumak için hüküm süren bir hükümeti yansıtıyor” ifadesini kullandı.
Başsavcılık Bürosu ise dizüstü bilgisayarların ve harici belleklerin ele geçirildiğini, bunların da Rusların Libya da dahil olmak üzer Afrika ülkelerinde yapılması planlanan seçimlere müdahale konusunda uzmanlaşmış bir grupla çalıştığını açıkça kanıtladığı bilgisini verdi.
'Mandela Libya' adlı kuruluşun başkanının ifadeleri, söz konusu Rusların bağlı olduğu Ulusal Değerleri Koruma Vakfı Başkanı Aleksandr Malkeviç’in açıklamalarıyla da benzeşiyordu. Malkeviç, Libya’da gözaltına alınan personellerinin ülke topraklarında Libya makamlarıyla tam bir koordinasyon içerisinde bulunduğunu belirterek “Sadece toplumsal araştırmalarda yer aldılar ve seçim sürecine asla müdahale etmediler” diye konuştu.
Malkeviç, yaptığı yazılı açıklamada, araştırma ekibinde Sosyolog Maksim Şugaley, doktor Samir Hasan Ali ve Sosyolog Aleksandr Aleksandrovich Prokofiev’in yer aldığını aktardı. Prokofiev, yakalanmadan önce ikamet ettiği evden kaçmıştı.
“Mülakatlar ve kamuoyu anketleri de dahil olmak üzere bir dizi sosyal çalışma yürüttüler” diyen Aleksandr Malkeviç, vakıf sitesinin de yalnızca sağlanan temel verileri içerdiğini belirtti. Malkeviç, yaklaşan seçimlere müdahale girişimlerini ve Libya’ya zarar verecek eylemlerde bulunma suçlamalarını kabul etmeyerek durumun “saçma” olduğunu söyledi.
Seyfülislam Kaddafi’ye yakın isimlerden olan Mihoub Ebu Ali (gerçek ismi değil), Rus ekibin tutuklanmasını eleştirirken, aleyhlerindeki suçlamaları da yalanladı. Ebu Ali, “Seçimlere karışma iddiası var… Peki, müdahale edildiği söylenen seçimler nerede? Ülkeyi kurtarmak ve vatandaşlara hükümetlerini belirleme şansı vermek için seçimlerin en kısa sürede yapılmasını destekliyoruz” dedi.
Ebu Ali ayrıca, “Rus ekibin, Doktor Seyful İslam ile görüşmesi bir suç ve herhangi bir yasaya aykırı bir eylem değildir. O, serbest bırakıldı ve normal bir hayat yaşıyor” ifadelerini kullandı.
11 Haziran 2017 tarihinde ülkenin batısındaki Zintan bölgesinde Ebu Bekir Sıddık Tugayı’nın özgür bırakılmasından bu yana Seyfülislam, halka açık bir mekanda görülmedi. Ancak halen Zintan şehrinde bulunduğuna dair iddialar söz konusu. Geçen yılın başlarında Seyfülslam Kaddafi’nin siyasi çalışma ekibinden bir heyet, Kaddafi’nin ülkesindeki krizin çözümüne yönelik bakış açısıyla ilgili bir mektup teslim etmek için Moskova’ya ziyarette bulundu. 
Libya Başsavcılığı Bürosu’ndan sızan bilgiler, Rus tutuklular arasındaki Şugaley’in, Yevgeny Prigozhin’in desteğiyle Madagaskar da dahil olmak üzere birçok Afrika ülkesinde benzer bir rol oynadığını ortaya koydu. Uluslararası raporlar ise Şugaley’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olması için ülkesine sadık birini bulmaya çalıştığı 2018 yılındaki Madagaskar seçimlerine Rus müdahalesinin boyutuna değindi.
ABD, 2018’in mart ayında, 2016 yılındaki ABD seçimlerine müdahale etmekle ve siber saldırıda bulunmakla suçladıkları 19 Rusya vatandaşına yaptırım kararı aldı. Yaptırımlar arasında Prigozhin ile St. Petersburg merkezli, internet üzerinden araştırmalar yürüten bir ajansın 12 çalışanı da bulunuyordu.
Mandela Libya Kuruluşu Başkanı da Libya’daki vatandaşların Seyfülislam Kaddafi hakkındaki görüşlerini araştıran Rus ekibin “sayısının fazla olduğunu ancak ikisinin Trablus’ta polis tarafından gözaltına alındığını” söyledi. Aleksandr Malkeviç, casusluk suçlamasının “Rusya’ya baskı yapmak için üretildiğini ya da bir tür provokasyon malzemesi olduğunu” belirtti.
Bu yıl Libya’da meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, Birleşmiş Milletler gözetimindeki bir yol haritası uyarınca yapılması planlanıyordu. Ancak Ulusal Ordu’nun Trablus’a yönelik başlattığı askeri operasyon seçimlerin düzenlenmesini engelledi.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.