Putin’in Libya'da tutuklanan adamları

Seyfülislam Kaddafi (AP)
Seyfülislam Kaddafi (AP)
TT

Putin’in Libya'da tutuklanan adamları

Seyfülislam Kaddafi (AP)
Seyfülislam Kaddafi (AP)

Libya’daki savaş hikayeleri ile gizemli koridorlarda sürüp giden meseleler, ülkede 8 yıldır tanık olunan kaostan faydalanan dış müdahalelerin arttığını ortaya koydu.
Hikâyeye en başından başlayalım...
Geçen mayıs ayında Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı silahlı bir grup, 2 Rusya vatandaşını ve Kaddafi döneminin eski bakanlarından birinin oğlunu Libya’nın başkenti Trablus’ta gözaltına aldı.
Yoldan geçen herhangi birini çevirerek ülkedeki mevcut durum, hükümete dair memnuniyet ve silahlı milis hareketler hakkındaki görüşlerini dinleyin. Ayrıca Libya’da kamuoyunu meşgul eden bu meselelerin, söz konusu grubun faaliyetleri hakkında “başkanın aşçısı” olarak da bilinen ve Devlet Başkanı Putin’e yakın olan bir Rus ile ilgisi olup olmadığını da sorun.
Kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre söz konusu mesele, Batı dağlarının zirvesindeki şehirlerin birinde, devrik Libya lideri Muammer Kaddafi’nin ikinci oğlu Seyfülislam ile görüşmeden ayrılan ve Trablus’a yönelen bir Rus ekiple ilgili. Ancak Libyalı eski bir bakanın oğlunun yanı sıra Sosyolog Maksim Anatolyevich Şugaley ve doktor ve Tercüman Samir Hasan Ali’den oluşan ekibin turu, güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmalarıyla sona erdi. İkamet ettikleri yer takip edilmeleri sonucunda zaten belirlenmişti. Aynı zamanda bir diğer Rus ekip de “siyasi ve toplumsal bilgi toplama amaçlı bir araştırma” olduğu söylenen görevlerini tamamlamak üzere Libya’yı geziyordu…
Söz konusu gelişmeler, ABD merkezli Bloomberg ajansının 5 Temmuz’da yayınladığı “Trablus’taki Libya Başsavcılığı’nın düzenlenecek seçimlere nüfuz etme girişiminde bulundukları gerekçesiyle 2 Rus vatandaşın tutuklandığı” yönündeki haberin ardından meydana geldi Haberde, söz konusu Rusların Seyfülislam Kaddafi ile toplantı düzenlemek üzere yapılan girişimde “yer aldıkları” ifade edildi. Bu bilgiler, Kaddafi’ye yakın bazı kaynaklar tarafından da onaylanırken söz konusu kaynaklar görüşme hakkında “Bu bir suç değil. Her ne kadar gözlerden uzak olsa da adı cumhurbaşkanlığı seçimleri için güçlü bir rakip olarak önerildi” dedi. Libya Başsavcılığı Bürosu’ndan Maksim Anatolyevich Şugaley, Samir Hasan Ali ve eski bakanın oğlu ile yürüttüğü soruşturmalar hakkında bilgi sahibi bir kaynak, “Onlara yönelik suçlamalar, kamuoyu hakkında önemli bilgiler topladıkları, casusluk ve istihbarat görevleri yürüttükleri konusunda” bilgisini verdi.
Uluslararası arena tarafından tanınan UMH’ye 3 Temmuz’da sunulan bir belge, Şugaley’in Moskova merkezli bir vakıfta siyasi danışman olarak çalıştığını ve yakın zamana kadar elektronik bir haber sitesi yönettiğini ortaya koydu. ABD de Maksim Şugaley’in, “Putin’in aşçısı” lakaplı Rus iş adamı Yevgeny Prigozhin ile bağlantılı olduğunu ve 2016 yılında ABD’de düzenlenen başkanlık seçimlerine müdahaleye finansal destek sağlamakla suçlanan Rus ajanların arasında bulunduğu iddia ediyor. Bu nedenle Rus ekibi tutuklama süreci, yabancı ülkelerin istihbaratının Libya’ya nüfuz etme düzeyi hakkındaki soruların artmasına neden oldu.
Quilliam Araştırma Vakfı Başkanı Numan bin Osman, Rusya ve Libya vatandaşlarının tutuklanmasının hemen ardından Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Trablus’taki güvenlik hizmetleri, (biri Arap asıllı) 3 Rus unsurun önderliğindeki bir casusluk şebekesini yakalamayı başardı. Baskınlar sırasında bulundukları yerde 50 bin belge ele geçirildi. Biri eski rejimden bir bakanın oğlu olmak üzere Ruslar yakalandı.”
Ancak Osman, eski rejimden olduğun söylenen bakanın ismini açıklamadı.
Seyfülislam Kaddafi’ye yakın bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre Ruslarla birlikte tutuklanan kişi, eski rejimde Dışişleri Bakanı olan Dr. Ali el-Treki’nin oğluydu.
Rusya, eski rejimin devrilmesi sonrasında Libya’ya uzanarak Seyfülislam Kaddafi ile erkenden iletişim hatları oluşturmaya başladı. Rusya’nın Libya konusundaki temas grubunun başkanı olan Lev Dengov, ülkesiyle Seyfülislam arasındaki temasların varlığını doğrularken, Seyfülislam Kaddafi’nin “ülkesinde siyasi ağrılığa sahip olduğunu ve bu nedenle kendisinin Libya siyasi sürecine katılan taraflar arasında olacağını” söyledi.
Rus ekibin tutuklanması, devrik liderin oğluna yakın konumdaki isimlere de gölge düşürdü. Öyle ki Seyfüislam’ın seçimlere adaylığını destekleyen “Mandela Libya” adlı kuruluşun Başkanı Abdulmunim Muhammed, söz konusu Rus vatandaşlarının tutuklanmasından duyduğu şaşkınlığı dile getirdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Abdulmunim Muhammed duruma dair şunları söyledi:
“Bu grup ve diğerleri, Libya’ya yasal yollarla girdiler. Dr. Seyfülislam’ın popülerliğini belirlemek için çalışmalar yapmaya başladılar. Güvenlik güçlerinin milisleri tutuklamasına rağmen Rus ekip, başta Trablus ve Bingazi şehirleri olmak üzere ülkenin doğusunda, batısında ve güneyinde kamuoyu anketleri yürüttü. Tüm bölgelerdeki vatandaşlardan Seyfülislam’ın seçimlere aday olmasını desteklediği cevabına ulaştı.”
Ruslar aleyhindeki suçlamaların “oldukça gülünç” olduğunu belirten Abdulmunim Muhammed, “Bu durum, herkese karşı savaşan ve güvenliğini korumak için hüküm süren bir hükümeti yansıtıyor” ifadesini kullandı.
Başsavcılık Bürosu ise dizüstü bilgisayarların ve harici belleklerin ele geçirildiğini, bunların da Rusların Libya da dahil olmak üzer Afrika ülkelerinde yapılması planlanan seçimlere müdahale konusunda uzmanlaşmış bir grupla çalıştığını açıkça kanıtladığı bilgisini verdi.
'Mandela Libya' adlı kuruluşun başkanının ifadeleri, söz konusu Rusların bağlı olduğu Ulusal Değerleri Koruma Vakfı Başkanı Aleksandr Malkeviç’in açıklamalarıyla da benzeşiyordu. Malkeviç, Libya’da gözaltına alınan personellerinin ülke topraklarında Libya makamlarıyla tam bir koordinasyon içerisinde bulunduğunu belirterek “Sadece toplumsal araştırmalarda yer aldılar ve seçim sürecine asla müdahale etmediler” diye konuştu.
Malkeviç, yaptığı yazılı açıklamada, araştırma ekibinde Sosyolog Maksim Şugaley, doktor Samir Hasan Ali ve Sosyolog Aleksandr Aleksandrovich Prokofiev’in yer aldığını aktardı. Prokofiev, yakalanmadan önce ikamet ettiği evden kaçmıştı.
“Mülakatlar ve kamuoyu anketleri de dahil olmak üzere bir dizi sosyal çalışma yürüttüler” diyen Aleksandr Malkeviç, vakıf sitesinin de yalnızca sağlanan temel verileri içerdiğini belirtti. Malkeviç, yaklaşan seçimlere müdahale girişimlerini ve Libya’ya zarar verecek eylemlerde bulunma suçlamalarını kabul etmeyerek durumun “saçma” olduğunu söyledi.
Seyfülislam Kaddafi’ye yakın isimlerden olan Mihoub Ebu Ali (gerçek ismi değil), Rus ekibin tutuklanmasını eleştirirken, aleyhlerindeki suçlamaları da yalanladı. Ebu Ali, “Seçimlere karışma iddiası var… Peki, müdahale edildiği söylenen seçimler nerede? Ülkeyi kurtarmak ve vatandaşlara hükümetlerini belirleme şansı vermek için seçimlerin en kısa sürede yapılmasını destekliyoruz” dedi.
Ebu Ali ayrıca, “Rus ekibin, Doktor Seyful İslam ile görüşmesi bir suç ve herhangi bir yasaya aykırı bir eylem değildir. O, serbest bırakıldı ve normal bir hayat yaşıyor” ifadelerini kullandı.
11 Haziran 2017 tarihinde ülkenin batısındaki Zintan bölgesinde Ebu Bekir Sıddık Tugayı’nın özgür bırakılmasından bu yana Seyfülislam, halka açık bir mekanda görülmedi. Ancak halen Zintan şehrinde bulunduğuna dair iddialar söz konusu. Geçen yılın başlarında Seyfülslam Kaddafi’nin siyasi çalışma ekibinden bir heyet, Kaddafi’nin ülkesindeki krizin çözümüne yönelik bakış açısıyla ilgili bir mektup teslim etmek için Moskova’ya ziyarette bulundu. 
Libya Başsavcılığı Bürosu’ndan sızan bilgiler, Rus tutuklular arasındaki Şugaley’in, Yevgeny Prigozhin’in desteğiyle Madagaskar da dahil olmak üzere birçok Afrika ülkesinde benzer bir rol oynadığını ortaya koydu. Uluslararası raporlar ise Şugaley’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olması için ülkesine sadık birini bulmaya çalıştığı 2018 yılındaki Madagaskar seçimlerine Rus müdahalesinin boyutuna değindi.
ABD, 2018’in mart ayında, 2016 yılındaki ABD seçimlerine müdahale etmekle ve siber saldırıda bulunmakla suçladıkları 19 Rusya vatandaşına yaptırım kararı aldı. Yaptırımlar arasında Prigozhin ile St. Petersburg merkezli, internet üzerinden araştırmalar yürüten bir ajansın 12 çalışanı da bulunuyordu.
Mandela Libya Kuruluşu Başkanı da Libya’daki vatandaşların Seyfülislam Kaddafi hakkındaki görüşlerini araştıran Rus ekibin “sayısının fazla olduğunu ancak ikisinin Trablus’ta polis tarafından gözaltına alındığını” söyledi. Aleksandr Malkeviç, casusluk suçlamasının “Rusya’ya baskı yapmak için üretildiğini ya da bir tür provokasyon malzemesi olduğunu” belirtti.
Bu yıl Libya’da meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, Birleşmiş Milletler gözetimindeki bir yol haritası uyarınca yapılması planlanıyordu. Ancak Ulusal Ordu’nun Trablus’a yönelik başlattığı askeri operasyon seçimlerin düzenlenmesini engelledi.



Trump: Venezuela Devlet Başkanı Maduro ile telefon görüşmesi yaptım

ABD Donanmasına ait bir C-2A Greyhound uçağı, Karayipler'deki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele misyonu kapsamında Porto Riko'daki Luis Muñoz Marín Havalimanı'na yaklaşıyor (AFP)
ABD Donanmasına ait bir C-2A Greyhound uçağı, Karayipler'deki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele misyonu kapsamında Porto Riko'daki Luis Muñoz Marín Havalimanı'na yaklaşıyor (AFP)
TT

Trump: Venezuela Devlet Başkanı Maduro ile telefon görüşmesi yaptım

ABD Donanmasına ait bir C-2A Greyhound uçağı, Karayipler'deki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele misyonu kapsamında Porto Riko'daki Luis Muñoz Marín Havalimanı'na yaklaşıyor (AFP)
ABD Donanmasına ait bir C-2A Greyhound uçağı, Karayipler'deki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele misyonu kapsamında Porto Riko'daki Luis Muñoz Marín Havalimanı'na yaklaşıyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile telefon görüşmesi yaptığını doğruladı ancak iki liderin ne konuştuğuna dair ayrıntı vermedi.

Trump, Air Force One uçağında gazetecilere konuşurken Maduro ile görüşüp görüşmediği sorulduğunda, "Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Cevabım evet" yanıtını verdi.


Herzog Park hamlesi, İrlanda ve İsrail'den tepki gördü

Cumartesi Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle Dublin'de eylem düzenlendi (Reuters)
Cumartesi Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle Dublin'de eylem düzenlendi (Reuters)
TT

Herzog Park hamlesi, İrlanda ve İsrail'den tepki gördü

Cumartesi Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle Dublin'de eylem düzenlendi (Reuters)
Cumartesi Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle Dublin'de eylem düzenlendi (Reuters)

Dublin Belediye Meclisi'nin Herzog Park'ın adını değiştirmek için hamle yapması, hem İsrail'den hem de İrlanda'dan tepki topladı. 

İrlanda'nın başkentinin yerel yöneticileri, pazartesi günü yayımladıkları açıklamada İsrail'in 6. devlet başkanı Haim Herzog'un adını 1995'ten beri taşıyan parkın isminin değişmesi için harekete geçildiğini belirtti.

63 üyeli belediye meclisinin bu tasarıyı pazartesi oylaması bekleniyor. Parkın yeni adıysa henüz belirlenmedi.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Belfast'ta doğup Dublin'de büyüyen babasının adının parktan silinmesi ihtimaline tepki gösterdi. 

Dün yapılan açıklamada parkın isminin değiştirilerek "Özgür Filistin" yapılmasının düşünüldüğü vurgulanarak bu girişimin "utanç verici bir hamle" olduğu savunuldu. 

İrlanda Dışişleri Bakanı Helen McEntee de "Bu ad değişikliği gerçekleşmemeli. Dublin Belediye Meclisi üyelerine bu tasarının aleyhinde oy vermeleri için sesleniyorum" ifadesini kullandı.

McEntee yaklaşık 3 bin Yahudi'nin yaşadığı İrlanda'nın hükümetinin, İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki politikalarına açıkça karşı çıktığını hatırlattı.  

39 yaşındaki siyasetçi, parkın adının değiştirilmesinin ülkenin kapsayıcılığını yansıtmadığını savundu. 

1983-1993'te devlet başkanlığı yapan Haim Herzog, 1997'de yaşamını yitirmişti. Oğluyla aynı adı taşıyan babası, İrlanda'nın ilk baş hahamıydı.

Mevcut Baş Haham Yoni Wieder, ad değişikliğinin ülkedeki Yahudilerin tarihini silmek anlamına geleceğini öne sürdü. 

İrlanda Yahudi Temsilci Konseyi (Jewish Representative Council of Ireland/JRCI) Başkanı Maurice Cohen de "Toplumumuz bunu iğrenç bir antisemitizm eylemi olarak algılıyor" dedi. 

Gazze savaşından beri yapılan anketler İrlanda'da Filistin'e yönelik desteğin güçlü olduğunu gösteriyor. 

Aralık 2024'te İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, İrlanda'nın "aşırı İsrail karşıtı politikalar" izlediğini öne sürerek Dublin Büyükelçiliği'ni kapatma emri vermişti.

Saar cumartesi sosyal medyadan yaptığı açıklamada da "Dublin, dünyadaki Yahudi düşmanlığının merkezi oldu" ifadesini kullandı. 

Independent Türkçe, Newsweek, RTÉ, Times of Israel, AFP


Papa Türkiye'de: Doğu Ortodoks Kilisesi ile ilişkileri güçlendirmeyi amaçlayan ilk yurt dışı gezisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papa 14. Leo'yu Ankara'da kabul etti, 27 Kasım (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papa 14. Leo'yu Ankara'da kabul etti, 27 Kasım (AFP)
TT

Papa Türkiye'de: Doğu Ortodoks Kilisesi ile ilişkileri güçlendirmeyi amaçlayan ilk yurt dışı gezisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papa 14. Leo'yu Ankara'da kabul etti, 27 Kasım (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papa 14. Leo'yu Ankara'da kabul etti, 27 Kasım (AFP)

Ömer Önhon

Papa 14. Leo'nun iki aşamalı gezisinin ilk durağını Türkiye, ikinci durağını ise Lübnan oluşturuyor. Ziyaret, yüzyıllara yayılan tarihi, dini bir bağlamda gerçekleşmesi ve açık siyasi ve sembolik boyutlar taşıması nedeniyle önem taşıyor.

Vatikan’ın resmi haber portalı, ziyarette kullanılan sembollerin ayrıntılarını ve anlamlarını, ziyaretin Doğu ile Batı arasındaki kardeşliği ve diyaloğu güçlendirme çağrısının sembolü olarak Boğaziçi Köprüsü'nü kullandığı logosunu açıklayan özel bir sayfa yayınladı.

Papa'nın bu ayın 27'sinde başlayan Türkiye ziyareti üç gün sürecek ve üç aşamadan oluşuyor.

Papa, ziyaretine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün başkent Ankara'daki mozolesi Anıtkabir'i ziyaret ederek başladı. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Papa 14. Leo ile bir araya geldi ve burada kendisine görkemli bir karşılama töreni düzenlendi. Bu kapsamda Antakya Medeniyetler Korosu sarayın kütüphanesinde bir konser verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Gazze'deki savaşa ve Filistin meselesine değinerek, İsrail'in Katolik Kilisesi de dahil olmak üzere buradaki ibadethaneleri hedef aldığını vurguladı. Ancak Papa 14. Leo, ev sahibi ülkenin duymayı umduğu gibi, İsrail'in adını anmadan veya eylemlerini doğrudan eleştirmeden dünya genelinde devam eden savaşlardan bahsetmekle yetindi.

Papa, ziyaretinin ikinci gününde, Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıldönümünü anmak üzere, İstanbul'un yaklaşık 130 kilometre güneydoğusunda, İznik Gölü kıyısında bulunan İznik ilçesine, dini bir ziyaret gerçekleştirdi.

Papa Leo'nun selefi Papa Francis, yıldönümünü kutlamak için bir papalık ziyareti sözü vermişti ve Papa Leo, selefinin ölümünün ardından bu sözünü yerine getirmeye karar verdi.

 Ziyaretin üçüncü günündeyse, çeşitli dini faaliyetlerin yanı sıra İstanbul'daki çeşitli Hristiyan kiliselerini gezecek.

Papa, ziyaretine başkent Ankara'da bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mozolesi Anıtkabir'i ziyaret ederek başladı. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi

Papa'nın ziyareti, Mor Efrem Süryani Ortodoks Kilisesi ve Aya Yorgi Patrikhanesi'ni ziyaret etmenin yanı sıra İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nde bir dua ayinine katılmayı da içeriyor. Ayrıca Fener semtindeki Rum Patrikhanesi’nde yapılacak Aziz Andreas Bayramı kutlamalarına da katılacak.

Papa, Patrik Bartholomeos ile ortak bir bildiri imzalayacak ve İstanbul'un Fener semtindeki Patrikhane binasında kendisi ile resmi bir öğle yemeği yiyecek.

Kapasitesi 5 bin kişilik olan ve genellikle konser ve konferans gibi halka açık etkinliklere ev sahipliği yapmak için kullanılan Volkswagen Arena'da bir ayine başkanlık edecek. Bu ayin, daha önce Türkiye'yi ziyaret eden papaların genellikle kiliselerde ve yalnızca Katolik cemaati üyeleri arasında ayin düzenlemesi nedeniyle benzeri görülmemiş bir durum.

Bir diğer önemli adım ise bu sabah İstanbul'da turkuaz rengindeki çinileri nedeniyle Mavi Cami olarak da bilinen Sultan Ahmed Camii'ni ziyaret etmesiydi.

cdfgthy
Papa 14. Leo, İstanbul'daki Mavi Cami olarak da bilinen Sultan Ahmed Camii'ni ziyaret etti (Reuters)

85 milyonluk nüfusuyla Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 99'u Müslümanlardan oluşuyor. Gayrimüslimlerin oranı çok düşük; Katoliklerin sayısının ise yalnızca 33 bin olduğu tahmin ediliyor.

Türkiye'de yaklaşık 180 bin Hristiyan ile yaklaşık 20 bin Yahudi yaşıyor ve bunların, çoğu yüzyıllar öncesine dayanan kiliseler ve sinagoglar da dahil olmak üzere 435 ibadethanesi bulunuyor.

Tarih, Osmanlı İmparatorluğu ile Papalık önderliğindeki Latin Avrupa devletleri arasında bir dizi kara ve deniz savaşına sahne oldu. Türkiye ile Vatikan arasında resmi diplomatik ilişkiler ancak 1960 yılında kuruldu.

O tarihten itibaren, ölümünden önce yalnızca 33 gün papalık yapan 1. Jean Paul hariç tüm Papalar Türkiye'yi ziyaret etti.

Bir diğer önemli adım, bu sabah İstanbul'da turkuaz rengindeki çinileri nedeniyle Mavi Cami olarak da bilinen Sultanahmet Camii'ni ziyaret etmesiydi

Papa 14. Leo, 6. Paul, 2. Jean Paul, 16. Benedict ve Papa Francis'in ardından Türkiye'yi ziyaret eden beşinci papadır.

Dini ve tarihi faktörler nedeniyle Türkiye, papalık ziyaretleri kayıtlarında özel bir yere sahip. Vatikan'ın Türkiye'ye olan ilgisi, bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan toprakların Hristiyanlığın ilk dönemlerinde oynadığı önemli rolden kaynaklanıyor; zira bu topraklar ilk sekiz ekümenik konsile ev sahipliği yaptı.

Bu ziyaretlerin bir diğer önemli motivasyonu da Katolik Kilisesi'nin İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi ile bağlarını güçlendirme arzusudur.

fg
Papa 14. Leo, İstanbul'da Doğu Ortodoks Kilisesi liderleriyle yaptığı görüşmede (Reuters)

Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi arasındaki ayrılık yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1054 yılında, Doğu Roma Kilisesi'nin Vatikan'dan ayrılarak “Ortodoks Kilisesi” adıyla bağımsızlığını deklare etmesiyle Büyük Bölünme adı verilen ayrılık yaşanmıştır. Ortodoksluk terimi, “doğru yolu izleyen Kilise” anlamına gelmektedir.

Bu kilisenin orijinal adı “Roma Ortodoks Kilisesi”ydi, ancak Osmanlı döneminde üyelerinin çoğunluğu Rum olduğu için “Rum Ortodoks Kilisesi” olarak anılmaya başlandı.

Teolojik anlaşmazlıkların yanı sıra, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Haçlılar, Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'i 1204'te yağmalayarak neredeyse tamamen yerle bir ettiler. Burada bir Latin İmparatorluğu kurdular ve Ortodoks Bizanslılar Konstantinopolis'i 1261'de geri almayı başarabildiler.

Ortodokslar, Konstantinopolis'in zayıflamasından papalığı ve Latin Katolikleri sorumlu tuttular. Bu zayıflama nihayetinde 1453'te şehrin Osmanlılar tarafından ele geçirilerek, İstanbul adını almasının yolunu açtı.

Papa 14. Leo, 6. Paul, 2. Jean Paul, 16. Benedict ve Papa Francis'in ardından Türkiye'yi ziyaret eden beşinci papadır

İki kilise arasındaki ilişkiler, Papa 2. Jean Paul'ün hem 2001'de hem de 2004'te, sekiz asır önce yaşananlar için pişmanlığını ifade edip özür dilemesinin ardından iyileşmeye başladı.

Papa 14. Leo'nun Türkiye gezisinin ikinci gününde İznik'e yaptığı ziyaret önemli bir anlam taşıyordu. Zira bu yer, MS 325 yılında Hristiyanlık tarihindeki ilk ekümenik konsile ev sahipliği yapmıştı. Hristiyan dünyasının dört bir yanından yaklaşık 200 din adamı bu konsile katılmıştı.

Birinci İznik Konsili sonunda, temel Hristiyan inançlarının birleşik bir formülasyonunu temsil eden ve Mesih'in mutlak ilahi doğasını onaylayan İznik İnanç Bildirgesi yayınlandı.

Papa, İstanbul’daki Fener Rum Patriği Birinci Bartholomeos ile birlikte, sular altında kalan Aziz Neophytos Bazilikası'nın kalıntılarının bulunduğu yerde dini ayin düzenledi. İznik Gölü'nün sularının 2015 yılında çekilmesinin ardından ortaya çıkan bu kilisenin, Birinci İznik Konsili'ne ev sahipliği yaptığına inanılıyor.

Papa 14. Leo, ayin sırasında yaptığı konuşmada, Birinci İznik Konsili'nin Hristiyanlık tarihindeki önemine değinerek, dinin asla savaş, şiddet veya herhangi bir köktencilik ya da hoşgörüsüzlük için bir gerekçe olamayacağını vurguladı.

Papa'nın ziyareti en yüksek güvenlik önlemleri altında gerçekleşiyor ve şimdiye kadar herhangi bir olay veya protesto bildirilmedi. Bununla birlikte ziyaret, sosyal medyada yayınlanan açıklamalar ve bildirilerle görüşlerini dile getiren milliyetçiler, laikler ve muhafazakârlar tarafından sert eleştirilere maruz kaldı.

Bunlar, Papa ve Fener Rum Patriği Bartholomeos'u, Hristiyanlığı Türk topraklarında yeniden canlandırma planını uygulamaya çalışan bir haçlı ittifakı kurmakla suçluyorlar.

Türk Ortodoks Patrikhanesi Sözcüsü, Türk halkını bir komplo olarak nitelendirdiği şeye karşı birleşmeye çağırdı.

 Mayıs 1981'de Vatikan'da Papa 2. Jean Paul'e suikast girişiminde bulunan Türk vatandaşı Mehmet Ali Ağca da İznik'e gitti.

Suikast girişiminin hemen ardından tutuklanan ve İtalya'da, ardından Türkiye'de cezaevinde kaldıktan sonra 2010 yılında serbest bırakılan Ağca, Papa'yı şahsen karşılamak istediğini söyledi, ancak güvenlik makamları ondan Papa gelmeden önce şehri terk etmesini istedi.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majlla dergisinden çevrilmiştir.