Umman Dışişleri Bakanı Alevi, Tahran’ı ziyaret etti: Tüm ülkeler Hürmüz Boğazı'nda güvenlik kurallarına uymalıdır

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi Tahran’da bir araya geldi (TASNİM)
İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi Tahran’da bir araya geldi (TASNİM)
TT

Umman Dışişleri Bakanı Alevi, Tahran’ı ziyaret etti: Tüm ülkeler Hürmüz Boğazı'nda güvenlik kurallarına uymalıdır

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi Tahran’da bir araya geldi (TASNİM)
İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi Tahran’da bir araya geldi (TASNİM)

Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi, Tahran ziyareti sırasında İranlı yetkililerle yaptığı görüşmelerde, Hürmüz Boğaz’ına yönelik tehditleri ele aldı.
İran tarafından alıkonulan İngiliz tankerinin serbest bırakılması için yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığı belirtildi.
2 Mayıs’ta ABD-İran gerilimini düşürmek amacıyla Tahran’a giden Alevi’nin, dün gerçekleştirdiği ziyaretin ana gündem maddesi ise Steno Impero adlı petrol tankeriydi.
Alevi, İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile yaptığı görüşme sonrasında, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ile bir araya geldi.
İran Ulusal Güvenlik Konseyi’nin açıklamasında ifadelerine yer verilen Alevi, gerginliğin düşürülmesi için geçmişteki tecrübelerden yararlanması gerektiğini dile getirerek, "Ülkeler, bölgede güvensizlik ve istikrarsızlığa yol açacak adımlardan sakınmalıdır. Siyasi anlaşmazlıkları çözmek için askeri seçenekler kullanılmamalıdır” şeklinde konuştu.
Alevi, “Tüm ülkeler Hürmüz Boğazı'nda güvenlik kurallarına uymalıdır. Taraflar kendilerine ve başkalarına ait ticaretin zarar görmesine ve bölgede krize yol açacak eylemlerden kaçınmalıdır” ifadelerini kaydetti.
İran'ın resmi haber ajansı IRNA’nın haberine göre, Şemhani, Alevi’ye ülkesinin komşularla uzlaşıya dönük ilişkilerde tutumuna bağlı olduğunu vurguladı.
İngiltere’nin son olarak Hürmüz Boğazı'nda deniz taşımacılığı güvenliğini sağlaması için Avrupa liderliğinde bir güvenlik misyon oluşturulması teklifine değinen Şemhani, “Bölgedeki güvenlik önlemlerinin yerli kapasiteler ve bölge ülkeleri arasındaki iş birliği ile sağlanması gerekir. Yabancıların müdahalesi sorunları artırmaktan başka bir etki yapmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Şemhani, Hürmüz Boğazı’nda alıkonulan İngiliz petrol tankeriyle ilgili olarak, “Tüm ülkelerin güvenliğin sağlanması için uluslararası denizcilik kurallarına riayet etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda hiçbir ülkeye ayrıcalık tanınmasını kabul etmiyoruz” dedi.
İranlı yetkili, açıklamasında, Cebeli Tarık’ta alıkonulan İran geminin ‘yasa dışı’ olduğu iddiasını reddederek, İngiltere’ye ‘deniz korsanı’ suçlamasını yineledi.
Şemhani, ülkesinin Hürmüz Boğazı’nda İngiliz tankerine el koymasını, “Deniz güvenliğini koruma ve denizcilik kurallarını uygulama kapsamında atılmış hukuki bir adım” sözleriyle savundu.
Umman’dan geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, İran Devrim Muhafızları Ordusu tarafından alıkonulan İngiliz petrol tankerinin serbest bırakılması çağrısı yapılmıştı.
İran’dan İngiliz petrol tankerine el konulmasıyla ilgili çelişkili gerekçeler dile getiriliyor. İranlı diplomat ve siyasiler, tankerin uluslararası denizcilik kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle alıkonulduğunu ifade ederken, İran Dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in çevresindeki isimler ise İngiltere’nin Cebelitarık’ta İran’a ait Grace 1 petrol tankerini alıkoymasına karşı misilleme olduğunu belirtiyorlar.
Umman Dışişleri Bakanı Alevi, Şemhani ile görüşmesi öncesinde İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile bir araya geldi.
İran Dışişleri Bakanlığı binasında gerçekleşen ikili görüşme sonrasında iki ülkeden herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.
Zarif, görüşme sonrası Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Güzide arkadaşım Yusuf bin Alevi'yi bugün Tahran'da ağırlamaktan çok mutluyum. ABD’nin İran’a karşı yaptırımlarının etkileri, ikili ilişkiler, bölgedeki gelişmeler, Körfez, Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi’nin güvenliği hakkında konuştuk” dedi.
Umman Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Yusuf bin Alevi’nin Tahran ziyaretinin, iki ülke arasındaki ilişkiler ve bölgede yaşanan son gelişmelere dair taraflar arasında devam eden istişareler kapsamında yapıldığı aktarıldı.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.