Lübnanlı aşiretler Hizbullah ve Esed kıskacında

Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
TT

Lübnanlı aşiretler Hizbullah ve Esed kıskacında

Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)
Bekaa ilinin Yunin kasabasında iki aşiret arasındaki çatışmaların sonucunda yanan arabalar (Sosyal medya)

Bir hafta önce Lübnan’ın kuzeyindeki Bekaa ilinin Yunin kasabasındaki bir düğünü kıyıma çeviren olaya dair anlatılar çeşitleniyor. Gelin ile damadın hayatlarının en güzel gününü Âl-i Emhez, Zaiter ve Yasin aşiretlerine mensup aileler için uğursuz bir hatıraya dönüştüren bu olay, yerel medyada kendine geniş bir yer buldu.
İlginç olan bu olayın, Lübnan’ın kuzeyindeki turizm bölgesi Baalbek’teki kan davası ve süregelen intikam meselelerini ortadan kaldırmak için başlatılan yeni bir faslın arifesinde, yine bir aşiret üslubuyla yaşanmış olmasıdır. Hâlbuki devlet, iki Baalbekli aile arasındaki intikam davasını bitirecek bir uzlaşma sağlanması için güvenlik, siyaset ve parti düzlemindeki faaliyetlerini yoğunlaştırmıştı. İntikam, kabile adet ve geleneklerinin merkezinde yer almaktadır. Lübnan’daki Bekaalı aşiretleri bir intikam döngüsüne sokan Yunin Olayı’ndan sonra ışığı, Bekaalı aşiretlerin tarihine, birbirleri ve bu aşiretlerin mensupları arasındaki temel siyasi güç olan Hizbullah ile olan ilişkilerine tutalım.
Geleneksel tablo
‘Aşiret’ kelimesini duyduğunda insanın hayalinde, deveye binip bir otlaktan diğerine taşınan bir grup erkek, kadın ve çocuk canlanabilir. Ya da elinde tüfekle dolaşıp ateş edecekleri kimselerin peşinde koşan geleneksel Arap kıyafeti içerisindeki adamlar akla gelebilir. Bu hayale gelen görüntülerin kaynağı, kamusal imgelemde aşiretler hakkında çizilen ve bu aşiretlerin gelişmek ve var oldukları bölgelerde nüfuzlarını yaymak için uyguladıkları şiddet ve yağma ile ilişkilendirilen ön resimlerdir. Sinema filmleri ve söylentiler de onların yaşamak için istilaya ve egemenlik kurmak için savaşmaya dayandığına dair bir imaj çiziyor. Gelgelelim Bekaa ilinin Hermel kırsalındaki Lübnanlı aşiretler ne daha önce yani geçen yüzyılın başlarında böyle bir görüntü verdi ne de şimdi üçüncü bin yılın başlarında veriyorlar.
Siyasi bakımdan Lübnan’daki aşiret liderleri, siyasi hayatın cilvelerine erkenden katıldı. Fransız manda yönetiminde başlayan bu etkinlik, önce bağımsızlık dönemine, daha sonra Şihabi devrine dek taşındı. Ardından Suriye vesayeti ve Hizbullah’ın bu aşiretlerin bulunduğu yerde ortaya çıkarak güçlü bir toplumsal bileşen olarak gücünü ispat ettiği zaman da devam etti. Taif Anlaşması’nın imzalanmasından sonra ise Lübnan için yeni bir siyasi çağ açıldı.
Tüm bu aşamalarda Hermel kırsalındaki aşiretler, Lübnan siyasetinin merkezinde yer alırken sembol isimlerden biri olan Sabri Hamade, Temsilciler Meclisi Başkanlığını uzun yıllar elinde tuttu. Aşiretleri, yasadan ve devlet otoritesinden bağımsız hareket eden toplulukları olarak gösteren tablodan farklı olarak bu aşiretlerin peş peşe gelen Lübnan yönetimlerinde temsilcileri vardı. Bu temsilciler ise gerek seçilmiş milletvekilleri oluyor gerekse ‘pay’laşma ve merkez dağılımı yoluyla kamusal görevlerde yer alıyordu. Bununla beraber aşiret üzerindeki etki ve kontrol, her aşamadaki siyasi koşullara ve aşiret içerisinde mensup olunan ‘kolun’ gücüne göre kişiden kişiye farklılık gösteriyor ve bu da söz konusu şartlara göre aşiretin iktidardaki temsilci grubunu değiştiriyordu.
Aşiret burada
Gelişiminin bu aşamasında aşiret, toparlayıcı bir otoriteyi sonuç vermeksizin kollardan meydana gelen tutucu bir topluluk olarak tarif edilebilir. Tutuculuk (asabiyet) aşiret içerisinde artık bir kenetlenme haline yol açmıyor ve toparlayıcı bir iktidar oluşturmuyor. Ancak bu, Lübnan’da aşiretlerin tutucu yapısının tamamen bozulduğu anlamına da gelmez. Bununla birlikte ‘Yerel Toplumda Aşiret, Bir Devlettir’ adlı kitabın yazarı Sosyoloji Doktoru Fuad Halil’e göre bu tutucu yapının, tarihsel biçiminden henüz netleşmemiş başka bir biçime geçiş yaptığı söylenebilir. Halil, aşiretin tarihsel biçimini kaybedişini, modernlik, eğitim, iş gücü piyasası ile bütünleşme, göç ve siyasi ve mezhep temelli partilere katılma gibi sebeplere dayandırıyor.
Aşiretler ve Esed vesayeti
Suriye rejimi, savaşların başlangıcında, özellikle de ‘İki Yıl Savaşının’ (Lübnanlı sol silahlı grupların yanı sıra Filistinli silahlılar ile Lübnanlı sağ silahlı grup arasında yaşanan Lübnan iç savaşının ilk aşaması) ardından Lübnan’a girdiğinde Lübnanlı aşiretlere yaklaşmaya çalıştı ve Lübnan ve onun siyasi yapısı ile Lübnan’daki tutuculuğun tüm biçimlerini kontrol etmek için çizdiği siyasi projesine katmak suretiyle bu aşiretleri asimile etmeye çalıştı. Nitekim aşiret, bu yapının mütemmim cüzlerindendi. Lübnan’a gelen Suriye rejimi, ordu ve istihbarat teşkilâtı aracılığıyla aşiret liderlerinin büyük bir kısmı ile ilişki kurmayı başardı. Bu liderler, aşiret sistemi içerisindeki özel konumlarını muhafaza etmekle birlikte Suriye’nin, Lübnan siyasi sistemini, bileşenlerini ve dengelerini yönetme projesine katıldılar.
Diğer kabileler ise bu projeye katılmayı reddetti ve bu durum, Suriye ordusu ile bu aşiretler arasında birtakım sorunların patlak vermesine sebep oldu. Bu sorunların başında Alave aşireti ile Suriyeliler arasında meydana gelen çatışmalar geliyordu.
Suriye’nin aşiretlere yönelik asimilasyon bir aşireti diğerinin önüne geçirmek suretiyle gerçekleşiyordu. Mesela öne geçirilenlere yerel toplumda büyük bir iktidardan faydalanma imkânı veriliyor, Suriye hâkimiyeti ve gücü, onlara politikalarını Lübnan siyasi rejiminde ve devlet yönetimlerinde uygulama fırsatı tanıyordu. Lübnan’da Suriye rejimi ile bir ilişki kurulmasına karşı çıkan ekip ise Lübnan iktidarı içerisinde fırsat elde edemeyip muhalefette kaldı ve merkezî bir otorite kendisine saldırdığında aşiretlerin başvurabileceği her şeyi yaptı. Bir diğer deyişle Suriye tasarısı içerisinde yer almayan muhalif aşiretler, yerel iktidarlarını korudular, ancak siyasi olarak artık etkin olamadılar.
Suriye vesayet rejimi, bir aşireti, Hermel kırsallarında veya Baalbek-Hermel bölgesindeki bir başkasının aleyhine yükseltmeyi başardı. Bunu da adaylarının belirli bir aşiretin iktidar listesine göre seçildiği milletvekili seçimleri yoluyla veya herhangi bir aşiretten hükümete bakan atayarak ya da ‘pay’laşmaya dayalı görevlendirme suretiyle gerçekleştirdi. Suriye’nin aşiretlere yönelik izlediği bu yöntem, onların dağılmasına ve birliğinin zayıflamasına katkı sağladı. Zira geride kalanın öne geçirilmesi ve tarihsel anlamda iktidar sahibi olanın da geride bırakılarak ikinci plana atılması sonucunda birtakım düşmanlıklar baş gösterdi. 1975-1982 yılları arasında aşiret lideri halen iktidar sahibiydi ve aşiret, kuzeydeki Bekaa’da yerel toplumun temel yapı taşıydı.
Aşiretler ve Hizbullah
Dini ve ideolojik bir parti olan Hizbullah, tabanını ve elemanlarını yalnızca Şii mezhebinden ve farklı toplumsal yapılardan toparlayabildi. 1982-85 yılları arasında, yani partinin kurulup faaliyetlerine başlayacağını ilan ettiği aşamada Hizbullah, Lübnan Şiilerinin yaşadığı birçok bölgedeki Şii ailelerin arasına daldı ve asıl kadrosunu dağılmaya başlayan bu ailelerin üyelerinden oluşturdu. Aileyi ve aşireti terk edip henüz yeni kurulan zayıf bir partiye yönelen bu kimseler, ya ailenin gücünü ve etkinliğini zayıflatıyor ya da tüm aileyi bu partiye katılmaya zorluyordu.
1985 yılında kurulduğu duyurulduktan sonra Hizbullah, kendisini kuzey Bekaa bölgesinde etkin ve dengeleyici bir güç olarak dayatabildi. Böylece bu bölgedeki siyasi ve sosyal egemenlik sahnesini, Suriye varlığı ve Hizbullah ile aşiret tutuculuğunun yükselişi ile sınırlandırmak mümkün hale geldi. Bu durum Hizbullah’a her şeyden önce ailenin tutucunu yapısını bozma ve kendi örgütsel ve çoğulcu yapısını güçlendirme imkânı verdi. Bu şekilde aşiret ve aile dengesine dayalı olan yerel toplum içerisinde kendisini dengeleyici bir güç olarak dayatır oldu. Hizbullah’ın bu denkleme dahil olması yeni bir dengeye yol açtı. Aşiret kendi halinde bir iktidar olduğu ve aşiretler, türü ne olursa olsun bir parti lehine iç iktidarından kolayca vazgeçmeyecekleri için bu yeni dengeden ürktü. Hizbullah’ın toplumuna güçlü bir şekilde girmesiyle ikili arasında bir birlikte yaşam ilişkisi meydana geldi. Ancak bu ilişki, bütünleşme veya bağlılık ilişkisi olarak tarif edilemez. Zira aşiret, bu birlikte yaşam ilişkisine daha çok merkezî bir güç tarafından kuşatıldığında başvuruyordu. Suriye ile siyasi ilişkiler geliştiren aşiretler ise bu ilişkiyi, yeni Hizbullah iktidarı ile bir denge oluşturmak için kullandı. Aynı şekilde Suriye’ye muhalif olan aşiretler de bölgedeki Suriye tahakkümünün sebep olduğu dengeyi değiştirmek uğruna Hizbullah bir ilişki kurma yoluna girdi. Merkezî veya iktidar sahibi aşiret, Hizbullah’ın nüfuzuna başkaldırınca Hizbullah, aşiret tutuculuğuna sahip olmayan kollara başvurdu. Genellikle aşiret içerisindeki merkezî otoriteyi takip eden ve ne parası ne de yeri olup sınırlı bir mal varlığını taşıyan bu kolların, toplumsal ve siyasi durumlarını iyileştirmek için Hizbullah’ın desteğine ihtiyacı vardı. Hizbullah’ın verdiği ister manevi destek ister maddi destek olsun, fark etmezdi. Örneğin Lübnanlı Emel Hareketi’nin kurucusu İmam Musa Sadr keskin zekâsını kullanarak, aşiretlerle, hareketinin bir parçası olduklarında değil, kendi özelliklerine ve iktidarına sahip olduklarında başa çıkabileceğini kavradı (Âl-i Hamade, Zaiter, Şemas, Dendeş ...). Bundan dolayı aşiretler, Musa Sadr’ın hareketine Hizbullah’tan daha yakın durdu. Burada kastedilen, güçlü ve dayanıklı otoriteye sahip tutucu aşiretlerdir. Buna karşılık ‘ikincil kollar’ (el-Musevi, et-Tufeyli, Hacı Hasan …), dini gerekçeler, eşitlik çağrısı, siyasi koruma talebi ve iktidar gibi sebeplerle Hizbullah’a yakınlaştı.
‘İkincil kollar’, Hizbullah’ın korunaklı aşiret kalesini yıkmak için kullandığı vesile idi. Başlangıçta yerel otoritelerine ve kurumsal tutuculuğuna yönelik tehdidi sebebiyle Hizbullah’ın genişlemesine karşı duran bu kollar, aynı zamanda aşiret kültürüne, din ve Şiilik bakımından nüfuz etmenin de bir yoluydu. Böylece aralarında din adamlarının da bulunduğu aşiret dindarlarını kendine çekti. Bu, aşiret için yeni ve garip bir durumdu zira yağma, iktidar ve şiddete dayalı kadim biçimiyle aşiret yapısı, din adamlarına ihtiyaç duymazdı.
1980’lerin sonunda aşiret, içerideki tutuculuğun hafiflemesinden ötürü etkin olduğu toprakları kaybediyordu. Aşiretlerin iş pazarına girişi, kaçakçılık ekonomisi, eğitim, istihdam ve farklı mali gelirlerle desteklenmesi bu tutuculuğun gerilemesine katkıda bulundu.
Bu dönüşümler bağlamında ve sebebiyle aşiretler içerisinde düşmanlıklar ve çekişmeler yaşandı ve ‘aşiret’, (Lübnan’daki iç savaşı bitiren) Taif Anlaşması dönemine, tutuculuğunun dağılması yönünde aşamalı bir şekilde ilerlerken girdi. Bu durum onun varlığı için bir tehdit.
Fidil Subeyti’nin Independent Arabia’da yayınlanan analizi



Gazze'de ateşkesin habercisi olan bir gelişme

Filistinli bir kadın, dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırılarında öldürülen yakınlarını anıyor (Reuters)
Filistinli bir kadın, dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırılarında öldürülen yakınlarını anıyor (Reuters)
TT

Gazze'de ateşkesin habercisi olan bir gelişme

Filistinli bir kadın, dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırılarında öldürülen yakınlarını anıyor (Reuters)
Filistinli bir kadın, dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırılarında öldürülen yakınlarını anıyor (Reuters)

Gazze'de ateşkes anlaşmasının imzalanacağına dair umut veren bir gelişme yaşandı. Hamas, dün ABD vatandaşı İsrail rehine Edan Alexander´ı serbest bırakacağını açıkladı. Bu açıklamanın öncesinde Hamas yetkilileri, Doha'da ABD ile ateşkes ve Gazze'ye yardımın ulaştırılması konusunda doğrudan görüşmeler yaptıklarını duyurmuştu.

Hamas müzakere heyeti başkanı yaptığı açıklamada, “Çifte vatandaşlığa sahip İsrail askeri, ateşkesin sağlanması, sınır kapılarının açılması ve Gazze halkına yardım ve insani yardımın ulaştırılması için atılan adımlar kapsamında serbest bırakılacak” dedi. Hareketin yoğun müzakerelere derhal başlamaya ve savaşı durdurmak ve esirlerin takasını sağlamak için nihai bir anlaşmaya varma konusunda ciddi çabalar sarf etmeye hazır olduğunu” vurguladı.

Hamas, yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin ‘yıllarca sükûnet ve istikrarın devamını sağlayacak şekilde bağımsız bir profesyonel kurum tarafından yönetilmesini’ kabul ettiğini belirtti.