Tunus Cumhurbaşkanlığı adayı ez-Zubeydi: Anayasada değişiklik yapmak ve hükümet şeklini seçmek en önemli hedeflerim arasında

Tunus Cumhurbaşkanlığı adayı ez-Zubeydi: Anayasada değişiklik yapmak ve hükümet şeklini seçmek en önemli hedeflerim arasında
TT

Tunus Cumhurbaşkanlığı adayı ez-Zubeydi: Anayasada değişiklik yapmak ve hükümet şeklini seçmek en önemli hedeflerim arasında

Tunus Cumhurbaşkanlığı adayı ez-Zubeydi: Anayasada değişiklik yapmak ve hükümet şeklini seçmek en önemli hedeflerim arasında

Abdulkerim ez-Zubeydi’nin Tunus cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklaması pek çok kişi için sürpriz oldu. Zeynelabidin bin Ali rejiminin çöküşünden bu yana siyasi arenadaki tüm partilere aynı mesafede bulunma konusundaki kararlılığıyla bilinen Zubeydi, Independent Arabia’dan Basil Tercüman’a konuştu.
Abdulkerim ez-Zubeydi ile gerçekleştirilen röportaj metni:
-Tunus siyasi sahnesindeki baskın politik söylemin bir alternatifi var mı?

Şişirilmiş söylemler artık kimseyi ikna etmiyor. Halk 8 yıldır politikacıların gerçekleşmeyen vaatlerini dinliyor. Bu, Tunus halkının siyasetten ve politikacılardan uzaklaşmasına ve siyasi söylem konusunda güvenini kaybetmesine neden oldu. Kısa, orta ve uzun vadede net bir vizyon, başarı ve eylem olmaksızın insanların güvenini geri kazanmak mümkün değil. 2014 Anayasası, cumhurbaşkanının yetki alanını daralttı. Bu, istisnai bir durum yarattı ve devleti yönetmeyi zorlaştırdı.
-Devleti ve kurumlarını işlevsiz bırakan bu krizden çıkma yolları nelerdir?
Tunus'un 2014 anayasasına dayanan mevcut yönetim sistemi, sınırlı olduğunu ve ülkenin ihtiyaçlarına ve içerisinde bulunduğu koşullarına cevap vermediğini göstermiştir. Mevcut hükümet sistemi aslında parlamenter bir sistemdir. Sınırlı yetkilere sahip olan cumhurbaşkanı, ulusal güvenliğin bir unsuru olan savunma bakanlığını denetlerken, içişleri bakanlığı ise başbakana bağlı. Bu, cumhurbaşkanının ulusal güvenlik konseyi başkanlığı rolünü oynamasına izin vermeyen bir dağılımdır.
Cumhurbaşkanının görevlerine ilişkin bir diğer nokta dış politikadır. Tunus’un bağımsızlığını kazandığı günden bu yana dış politikanın kendisine dayandığı açık birtakım ilkeler vardır. Bu ilkeler arasından en önemli olanlar; uluslararası meşruiyete bağlılık, adalet ve tarafsızlığın savunulması, başkalarının işlerine karışmamakla birlikte kimsenin iç işlerimize karışmasına müsaade etmemek, ülkenin çıkarlarını ve her nerede olurlarsa olsunlar Tunus vatandaşlarını muhafaza etmektir.
Öte yandan dış yatırımı, turizmi ve bunlar haricindeki sektörleri teşvik etmek ülke ekonomisi için önemli bir unsur haline geldi. Cumhurbaşkanı, her alanda yasal insiyatifler sunmakla sorumlu olmasının yanı sıra bakanlar kuruluna başkanlık edebilir ve hükümetin genel politikalarını belirleyebilir. Bugün, temel önceliklerden biri hükümet sistemine ve sorumluluklara ilişkin karmaşıklığın giderilmesidir. Çünkü Tunus’ta parlamenter veya başkanlık sistemlerinde olduğu gibi yönetimden sorumlu olan tek kişi yok. Tunus'un 2014'ten beri tanık olduğu ve tüm alanları olumsuz yönde etkileyen kaosun sebebi buydu. Bu melez yönetim sistemiyle devam edilemez.
Önümüzde sadece iki seçenek olduğunu düşünüyorum. Bu seçeneklerden ilki parlamenter sistemdir. Bu sistemde başbakan, seçimlerde kazanan bloğu temsil eder ve tüm sorumluluğu üstlenir. Cumhurbaşkanı ise bu durumda dış arenada ülkeyi temsil eder. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığının pozisyonu onursal bir pozisyon gibi olur. Almanya ve İtalya bu sistemin iki ayrı örneğidir.
Diğer seçenek ise başkanlık sistemidir. Bu sistem Tunus halkını korkutuyor. Çünkü bağımsızlıktan bu yana parlamentonun denetimi olmaksızın ülkeyi yöneten bir sistemin çatısı altında yaşadık. Bu sistemde cumhurbaşkanı başbakanı atayabilir veya bazı ülkelerde olduğu gibi sadece bakanların atamasını yapar. Parlamenter veya başkanlık sistemlerinde gerek başarı gerekse de başarısızlığın sonuçlarından tek bir kişi sorumludur.
-Tunus, siyasi arenaya hakim olan eksen politikasından kendisini nasıl uzaklaştırabilir?
Tunus bağımsızlığını kazanmasından bu yana açık bir dış politika izledi. Bir önceki dönemde her daim takip edilen tarafsızlık politikasından uzaklaşıldı. Merhum Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi, durumu tekrar eski haline döndürdü ve Tunus her zaman çatışan tarafların görüşlerini birbirine yakınlaştırmaya çalıştı. Tunus’un şu anda Libya’daki durumla ilgili yaptığı şey budur. Nitekim ülkedeki sorun tamamen Libyalı tarafları ilgilendirse de dış müdahalelerin ülkedeki istikrara olumsuz yansımaları oluyor. Tunus da bu durumdan etkilendi. Çünkü her iki ülkenin tarihi komşuluk ilişkileri var. Tunus, Libya’nın istikrarı ve güvenliğiyle ilgilenen ülkelerin başında geliyor. Çünkü Libya'da yaşananların Tunus'taki durum üzerinde doğrudan etkileri oluyor.
-Tunus'taki birçok kadın, partilerin ve politikacıların kadınlara verdikleri sözleri daha sonra görmezden gelmelerinden dolayı öfkeli. Sizin Tunuslu kadınlar için ne gibi vaatleriniz var?
Bugün Tunus'taki kadınların durumu ile ilgili olarak onların haklarından geri adım atılması hakkında konuşmak mümkün değil. Bilakis bu hakların genişletilmesinden bahsedebiliriz. Öte yandan diğer bir dizi ülkeye kıyasla Tunuslu kadınların durumu daha bir belirginlik arz eder. Bu alanda pek çok gösterge bulunduğunu söyleyebiliriz. Mesela sağlık, yükseköğretim, yargı ve diğer birçok alanda aktif kadınların oranı sektör çalışanlarının yarısından fazlasını oluşturuyor. Tunus kadınları toplumun temel dayanakları arasında yer alır ve bu durum daha da iyileştirilmeye elverişlidir. Kadınların bir sonraki aşamada egemen bakanlıklardan birinin başında yer almaları normal olmakla birlikte kaçınılmaz görünüyor. Kadınlara yönelik kişisel tutumuma gelince, hayatımdaki kadınlar benim için çok özel bir yere sahip. Babam on yaşındayken öldü ve annem ömrümün kalanında yanımda oldu. Hayatımızdaki başarılarımızın sebebi oydu.
-Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmanız halinde Tunus’a ilişkin vizyonunuz ne olacak?
Öncelikle Tunus halkının gerçek bir ulusal uzlaşma sağlamak için tek safta bir araya gelmelerini umut ediyorum. Aramızdaki nefret ve kin gibi duyguları bir kenara bırakmalıyız. Bununla birlikte anayasanın Tunus'un demokratik süreci doğrultusunda tadil edilmesi ve referanduma gidilerek halkın tercihiyle parlamenter veya başkanlık sistemlerinden birinin kurulması gerekiyor. Bu durum, reform gerektiren temel sektörler için orta ve uzun vadeli açık bir vizyonu gerektiriyor. Tunuslular arasında gerçek bir uzlaşının sağlanmasının ardından 2024'te istikrarlı bir ülke haline gelecek ve hukuk devleti ve demokrasi gibi kavramları temel alacağız.
-Tunus halkına ülkede tanık olunan suikastlarla ilgili gerçeği açıklamadan uzlaşı sağlanabilir mi?
Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi'nin suikastlarına dair gerçeğin elbette açığa çıkarılması gerekiyor. Cumhurbaşkanının rolü, yargının çalışmalarına müdahale etmeden bu dosyayı takip etmek ve yargının bağımsızlığına saygı duymaktır.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.