Pakistan'da sel felaketi: 5 ölü

Pakistan'da sel felaketi: 5 ölü
TT

Pakistan'da sel felaketi: 5 ölü

Pakistan'da sel felaketi: 5 ölü

Pakistan'ın Sindh eyaletinin başkenti Karaçi şehrinde aralıksız yağan muson yağmurlarının neden olduğu selde 4'ü çocuk 5 kişi hayatını kaybetti. 
Pakistan'ın Sindh eyaletinin başkenti Karaçi şehrinde muson yağmurları sele neden oldu. Dünden beri aralıksız yağan yağmurların neden olduğu sel felaketinde 4'ü çocuk 5 kişi hayatını kaybetti. Şehrin dört bir yanında etkili olan sel nedeniyle yollar ulaşıma kapandı, bazı bölgelerde kanalizasyonlar taşarken, bazı bölgelerde ise elektrik kesintisi yaşandı. Yetkililer şehir genelinde okulları kapattı. 
Karaçi Belediye Başkanı Waseem Akhtar, şehir genelinde tüm devlet hastanelerinde yağmur acil durum ilan etti 
Pakistan Meteoroloji Bölümü 28 ve 29 Ağustos’ta şehirde şiddetli yağış dalgası olacağını öngörmüştü.



19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov
TT

19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov

Ülke genelinde düzenlenen törenlerle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlandı.

Etkinlikler kapsamında öğrenciler ve vatandaşlar, bazı şehir caddelerinde Türk bayrakları ile yürüyüş düzenledi.

İl ve ilçe meydanlarında düzenlenen törenlerde, Atatürk Anıtı'na çelenk bırakıldı.

Etkinlikleri kapsamında Anıtkabir'de tören düzenlendi. Törene Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ve öğrenciler katıldı.

Tören sonrası etkinlikler, gün içinde devam edecek.

Gençlik ve Spor Bakanı Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla temsilci gençler ve sporcularla beraber Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında beraberindeki heyetle Anıtkabir'e ziyarette bulundu.

Bakan Dr. Osman Aşkın Bak ve beraberindeki heyet, Türk bayrakları taşıyan gençlerle Aslanlı Yol'dan yürüyerek Atatürk'ün mozolesine geldi.

Mozoleye çelenk koyan Bakan Bak, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Misak-ı Milli Kulesi'nde Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı.

Bakan Bak, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:

"Aziz Atatürk, Türk gençliğine armağan ettiğiniz 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle gençlerimizle beraber manevi huzurunuzdayız. Milli Mücadele'nin meşalesini yakmanızın üzerinden tam 105 yıl geçti. Tarihin akışını değiştiren o meşale, bugün Türk milletinin ve gençliğinin ruhunda aynı heyecan, umut ve inançla yanıyor. Gençlerimiz, kendilerine emanet edilen canımızdan aziz bu vatanı aydınlık yarınlara taşımak için tüm gücüyle çalışırken, biz de onları, her gün gelişen, güçlü imkanlarla destekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılında da aşkla yılmadan çalışarak ülkemizi ve bayrağımızı her alanda yüceltmeye devam edeceğiz. Eğitimde, bilimde, sanatta, sporda dünyaya iz bırakan, yol açan, öncülük eden gençlerimizle omuz omuza vererek emanetinize sadakat ve vefa ile sahip çıkacağız. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin en büyük gücü, gençliği, gençliğin en büyük gücü ve ilham kaynağı ise köklerinden gelen inanç ve kararlılıktır. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle zatıalinizi ve milletin istiklali, istikbali yolunda canla başla mücadele etmiş tüm kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhunuz şad olsun."

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, daha sonra gençlerle sohbet ederek hatıra fotoğrafı çektirdi.


Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
TT

Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)

ABD Başkanı Joe Biden bugün (Pazar), sivil haklar mücadelesinin sembol ismi Martin Luther King'in okuduğu üniversitede, Filistinlileri destekleyen ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını reddeden gösterilerle karşılaşabilecek olmasına rağmen, siyahi seçmenlerin ilgisini çekmeye çalışacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Biden’ın Morehouse College'da yapacağı konuşma, son haftalarda ABD kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı gösterilerden bu yana Başkan ile öğrenciler arasındaki en doğrudan yüzleşme olacak.

Tarihsel olarak siyahilerin gittiği bir üniversite olan Morehouse'daki öğrenciler, Ekim ayında Hamas'a karşı başlatılan savaştan bu yana İsrail'e verdiği destek nedeniyle, üniversite yönetimine, Demokrat başkanın konuşmasını iptal etme çağrısında bulunmuştu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre Cuma günü yaptığı açıklamada, Biden'ın “barışçıl gösterilere saygı duyacağını” ifade ederek, “bunu nasıl ele alacağına ve ilerleyeceğine Morehouse'un karar vereceğini” belirtti.

Jean-Pierre, “Etkili bir konuşma olacağını düşünüyorum. Bence bu konuşmanın önemi daha da artacak” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat’ın NBC'den aktardığı habere göre bir Beyaz Saray yetkilisi, 81 yaşındaki Demokrat başkanın ziyareti öncesinde gerginliği azaltmak amacıyla kısa süre önce öğrenciler ve üniversite yetkilileriyle bir araya geldi.

Beyaz Saray'da ikinci dönem için aday olan Biden, Morehouse'a gelerek üniversitede eğitim görmüş olan sivil haklar hareketi kahramanını onurlandırmak istese de protestocular, Martin Luther King'in savaşa, özellikle de 1960'lardaki Vietnam Savaşı'na karşı olduğunu vurguluyor.

Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasındaki savaşa karşı düzenlenen gösteriler konusunda başlangıçta sessiz kalan Biden, polisin oturma eylemlerini dağıtmak ve protestocuları gözaltına almak için defalarca müdahale ettiği üniversite kampüslerinde ‘düzenin hâkim olması gerektiğini’ açıkladı.

Alarm verici anketler

Bu güçlü muhalefet, Demokrat adayın 2020'de Donald Trump'ı yenmesine yardımcı olan iki grup olan ABD'deki siyahi ve genç seçmenlerin desteğini kazanmakta yaşadığı zorlukları yansıtıyor.

Demokratlar, Cumhuriyetçi rakiplerinin Beyaz Saray'a geri dönmesini engellemeye çalışırken, Kasım 2024'te yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde bu iki grup (siyahi ve genç seçmenler) yine çok önemli olacak.

New York Times'ın Siena Centre ile iş birliği içinde gerçekleştirdiği bir ankete göre, Trump'ın 5 Kasım'daki seçimlerde siyahilerin yüzde 20'sinin oyunu alması bekleniyor ki bu da 2020'de aldığı oyların neredeyse iki katı. Bu, Cumhuriyetçi bir aday için rekor olacak ve söz konusu seçmen kitlesinin Demokrat rakibine yabancılaşmasını yansıtacak.

Bunun olmasını engellemek amacıyla Biden Cuma günü Washington'daki Afro-Amerikan Kültürü ve Tarihi Ulusal Müzesi'nde yaptığı konuşmada, ‘ülke genelinde çeşitliliğe, eşitliğe ve kapsayıcılığa saldıran’ rakibinin ve destekçilerinin ‘aşırıcılığını’ eleştirdi.

Başkan ayrıca Perşembe günü Beyaz Saray'da, 1954 yılında ABD Yüksek Mahkemesi'nin okul ayrımcılığını yasaklayan ve ABD yurttaşlık hakları hareketinde bir dönüm noktası olan Brown v. Board of Education of Topeka davasının davacıları ve aileleriyle bir araya geldi.

ABD Başkanı kampanyasına bugün ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Detroit'te devam edecek ve burada ülkenin başlıca sivil haklar örgütü NAACP'ye (Siyahi İnsanların Gelişmesi İçin Ulusal Birlik) hitap edecek.


Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İytani

Herhangi bir çağdaş olguda etik ile siyasi veriler arasında bir ayırıcı çizgi çizmek, otomatik veya kolay bir süreç değildir. Sonuçları her zaman bunu yapan kişinin lehine değildir. Çünkü bir faktörün ilerleyişine aşırı şekilde bağlılık göstermek ve ona değer olarak öncelik vermek çoğu zaman hem siyaset hem de etiğin birlikte ortadan kalkmasına yol açar.

Etik ve siyaset iç içe geçer, karışır ve birini diğerinden çıkarmak beyhude bir mesele haline gelir.

ABD ve Avrupa üniversitelerindeki öğrenci gösterilerini ele alıp, katılımcıların etik üstünlüğünü, sloganlarını ve taleplerini göz önünde bulundurarak onları siyasi olarak değerlendirmek istersek, hızlı bir analiz ile bunun Joe Biden yönetimi ile İsrail arasındaki derin ittifakı gösterdiğini görürüz. Bu ittifakın amacı, Hamas hareketini yenilgiye uğratmak, Gazze Şeridi'nin yönetici organı konumuna geri dönmesini engellemek ve silahlı varlığına son vermektir. Washington'un İsrail ordusuna uçaklarda kullanacağı füzelerin sevkiyatını askıya almasının ardından ortaya çıkan anlaşmazlığı, Amerikalılar görüş farklılığı bağlamına yerleştirirken, Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki aşırı dinci sağ korosu, bunu İsrail'in kendisini savunmasını engelleme girişimi olarak göstermeye çalıştı.

Biden'ın 7 Ekim saldırısını takip eden ilk saatlerden bu yana İsrail'e verdiği mutlak desteğe Arap Amerikalıların dile getirdiği derin itiraza, Amerikan yönetiminin gösterilere tepkisi, öğrencilerin tutuklanması ve binlerce öğrencinin geleceğinin yok edilmesi noktasına varılması ekleniyor. Bu iki faktörün birleşimi, Biden'ın gençlerin ve Arap Amerikalıların oylarını kazanma konusunda zaten zayıf olan şansına ciddi bir darbe indirecek. Biden'ın başkanlık seçimleri kampanyasına Demokrat adayın göç politikasının başarısızlığı ve ileri yaşına, tökezlemelerine ve gaflarına güçlü bir şekilde odaklanılması gibi başka zayıflık faktörleri de ekleniyor. Bu durumda görünen o ki tüm soruşturmalara ve popülist söylemlere rağmen Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a Beyaz Saray'a dönme konusunda ciddi bir şans veren kamuoyu yoklamaları, Amerikan toplumundaki derin kutuplaşma durumu göz önüne alındığında büyük bir güvenilirliğe sahip.

Buraya dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor. Hem de Demokrat Parti'nin yıldızlarından biri olduğu dönemde Kongre'de yaptığı ünlü konuşmasında Biden’ın kendisinin de, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirdiği en önemli eylemin "İsrail'e yatırım yapmak" olduğu değerlendirmesinde bulunmasına rağmen.

Dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor.

İki pozisyon arasındaki etik çizgi nerede?

Öğrenciler doğal olarak Trump'ın kampanyasına destek vermek istemiyorlar. Aynı zamanda İsrail'in Gazze'deki katliamına yönelik mutlak Amerikan desteğinin devam etmesini de istemiyorlar. Ne var ki etik yükseklik savunucularının nefret ettiği ve küçümsediği "gerçeklik" şu denklemi dayatıyor: Biden'a ister destek verin ister muhalif olun, başkanlık seçimleri sonrasında Beyaz Saray'da kimin ikamet edeceğine bakılmaksızın ABD'nin İsrail'e desteği devam ediyor. Buradan hareketle madem ki Trump ile Biden aynı, o zaman öğrencilerin katliamı reddettiklerini ifade etmek için gösteri yapmalarının daha iyi olacağını söyleyenler olabilir. Buna karşılık bazıları da, sonuç aynı olduğu sürece, yani ABD'nin İsrail'e desteği her türlü devam edecekse, öğrencilerin gösteri yapıp üniversitelerinin meydanlarında çadır kurmalarının veya hiçbir şey yapmamalarının bir önemi olmadığını söyleyecektir. Başka bir deyişle, “etiği” bir eylem kılavuzu olarak benimsemek kolay, ancak seçimler söz konusu olduğunda siyasi etkinliğini hesaplamak zor. Basitleştirme çoğu zaman eleştirel düşünmeyi, verilerin çokluğunu ve örtüşmesini hesaba katmayı reddetmenin bir işaretidir.

Kendisini etik açısından üstün görse bile bir tutumun tam tersine dönüşmesine, düşmanlarına hizmet eder hale gelmesine başka örnekler de mevcuttur. Post-kolonyal ekollerin takipçileri ekranlarda rakiplerini alt edip galip geldiklerine inandıkları hüzünlü müdahalelerde bulunurlar. Ama güç dengesini ve dünya haritasını belirleyen temel gerçekleri görmezden gelen bu müdahaleleri, aslında yaşadıkları kafa karışıklığının, bugün ve geleceğe yönelik giderek daha karmaşık, kompleks ve belirsiz hale gelen geçmişçi bakış açılarının bir başka kanıtıdır. Muhaliflerin, post-kolonyalistlerin, yeni ve eski solun, siyasi İslam'ın takipçilerinin görüşlerinin bu karışımı rahatlatıcı bir şey değil. Etiğin bu grupların karışımını gerektirdiğini söylemek, kimsenin nasıl sözde ideolojik düşmanı ile el ele tutuştuğunu sorgulamadan tek bir konu üzerinde buluştuğu bu farklı fikirlerin ve geçmişlerin doğasının derinlemesine yeniden düşünülmesini gerektiriyor.

Bu sözler, Filistinlilerin öldürülmesinin durdurulması ve topraklarında bağımsız bir devlet kurulması da dahil olmak üzere meşru haklarının iade edilmesi amacıyla üniversitelerde veya sokaklarda gösteri yapılmaması yönünde bir çağrı mı içeriyor? Tabi ki hayır. Aksine seçim yapmanın zorluğunu gösteriyor. Bu seçimde bir yanda, vekilliği veya bir davayı sahiplerinden ayrı olarak temsil etmeyi hesaba katmadan etik bütünlüğü ön planda tutan pozisyon vardır. Diğer yanda ise sözde "dürüstlük", tüm olumsuzlukları, katliamları, Gazze ve diğer yerlerde çocukların ölümü ile gerçekliği olduğu gibi okumanın somut siyasi yansımaları vardır. İşte yukarıda zikredilenler, bu seçimin Filistin kefiyesi takıp zafer işaretleri yapmak kadar basit bir iş olmadığına işaret ediyor.

Etik ve siyaset arasındaki bu okyanus, temel yazılarda ve kamusal tartışmalara yapılan katkılarda her zaman eksiktir. Yakın zafer fikirlerini yaymak için mükemmel bir fırsatı temsil etmektedir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
TT

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)

El-Aksa TV bugün (Pazar), İsrail'in dün gece Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısına düzenlediği saldırının ardından 31 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Kurbanlar, İsrail savaş uçaklarının Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısındaki Hasan ailesinin evini hedef almasının ardından birkaç evin enkazından çıkarıldı.

Filistin Kızılayı bugün erken saatlerde, İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda beş kişinin öldüğünü açıkladı. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Gazze Şeridi'nin merkezindeki Aksa Şehitleri Hastanesi daha önce yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki yeni kampta bulunan Hasan ailesinin evini hedef alan İsrail bombardımanı sonucunda 20 kişinin öldüğünü ve çok sayıda yaralı olduğunu” duyurdu.

Görgü tanıklarına göre saldırı gece saat 3 sularında gerçekleşti.

İsrail ordusu olayı soruşturduğunu söyledi.

Dün gece İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinin merkezinde bir apartman dairesine düzenlediği hava saldırısında en az üç Filistinli ölmüş, diğerleri de yaralanmıştı. Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre yerel kaynaklar, kurtarma ekiplerinin Refah'ın merkezindeki el-Beled bölgesinde bulunan Ebu Haşim binasındaki bir apartman dairesinin İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasının ardından enkazdan üç ölü çıkardığını bildirdi.

İsrail güçlerinin 8 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne karadan, denizden ve havadan düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk 35 bin 386 sivil hayatını kaybetti, 79 bin 366 kişi de yaralandı.


ABD'nin Gazze'de ‘ertesi gün’ için planı yok… Hamas'ın ortadan kaldırılması öncelik olmaya devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
TT

ABD'nin Gazze'de ‘ertesi gün’ için planı yok… Hamas'ın ortadan kaldırılması öncelik olmaya devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını sona erdirmeyi ve Filistinli tutuklular karşılığında İsrailli esirleri serbest bırakmayı amaçlayan görüşmeler tıkanırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti, savaşı sona erdirmek ve Hamas'ı ortadan kaldırmak için kilit bir hedef olarak gördüğü Refah'ın işgali için bastırmaya devam ediyor.

Bazılarının ‘amaçtan’ ziyade ‘araçlar’ etrafında döndüğünü düşündüğü ‘anlaşmazlıklara’ rağmen, ABD'li yetkililer İsrail'in Gazze savaşından sonraki ‘ertesi güne’ ilişkin bir ‘planın’ olmadığından bahsediyor. Peki ABD'nin planı ne?

Analistler, Hamas'ın geçen yıl 7 Ekim'de başlattığı ve devam eden savaşı tetikleyen saldırının sadece İsrail'i değil, ABD, İran, bölge ülkeleri ve Filistinlileri de şaşırttığını söylüyor.

Ancak saldırının yankıları, savaşın İsrail ve Filistin arasındaki önceki savaşlara benzemeyeceğini gösterdi. Netanyahu açıkça “bunun bölgenin çehresini değiştirecek uzun bir savaş olacağını” ifade etti.

Savaşın başlamasından yedi aydan fazla bir süre sonra bugün, Gazze'de ‘ertesi gün’ ile ilgili sorular yoğunlaşırken, Bahreyn Zirvesi bildirisine göre iki devletli bir çözüme hazırlık olarak Filistin topraklarında güvenliği devralacak çok uluslu güçlerin oluşturulması da dahil olmak üzere öneriler ve senaryolar ortaya atılıyor.

dsfdvf
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (Reuters)

Öte yandan, Hamas'ın kontrolünün sona erdirilmesi koşuluyla, güvenliğin yeniden sağlanması ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına katılmak üzere ortak güçlerin Gazze Şeridi'nde konuşlandırılmasına ilişkin, bazıları ABD tarafından ortaya atılan ‘fikirler’ öne sürülüyor.

Stratejik ikilemler

Bazı raporlar, konunun hem ABD'nin hem de İsrail'in karşı karşıya olduğu stratejik ve siyasi ikilemleri ortaya koyduğuna ve Başkan Joe Biden yönetiminin çatışmayı sona erdirmek için yeni bir girişimde bulunmadığına inanıyor. Çünkü çok az ABD'li yetkili Arap ülkeleriyle aralarındaki farklılıkların çözülmeye yakın olduğuna dair herhangi bir iyimserlik ifade etti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve bir dizi üst düzey ABD'li yetkilinin geçtiğimiz hafta Pazar günü Riyad ve diğer Arap başkentlerini de kapsayan bir turla İsrail'e gelmesiyle birlikte Biden yönetimi Refah ve ötesindeki seçenekleri, özellikle de buradaki askeri operasyon ve Gazze'nin geleceğini görüşmek istiyor.

ABD planı yok

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Gays el-Ömeri, ABD'nin bir planı olmadığını, zira ABD'nin ‘savaşın bir parçası olmadığını’ vurguladı. Şarku’l Avsat'a konuşan el-Ömeri, “ABD'nin İsrail'e Washington'un şehir savaşları konusundaki deneyimlerine dayanarak tavsiyelerde bulunduğunu, ancak ABD savaşın bir tarafı olmadığı için plan yapmanın ABD'nin yetkisinde olmadığını” söyledi. El-Ömeri, “Bunun yerine ABD net hedefler belirledi: İsrail'in Refah'a yönelik herhangi bir operasyonda sivilleri korumak için inandırıcı planlar sunması gerekiyor. İsrail'in planları bu hedefe göre değerlendirilecektir” ifadelerini kullandı.

dsfv
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

Demokrasileri Savunma Vakfı'nda kıdemli araştırmacı olan Richard Goldberg Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Biden yönetimi nihayetinde İsrail için kabul edilemez olan bazı parametreler konusunda rahat. Söz konusu parametreler şunlar: ‘Hamas'ın El Fetih ile birleşmiş bir siyasi parti olarak kalması, Filistin Yönetimi liderliğindeki hükümetin Gazze Şeridi'ni yönetmesinin desteklenmesi ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) birincil sosyal ve insani yardım sağlayıcısı olarak kalması’. Biden için bu, bir Filistin devletine giden yoldur. İsrail içinse bu, 7 Ekim'e giden bitmeyen bir yoldur.”

Çok uluslu güç ölü mü, yoksa henüz vakti mi değil?

Arap Birliği, Gazze Şeridi de dahil olmak üzere iki devletli çözüm beklentisiyle Filistin topraklarına çok uluslu güçlerin gönderilmesini tavsiye etti. Bu önerinin Amerikan pozisyonuyla uyumlu olmadığı ve İsrail'in bunu reddettiği açıkça görüldü.

El-Ömeri, “ABD, Hamas'ı yenilgiye uğratma ve esirlerin serbest bırakılmasını sağlama hedeflerini İsrail ile paylaşıyor. Şu anda uluslararası bir güç oluşturulması Washington'da erken bir fikir olarak görülüyor. Bu fikir, savaş sona erdikten sonra ABD'nin sıcak bakabileceği bir şey. Ancak buna rağmen uluslararası güç fikri, bu gücün yapısıyla ilgili pek çok soruyu da gündeme getiriyor: Bu gücün içinde Arap kuvvetleri olacak mı? Bu gücün görev alanı nedir? Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki kalıntılarıyla savaşabilecek mi? Gücünün kaynağı ne olacak?” ifadelerini kullandı.

sxdvfb
Bahreyn'deki 33. Arap Birliği Zirvesi’nden (EPA)

İsrail'e gelince, el-Ömeri, Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ndeki savaştan sonraki gün için herhangi bir siyasi ya da güvenlik fikrini tartışmayı reddettiğini belirtti. Zira Netanyahu, koalisyonunu kaybetme korkusuyla uluslararası güçleri bile tartışmak istemiyor. El-Ömeri, “Ancak İsrail Savunma Bakanı'nın son açıklamaları, Netanyahu üzerinde ertesi günün senaryosunu ortaya koyması için baskı yaratıyor. Buna savaştan sonra Gazze Şeridi'nde güvenliği kimin sağlayacağı sorusu da dahil” dedi.

Goldberg, çok uluslu bir güç oluşturma önerisinin iki nedenden ötürü duyurulduğu günden bu yana ölü doğduğunu düşünüyor: “Birincisi, böyle bir öneri, Kudüs ve gelecekteki herhangi bir barış anlaşmasında İsrail'in kontrolünde kalması muhtemel bölgeler üzerindeki İsrail egemenliğini silmeyi amaçlıyor. İkincisi, İran'ın Hamas'ı sadece Gazze Şeridi'nde değil Batı Şeria'da da yeniden inşa etmesinin önünü açıyor.” Goldberg, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün İran destekli terör örgütleriyle nasıl başa çıktığı konusunda daha fazla bilgi edinmek istiyorsak, son 17 yılda Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile Hizbullah arasında neler yaşandığını gözden geçirelim” ifadesini kullandı.

Öncelik Hamas'ı yenmek

Bazı ABD'li yetkililer, İsrail'in stratejisinin Hamas'ı yenmekte başarısız olduğunu ve dolayısıyla Refah operasyonunun da başarısız olduğunu söylese de el-Ömeri, “Bunun Washington'un görüşünü tam olarak yansıttığından emin değilim. Biden yönetimi Hamas'ı yenme kararlılığını sürdürüyor, ancak bu hedefe sivilleri koruyan bir askeri operasyonla ulaşılabileceğine inanıyor. İsrail'le aralarındaki gerilim ise hedefle değil yöntemlerle ilgili” dedi.

dsvfbgn
ABD Başkanı Joe Biden (AFP)

Goldberg şu değerlendirmede bulundu: “Bu, Hamas'ı olduğu gibi bırakan bir ateşkesi zorlamayı haklı çıkarmak için mümkün olduğunca çok argüman yaratmayı amaçlayan siyasi bir iletişim çabası gibi görünüyor. Hem ABD hem de İsrail gerçeklerle ve ayrıntılarla uğraşsa daha iyi olur: Hamas bugün ne kadar güçlü? Hâlâ nerelerde faaliyet gösteriyor? Gazzelilerin Hamas'ın bir daha iktidara gelmeyeceğine inanması için kalan birimlerin dağıtılması, Hamas liderliğinin ve kontrolünün ortadan kaldırılması ve üst düzey liderlerinin öldürülmesi için ne gerekiyor?”


‘Tünel tartışması’ Kahire ile Tel Aviv arasındaki gerilimi artırıyor mu?

İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
TT

‘Tünel tartışması’ Kahire ile Tel Aviv arasındaki gerilimi artırıyor mu?

İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)

İsrail'in ‘Filistin-Mısır sınırında 50 tünelin’ varlığına ilişkin iddiası, Kahire ile Tel Aviv arasında ‘tünel tartışmaları’ nedeniyle artan gerilimle ilgili soru işaretlerine yol açtı. Mısırlı parlamenterler ve siyasetçiler, iki ülke arasındaki gerilimin geleceğini ‘İsrail'in Refah'taki operasyonlarını genişletmemesine’ bağladı. Ayrıca dün (Cumartesi) ‘İsrail'in tünellerle ilgili tekrarlanan suçlamalarını’ da reddettiler.

Mısır ile İsrail arasındaki gerilim, İsrail'in 7 Mayıs'ta Mısır sınırındaki Refah'ta askeri operasyon başlatmasından bu yana artmış durumda. Mısır daha önce İsrail'in Refah'taki askeri operasyonlarını ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasını ‘en sert ifadelerle’ kınamıştı. Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in sınır kapısını kontrol altına almasını ‘bir milyondan fazla Filistinlinin hayatını tehdit eden tehlikeli bir gerilim’ olarak nitelendirdi.

Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) Tel Aviv'e yöneltilen suçlamalara cevaben İsrail hükümetinin yargı danışman yardımcısı Gilad Noam Cuma günü yaptığı açıklamada, ‘sadece Refah'ta yaklaşık 700 tünel tespit edildiğini, bunların arasında İsrailli esirlerin tutulduğu Mısır'a doğru giden 50 tünelin de bulunduğunu’ iddia etti. Bu iddia, İsrail gazetesi Maariv'in Mısır'ın ‘Hamas tünellerini yok etmediğini ve sessizce hareketin yanında olmayı seçtiğini’ iddia ederek Mısır'ı eleştirmesiyle aynı zamana denk geldi.

Mayıs 2020'de Kahire, Gazze Şeridi sınırında beş kilometrelik bir tampon bölge inşasının neredeyse tamamlandığını ve ‘teröristlerin Mısır topraklarına sızdığı’ üç bin tünelin imha edildiğini duyurmuştu.

İsrail'in son suçlamaları, bu ay Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafının ele geçirilmesiyle başlayan ve Kahire'nin sınır kapısıyla ilgili olarak Tel Aviv'le koordinasyon sağlamayı reddetmesi, yardım girişi için kilit bir geçiş noktası olan sınır kapısının kapatılması nedeniyle Gazze'de yaşanan insani felaketten İsrail'in sorumlu olduğunu tüm taraflara bildirmesi ve İsrail'e karşı UAD’da Güney Afrika'yı destekleme hamlesiyle devam eden gerilim bağlamında geldi.

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Yahya el-Kadvani Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Şu anda tünel yok. Mısır tüm tünelleri yok etti. Mısır'ın Refah bölgesinde beş kilometre derinliğinde bir tampon bölge bulunuyor. Dolayısıyla Tel Aviv'in sözleri yalan. İsrail'in tekrarlanan iddiaları, Mısır'a ve rolüne zarar verme girişimidir. Mısır, ulusal güvenliğini korumaya ve İsrail'in her türlü ihlalini reddetmeye yönelik tutumunda kararlı olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Rakha Ahmed Hasan ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Mısır yıllar önce terörle mücadele kapsamında tünelleri tamamen kapattı, etrafındaki evleri yıktı ve bir tampon bölge inşa etti” dedi. İsrail'in Gazze ile birden fazla savaş yaptığını ve daha önce tünellerden hiç bahsetmediğini ifade eden Hasan, İsrail'in iddialarını ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından kontrol etme suçunu işledikten sonra ortaya atılan iddialar, çürük gerekçeler ve bahaneler’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in iddiaları Kahire ile gerilimi artırırken, Hasan ‘İsrail'in gerilimi daha da artırması halinde diplomatik ilişkilerin azaltılabileceği’ öngörüsünde bulundu. Hasan, “50 tünel iddiası, Refah Sınır Kapısı’nda Mısır-İsrail koordinasyonunun yeniden başlaması ve insani yardımın başka bir sınır kapısından girmesi için anlaşmaya varılması gibi İsrail'in iddialarına bir yenisini daha ekliyor ki bunların hepsi medyatik iddialar ve İsrail'in ihlallerini örtbas etmeye yönelik uygulamalarıdır” dedi.

İki ülke arasındaki ilişkilerde mevcut gerginliğin geleceğine gelince Hasan, bunun, ‘ABD'nin İsrail tarafına baskı yapma ve Gazze Şeridi'nde ateşkes müzakerelerine geri dönme rolüne bağlı olduğunu’ düşünüyor.

Mısır'daki el-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Dr. Beşir Abdulfettah, İsrail'in iddialarının ‘Tel Aviv'in Mısır'ın UAD'daki son hamlesinden duyduğu memnuniyetsizlik ışığında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerini örtbas etmek için tekrarlanan girişimler’ olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, “İsrail yasal ve uluslararası olarak kuşatıldığını hissediyor ve Mısır'ın buna göz yumacağını düşünüyor. Ancak Mısır'ın pozisyonu net. Bu yüzden Kahire'nin üzerindeki baskısını hafifletmeye çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu. Abdulfettah, İsrail'in girişimlerinin “Tel Aviv'in Refah'taki varlığını meşrulaştıramayacağını ve Kahire ile ilişkilerdeki gerginliği artıracağını, ancak bu gerginliğin çatışmaya varmayacağını” ifade etti.

Mısır-İsrail gerginliğinin ‘siyasi, hukuki ve diplomatik çekişmelerle sınırlı olduğunu, daha da gerginleşmesi halinde ekonomi ve turizm alanlarında kararlar alınacağını’ belirten Abdulfettah, iki ülke arasındaki ilişkileri düşürme kararının ‘İsrail'in gerginliği artırmaya devam etmesi halinde daha sonraki bir aşamaya erteleneceğini’ söyledi. Abdulfettah, “ABD'nin Tel Aviv üzerinde baskı uygulayacağına inanıyorum” ifadesini kullandı.


El Kassam Tugayları: Refah'ta pusuya düşürdüğümüz 5 İsrail askerini öldürdük

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
TT

El Kassam Tugayları: Refah'ta pusuya düşürdüğümüz 5 İsrail askerini öldürdük

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kolu Kassam Tugayları dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Refah'ta beş İsrail askerini öldürdüğünü ve birçok askeri de yaraladığını duyurdu.

El Kassam’ın Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda yer alan El Tabain Camii yakınlarında tuzaklanan bir anti-personel patlayıcının, İsrail ordu gücünün tuzağa çekilerek patlatılması sonucu beş askerin öldüğü ve birçok askeri de yaraladığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda devam eden çatışmalar sırasında çok sayıda İsrail askeri aracının top mermileri ve patlayıcılarla hedef alındığı duyuruldu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant ise perşembe günü yaptığı açıklamada, ilave kuvvetlerin "Refah'a gireceğini" duyurarak operasyonları "yoğunlaştırma" sözü verdi.

Refah'taki askeri operasyonun "ek güçler (bölgeye) girdikçe devam edeceğini" ifade eden Galant, "Güçlerimiz bölgedeki birçok tüneli imha etti... Bu faaliyet yoğunlaştırılacaktır" ifadelerini kullandı.


Fransız kuvvetleri sükuneti sağlamaya çalıştığı Yeni Kaledonya'da altıncı kişi öldü

Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
TT

Fransız kuvvetleri sükuneti sağlamaya çalıştığı Yeni Kaledonya'da altıncı kişi öldü

Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)

Pasifik takımadalarından Yeni Kaledonya'da tartışmalı seçim reformu nedeniyle çıkan ayaklanma ve huzursuzluğun altıncı gününde, yetkililere göre ölü sayısı dün (Cumartesi) altıya yükselirken, Noumea Belediye Başkanı durumun "sakinleşmekten uzak" olduğunu söyleyerek "kuşatılmış bir şehirden" söz etti.

Fransa'nın kuzeyindeki Cala-Gomaine bölgesinde isyancılar tarafından kurulan bir kontrol noktasında dün açılan ateş sonucu, Avrupa kökenli bir yerel sakin hayatını kaybetti, iki kişi de yaralandı.

Yeni Kaledonya'daki isyan, 1980'lerden bu yana yaşanan en ciddi ayaklanma olup, ayrılıkçıların tepkisine neden olan bir seçim reformuna karşı ortaya çıktı.

Öldürülen altıncı kişi, Yeni Kaledonya'nın "başkenti" Noumea'nın dışında gerçekleşen ilk ölüm oldu. Ölenler arasında biri güvenlik görevi sırasında meslektaşı tarafından kazara vurularak öldürülen iki jandarma da bulunuyor.

Fransız polisi ve jandarma teşkilatından bin kişi daha halihazırda görevde olan 1.700 meslektaşına katılmak üzere cuma gecesi takımadalara geldi.

Nouméa Belediye Başkanı Sonia Lagarde cumartesi günü BFM TV'ye verdiği demeçte "Son iki gecenin daha sakin geçtiğini söyleyebiliriz" ancak "günler aynı" ve "çok fazla yangın var." ifadelerini kullandı.

Lagarde konuşmasına şöyle devam etti: "Ben sizinle konuşurken, Noumea şehrinin doğu bölgesinde, ayrılıkçılar tarafından kontrol noktaları kuruldu." "Tüm sükûnet çağrılarına rağmen durum iyiye gitmiyor, tam tersi."

Lagarde devamla, "Tüm bu hasarı gördüğümde, yanan mülk ister özel ister kamuya ait olsun, bu çok talihsiz bir durum. Kuşatılmış bir şehirde olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Evet, sanırım bunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

Hasarın boyutu ile ilgili bir soruya Lagarde, bunu belirlemenin "imkânsız" olduğunu söyleyerek, yanan çok sayıda belediye binası, kütüphaneler, okullar var" cevabını verdi.

Yapılan tahminlere göre perşembe günü meydana gelen hasar miktarı 200 milyon avroya ulaştı.

Yeni Kaledonya halkı için günlük yaşam daha da zor hale geldi. Hasar, şirketlere malzeme sağlama sürecini ve başta sağlık olmak üzere, kamu hizmetlerinin işleyişini zorlaştırmaktadır.


İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)

İsrail’de Savaş Kabinesi’ndeki kaynaklar, stratejik kararların alınamaması ve rehine meselesinin çözüme kavuşturulamaması nedeniyle kabine üyeleri arasındaki ilişkilerin oldukça kötüleştiğini ve kabinenin çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylediler.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz, 8 Haziran'a kadar Gazze’deki savaş sonrasına dair iplanının onaylanmaması halinde hükümetten çekilmekle tehdit etti.

“Küçük bir azınlık İsrail'in kararlarını kontrol altına aldı ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklüyor” diyen Gantz, bazı siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı. Öte yandan Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı hedef tahtasına oturtan Savaş Kabinesi’ndeki bakanlar, ‘savaşın ertesi günü’ ile ilgili anlaşmazlıklar ve Gallant'ın Gazze Şeridi'nde askeri yönetim fikrini reddetmesi nedeniyle Gallant'ın görevden alınmasını istediler.

Diğer yandan Hamas liderlerinden Halid Meşal, Filistinli grupların Gazze genelinde ‘yeniden konumlandığını’ açıklarken İsrail ordusu, Gazze'nin kuzeyindeki bölgelerde yaşayanlara derhal bölgeyi boşaltmalarını istedi. İsrail ordusu aksi takdirde onları bombalamakla tehdit etti. Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda günlerdir şiddetli çatışmalar yaşandığı biliniyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail'in 6 Mayıs'ta Refah’a askeri operasyon başlatmasından bu yana yaklaşık 800 bin Filistinlinin yerinden edildiğini duyurdu.


‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
TT

‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)

İsrail Savaş Kabinesi üyesi ve eski Savunma Bakanı Benny Gantz, savaş sonrası Gazze için hazırlanan planın 8 Haziran'a kadar onaylanmaması halinde, Binyamin Netanyahu hükümetinden istifa etmekle tehdit etti.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre dün akşam (Cumartesi) yaptığı konuşmada Gantz, “küçük bir azınlığın İsrail'in kararlarını kontrol altına aldığını ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklediğini” söyleyerek, bazı İsrailli siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı ve “acil bir değişime ihtiyaç var” dedi.

Gantz konuşmasında, 8 Haziran'dan önce üzerinde çalışılması gereken altı hedef belirledi: ‘Esirlerin iadesi, Hamas yönetiminin zayıflatılması, Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması, Gazze Şeridi’ni yönetmek için Hamas'ı ya da Mahmud Abbas liderliğinde Ramallah'taki Filistin Yönetimi'ni içermeyen bir Avrupa-Arap koalisyonu kurulması, kuzeyde yaşayanların geri dönmesi ve tüm İsraillilerin orduda görev yapmasının sağlanması.’

Gantz, “Hayatta kalma savaşındayız, varoluşsal bir savaşın içindeyiz. İsrail devletinin geleceğini güvence altına almak için düşmanlarımızın üstesinden geleceğiz. Hükümete ve koalisyona İsrail devletine hizmet etmek için girdik ve mevki talep etmedik. Ancak hayati kararlar alınmadı ve küçük bir azınlık İsrail'in kararını kontrol ederek onu uçuruma sürükledi” ifadelerini kullandı.

‘Acil bir değişime’ ihtiyaç olduğunu ve işlerin olduğu gibi bırakılmayacağını belirten Gantz, İsrail'in ‘gerçek bir zafer’ olarak tanımladığı şeyi elde etmesini sağlamak için çalışma sözü verdi.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, savaşın sona ermesi ve Hamas'ın ortadan kaldırılmasından sonra Gazze Şeridi'nde İsrail askeri yönetimini kabul etmeyeceğini açıkladı. Savaştan sonra Gazze Şeridi'nde İsrail güvenlik varlığının ‘gereksiz İsrailli can kaybına’ yol açacağını ifade eden Gallant, Hamas'a alternatif bir yönetim organı talep ettiğini, ancak bir yanıt alamadığını söyledi.

Gantz küçük bir lider

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise dün yaptığı açıklamada, Gantz'ı hükümeti yıkmaya çalışan bir ‘ikiyüzlü ve yalancı’ olarak nitelendirdi.

Ben-Gvir X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “Benny Gantz küçük bir lider. Hükümete katıldığı ilk andan itibaren esas olarak hükümeti dağıtma girişimlerinde bulundu. Başbakanın pozisyonuna karşı görüşmeler için Washington'a yaptığı geziler sabotaj operasyonlarının sadece küçük bir parçasıydı. Mahmud Abbas'ı evinde ağırlayan, Gazze Şeridi'nden işçi getiren, Lübnan'la gaz sevkiyatı anlaşmasını yürüten, Batı Şeria'daki kontrol noktalarını kaldıran ve Golani Tugayı askerlerini (Filistinlileri düşündüğü için) tehlikeye atan adam güvenlik alternatifleri sunabilecek son kişidir” ifadelerini kullandı.

Hükümetin politikasında değişikliğe gidilmesi çağrısında bulunan Ben-Gvir, “Hükümeti mevcut konseptiyle dağıtmanın ve politikayı sağlam, güçlü ve kararlı bir hükümete dönüştürmenin zamanı geldi” dedi.

Öte yandan Netanyahu geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı bir konuşmada, “Hamas Gazze'de iktidarda olduğu sürece savaşın ertesi günü için yapılacak düzenlemeler hakkında konuşmanın bir anlamı yok” dedi.

İsrail medyası, geçtiğimiz hafta Pazar günü, Gallant'ın Gazze'deki savaşın ve Refah'taki operasyonun ‘ertesi günü’ konusunda üst düzey ordu komutanlarıyla Netanyahu'nun katılımı olmadan görüşmeler yapmaya karar vermesinin ardından, Netanyahu ve Gallant arasında anlaşmazlıklar ve sözlü çatışmalar yaşandığını ortaya çıkardı.