11 Eylül saldırılarını kim planladı?

11 Eylül saldırılarını kim planladı?
TT

11 Eylül saldırılarını kim planladı?

11 Eylül saldırılarını kim planladı?

Ahmed Mustafa
11 Eylül Komisyonu raporuna göre New York ve Washington'a yapılan saldırıların beyni Usame bin Ladin değil, Kuveyt’te büyüyen, ABD’de okuyan, Katar’da yaşayan ve çalışan Pakistan asıllı mühendis Halid Şeyh Muhammed’di.
11 Eylül saldırılarının arkasındaki başlıca isimlerden önce 1980'lerin sonlarında El Kaide'nin kurulmasından 2001 yılının sonbaharındaki saldırıya kadar kaydettiği terör gelişimine hızlı bir şekilde göz atmak faydalı olabilir. Öncelikle El Kaide lideri Usame bin Ladin'le ilgili bilgiler paylaşmak istiyorum.
Lawrence Wright’ın kaleme aldığı ‘The Looming Tower: Al-Qaeda and the Road to 9/11’ (Hayalet Kuleler: El-Kaide ve 11 Eylül Yolu) kitabının ilk iki bölümünde Usame bin Ladin’in Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından temsil ettiği terörün kaynağını özetliyor. Modern terörizmin ana teorisyeni olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) yöneticilerinden Mısırlı Seyyid Kutub hakkındaki ilk bölüm, ‘Şehit’ başlığını taşıyor. ‘İkinci Adam’ başlıklı bir sonraki bölüm ise Pakistan, Sudan ve Afganistan'da Usame bin Ladin’den daha fazla etkiye sahip olan ve şuan uluslararası terör örgütü liderliğine geçiş yapan El Kaide lideri Mısırlı Eymen ez-Zevahiri’den bahsediyor.
Zevahiri, Mısır'daki Cemaat-i İslamiye'nin lideri Ömer Abdurrahman (11 Eylül saldırılarının ardından ABD’de yargılanarak hapse girdi ve burada öldü) ile Usame bin Ladin'i kapmak ve onu İhvan’ın ilk liderlerinden Abdullah Azzam’dan uzaklaştırmak için rekabet halindeydi.
Müslüman Kardeşler çatısı altından hem terörist hem de cihatçı gruplar çıkarken sadece Seyyid Kutub'un sert terör ideolojisinden değil, aynı zamanda kendilerini İhvan’a bağlayan toplumsal, ailevi ve örgütsel ilişkilerden de etkilendiler.
El Kaide liderleri arasındaki Mısırlıların amacı başlangıçta Mısır’daki iktidarı terörist eylemlerle zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmaktı. Bunun için 1990’ların ilk yarısında Hasan el-Turabi himayesi ve Kurtuluş Hükümeti koruması altında Sudan’da bulunan Usame bin Ladin ve örgütünü Mısır’ı hedef almak için kullandılar. Fakat 1990'ların sonunda Mısır’ın Luksor şehrinde turistlerin hedef alındığı saldırıdan sonra Zevahiri, Bin Ladin'i El Kaide terörünü ABD yönlendirmesi için anlaşmayı duyurdu.
Bu ilan, Suudi yetkililer tarafından görmezden gelinen Bin Ladin’in Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra rotasını bu ülkeye çevirmek ve cihatçı eylemlerini ABD ve Batı’ya kaydırmak istediği bir döneme denk geldi. Eymen ez-Zevahiri ise Mısır’ı hedef alan eylemlerden vazgeçerek bu yaklaşımın samimi bir teorisyeni oldu.
Böylece 1998 yılında Nairobi ve Darüsselam’daki ABD elçilikleri ile 2000 yılında Aden limanında demirli ABD Donanması’na ait USS Cole savaş gemisini hedef alan intihar saldırıları düzenlendi. Ancak en büyük intihar saldırısının planı, Bin Ladin ve yardımcısı Ebu Hafs El-Mısri’nin önderlik ettiği dar bir ekip tarafından hazırlanıyordu.
Halid Şeyh Muhammed halen Guantanamo’da tutuluyor
1965 yılında Pakistan’ın Belucistan Eyaleti’nde doğan Halid Şeyh Muhammed, tıpkı 1993 yılında Dünya Ticaret Merkezi’nin hava uçurmaya çalışan yeğeni Remzi Yusuf gibi Pakistan’dan ailesiyle birlikte Kuveyt’e gitti. Bununla birlikte Halid Şeyh Muhammed, çeşitli terör eylemlerinden sorumlu tutulan Ammar el-Beluşi’nin de amcasıdır. ABD tarafından yapılan soruşturma belgelerine göre Halid Şeyh Muhammed, 16 yaşında okuldayken İhvan’a katıldı. 1983 üniversite eğitimi almak üzere ABD’ye gitti ve 1986 yılında mezun oldu. Daha sonra erkek kardeşlerinin o sırada Sovyet işgaline karşı mücadele eden ‘Afgan mücahidlerinin’ kamplarına katıldıkları Peşaver'e taşındı.
Peşaver’de Abdullah Azzam ile birlikte çalışan Halid Şeyh Muhammed daha sonra El Kaide’ye dönüşen Arap Afganları ile tanıştı. 1993 yılında evlendi ve ailesiyle birlikte Katar'a taşındı. Burada Katar Genel Enerji ve Şu Şirketi’nde (QEWC) işe başladı. Şirketin başında ise o dönem 11 Eylül saldırıları sırasında Katar İçişleri Bakanı Abdullah bin Halid bin Hamad Al Sani bulunuyordu.
Katar’dan ayrılan Halid Şeyh Muhammed, 2003 yılında Pakistan'da birçok kez tutuklanıp sorgulandı. Bu tutuklamaların nedenlerinden biride 1994 yılında başarısızlıkla sonuçlanan Bojinka Planı’ydı. Daha sonra birçok görev için ABD’nin dört bir yanına gitti.
1994 yılı sonunda yeğeni Remzi Yusuf ile birlikte Asya'dan ABD’ye uçuşlar düzenleyen ABD ticari uçaklarına yönelik eylem gerçekleştirmek üzere Katar'dan Filipinler'e geçti. O yıllarda terör eylemleri için biri Katarlı bir işadamı kimliği olmak üzere 40’ın üzerinde sahte kimlik kullanıyordu.
ABD soruşturmalarındaki bazı raporlar, 1995 yılında Mısır merkezli bir hayır kurumu için çalıştığını gösteren sahte belgelerle Bosna'ya gittiğini gösteriyor. Bu da Katar vatandaşlığının tüm bu eylemlerini kolaylaştırdığına işaret ediyor.
Bush yönetimi döneminde terörle mücadele koordinatörü olan Richard Clarke iki yıl önce New York Daily News’de, Şeyh Muhammed’in 1996 yılında kendisini 1993’teki Ticaret Merkezi’ne yönelik bombalı saldırı girişimi ve 1995’teki Manila’da gerçekleşen terör eyleminde üstlendiği rol nedeniyle arayan ABD’li yetkililere yakalanmamak için Katar pasaportuyla nasıl kaçtığına ilişkin bir makale kaleme aldı. Clarke makalesinde Halid Şeyh Muhammed'in 11 Eylül saldırıları, Bali’deki bombalı saldırılar, ABD’li gazeteci Daniel Pearl’ün öldürülmesi ve diğer terör eylemlerindeki rolüne vurgu yaparak: “Eğer Katarlılar, 1996 yılında istediğimiz gibi onu bize teslim etselerdi, bugün dünya farklı bir yer olurdu” ifadelerini kullandı.
Halid Şeyh Muhammed ile Bin Ladin Katar'da yaptıkları görüşmelerde Asya’dan ABD’ye uçan uçaklarla ilgili planından bahsetti. Ardından 1996 yılında saldırılar için gerçek planlar yapmaya başlamak üzere Afganistan'a taşındı.
Ebu Hafs el-Mısri
Merkezi İstihbarat Ajansı (CIA) ve Federal Araştırma Bürosu (FBI) ile diğer devlet kurumları gibi ABD’li resmi kaynaklardan edinilen bilgilere göre gerçek adı Muhammed Atıf olan Ebu Hafsa el-Mısri, ABD’nin Kasım 2001’de Afganistan’a düzenlediği hava saldırısındaki ölümüne kadar Usame bin Ladin’in yardımcılığını ve El Kaide’nin askeri komutanlığını yürüttü. Atıf, 1996 yılında Victoria Gölü'nde boğularak ölen Mısırlı El Kaide liderlerinden Ebu Ubeyde el-Benşiri’nin halefiydi. 1950’lilerin ortalarında Mısır’ın el-Minufiye şehrinde doğdu. Atıf’ın doğduğu yıllara ilişkin ABD soruşturmalarındaki raporlarda farklılıklar bulunuyor. Askerlik görevini Mısır Hava Kuvvetleri’nde yapan Ebu Hafs el-Mısri daha sonra polis memuru olarak çalıştı. İslami Cihad üyesiydi ve Arap Afganlara katıldı. 1980'lerin sonunda El Kaide'nin kuruluşunda Bin Ladin ve Zevahiri’nin yanında yer aldı. Kızı Pakistan’da El Cezire kanalının muhabiri Ahmed Muvaffak Zeydan’ın katıldığı bir düğünle Bin Ladin’in oğlu ile evlendi. Düğünün bir kısmı Katar merkezli kanal tarafından yayınladı.
Muhammed Atıf, 11 Eylül saldırılarının iki numarasıydı. Halid Şeyh Muhammed'in fikir babası ve planlayıcısı olduğu New York ve Washington'a yönelik hava saldırıları düzenleyen intihar timinin organizatörü ve eğitimcisi Muhammed Atıf oldu.
FBI soruşturmasındaki bilgilere göre Atıf, 1995 yılında kendisine Brezilya'da bir görev vermesinin ardından, 1997'de Afganistan'daki Tora Bora adlı dağlık bölgede Bin Ladin'e Halid Şeyh Muhammed'le tanıştı.
Muhammed Atıf, 1990’ların ilk yarısında Sudan’daki El Kaide liderliğine uçak kaçırma olayının etkisiz olacağına dair bir çalışma hazırladı. Atıf’a göre bu mahkumların serbest bırakılması karşılığında rehinelerin serbest bırakılmasının müzakere edilmesini amaçlayan bir süreçti ve zarar veya yıkıma neden olmayacaktı.
ABD’nin Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerinin bombalanmasından sadece üç ay önce 1998 yılında, Afgan alimlerinden Bin Ladin’in ABD’li sivillere yönelik saldırılarını haklı çıkaran bir fetva çıkardı. Böylece saldırılardan bunları sebebi olarak görülen ABD sorumlu tutuldu.
ABD merkezli çeşitli araştırmaların dayandığı aynı kaynaklara göre Usame bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarının intihar timinin başında Mısırlı Muhammed Atta’nın olmasına karar vermesinin ardından Atıf,  intihar timinin eğitiminin yanı sıra lojistik ve finansal desteğiyle ilgilendi.
Timdeki 20’inci intihar bombacısı olan Remzi bin eş-Şeybe ABD'ye giriş için vize alamayınca Atıf Şeybe’ye, time para göndermesi ve onlarla şifreli iletişim kurması talimatı verdi.
ABD’nin 11 Eylül saldırılarına ilişkin soruşturma komisyonunun raporu, Ebu Hafs el-Mısri’nin merkezi rolünü ifade etmiyor olabilir. Ancak, ABD merkezli soruşturmalar ve çeşitli kaynaklardan edinilen bilgiler, Atıf’ın El Kaide’nin kuruluşundaki rolü ile Bin Ladin ve Halid Şeyh Muhammed ile olan ilişkisini açıkça gösteriyor.
İntihar Bombacıları Timi
Bin Ladin, Halid Şeyh Muhammed ve Muhammed Atıf’ın anlaşmasına göre intihar bombacısı tim başlangıçta 20 kişiden oluşuyordu. Bu 20 kişi, Saldırıda kullanılan dört uçaktan her biri için 5’er kişi olarak ayrıldı. Uçakların ikisi New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ni, biri ABD Savunma Bakanlığı’nı (Pentagon) ve biri de Capitol Hill veya Beyaz Sarayı hedef alacaktı. Son uçağın asıl amacı öğrenilemedi. Çünkü Pennsylvania'ya indi ve içinde intihar timinden diğer uçaklardaki gibi 5 değil, 4 kişi vardı.
Timin lideri Muhammed Atta’ydı. 20’inci intihar bombacısı Remzi bin eş-Şeybe vize alamıştı ve yerine geçmesi gereken Zekeriya Musevi de saldırıya yetişemedi. Çünkü o Lübnanlı Ziyad el-Cerrah’ın yedeğiydi.
CIA’ye göre, 11 Eylül 2001’de ABD’ye yapılan saldırılarda yer alan 19 intihar bombacısının adları ise şöyle:
33 yaşındaki Mısırlı Muhammed Muhammed el-Emir İvad es-Seyyid Atta (Dünya Ticaret Merkezi’nin Kuzey Kulesi’ne çarpan ilk uçaktaki timin lideri)
22 yaşındaki Suudi Abdulaziz Abdurrahman Muhammed el-Ömeri
25 yaşındaki Suudi Saddam bin Muhammed Abdurrahman es-Sekami
28 yaşındaki Suudi Valid Muhammed Abdurrahman eş-Şehri
22 yaşındaki Suudi Velid Muhammed Abdullah eş-Şehri
23 yaşındaki BAE’li Mervan Yusuf eş-Şehi (Dünya Ticaret Merkezi’nin Güney Kulesi’ne çarpan ikinci uçaktaki timin lideri)
22 yaşındaki Suudi Ahmed Salih Said el-Gamidi
24 yaşındaki BAE’li Fayiz Raşid Beni Hamad
20 yaşındaki Suudi Hamza Salih Ahmed el-Gamidi
22 yaşındaki Suudi Muhanned Muhammed Fayiz eş-Şehri
29 yaşındaki Suudi Hani Salih Hasan Hancur (Pentagon’a çarpan ikinci uçaktaki timin lideri)
26 yaşındaki Suudi Halid bin Muhammed bin Abdullah el-Mahdar
24 yaşındaki Suudi MAcid Mevkid Meşan bin Ganim el-Harbi
25 yaşındaki Suudi Nevvaf bin Muhammed Salim el-Hazmi
20 yaşındaki Suudi Salim Muhammed Salim el-Hazmi
26 yaşındaki Lübnanlı Ziyad Semir Cerrah (Pensilvanya’ya düşen uçaktaki timin lideri)
23 yaşındaki Suudi Ahmed Abdullah Abdurrahman el-Naami
20 yaşındaki Suudi Ahmed İbrahim el-Haznavi
21 yaşındaki Suudi Said Abdullah Ali Süleyman el-Gamidi
ABD’ye vize alamadığı için timin 20’inci üyesi olamayan Yemenli Remzi bin eş-Şeybe, Fas asıllı Fransa vatandaşı Zekeriya Musevi ve Lübnan vatandaşı Ziyad Cerrah Guantanamo'da hapse atıldı.



Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın seçkin üniversitelerle mücadelesinin başlamasından sadece birkaç gün sonra, federal göçmenlik görevlileri mart ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'ndeki yurdunda Filistinli öğrenci Mahmud Halil'i gözaltına aldı.

Trump yönetimi, Filistinlileri destekleyen diğer yabancı öğrencileri gözaltına alarak ve Halil'in en önde gelen aktivistlerinden biri olduğu Filistin yanlısı öğrenci protesto hareketine tanık olan Columbia, Harvard ve diğer özel eğitim kurumlarına verilen milyarlarca dolarlık araştırma hibelerini iptal ederek mücadelesini artırırken, Halil üç aydan fazla bir süre Louisiana kırsalındaki bir gözaltı merkezinde tutuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 30 yaşındaki Halil, “Soykırıma karşı durduğum için hiç pişman değilim… Doğru olanı savunduğum için, yani savaşa karşı çıktığım ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunduğum için pişman değilim” ifadelerini kullandı.

Halil, hükümetin kendisini susturmaya çalıştığına ama aksine bunun kendisine daha geniş bir platform sağladığına inanıyor.

Halil serbest bırakıldıktan sonra New York'a döndüğünde havaalanında Trump'ın siyasi muhaliflerinden Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez tarafından karşılandı. Gözaltına alındığı için doğumunu kaçırdığı eşi ve küçük oğluyla buluştuğu sırada destekçileri Filistin bayrakları salladı.

İki gün sonra Columbia Üniversitesi'nin Manhattan kampüsü yakınlarındaki katedralin merdivenlerinde düzenlenen bir mitingin yıldızı oldu ve burada üniversite yetkililerini eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta, 2025 New York Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Demokrat Parti ön seçimini kazanan Filistin yanlısı Zohran Mamdani ile birlikte coşkulu kalabalığın karşısına çıktı.

Halil şunları söyledi: “Bu durumda olmayı ben seçmedim; Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) seçti... Bunun elbette hayatım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Dürüst olmak gerekirse halen yeni gerçekliğim üzerine düşünmeye çalışıyorum.”

Mayıs ayındaki mezuniyet törenine katılamayan Halil gözaltından işsiz olarak çıktı. Uluslararası bir yardım kuruluşunun siyasi danışman olarak çalışması için yaptığı teklifi geri çektiğini söyledi.

Hükümet temyiz başvurusunu kazanıp onu tekrar gözaltına alabilir. Bu nedenle Halil önceliğinin oğlu ve diş hekimi eşiyle mümkün olduğunca çok zaman geçirmek olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir Filistin mülteci kampında doğan Halil'in eşi Dr. Nur Abdullah ABD vatandaşı. Halil'e geçen yıl ABD'de kalıcı oturma izni verildi.

Yüksek lisans öğrencisi olarak 2022 yılında New York'a taşındı ve Columbia Üniversitesi yönetimi ile üniversitenin İsrail ordusunu destekleyen silah üreticileri ve diğer şirketlere yaptığı yatırımlara son vermesini talep ederek kampüs parkında eylem yapan protestocular arasındaki başlıca öğrenci müzakerecilerinden biri oldu.

Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

Halil herhangi bir suçla itham edilmedi. Ancak ABD hükümeti geniş kapsamlı bir göçmenlik yasasına dayanarak onun ve diğer bazı Filistin yanlısı uluslararası öğrencilerin ‘yasal ancak tartışmalı’ konuşmalarının ABD'nin dış politika çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle sınır dışı edilmeleri gerektiğini savundu.

Davaya bakan federal yargıç, Trump yönetiminin Halil'i sınır dışı etmek için öne sürdüğü temel gerekçenin, ifade özgürlüğü haklarının anayasaya aykırı bir şekilde ihlal edilmesi olduğuna hükmetti. Hükümet karara itiraz ediyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson sorulara cevaben şunları söyledi: “Bu ifade özgürlüğü ile ilgili değil, Hamas teröristlerini desteklemek ve kampüsleri güvensiz hale getiren ve Yahudi öğrencileri taciz eden kitlesel protestolar düzenlemek için ABD'de bulunma hakkı olmayan kişilerle ilgili.”

Columbia Üniversitesi'nin politikasına meydan okuma

Halil, antisemitizm bahanesini kınadı ve Yahudi öğrencileri protesto hareketinin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak tanımladı. Hükümetin, Trump'ın Amerikan karşıtı, Marksist ve ‘radikal sol’ ideolojilerin hâkim olduğunu söylediği Amerikan yüksek öğretimini yeniden şekillendirmek için ‘antisemitizmi’ bahane olarak kullandığını söyledi.

Trump yönetimi Columbia'ya ve diğer üniversitelere, çoğunlukla biyomedikal araştırmalar için verilen federal hibe parasının, hükümet kimi kabul ettikleri, işe aldıkları ve ne öğrettikleri konusunda daha fazla denetime sahip olmadıkça devam etmeyeceğini bildirdi ve ‘daha fazla entelektüel çeşitlilik’ çağrısında bulundu.

Harvard'ın aksine Columbia Üniversitesi, hükümetin hibeleri aniden iptal etmesine itiraz etmedi ve Trump yönetiminin protestolarla ilgili kuralların sıkılaştırılması yönündeki bazı taleplerini, finansmanın yeniden başlatılmasına yönelik müzakerelerin ön koşulu olarak kabul etti.

Halil, Columbia'nın eylemlerini yürek parçalayıcı olarak nitelendirdi. Halil, “Columbia, yükseköğretim kurumlarının nasıl yönetildiğine dair her ayrıntıya müdahale etmesine izin vererek kurumu Trump yönetimine teslim etti” dedi.

Columbia Üniversitesi yönetimi, müzakereler devam ederken akademik özerkliği korumanın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Sözcüsü Virginia L. Abrams, üniversite yetkililerinin Halil'in nitelendirmesine ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ifade etti.

Abrams yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi, Halil de dahil olmak üzere, öğrencilerin güçlü bir şekilde inandıkları konularda konuşma hakkını tanır... Ancak üniversitenin, kampüsteki herkesin ayrımcılık ve tacizden uzak bir kampüs topluluğuna katılabilmesini sağlamak için kurallarına ve politikalarına uyması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

Halil, Columbia ve Trump'ın hedefindeki diğer üniversiteleri öğrencilerine kulak vermeye çağırdı.

Halil sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Öğrenciler, bu kampüsün insan hakları ve uluslararası hukuka nasıl uyabileceğine ve tüm öğrencileri nasıl kapsayabileceğine dair net bir plan sundular... Meselelerin neresinde dururlarsa dursunlar herkes kendini eşit hissedecek... Üniversite yönetimi öğrencileri dinlemek yerine siyasi baskıya boyun eğmeyi tercih ediyor.”