Abir Esber’in kahramanları serbest düşüşte

Romanın kapağı (Independent Arabia)
Romanın kapağı (Independent Arabia)
TT

Abir Esber’in kahramanları serbest düşüşte

Romanın kapağı (Independent Arabia)
Romanın kapağı (Independent Arabia)

Katya el-Tavil
Suriyeli yazar ve yönetmen Abir Esber’in Dar-ul Hachette- Novel’den çıkan “Sukut Hurra” (Serbest Düşüş) adlı romanını okuyanlar, Fransız yazar Albert Camus’un Düşüş (Chute Libre) adlı romanından esinlenildiğine tanık oluyor. Kitapta, bir babanın ve bir annenin “düşüşü”, katillerin ve çatışma taraflarının pençeleri arasındaki Şam’ın düşüşü ve nihayetinde de duygusal, ahlaki, ekonomik ve coğrafi açıdan anlatıcının “düşüşü” yer alıyor.
Romanda, gerçek kahramanlardan bahsetmek mümkün değil. Genel olarak kahraman olması gereken Yasmina Halil Dağer; 40 yaşında, boşanmış, sevmeyi öğrendiği ve ardından ona yabancılaştığını hissettiği babasıyla birlikte yaşayan bir kadın olarak anlatılıyor. Avrupalı bir yakınıyla seyahat ederek, henüz 10 yaşındayken kendisini terk eden annesi hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan Yasmina, Avrupalı bir yakınıyla seyahat ederek hayatında yalnızca “kaçış sanatını” öğrenmiş bir kadın. Aşktan, sorumluluklardan, çalışmaktan, hayata bağlanmaktan ve hatta aşık olduğu Şam şehrinden bile kaçan bir kadını simgeliyor. Her şeyden kaçıyor ve kaçış yolunda yanında olan sevdiğine ihanet ediyor. Onu istihbarat servisinin eline düşürüyor, cezaevine girmesine ve işkence görmesine neden oluyor. Yasmina, durumunun tamamen farkında olduğunu belirtirken, kendisini: “Sevdiği adamın kabilesindeki küçük Yasmina… Onlar seni büyütürken, sana rüzgârı taklit etmeyi, ağaçları bırakmayı, ayrılığı ikinci bir deri olarak giyinmeyi ve anılardan kurtulmayı öğrettiler” sözleriyle özetliyor. (Sy 50)
Özgür bir kişilik
Yasmina, her açıdan “düşüş” yaşaması dolayısıyla acı çeken bir kadın. Öncelikle coğrafi açıdan hiçbir yere mensup değil. Şehirler arasında dolaşıyor, kendine bir ev bulamıyor ve Şam’daki ailesinden miras kalan tek evi de alacağı parayla geçimini sağlamak için satmaya çalışıyor. Suriyeli Yasmina, Şam, Beyrut, Dubai ve Montreal şehirlerini dolaşıyor, ancak hiçbir yerde kendisini güvende hissedemiyor. Kaçmaktan ve düşmekten geri durmuyor.
Kahraman ayrıca, ahlaki açıdan da bir düşüşe tanık oluyor. Hikâyesine babasını öldürerek başlayan 40 yaşlarındaki bu kadın, bir kadının hayatta kalmak ve istediğini elde etmek için her türlü suçu işleyebileceğini gösteriyor. Yasmina, sevgilisine ihanet ediyor, onu yetkililere teslim ediyor ve Suriye hapishanelerinde çürümeye terk ediyor. Çevresindekilerle eğlenirken, Dubai’deki bir otelde çalışan basit bir Filipinli hizmetçiyle tanışıyor, daha sonra ise onu da kaderine terk ediyor. Yasmina, kitapta tüm ahlaki ve insani değerlerden mahrum ve ihanetle açgözlülüğün tam ortasına düşmüş durumda.
Bu düşüşün zirve noktasını ise son satırdaki psikolojik alıntılar yansıtıyor. Başından beri işlerin daha kötüye gittiğini hisseden okuyucuya “trajik bir çöküş” dayatılıyor. Kitapta, sanki ilk satırdan son satıra kadar kaçınılmaz bir son var. Kitapta “düşüş” sanki kaçınılmaz ve tüm karakterler için yazılmış bir kader.
Üslupta çelişkiler
Okuyucu, Esber’in romanını okurken, anlatılanın tamamen tutarsız olduğunu hissedebilir. Hikaye ilginç, heyecan verici ve okuyucuda okuma isteği uyandırıyor. Ancak hikâye aynı zamanda öfke verici ve bir aşamadan sonra yazar, okuyucusuna karakterler hakkında yeni bilgiler vermeyi bırakıyor. Bu durumda anlatı, bazen okuyucunun önceki sayfalardan bildiği şeylerin gereksiz ve yararsız tekrarlarını içeriyor. Bazen de özellikle Şam, Suriye veya Beyrut’ta geçen sayfalarda ayrıntılara girildiğinde, olayların gelişimiyle ilgisi olmayan güzel ama aşırı duyguya yer veriliyor.
Yazarın kitapta yaptığı bir diğer hata ise karakterlerini tam olarak yansıtamaması. Özellikle coğrafi ve yaşantı açısından bir dereceye kadar karakter hakkında bilgi verilse de bazı karakterler, okuyucu tarafından yeterinde anlaşılamıyor. Baba, sevgili ve akraba karakterleri bulanık kalırken, yalnızca anne karakteri yer yer anlaşılır şekilde aktarılmış. Yazar, kitap boyunca her ne kadar kahramanın Yasmina’yı büyüten, ona karakterinin oluşmasında katkı sağlayan ‘erkekler’ olduğunu belirtse de romanda iyi bir erkek karakter geliştirememiş.
Yazarın ve yayınevinin kasıtlı olmadan düştüğü bir tuzağa da dikkat edilmeli. Zira romanın başında yazarın babasının 13 Ağustos 2012 Çarşamba günü öldüğü (sy 8) belirtilirken, gerçekte ise 13 Ağustos 2012 tarihi, pazartesi gününe denk geliyor. Bu durum ise dikkat edilmesi gereken bir hata.
Romandaki bu hatalara rağmen okuyucu, anlatımda güzel bir üslubun kullanıldığına tanık oluyor. Zamirlerin kullanımı, metin bağlamında, özellikle de kişileri ele alırken farklılık gösteriyor. Bu farklılık ise, metne bir hareketlilik ve çekicilik sağlıyor. Bir bölümde ise Yasmina, babasının yokluğunda onunla konuşuyor, onun anılarından alıntılar yapıyor.
“Serbest Düşüş” romanıyla Abir Esber, okuyucusunu yirminci yüzyılın sonlarından günümüzdeki Şam sokaklarına taşıyor. Onları, bu dönemlerin dikkat çekici politik ve toplumsal değişimlerine tanık ediyor. Okuyucu ve karakterleri Hafız Esed günlerindeki Şam’dan Beşşar Esed günlerindeki Şam’a ve olaylara tanık oluyor. Roman, okuyucularını Şam sokaklarına ve Yasmina’nın “serbest düşüşünün” tam ortasına bırakıyor.



James Cameron, Leonardo DiCaprio'yu Titanik'te oynamaya ikna etmek için neler yaptığını açıkladı

(Merie W. Wallace/20th Century Fox)
(Merie W. Wallace/20th Century Fox)
TT

James Cameron, Leonardo DiCaprio'yu Titanik'te oynamaya ikna etmek için neler yaptığını açıkladı

(Merie W. Wallace/20th Century Fox)
(Merie W. Wallace/20th Century Fox)

James Cameron, Leonardo DiCaprio'yu Titanik'te rol almaya ikna etmenin gerçekten çaba gerektirdiğini söyledi.
1997'de gişe rekorları kıran filmde başroldeki DiCaprio, kötü kaderli Titanik'te talihsiz aşkı Rose'la (Kate Winslet) romantik bir ilişki kuran Jack'i canlandırmıştı.
Salı günü (10 Ocak) Altın Küre'de People'a konuşan ödüllü yönetmen, o zamanlar 21 yaşında olan oyuncuya "başrol oyuncusu" olması için "dil dökmek" zorunda kaldığını anlattı.
Cameron, "Başrol oynamak istemedi" diye açıkladı.

"Filmde yer alması için gerçekten dil dökmek zorunda kaldım. Yapmak istemedi. Sıkıcı olduğunu düşünüyordu."

Kanadalı sinemacı, DiCaprio'nun ancak Cameron'ın onu, bunun "aslında zorlu bir meydan okuma" olduğuna "ikna etmesinden" sonra kaçak yolcu Jack "rolünü kabul ettiğini" sözlerine ekledi.
Ünlü yönetmen, "Her şeyden önce, ileriye dönük pek çok özgün seçim yapması beni şaşırtmadı. İkincisi, onun yeteneğinden asla şüphe etmedim" dedi.
Yönetmen daha önce verdiği bir röportajda, seçmeler sırasında DiCaprio'yla yaşadığı ve neredeyse oyuncunun rolünü kaybetmesine neden olan tuhaf bir diyaloğu anlatmıştı.
Cameron, DiCaprio'nun odadaki "herkesi büyülediğini" ama rol için seçmelere katılması gerektiğini anladığında oyuncunun kendisine "Ben replik okumam" dediğini paylaşmıştı.
Avatar'ın yönetmeni DiCaprio'ya, "Öyle mi, hadi ama. Hayatımın iki yılını alacak dev bir film bu ve ben post-prodüksiyonu yaparken sen 5 başka işle uğraşıyor olacaksın. Yani oyuncu seçiminde yanlış karar vererek her şeyi berbat etmeyeceğim. O yüzden ya okuyacaksın ya da rolü alamayacaksın" dediğini anlatmıştı.
Gösterime girmesinin ardından Titanik, ABD gişelerinde 600 milyon dolar ve dünya çapında 1,8 milyar dolar gibi büyük miktarlar kazanarak o dönemin en çok hasılat yapan film oldu.
Destansı romantik drama 11 Akademi Ödülü kazanırken Winslet, En İyi Kadın Oyuncu dalında aday gösterilmişti.
25. yıldönümünü kutlamak üzere film, dijital olarak yeniden düzenlenmiş versiyonuyla 10 Şubat'tan itibaren sinemalara geri dönecek.
Geleneksel Sevgililer Günü gösterimiyle beraber, Cameron'ın onlarca yıldır süren Titanik tartışmasına "son vermek" için yaptığı son "adli analizleri" gösteren ek bir özel bölüm National Geographic'te yayımlanacak.