​ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Schenker Şarku’l Avsat’a konuştu: Aramco saldırılarıyla ilgili soruşturmanın sonuçlarını Güvenlik Konseyi’ne sunacağız

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcısı David Schenker
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcısı David Schenker
TT

​ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Schenker Şarku’l Avsat’a konuştu: Aramco saldırılarıyla ilgili soruşturmanın sonuçlarını Güvenlik Konseyi’ne sunacağız

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcısı David Schenker
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcısı David Schenker

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcısı David Schenker, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmaları kapsamında Saudi Aramco’ya ait iki petrol tesisine yönelik saldırılara karışan İran’ı kınama hususunda oluşan uluslararası konsensüse övgüde bulundu.
Schenker, 14 Eylül’de Aramco saldırılarında İran’ın rol almasına ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinden ortak tepki gösterildiğini ifade etti.
Schenker, ABD, BM ve Suudi Arabistan’dan uzmanların Aramco saldırılarıyla ilgili yürüttüğü soruşturmanın sonuçlarını yakın bir tarihte BM Güvenlik Konseyi’ne sunacaklarını belirtti.
BM Genel Kurulu toplantıları arasında Şarku’l Avsat’a konuşan Schenker, Trump yönetiminin Tahran’ın tasarruflarına karşı ‘stratejik sabrının tükenebileceğini’ belirterek, İran’ın gerilimi tırmandırmaya dönük fiillerini sürdürmesi halinde ABD yönetiminin buna karşılık verebileceğinin sinyallerini verdi. Lübnan Hizbullah’ına yönelik yaptırımların yolda olduğunun işaretlerini veren Schenker, İran’ın bölgedeki kışkırtıcı eylemleriyle mücadele etmek amacıyla Trump yönetiminin öncülüğünde kurulacak Orta Doğu Stratejik İttifakı'nın detaylarının ve esaslarının görüşülmeye devam ettiğini aktardı.
İşte Şarku'l Avsat'ın Schenker ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;
-ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Aramco saldırılarının ardından Suudi Arabistan’a 200 asker, bir Patriot hava savunma bataryası ve 4 kısa menzilli radar sistemi sevk edileceğini açıkladı. Körfez'deki İran saldırılarından korkuyor musunuz? BM Genel Kurulu’nda İran’ı caydırmak için oluşan uluslararası konsensüs sonrası adımlar nelerdir?
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Aramco saldırıları sonrasında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ziyaret etti. Ayrıca ABD, müttefiklerini güvenceye almaya, kendilerini savunması için ek savunma kaynakları sağlamaya ve onları İran’ın her türlü istikrarsızlaştırıcı eylemine karşı savunacak askeri üslerin inşası için Amerikan güçleri sağlıyor. İran’ın ne planladığını bilmiyorum. Ancak şimdiye kadar Körfez bölgesinde askeri gerilimi tırmandırıyor. İran’ın bu tür hareketlerine karşı uluslararası diplomatik anlayışının artmasını, Tahran’ın bu tür davranışların tehlikeli olduğu konusunda ikna edilmesini ve askeri gerginliği tırmandırmayı engellemelerini umuyorum. Fakat İran’ın, Aramco’ya saldırmakla oldukça kötü bir planı var. Başkan Trump, bugüne kadar İran’ın bu tür davranışlarına askeri yanıt vermeyerek çok büyük bir sağduyu ve stratejik sabır gösterdi. Ancak İran gerilimi tırmandırmakta ısrarcı olursa bu stratejik sabrın devam edeceğini zannetmiyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında İran’a baskı uygulama, yalnızlaştırma ve düşmanca faaliyetlerine son vermeye itme yönünde birçok tartışma vardı. ABD’nin duruşu netti. Diyalog için hazır olduğumuzu ancak hiçbir ön şartın kabul edilmeyeceğini belirttik. Biz, 14 Eylül Aramco saldırılarına ilişkin soruşturmada Suudi Arabistan, Avrupa ülkeleri ve BM’den uzmanlarla çalışıyor ve ortaya çıkacak sonuçları BM Güvenlik Konseyi’ne sunmaya hazırlanıyoruz. İngiltere, Almanya ve Fransa saldırılara Yemen’deki Husi örgütünün değil İran’ın karıştığına yönelik açıklamalarla ABD ile aynı duruşu sergilediğini gördük.
-Dışişleri Bakanı Pompeo, Körfez İşbirliği Konseyi’ne üye ülkelerin yanı sıra Ürdün ve Irak dışişleri bakanlarıyla bir araya geldi. Deniz güvenliği ve bölgesel koordinasyon konularının görüşüldüğü toplantıda, Stratejik Ortadoğu İttifakı ile ilgili yeni bir gelişme var mı?
Bu ittifakın çeşitli güvenlik, ekonomik ve politik katmanları var. Ancak, temel olarak bölgesel boyutları olan ve bölgesel işbirliği ile ilgili bir güvenlik anlaşmasıdır. Bazı ortaklar bu ittifaka katılmaya karar verdi. Biz de bazı unsurlara ve maddeleri inceliyoruz. Bununla ilgili çok tartışma var. Başkan Trump’ın da katılımıyla Körfez ülkelerinin yanı sıra Irak ve Ürdün’ün de bulunduğu iki günlük bir toplantı yapıldı. Bu çerçevede bölgede barış ve güvenliği sağlamak ve İran'ın istikrarsızlaştırıcı eylemleriyle mücadele etmek dâhil müttefiklerle birlikte çalıştığımız tüm detayları tartışıyoruz.
-ABD’nin, Lübnan Hizbullah’ı başta olmak üzere İran’ın bölgedeki vekâlet güçlerini takip etmeye dair güçlü adımları var. ABD yönetimi, önümüzdeki süreçte Hizbullah ve diğer vekâlet güçlerine karşı yaptırımlara mı hazırlanıyor?
Evet, İran’ın Hizbullah ve Husi örgütü gibi bölgede vekâlet güçleri bulunuyor. Burada aynı zamanda Irak, Yemen ve Lübnan’da İran’ın bölgedeki terör ajandası ile aynı fikirde olmayan büyük bir çevre var. Ancak İran’ın vekâlet güçleri yine de oldukça aktif. Birkaç hafta önce, ABD’nin New Jersey eyaletinde Hizbullah adına saldırı hazırlığındaki İranlı ajanlar tutuklandı. ABD yönetimi Hizbullah’ın para elde edeceği tüm yolları kesmek ve mali fon kaynaklarını iptal etme dosyasını inceliyor. Bu kapsamda Lübnan merkezli Jammal Trust Bank'ı yaptırım listesine aldık.
-ABD, Hizbullah’a destek veren başka bankaları veya Lübnanlı kurumları yaptırım listesine alır mı?
Yaptırımları ihlal eden ve Hizbullah'a fon sağlayan bir banka tespit ettiğimizde, dini ve mezhepsel ilişkilerine bakılmaksızın yaptırım listesine alırız. Önümüzdeki süreçte bu kapsamda listeye alınacak bazı kişi isimleri bulunuyor.
-Lübnan ve İsrail sınırının çizilmesi meselesinde yeni bir gelişme var mı? Akdeniz’de doğalgaz keşif haklarıyla ilgili Türkiye, Yunanistan ve Mısır arasındaki anlaşmazlıkta ABD’nin konumu nedir?
Doğu Akdeniz'de çok büyük doğalgaz keşif çalışmaları yapılıyor. Ayrıca tüm ülkelerde, müzakereler yoluyla çözümler bulunabilir, çünkü sınırlar belirlendiğinde ekonomik faydalar ortaya çıkar. Selefim, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield bu meseleyi üstlendi ve İsrail ile Lübnan arasında deniz sınırının belirlenmesi hususunda düzenlenen doğrudan müzakerelerde önerilerde bulundu. Bu müzakereler zor ve karmaşıktı. Müzakerelerin nihai aşamasına ulaştık. Lübnan’dan anlaşmayı imzalamasını bekliyoruz. Bunun için onları teşvik ediyoruz. Zira Lübnan GSMH’nın yüzde 165’ini temsil eden bir borca sahip. Bu, dünyadaki en yüksek borç oranını oluşturuyor. Lübnan’ın İsrail sınırındaki 9 ve 10 numaralı parselde doğal gaz aramaları yapılıyor. Bu alanlar, İsrail’e 45 yıl doğalgaz rezervi sağlayabilir ve Lübnan da şuan buradan gelecek gelirden faydalanabilir. Umarım bu gerçekleşir ve Lübnan Hükümeti bunun çıkarları için en iyisi olduğuna karar verir, müzakerelere girer ve bu fırsatı değerlendirir.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.