Veliaht Prens: Olası bir savaş tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelir

Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj  verirken
Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj verirken
TT

Veliaht Prens: Olası bir savaş tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelir

Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj  verirken
Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj verirken

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,  dünyanın İran'a karşı sert ve caydırıcı bir tavır alma ihtiyacı olduğunu söyledi. Aksi bir durumun,  sadece Suudi Arabistan veya Ortadoğu’nun değil, tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına geleceğini dile getirdi.
İran'a karşı kararlı ve etkin adımların atılmaması halinde, petrol tedariğinde sıkıntılar yaşanacağı ve petrol fiyatlarının hiç görülmeyen seviyede yükseleceğini vurgulayan Veliaht Prens, siyasi ve barışçıl bir çözümün askeri bir çözümden çok daha etkili olacağını söyledi.
Muhammed bin Selman, Şarku'l Avsat'ın haberine göre  ABD merkezli CBS kanalının ‘60 Dakika’ programına verdiği röportajda, Saudi Aramco saldırısının, yalnızca Suudi Arabistan'ı değil, dünyanın enerji kaynaklarını da kalbinden vurduğuna dikkat çekti.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili bir soruda, cinayet emri verdiğine ilişkin iddiaları reddederken, Suudi Arabistan’ın bir lideri olarak tüm sorumluluğu kabul ettiğini dile getirdi.
Soruşturmaların yürütüldüğünü ve suça karıştığı tespit edilenlerin rütbelerine bakılmaksızın yargılanacağını belirten Veliaht Prens, “Gelecekte böyle bir şeyden kaçınmak için elimden geleni yapmalıyım" diye konuştu.
Suudi Arabistan’ın Yemen'deki siyasi çözüm girişimlerine işaret eden Muhammed bin Selman, İran’ın Husi milislere destek vermeyi kesmesi halinde, siyasi bir çözümün daha kolay olduğunu da vurguladı.
Veliaht Prens’in ‘60 Dakika’ programında Norah O'Donnell'e verdiği röportajın tam metni;
-Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme emrini siz mi verdiniz?

Kesinlikle hayır. Bu ağır bir suçtu. Fakat Suudi hükümeti için çalışan kişiler tarafından işlenmesi nedeniyle Suudi Arabistan'ın bir lideri olarak tüm sorumluluğu kabul ediyorum.
-Sorumluluk almanız ne anlama geliyor?
Suudi hükümet görevlileri tarafından bir Suudi vatandaşına yönelik suç işlendiğinde, ülkenin bir lideri olarak sorumluluk almalıyım. Bu bir hataydı. Gelecekte böyle bir şeyden kaçınmak için elimden geleni yapmalıyım.
-Dünya bu sorunun cevabını istiyor. Bu operasyon hakkında nasıl haberdar değildiniz?
Bazıları Suudi hükümetindeki 3 milyon çalışanın günlük olarak neler yaptığını bilmem gerektiğini düşünüyor. Bu 3 milyon kişinin kendi günlük raporlarını lider ve en yüksek rütbeli ikinci kişiye göndermeleri imkansız.
-Bu komployu düzenlemekle suçlanan en yakın danışmanlarınızdan ikisi kral tarafından görevden alındı ve yakın çevrenizden uzaklaştırıldı. Soru şu: Bunun size yakın kişiler tarafından yapıldığını nasıl bilemezsiniz?
Bugün soruşturmalar devam ediyor ve herhangi birisine karşı yapılan suçlamalar kanıtlandığında, rütbesine bakılmaksızın istisna yapılmayacak şekilde mahkemeye çıkarılacak.
-Suudi Arabistan savcısının bu cinayetle suçlananlar hakkında söylediklerini okudum. Detaylar çirkindi. Size yakın olan ve hükümetinizdeki insanların böyle korkunç bir cinayet işlediğini ve ABD hükümetinin emri sizin verdiğinize inandığını duyduğunuzda ne düşündünüz?
Bahsettiğiniz şeyin doğru olmadığına inanıyorum. ABD hükümetinden bu konuda resmi bir açıklama yok. Yakınımdaki birinin böyle bir şey yaptığına dair net bir bilgi veya kanıt yok. Suçlamalar var ve soruşturuluyorlar. Özellikle böyle bir suç yüzünden Suudi hükümeti olarak yaşadığımız acıyı tahmin edemezsiniz.
-CIA, ‘orta ve yüksek güvenilirlikli’ değerlendirmelerinde, kişisel olarak Kaşıkçı’yı hedef aldığınız ve muhtemelen onun ölüm emrini verdiğiniz sonucuna ulaştı.
Umarım bu bilgi kamuya açıktır. Beni bir şey yapmakla suçlayan herhangi bir bilgi varsa, umarım ortaya çıkar.
-Gazetedeki bir köşe yazarı, vahşice öldürülmeyi hak edecek kadar Suudi Arabistan için nasıl bir tehdit oluşturabilir?
Hiçbir gazetecinin tehdidi yok. Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda meydana gelen ve bir Suudi gazeteciye karşı yapılan böyle bir eylem, Suudi Arabistan'a yönelik tehdittir ve korkunç bir suçtur.
-Buraya gelmeden önce tanınmış bir ABD senatörü ile konuştum. Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenler ve Yemen’de yaşananlar nedeniyle ABD Kongresi’nde Suudi Arabistan'a karşı çok da iyi niyet olmadığını söyledi. İlişkiler ne kadar hasar gördü?
İlişkiler bundan çok daha büyük ve bu hepimiz için korkunç ve çok acı verici bir olay. Rolümüz, bunun üstesinden gelmek için gece gündüz çalışmak ve geleceğimizin geçmişte olanlardan çok daha iyi olduğundan emin olmaktır.
-Aramco saldırısı Suudi Arabistan’ın petrol endüstrisinin kalbini vurdu. Saldırıya gafil mi yakalandınız?
Size katılmıyorum. Bu saldırı, Suudi Arabistan’ın petrol endüstrisini değil küresel enerji endüstrisinin kalbini vurdu.  Dünyadaki enerji arzının yüzde 5.5’ini, ABD, Çin ve tüm dünyanın enerji arzını hedef aldı.
-Suudi Arabistan dünyanın en büyük silah ithalatçısı, askeri teçhizat ve ekipmana milyarlarca dolar harcadı. Böyle bir saldırıyı nasıl önleyemedi?
Suudi Arabistan neredeyse bir kıta büyüklüğünde. Tüm Batı Avrupa'dan daha büyük. Dört bir yandan bize yönelik tehditler var. Bunları tam olarak bertaraf etmek zordur.
-Sizce, İran'ın Saudi Aramco'yu vurmasının stratejik nedeni nedir?
Bence bu akılsızlık. Herhangi bir stratejik nedeni yok. Sadece aklı olmayan, dünya petrol arzının yüzde 5’ine yönelik saldırıda bulunur. Bu yüzden tek stratejik hedefin, akılsız olduklarını kanıtlamak olduğunu düşünüyorum. Yaptıkları şey bu.
-ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran’ın bu adımını ‘savaş sebebi’ olarak niteledi. Siz de bunu bir savaş sebebi olarak mı görüyorsunuz?
Kesinlikle evet. Bu bir savaş sebebidir.
-Olası bir Suudi Arabistan-İran savaşı, bölgeyi nasıl etkiler?
Bölge, dünya enerji arzının yaklaşık yüzde 30'unu, küresel ticaret geçişlerinin yaklaşık yüzde 20'sini ve küresel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) oranlarının yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturuyor. Tüm bunların tamamen durduğunu düşünün. Bu sadece Suudi Arabistan veya Ortadoğu’nun değil, tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelecektir.
-İran, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilip, ağır yaptırımlar uygulamasının ardından konumunu iyileştirmek için savaş riskine girmeye hazır gibi görünüyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, yaptırımlar kalkana kadar pazarlık yapmayacağını söyledi. Siz de tüm seçeneklerin masada kalması gerektiğini söylediniz.
Hiç şüphesiz, eğer dünya İran’ı caydıramazsa daha büyük bir gerginliğe şahit olacağız. Dünyanın çıkarları riske girecek, enerji tedariki bozulacak ve petrol fiyatları hayatımızda hiç görmediğimiz rakamlara ulaşacak.
-İran’a verilecek cevap askeri mi olmalı?
Umarım bu olmaz.
-Neden olmasın?
Çünkü siyasi ve barışçıl bir çözüm, askeri bir çözümden çok daha iyidir.
-ABD Başkanı Donald Trump’ın İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşüp yeni bir anlaşma yapması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Başkan Trump'ın bunu istediğine şüphe yok. Hepimiz bunu istiyoruz. Ancak masaya oturmak istemeyenler, İranlılar.
-Dünyanın en kötü insani krizi olarak tanımlanan Yemen'deki savaşı sonlandırma zamanı gelmedi mi? Sizce çözüm nedir?
Öncelikle eğer İran, Husi milisleri desteklemeyi bırakırsa siyasi çözüme ulaşmak çok daha kolaylaşır. Yemen'de siyasi bir çözüm için tüm girişimleri başlattık. Bunun en kısa zamanda gerçekleşmesini umuyoruz.
-Yani hemen bugün Yemen'deki savaşın sona ermesi için pazarlık yapmak istediğinizi mi söylüyorsunuz?
Bunu her gün yapıyoruz. Ancak bu tartışmayı sahaya yansıtmaya çalışıyoruz. Husiler, birkaç gün önce ateşkes ilan ettiler. Bunu, siyasi tartışmayı daha da aktif hale getirecek yeni adımı atabilmek için olumlu bir jest olarak görüyoruz.
-Savaş 5 yıldır devam ediyor. Neden şimdi ateşkesin Yemen’deki savaşı sonlandıracağı konusunda iyimsersiniz?
Bir lider olarak her gün iyimser olmalıyım, karamsar olamam. Eğer karamsar olursam, bu makamı terk etmeli ve başka bir yerde çalışmalıyım.
-Size ülke içindeki meseleler ve kadın haklarıyla ilgili birkaç soru sormama izin verin. Son röportajımızdan bu yana kadınlar ülkenizde ön plana çıkmaya ve genel olarak daha fazla hak kazanmaya başladı. Ancak bir yılı aşkın bir süredir tutuklu olan 12 aktivist var. Neden hapse atıldılar?
Suudi Arabistan, yasalarla yönetilen bir devlettir. Bu yasaların bazılarıyla aynı fikirde olunmayabilir. Ancak var oldukları sürece, saygı duyulması gerekir.
-Onları serbest bırakmanın zamanı gelmedi mi?
Bu, bana bağlı bir karar değil, savcıya bağlıdır.
-Aileleri, hapishanede işkence gördüklerini söylüyor, bu doğru mu?
Eğer bu doğruysa, çok çirkin bir durum. Çünkü İslam, işkenceyi yasaklar. Suudi Arabistan yasaları da işkenceyi yasaklıyor. İnsan psikolojisi işkenceyi kabul etmez. Ben de bunun takipçisi olacağım.
-Bu olayı şahsen takip edecek misin?
Kesinlikle.
-Kamuoyunda hakkınızda söylenenleri biliyorsunuz. Suudi Arabistan’ı değiştirme, ekonomiyi dönüştürme, ılımlı İslam’a dönüş ve kadınlara daha fazla hak tanınması gibi verdiğiniz bir takım sözler var. Ancak halen baskı olduğuna dair eleştiriler yapılıyor. Suudi Arabistan'da değişmesi gerekenlerle ilgili sorunları dile getiren kadınlar hapse atılıyor. Hapse atılan kadınların olması, kadın ve insan haklarını desteklemediğiniz izlenimi veriyor.
Bu izlenim ve dar bir perspektiften olan bu bakış açısı beni çok üzüyor. Umarım herkes Suudi Arabistan'a gelir ve gerçeği görür. Suudi kadınlar ve vatandaşlarla tanışarak kendi kararlarını vermeliler.
-Ne gibi dersler çıkardınız? Hatalar yapıldı mı?
Peygamberler bile hata yaparken biz nasıl hatasız olabiliriz. Ancak önemli olan bir hata yapıldığında onlardan ders çıkarmak ve tekrarlanmayacaklarından emin olmaktır.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”