Selame: Libya'daki krizi uzatma oyunu, mevcut yapıyı herkesin başına yıkacak

Gassan Selame (Reuters)
Gassan Selame (Reuters)
TT

Selame: Libya'daki krizi uzatma oyunu, mevcut yapıyı herkesin başına yıkacak

Gassan Selame (Reuters)
Gassan Selame (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, başkent Trablus’ta mümkün olan en kısa sürede ateşkes sağlanması yönündeki umudunu dile getirdi.
Selame ayrıca, “Libya’nın yalnızca ölüm, yıkım ve daha fazla bölünme kazandığı bu savaşta tek zarar görenin de Libya halkı olduğu için silah seslerini susturmaya çalıştıklarını” ifade etti. Ancak bunu, Libyalıların kendilerinin başaracağını belirten Selame, bu durumun dışarıdan başkaları tarafından empoze edilemeyeceğine dikkati çekti.
BM Temsilcisi, Şarku’l Avsat’a ülkedeki gergin durumla başa çıkma hususundaki uluslararası çabalara dair röportaj verdi. “Şu an Libya’yla ilgilenen uluslararası toplum ve uluslararası ortaklar arasında, siyasi çözümün savaşı sona erdirecek ve siyasi süreci yeniden canlandıracak tek çare olduğu hususunda, giderek artan bir inanç var. Bu inanç, düzenlemeyi istediğimiz uluslararası konferansın başarısı için bir şans veriyor” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Selame, “Mevcut durumun tüm faydalanıcılarını içeren ve durumu normalleştirmek için çok çaba sarf eden, etkin taraflar var. Bununla birlikte olaylar, oyalama politikasının boşuna olduğunu, gerçekçi olmadığını ve krizin yayılma oyununun mevcut yapının herkesin başına çökmesine yol açacağını kanıtladı” şeklinde konuştu.
Trablus’taki silahlı milislerin varlığının, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) çalışmalarını baltaladığını söyleyen Gassan Selame, “mevcut askeri operasyonlar da milislerin etkisini baltalıyor mu yoksa arttırıyor mu” şeklinde bir soru yöneltti.
BM Temsilcisi, siyasi uzlaşıya da değinirken, “Libya arenasında bir atılım yapılırsa, Suheyrat anlaşması şartlarının değiştirilmesinin de zararı yoktur” dedi.
Selame, Libya’daki BM Misyonu UNSMIL’in rolünü de savunurken, BM’nin “sessiz çoğunluğun safında, yani devam eden siyasi anlaşmazlığa maruz kalan Libya halkının yanında” durduğunu vurguladı. Selame ayrıca, “Tehlike, Libya semalarının, içeride müttefiklerin yardımları ile rakip bölgesel devletler arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesidir” ifadelerini kullandı.
BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;
-Trablus’taki askeri operasyonun yedinci ayına girmesi sonrasında ve BM misyonunun çabaları çerçevesinde, ülkedeki durum nereye gidiyor?

Trablus’taki savaşın patlak vermesinin üzerinden 6 ay geçti. Şu ana kadar bir askeri çıkmaz yaşandı. UMH güçlerinin Giryan şehrinin kontrolünü ele geçirmesi dışında savaş cepheleri herhangi bir değişikliğe tanık olmadı. Uluslararası düzeyde, söz konusu ülkelerin çoğunluğu, bir şekilde Libya hususunda ülkede askeri çözümün mümkün olmadığına, siyasi çözümün savaşı bitirip 8 yıllık krizi sonlandırmanın tek yolu olduğuna inanıyor. BM’nin bu yöndeki çabaları, Libyalı taraflar ve Libya kriziyle ilgilenen uluslararası ortakların yanındadır. Mevcut durumdaki tehlike ise, Libya semalarının, içeride müttefiklerin yardımları ile rakip bölgesel devletler arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesidir.
-Ülkedeki krizi çözmek için bu yıl uluslararası bir konferans düzenlemeye çalışıyorsunuz. Sizce başarı şansı nedir?
Şu an Libya’yla ilgilenen uluslararası toplum ve uluslararası ortaklar arasında, siyasi çözümün, savaşı sona erdirecek ve siyasi süreci yeniden canlandıracak tek çare olduğu hususunda, giderek artan bir inanç var. Bu inanç, düzenlemeyi istediğimiz uluslararası konferansın başarısı şansına hizmet ediyor. Şu ana kadar Berlin’de iki görüşme turu yapıldı. Aynı şekilde uluslararası açıdan bakışları daha da yakınlaştırmak amacıyla BM Genel Kurulu toplantılarının oturum aralarında Libya hususunda bakanlar düzeyinde bir toplantı gerçekleştirildi. Ateşkesin ve siyasi çözümün Libyalıların kendilerine ait olduğunda ve dışarıdan kimse tarafından empoze edilemeyeceğinde hiç şüphe yok. Ancak ateşkesin başarısını koruyan ve gelecekteki herhangi bir siyasi anlaşma için uluslararası bir koruma sağlayan uluslararası bir şemsiye olmalıdır.
-Konferansa hangi taraflar davet edilecek?
Uluslararası konferansının hazırlığı, esas olarak BM’nin desteğiyle ve Almanya Başbakanı Angela Merkel şemsiyesi altında yapılıyor. Bu konferansa, katılmak isteyen ve Libya krizi ile ilgilenen tüm ülkeler davet edilecek.
-Silahlı gruplar, Müslüman Kardeşler (İhvan) ve Kaddafi taraftarları ne durumda?
Bu durum, BM’yi veya dış tarafları değil Libyalıların kendilerini ilgilendiriyor. Ancak UNSMIL, kimseyi danışmada ve hareketlerinde kısıtlamıyor.
-Bazı kesimler, silahlı milislerin Trablus savaşının doğrudan sebebi olduğunu söylüyor. Onları etkisiz hale getirmek için bir vizyonunuz var mı?
Başkentteki iç savaşın, askeri bir çözümün mümkün olabileceği algısı da dahil olmak üzere birçok sebebi var. Milisler, bugün doğmadı, aksine kronik bir sorundur. Silahlı grupların varlığı da dahil olmak üzere Libya’daki en önemli anlaşmazlık ve bölünme nedenleri hususunda birçok çözüm ve öneri ortaya koyduk. Libyalı tarafların, bu çözümleri, Trablus kuşatmasının başlamasından on gün önce (ülkenin güneyindeki Gadamis şehrinde) düzenlemeye çalıştığımız Ulusal Forum’da görüşmeleri gerekiyordu.
-Trablus savaşının önceki aşamaya dönülebilme şansı mı?
Şu an iç savaşı durdurmaya çalışıyoruz. Çünkü bu savaştan tek zarar görenler Libyalılar. Kötüye giden ekonomik koşulların yanı sıra askeri harekat yüz binlerce insanı evlerinden ve bölgelerinden uzaklaştırdı ve yüzlerce Libyalı sivil öldü veya yaralandı. En kısa zamanda bir ateşkes sağlamayı umuyoruz.
-Özellikle de Fransa’nın Liberation gazetesinin “Mareşal Halife Hafter’in (Libya Ulusal Ordusu komutanı) Trablus’un çevresinden geri çekilmek için güvenceler istediği” haberinden sonra Libya’nın doğusundaki bazı kesimler, sizi UMH’nin safında durmakla suçluyor. “Eğer benimle değilseniz, o zaman bana karşısınız” teorisini nasıl yorumluyorsunuz?
Dediğiniz gibi, Libya’daki durum bu “Benimle değilseniz, bana karşısınız.” BM, devam eden siyasi anlaşmazlığa maruz kalmış Libya halkının sessiz çoğunluğunun yanında duruyor. Herhangi bir ilerleme kaydettiğimizde, Libyalı halkın yararına herhangi bir öneride bulunduğumuzda, bu ilerleme ya da öneri Libya’daki bir tarafın çıkarıyla uyuşmadığında hemen bir tarafın yanında olmakla suçlanıyorsunuz. Ama bu durum, bizi, bu ezici sessizliğe sahip çoğunluğa istikrar, güven ve huzur sağlama çabalarımızı sürdürmekten alıkoymayacaktır. Dediğim gibi, çözüm bulmak için tüm Libyalı taraflarla temas kurmak istiyoruz. Ancak bir tarafın lehine çalışan ve diğer tarafa karşı olan bir taraf olmadık ve olmayacağız. BM’nin talimatlarından, barış sağlama, siyasi sürece dönme ve ülkedeki ekonomik durumu iyileştirme arzumuzdan ilham alıyoruz.
-Libya’nın birçok şehrini dolaştınız ve farklı taraflarla görüştünüz. Siyasi çözüme zarar veren belirli taraflar olduğunu düşünüyor musunuz?
Mevcut durumun tüm faydalanıcılarını içeren ve durumu normalleştirmek için çok çaba sarf eden, etkin taraflar var. Bununla birlikte olaylar, oyalama politikasının boşuna olduğunu, gerçekçi olmadığını ve krizin yayılma oyununun mevcut yapının herkesin başına çökmesine yol açacağını kanıtladı. Uluslararası toplumun da bunu anlayacağını umuyoruz. Yurtiçi ve yurtdışındaki herkese, istisnasız bir şekilde istikrarlı ve müreffeh bir Libya'nın herkesin çıkarına olduğunu söylüyoruz.
-Libya’nın batısındaki bazı kesimler, olası bir yeni anlaşmayı Suheyrat anlaşmasını atlatma girişimi olarak görüyor. Bu konuda konuşanlar haklı mı?
Bazı kesimleri halkı çıkarmaya gerek yok. Herkes, tüm Libya sahnesinin Suheyrat anlaşmasının bazı madde ve yetkilerini değiştirmeye yöneldiğini biliyor. İki konseyin de (Temsilciler Meclisi ve Devlet Konseyi) yapmaya çalıştığı şey bu. Bu çabalara güçlü şekilde destek verdik. Paris, Palermo ve Abu Dabi görüşmeleri bile, değişikliklerin bir parçasıydılar. Siyasi sahnede bir atılım gerçekleşirse, anlaşmanın değiştirilmesinin zararı da yoktur. Ancak Suheyrat anlaşması, yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenleyerek geçiş aşamasını sonlandırıp, ülkenin siyasi çerçevesinin temel kaynağı olmaya devam ediyor. Libya halkı, kaderlerini nihai şekilde, meşruiyet kaynağı olan oy sandığı ile belirleme hakkına sahiptir.
-Seyfulislam Kaddafi ile zaman zaman beliren Rus yakınlaşması hakkında bir açıklamanız var mı?
BM’yi temsil ettiğim için bu soruyu Rus tarafına sormanızı tercih ediyorum. Ben Rusya adına cevap veremem.
-Ülkedeki siyasi süreci canlandırmaya geri dönersek, “son zamanlarda diyaloga açık olduğunu, ancak bu durumun Trablus’taki milislerin varlığı ortasında imkansız olduğunu” vurgulayan Hafter’in pozisyonunu nasıl değerlendirirsiniz?
Daha önce de belirttiğim gibi, milis meselesi bugün doğmadı. Ayrıca milislerin Trablus’taki varlığı, UMH çalışmalarını baltaladı. Libya’ya ilişkin olası bir çözüm, bu olgunun bir şekilde ele alınmasını gerektiriyor. Güvenlik kurumlarını ve orduyu birleştirmek için baskın bir Libyalı arzusu var. Orduyu birleştirmek için Kahire görüşmelerine desteğimizi çoktan ilettik. Aynı şekilde doğudaki güvenlik kurumlarıyla koordinasyonu artırmak için İçişleri Bakanlığı aracılığıyla Trablus’a yönelik çabaları ve Libya’nın tüm bölgelerinde güvenlik hizmetlerinin rolünü güçlendirmeye yönelik faaliyetleri destekledik.
BM misyonu UNSMIL’in Eylül 2018’teki savaşta Trablus ve hükümet kuruluşlarını milislerin ihlallerinden korumak için ortaya koyulan güvenlik planlarını benimseme çabalarını hatırlatmak isterim. Güvenlik meselesini, genel olarak Gadamis’teki Ulusal Forum’da ele alınması gereken görüşmeler kutusuna dahil etmiştik. Bunun zıttı olarak, önemli bir soru da şu anki askeri operasyon milislerin etkisini baltalıyor mu yoksa arttırıyor mu? Askeri harekat güvenlik ve siyasi işbirliğinden daha fazla mı etkili oldu?
-Birçok vesileyle UMH Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac da diyaloğu kabul ettiğini açıkladı. Ancak siyasi sürecin geleceğinde Hafter’in varlığının olmamasını şart koştu.
Herhangi bir anlaşmaya varmak için diyalog esastır. Belirli problemler ve makul çözümler var. Siyasi meseleler sakin ve mantıklı bir şekilde gündeme getirilmelidir. Libyalı taraflar arasındaki diyaloğun şekli hakkında yorum yapmak için henüz erken. Şu anki öncelik ateşkesi sağlamak.
-Son olarak, şu andaki durum hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
Libya’nın, Ulusal Forum aracılığıyla kapsamlı bir siyasi anlaşmaya yaklaşmasından hemen sonra ölüm, yıkım, göç, daha fazla bölünme, parçalanma, yaşamsal ve ekonomik koşulların bozulması dışında başka bir şey kazanmadığı savaş patlak verdi.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.