Selame: Libya'daki krizi uzatma oyunu, mevcut yapıyı herkesin başına yıkacak

Gassan Selame (Reuters)
Gassan Selame (Reuters)
TT

Selame: Libya'daki krizi uzatma oyunu, mevcut yapıyı herkesin başına yıkacak

Gassan Selame (Reuters)
Gassan Selame (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, başkent Trablus’ta mümkün olan en kısa sürede ateşkes sağlanması yönündeki umudunu dile getirdi.
Selame ayrıca, “Libya’nın yalnızca ölüm, yıkım ve daha fazla bölünme kazandığı bu savaşta tek zarar görenin de Libya halkı olduğu için silah seslerini susturmaya çalıştıklarını” ifade etti. Ancak bunu, Libyalıların kendilerinin başaracağını belirten Selame, bu durumun dışarıdan başkaları tarafından empoze edilemeyeceğine dikkati çekti.
BM Temsilcisi, Şarku’l Avsat’a ülkedeki gergin durumla başa çıkma hususundaki uluslararası çabalara dair röportaj verdi. “Şu an Libya’yla ilgilenen uluslararası toplum ve uluslararası ortaklar arasında, siyasi çözümün savaşı sona erdirecek ve siyasi süreci yeniden canlandıracak tek çare olduğu hususunda, giderek artan bir inanç var. Bu inanç, düzenlemeyi istediğimiz uluslararası konferansın başarısı için bir şans veriyor” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Selame, “Mevcut durumun tüm faydalanıcılarını içeren ve durumu normalleştirmek için çok çaba sarf eden, etkin taraflar var. Bununla birlikte olaylar, oyalama politikasının boşuna olduğunu, gerçekçi olmadığını ve krizin yayılma oyununun mevcut yapının herkesin başına çökmesine yol açacağını kanıtladı” şeklinde konuştu.
Trablus’taki silahlı milislerin varlığının, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) çalışmalarını baltaladığını söyleyen Gassan Selame, “mevcut askeri operasyonlar da milislerin etkisini baltalıyor mu yoksa arttırıyor mu” şeklinde bir soru yöneltti.
BM Temsilcisi, siyasi uzlaşıya da değinirken, “Libya arenasında bir atılım yapılırsa, Suheyrat anlaşması şartlarının değiştirilmesinin de zararı yoktur” dedi.
Selame, Libya’daki BM Misyonu UNSMIL’in rolünü de savunurken, BM’nin “sessiz çoğunluğun safında, yani devam eden siyasi anlaşmazlığa maruz kalan Libya halkının yanında” durduğunu vurguladı. Selame ayrıca, “Tehlike, Libya semalarının, içeride müttefiklerin yardımları ile rakip bölgesel devletler arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesidir” ifadelerini kullandı.
BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;
-Trablus’taki askeri operasyonun yedinci ayına girmesi sonrasında ve BM misyonunun çabaları çerçevesinde, ülkedeki durum nereye gidiyor?

Trablus’taki savaşın patlak vermesinin üzerinden 6 ay geçti. Şu ana kadar bir askeri çıkmaz yaşandı. UMH güçlerinin Giryan şehrinin kontrolünü ele geçirmesi dışında savaş cepheleri herhangi bir değişikliğe tanık olmadı. Uluslararası düzeyde, söz konusu ülkelerin çoğunluğu, bir şekilde Libya hususunda ülkede askeri çözümün mümkün olmadığına, siyasi çözümün savaşı bitirip 8 yıllık krizi sonlandırmanın tek yolu olduğuna inanıyor. BM’nin bu yöndeki çabaları, Libyalı taraflar ve Libya kriziyle ilgilenen uluslararası ortakların yanındadır. Mevcut durumdaki tehlike ise, Libya semalarının, içeride müttefiklerin yardımları ile rakip bölgesel devletler arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesidir.
-Ülkedeki krizi çözmek için bu yıl uluslararası bir konferans düzenlemeye çalışıyorsunuz. Sizce başarı şansı nedir?
Şu an Libya’yla ilgilenen uluslararası toplum ve uluslararası ortaklar arasında, siyasi çözümün, savaşı sona erdirecek ve siyasi süreci yeniden canlandıracak tek çare olduğu hususunda, giderek artan bir inanç var. Bu inanç, düzenlemeyi istediğimiz uluslararası konferansın başarısı şansına hizmet ediyor. Şu ana kadar Berlin’de iki görüşme turu yapıldı. Aynı şekilde uluslararası açıdan bakışları daha da yakınlaştırmak amacıyla BM Genel Kurulu toplantılarının oturum aralarında Libya hususunda bakanlar düzeyinde bir toplantı gerçekleştirildi. Ateşkesin ve siyasi çözümün Libyalıların kendilerine ait olduğunda ve dışarıdan kimse tarafından empoze edilemeyeceğinde hiç şüphe yok. Ancak ateşkesin başarısını koruyan ve gelecekteki herhangi bir siyasi anlaşma için uluslararası bir koruma sağlayan uluslararası bir şemsiye olmalıdır.
-Konferansa hangi taraflar davet edilecek?
Uluslararası konferansının hazırlığı, esas olarak BM’nin desteğiyle ve Almanya Başbakanı Angela Merkel şemsiyesi altında yapılıyor. Bu konferansa, katılmak isteyen ve Libya krizi ile ilgilenen tüm ülkeler davet edilecek.
-Silahlı gruplar, Müslüman Kardeşler (İhvan) ve Kaddafi taraftarları ne durumda?
Bu durum, BM’yi veya dış tarafları değil Libyalıların kendilerini ilgilendiriyor. Ancak UNSMIL, kimseyi danışmada ve hareketlerinde kısıtlamıyor.
-Bazı kesimler, silahlı milislerin Trablus savaşının doğrudan sebebi olduğunu söylüyor. Onları etkisiz hale getirmek için bir vizyonunuz var mı?
Başkentteki iç savaşın, askeri bir çözümün mümkün olabileceği algısı da dahil olmak üzere birçok sebebi var. Milisler, bugün doğmadı, aksine kronik bir sorundur. Silahlı grupların varlığı da dahil olmak üzere Libya’daki en önemli anlaşmazlık ve bölünme nedenleri hususunda birçok çözüm ve öneri ortaya koyduk. Libyalı tarafların, bu çözümleri, Trablus kuşatmasının başlamasından on gün önce (ülkenin güneyindeki Gadamis şehrinde) düzenlemeye çalıştığımız Ulusal Forum’da görüşmeleri gerekiyordu.
-Trablus savaşının önceki aşamaya dönülebilme şansı mı?
Şu an iç savaşı durdurmaya çalışıyoruz. Çünkü bu savaştan tek zarar görenler Libyalılar. Kötüye giden ekonomik koşulların yanı sıra askeri harekat yüz binlerce insanı evlerinden ve bölgelerinden uzaklaştırdı ve yüzlerce Libyalı sivil öldü veya yaralandı. En kısa zamanda bir ateşkes sağlamayı umuyoruz.
-Özellikle de Fransa’nın Liberation gazetesinin “Mareşal Halife Hafter’in (Libya Ulusal Ordusu komutanı) Trablus’un çevresinden geri çekilmek için güvenceler istediği” haberinden sonra Libya’nın doğusundaki bazı kesimler, sizi UMH’nin safında durmakla suçluyor. “Eğer benimle değilseniz, o zaman bana karşısınız” teorisini nasıl yorumluyorsunuz?
Dediğiniz gibi, Libya’daki durum bu “Benimle değilseniz, bana karşısınız.” BM, devam eden siyasi anlaşmazlığa maruz kalmış Libya halkının sessiz çoğunluğunun yanında duruyor. Herhangi bir ilerleme kaydettiğimizde, Libyalı halkın yararına herhangi bir öneride bulunduğumuzda, bu ilerleme ya da öneri Libya’daki bir tarafın çıkarıyla uyuşmadığında hemen bir tarafın yanında olmakla suçlanıyorsunuz. Ama bu durum, bizi, bu ezici sessizliğe sahip çoğunluğa istikrar, güven ve huzur sağlama çabalarımızı sürdürmekten alıkoymayacaktır. Dediğim gibi, çözüm bulmak için tüm Libyalı taraflarla temas kurmak istiyoruz. Ancak bir tarafın lehine çalışan ve diğer tarafa karşı olan bir taraf olmadık ve olmayacağız. BM’nin talimatlarından, barış sağlama, siyasi sürece dönme ve ülkedeki ekonomik durumu iyileştirme arzumuzdan ilham alıyoruz.
-Libya’nın birçok şehrini dolaştınız ve farklı taraflarla görüştünüz. Siyasi çözüme zarar veren belirli taraflar olduğunu düşünüyor musunuz?
Mevcut durumun tüm faydalanıcılarını içeren ve durumu normalleştirmek için çok çaba sarf eden, etkin taraflar var. Bununla birlikte olaylar, oyalama politikasının boşuna olduğunu, gerçekçi olmadığını ve krizin yayılma oyununun mevcut yapının herkesin başına çökmesine yol açacağını kanıtladı. Uluslararası toplumun da bunu anlayacağını umuyoruz. Yurtiçi ve yurtdışındaki herkese, istisnasız bir şekilde istikrarlı ve müreffeh bir Libya'nın herkesin çıkarına olduğunu söylüyoruz.
-Libya’nın batısındaki bazı kesimler, olası bir yeni anlaşmayı Suheyrat anlaşmasını atlatma girişimi olarak görüyor. Bu konuda konuşanlar haklı mı?
Bazı kesimleri halkı çıkarmaya gerek yok. Herkes, tüm Libya sahnesinin Suheyrat anlaşmasının bazı madde ve yetkilerini değiştirmeye yöneldiğini biliyor. İki konseyin de (Temsilciler Meclisi ve Devlet Konseyi) yapmaya çalıştığı şey bu. Bu çabalara güçlü şekilde destek verdik. Paris, Palermo ve Abu Dabi görüşmeleri bile, değişikliklerin bir parçasıydılar. Siyasi sahnede bir atılım gerçekleşirse, anlaşmanın değiştirilmesinin zararı da yoktur. Ancak Suheyrat anlaşması, yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenleyerek geçiş aşamasını sonlandırıp, ülkenin siyasi çerçevesinin temel kaynağı olmaya devam ediyor. Libya halkı, kaderlerini nihai şekilde, meşruiyet kaynağı olan oy sandığı ile belirleme hakkına sahiptir.
-Seyfulislam Kaddafi ile zaman zaman beliren Rus yakınlaşması hakkında bir açıklamanız var mı?
BM’yi temsil ettiğim için bu soruyu Rus tarafına sormanızı tercih ediyorum. Ben Rusya adına cevap veremem.
-Ülkedeki siyasi süreci canlandırmaya geri dönersek, “son zamanlarda diyaloga açık olduğunu, ancak bu durumun Trablus’taki milislerin varlığı ortasında imkansız olduğunu” vurgulayan Hafter’in pozisyonunu nasıl değerlendirirsiniz?
Daha önce de belirttiğim gibi, milis meselesi bugün doğmadı. Ayrıca milislerin Trablus’taki varlığı, UMH çalışmalarını baltaladı. Libya’ya ilişkin olası bir çözüm, bu olgunun bir şekilde ele alınmasını gerektiriyor. Güvenlik kurumlarını ve orduyu birleştirmek için baskın bir Libyalı arzusu var. Orduyu birleştirmek için Kahire görüşmelerine desteğimizi çoktan ilettik. Aynı şekilde doğudaki güvenlik kurumlarıyla koordinasyonu artırmak için İçişleri Bakanlığı aracılığıyla Trablus’a yönelik çabaları ve Libya’nın tüm bölgelerinde güvenlik hizmetlerinin rolünü güçlendirmeye yönelik faaliyetleri destekledik.
BM misyonu UNSMIL’in Eylül 2018’teki savaşta Trablus ve hükümet kuruluşlarını milislerin ihlallerinden korumak için ortaya koyulan güvenlik planlarını benimseme çabalarını hatırlatmak isterim. Güvenlik meselesini, genel olarak Gadamis’teki Ulusal Forum’da ele alınması gereken görüşmeler kutusuna dahil etmiştik. Bunun zıttı olarak, önemli bir soru da şu anki askeri operasyon milislerin etkisini baltalıyor mu yoksa arttırıyor mu? Askeri harekat güvenlik ve siyasi işbirliğinden daha fazla mı etkili oldu?
-Birçok vesileyle UMH Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac da diyaloğu kabul ettiğini açıkladı. Ancak siyasi sürecin geleceğinde Hafter’in varlığının olmamasını şart koştu.
Herhangi bir anlaşmaya varmak için diyalog esastır. Belirli problemler ve makul çözümler var. Siyasi meseleler sakin ve mantıklı bir şekilde gündeme getirilmelidir. Libyalı taraflar arasındaki diyaloğun şekli hakkında yorum yapmak için henüz erken. Şu anki öncelik ateşkesi sağlamak.
-Son olarak, şu andaki durum hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
Libya’nın, Ulusal Forum aracılığıyla kapsamlı bir siyasi anlaşmaya yaklaşmasından hemen sonra ölüm, yıkım, göç, daha fazla bölünme, parçalanma, yaşamsal ve ekonomik koşulların bozulması dışında başka bir şey kazanmadığı savaş patlak verdi.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.