Susuzluk Afrika’yı nereye götürüyor?

Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
TT

Susuzluk Afrika’yı nereye götürüyor?

Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)

Emani et-Tavil
Kaynakları bakımından büyük bir zenginliğe sahip olan Afrika kıtası paradoksları ve çelişkileriyle her zaman bizleri şaşırtmayı başarmıştır. Dört bir yanı her türlü doğal kaynakla dolu olan bu kıtanın insanları fakirlik ve bir kısmı da açlıkla mücadele ediyor. En önemlisi de insanın hayatta kalması için en büyük ihtiyaçlarından biri olan su kaynakları konusunda oldukça yoksullar.
Belki de bu paradoks, Fas Lojistik ve Su Bakanlığı ile Cenevre'deki Küresel Su, Çevre ve Sağlık Enstitüsü’nün (Global Institute for Water, Environment and Health - GIWEH) işbirliğiyle bu ayın başlarında Fas'ın Marakeş kentinde gerçekleşen Uluslararası Su Güvenliği Zirvesi'nin yapılmasının nedeniydi. Zirve, Mart 2021’de Senegal’in başkenti Dakar’da düzenlenecek olan 9. Dünya Su Forumu (WWF) için bir ön hazırlık çalışmasıydı.
Su güvenliği
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Ekim ayında Kahire’de yapılacak Dünya Su Konseyi’nin (WWC) toplantısında Mısır ile Etiyopya arasındaki Nahda (Rönesans) Barajı krizinin yankılarının olması bekleniyor. Konu, kulislerdeki tartışmaların ana gündem maddesi olurken herkes, “Krizle başa çıkmak için ne yapmalı?” sorusunu soruyor.
Su güvenliğinin son derece hassas bir konu olması, şu anda sosyal barış ve ekonomik kalkınma arasında organik bir bağ oluşturuyor. Mısır ve Etiyopya arasındaki krizin, kısmen bölge güvenliği ve kısmen de uluslararası güvenliği etkilemesinin nedeni de budur. Mısırlılar sadece 500 metreküp su payıyla sudan adeta yoksun kalırken Etiyopya, barajı Afrika suları için bir çeşme olarak sınıflandırıyor. Bu durum, özellikle su, enerji, gıda güvenliği ve iklim değişikliğiyle olan bağlantısı nedeniyle çatışmayı değil, işbirliğini ve ortak bir politika izlenmesini gerektiriyor.
Yenilik gerekiyor
Afrika kıtasındaki tüm bu zorluklar, su konusunda bilgi ve yenilik yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle GIWEH, su kaynaklarına yönelik bağımlılığı azaltma ve bu kaynaklarının kullanımına yeni bir soluk getirme alanlarında yenilikçiliği teşvik ederek su alanındaki çabalarını yoğunlaştırdı.
Bu bağlamda Marakeş’te düzenlenen Su Güvenliği Zirvesi yan toplantılarında yapılan bir törenle güneş enerjisini kullanarak çiyden su çeken akıllı şehirler inşa etme projesi olan ECO adlı teknolojiyi sunan Mısırlı bir gençlik şirketine ödül verildi. İnsanların su ve enerji kaynaklarına olan bağımlılığını giderek azalmayı hedefleyen bu teknoloji, şirketin Mısır ve Fas hükümetleri tarafından desteklenen yeni bir alanda lider olmasını sağladı.
Belki de Marakeş’de ortaya atılan bu teknoloji, havza düzeyinde etkili su yönetimi için gerekli mekanizmaların geliştirilmesinin önünü açabilir. Bazı ülkeler, bu alandaki deneyimlerini paylaşırken Finlandiya ve Fas arasında bu konuda bir mutabakat zaptı imzalandı. Bununla birlikte Fas suyla ilgili endişelerinin bir göstergesi olarak Marakeş’te Afrika ve Ortadoğu’nun ilk su müzesinin açılışını gerçekleştirirken, suyu korumaya dair tarihi tecrübesini ve kullanılan araçları sergilemeye başladı.
Tüm dünya endişeli
UNICEF'in 2017 yılında yayınladığı raporunun, suyla ilgili tüm dünyanın endişelerini ortaya koyması bizi haklı gösterebilir. Raporda, 2015 yılında Dünya nüfusunun yüzde 11'inin (844 milyon kişi) suya erişimi olmadığı belirtiliyor.
Bölgedeki gözlemlerini aktaran Independent Arabia muhabiri Emani et-Tavil;
Afrika'daki su paradoksuna elbette iklim değişikliği ve çölleşmedeki artış da neden oluyor. Zimbabwe ormanlarındaki yeşil alanların ve hayvanların azaldığını kendi gözlerimle gördüm. Yürek burkan bir sahneydi. Son olarak, Güney Afrika'nın vatandaşlarına günlük sadece 20 litre su kullanmalarına izin verdiğini biliyoruz, aksi halde 2020 yılında tüm Güney Afrikalıları bir felaket bekliyor olacak.
Birleşmiş Milletler (BM) dünyada her yıl 2 milyondan fazla insanın sağlıksız sulardan kaptıkları hastalıklar nedeniyle öldüklerini belirtirken Sahra Altı Afrika ülkelerindeki 680 milyon insanın sadece yüzde 60'ının güvenli su kaynaklarına erişebildiği tahmin ediliyor.
9'u Afrika'da olmak üzere 13 ülkede insanlar, kişi başına günde ortalama 10 litreden az su miktarıyla yaşamaya çalışıyor. Bu gerçekten sinir bozucu bir durum. Gambiya, Cibuti, Somali, Mali, Mozambik, Uganda, Tanzanya ve Eritre’de yaşayanlara göre susuzluk geri döndürülemez boyutlara ulaşmış durumda.
Afrika'daki su kıtlığı, kıtadaki hayati faaliyetleri de doğal olarak etkiliyor. Bunların başında da kıta için merkezi bir öneme sahip olan tarım geliyor. Kıtadaki gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 35'ini ve ihracatının yüzde 40'ını tarım oluşturuyor. Ayrıca, Afrika Birliği’nin (AfB) 2013-2063 yılları arası için yaptığı plana göre iş imkanlarının yüzde 70'i de tarım alanında bulunuyor.
En önemli su rezervleri, Büyük Göller
Afrika kıtasının belki de en önemli su rezervleri, Nil Nehri’nden beslenen Victoria Gölü gibi tatlı su göllerinden oluşan bir grup olan Büyük Göller’dir. Bu grupta, yüz ölçümü bakımından dünyanın ikinci en büyük tatlı su gölü olan Victoria Gölü’nün yanı sıra ondan daha küçük olan Çad, Albert, Kivu, Tanganika ve Malawi gibi göller yer alıyor. Büyük Göller, topraklarında bulunduğu Burundi, Ruanda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda, Kenya, Tanzanya, Zambiya, Malavi ve Mozambik tarafından yönetiliyor.
Ancak ne yazık ki, Doğu Afrika’daki bu nispeten bol olan su rezervi, henüz ortak bir çerçevede ele alınabilmiş değil. Buna karşın su, kıtada çatışma konusu olarak kullanılabiliyor. Bu çatışmaların bir kısmı, söz konusu ülkeleri parçalayan ve onları sınırlarla ayırarak geleneksel sömürgecilik bayrağı altında başlatılan çatışmalardır. Bazıları bugün halen Doğu Kongo, Uganda ve Güney Sudan gibi ülkelerde devam ediyor. Aslında bu bölgelerin Nil Nehri'nde şuan mevcut olan 82 milyar metreküplük kullanılabilir su miktarının yarısından fazlasının yer aldığı büyük su projelerine konu olması gerekiyordu. Su ile ilgili çatışmaların bir diğer kısmı ise şu anda Etiyopya'nın Nahda Barajı'yla ulaşmak istediği su projeleri ve fiyatlandırmalarına yönelik İsrail-Batı ortaklığında yürütülen bir mühendislikle sürdürülüyor.
Afrika kıtasının kuzeyi, orta kesimleri ve batısı su rezervleri açısından en fakir olan yerlerdir. Örneğin Libya gibi bir ülke, yüzde 95 oranında yer altı su kaynaklarına yüzde 3’ten daha az oranda vadilerdeki su kaynaklarına ve yüzde 1.4 oranında arıtılmış sulara güveniyor.  Libya, önümüzdeki yıllarda şiddetli bir su kriziyle karşı karşıya kalabilecek ülkeler listesinde 15. sırada yer alıyor.  Libya'nın güneyinden kıyı kentlerine yeraltı sularının aktarılması için yaklaşık 6 milyar dolar harcandı. Öte yandan iklim değişikliği ve çölleşme Afrika’daki silahlı çatışmaların başlıca nedenlerinden biri. Örneğin Sudan’ın Batı Darfur Eyaleti’ndeki kriz, hayvanlarını otlamak için arazileri paylaşamayan kabileler arasında patlak verdi. Elbette Hartum'daki İslamcıların iktidar mücadelesi de bu çatışmanın yayılmasında rol oynadı.
İnsanların sorumsuzca davranışları
Afrika insanının, örneğin ağaçların kesilmesi, yeşillendirmelerin yapılmaması ve tarlaları sulamak için yanlış uygulamalarla su yollarının tutulması gibi sorumsuzca davranışları da bu kuraklığın ve çölleşmenin etkilerini derinleştirmede rol oynuyor. Su kaynaklarının ve tarımcılığın yanlış yönetilmesi büyük miktarlarda su harcanması ve arazi israfı da bu durumu tetikliyor. Sonuç olarak da ortaya son yıllarda sayısız ölümlere neden olan çatışma ve huzursuzluklara yol açan bir gıda krizi çıkıyor.
Burada son yıllarda bilinçsizce yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetleri nedeniyle Afrika'nın en büyük göllerinden biri olan Çad Gölü’nün küçülmesi örnek olarak gösterilebilir. Gölün küçülmesi, gölü paylaşan 4 Afrika ülkesindeki hayvancılar, çiftçiler ve balıkçılar arasındaki gerilimi artırdı. 1960'larda kuraklık, çölleşme ve devletin su yönetiminin olmayışı nedeniyle göl, bugün suyunun yüzde 90'ını kaybederek 25 bin kilometrekarelik bir alana daralmış durumda.
Öte yandan Afrika kıtasının doğusunda yer alan Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı.
Bununla birlikte su kıtlığı, doğal olarak Afrikalıların sağlık koşullarına da doğrudan olumsuz bir şekilde yansıyor. Örneğin, 2001 yılında kıtanın güneyinde kirli su nedeniyle 10 binden fazla kişiye kolera bulaştı. Bu arada hastalığın, Doğu Sudan'da yeniden ortaya çıktığı öğrenildi.
Diğer yandan BM raporları, Afrika’nın 2025 yılına kadar ekilebilir arazilerinin üçte ikisini kaybetmesinin beklendiğine işaret ediyor. Kuraklık nedeniyle, Sahra Altı Afrika ülkeleri şuanda tarımdan elde ettiği GSYİH’dan yılda yüzde 3’ün üzerinde kayıp yaşıyor.
Tüm bu veriler, Afrika’daki su sorununun kuzeyden güneye tüm Afrikalılar için bir ölüm kalım meselesi olduğunu gösteriyor. Küresel ısınmanın artması, yağışlı mevsimlerin değişmesi, yağmurların yağmaması, kıtanın nüfusunun ve hayvancılık faaliyetlerinin artmasıyla birlikte mevcut göller kıta ülkelerinin can damarı olarak kaldıkça, herkes su rezervleri, nehirler ve göllere yönelecek. Bu da su seviyelerinin düşmesine neden olacak. Bu durum, Afrika ülkeleri ve bu alanda çalışan uluslararası sivil toplum örgütlerinin üzerindeki yükü daha da artırıyor.



Uzun soluklu serinin 10. filmi iki haftada gişeyi fethetti

Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
TT

Uzun soluklu serinin 10. filmi iki haftada gişeyi fethetti

Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)

Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık (Kingdom of the Planet of the Apes) gişede dünya çapında büyük bir dönüm noktasını geride bıraktı. 

Film, insanlığın Dünya'nın kontrolünü nasıl kaybettiğini ve yerini bilinçli maymunların aldığını anlatan dörtlemenin son bölümü. 

Uzun soluklu serinin 10. filmi

Yönetmen koltuğunda Labirent: Ölümcül Kaçış (Maze Runner) üçlemesine imzasını atan Wes Ball'un oturduğu bilimkurgu, insanların baskın tür olan maymunların gölgesinde yaşamaya mecbur kaldığı bir dünyayı merkeze alıyor.

Macera ve bilimkurguyu harmanlayan yapım, 1968'de Charlton Heston'ın başrolde olduğu klasikle başlayan serinin 10. filmi olma özelliğini taşıyor. 

Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, gösterime girer girmez 58,4 milyon dolar hasılat elde etti. Bu hasılat, son 4 film arasında en iyi ikinci başlangıç oldu.

Variety'nin haberine göre, Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık vizyondaki ikinci hafta sonunda dünya çapında toplam 237 milyon dolar gişe hasılatı elde etti.

Bu toplamın 100,9 milyon doları Kuzey Amerika'dan, 136,1 milyon dolarıysa uluslararası gişe hasılatından oluşuyor. 

200 milyon doları aşan 4. film

Bu da filmi 2024'te 200 milyon dolarlık hasılatı aşan 4. film yapıyor. Üstelik Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, bu başarıyı 10 günden kısa bir sürede elde etti.

Yeni Krallık'ın senaryosunu Josh Friedman kaleme aldı. Bilimkurgunun başrollerindeyse Owen Teague, Freya Allan, Kevin Durand, Peter Macon, ve William H. Macy yer alıyor.

Prömiyerini 2 Mayıs'ta Los Angeles'taki TCL Chinese Theatre'da yapan film, 10 Mayıs'ta gösterime girdi.

Eleştirmenlerden genel olarak olumlu yorumlar alan yapım, halihazırda 2024'ün en yüksek hasılat yapan 8. filmi durumunda.

Independent Türkçe, ScreenRant, Variety, Deadline


Al Pacino yeni gerilimde bir kez daha mafya babası rolünde

Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
TT

Al Pacino yeni gerilimde bir kez daha mafya babası rolünde

Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)

Usta aktör Al Pacino, bir kez daha mafya babası rolüyle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Baba (The Godfather), The Irishman ve Yaralı Yüz (Scarface) gibi unutulmaz yapımlardaki performanslarıyla akıllara kazınan Pacino, yeni suç filmi Captivated'ın başrolü için imza attı. 

Gangsterler dünyasına dönüş

Hollywood'da pek çok rolün yanı sıra mafya babalarını ve gangsterleri de başarıyla canlandıran Pacino, Baba'da Marlon Brando'yla birlikte başrolleri paylaştığında henüz 31 yaşındaydı.

Deadline'ın haberine göre 84 yaşındaki Pacino'nun yeni projesi, onu mafya babaları ve gangsterler dünyasına geri getiriyor.

Merakla beklenen gerilimli suç filminde, Oscar, Emmy ve Altın Küre ödüllü Pacino'nun yanı sıra Katie Holmes ve Toby Kebbell da rol alıyor.

1973'te geçen film, dünyanın en zengin adamlarından Jean Paul Getty'nin torununu kaçıran Saro'ya odaklanıyor. Saro Mammoliti, gergin fidye pazarlıkları sırasında kurbanının annesine aşık olunca tüm organizasyonu tehlikeye atıyor.

Filmde Joey Stanton ve Nick de Graffenreid yönetici yapımcı olarak görev yapıyor. Çekimlerin bu kış İtalya'da başlaması planlanıyor. 

Savaşın İzleri'yle (Man Down) tanınan yönetmen Dito Montiel, senaryoyu Robin Shushan ve Mammoliti'yle birlikte kaleme aldı. 

"Harika bir senaryo, yıldız oyuncular ve vizyoner bir yönetmen"

Benaroya Pictures CEO'su Michael Benaroya, "Captivated harika bir filmin tüm bileşenlerine sahip: Harika bir senaryo, yıldız oyuncular ve vizyoner bir yönetmen" diyerek ekledi: 

Bu filmi bünyemize kattığımız için daha heyecanlı olamazdık.

Mammoliti ise şunları ekledi: 

Amacımız 50 yılı aşkın bir süredir sesi duyulmayan bir kişinin sesi olmak ve bu hikayenin kimsenin bilmediği bir yönünü anlatmak.

Pacino, çoğu zaman rol aldığı en iyi film serisi kabul edilen Baba üçlemesinde acımasız ve kurnaz Michael Corleone'yi canlandırmıştı.

Independent Türkçe, Deadline, ScreenRant

 


Friends'in yıldızı, Matthew Perry'le hâlâ "konuştuğunu" söyledi

Fotoğraf: NBC
Fotoğraf: NBC
TT

Friends'in yıldızı, Matthew Perry'le hâlâ "konuştuğunu" söyledi

Fotoğraf: NBC
Fotoğraf: NBC

Courteney Cox, Friends dizisindeki rol arkadaşı Matthew Perry'nin ölümünün ardından hâlâ onunla "konuştuğunu" söyledi.

Perry geçen yıl 28 Ekim'de 54 yaşında hayatını kaybetmişti. Los Angeles'taki sağlık personeli tarafından daha sonra yapılan otopsi, aktörün ölümünün "ketaminin akut etkilerinden" kaynaklanan bir kaza olduğunu doğrulamıştı. 

Cox ve Perry 1994'ten 2004'e kadar yayımlanan popüler sitcom Friends'te Monica ve Chandler karakterlerini canlandırmışlardı. Ekrandaki ilişkileri, dizinin en çok sevilen hikayelerinden biri haline gelmişti. 

59 yaşındaki Cox, Perry'nin ölümünden 7 ay sonra hâlâ onu etrafında "hissettiğini" söyledi.

CBS'in Sunday Morning programına katılan Cox, "Onunla uzun yıllar boyunca bu kadar yakın çalışabildiğim için çok minnettarım" dedi.

Eğer buna inanıyorsanız, beni sık sık ziyaret ediyor.

Cougar Town oyuncusu, rol arkadaşının yanı sıra kendi ailesinin hayatını kaybeden üyeleriyle de hâlâ konuştuğunu açıkladı.

n6um7ı
(Friends/NBC)

Aktris, "Annemle, babamla, Matthew'la konuşuyorum" dedi.

Bize yol gösteren pek çok kişi varmış gibi hissediyorum

Cox şöyle devam etti:

Evet, hissediyorum. Matthew'un etrafta olduğunu kesinlikle hissediyorum.

Röportajın başka bir yerinde aktris, Perry'yi "gerçekten kocaman bir kalbe" sahip "çok komik" biri diye tanımladı ancak aktörün "açıkça zorlandığını" itiraf etti.

2022 tarihli otobiyografisi Friends, Lovers, and the Big Terrible Thing'de (Arkadaşlar, Aşıklar ve Büyük Korkunç Şey) Perry, ölümünden önce geniş çapta bilinen alkol ve ağrı kesici bağımlılığı hakkında kapsamlı bir şekilde bahsetmişti.

Geçen yıl kasımda Cox, Perry'nin ölümünden birkaç ay sonra ona dokunaklı bir övgü paylaşmıştı. 

fd
(Warner Bros. Television)

Cox, Instagramda yaptığı paylaşımda "Seninle geçirdiğim her an için çok minnettarım Matty ve seni her gün özlüyorum" diye yazarak 1998 tarihli "The One with Ross's Wedding" bölümünden bir sahneyi paylaşmıştı. 

Biriyle benim Matthew'le olduğum kadar yakın çalıştığınızda, paylaşmak istediğiniz binlerce anı oluyor. Şimdilik, işte favorilerimden biri. Bu bölümün hikayesinden bahsetmek gerekirse, Chandler ve Monica'nın Londra'da tek gecelik bir kaçamak yapmaları gerekiyordu. Ancak seyircinin tepkisi sayesinde bu onların aşk hikayesinin başlangıcı oldu.

Cox sözlerine şöyle devam etmişti:

Bu sahnede, çekime başlamadan önce, söylemem için komik bir replik fısıldamıştı. Sık sık böyle şeyler yapardı. Komik ve nazik biriydi.

Independent Türkçe


Orkaların ilginç bir özelliği keşfedildi

Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
TT

Orkaların ilginç bir özelliği keşfedildi

Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)

Orkaların dalışlar arasında sadece bir kere nefes aldığı ortaya çıktı. Bulguların tükenme tehlikesi altındaki popülasyonları koruma çalışmalarına katkı sağlaması bekleniyor. 

Genellikle teknelere saldırılarıyla gündeme gelen orkalar aynı zamanda dünyanın en iyi avcıları arasında yer alıyor. Yeni bir çalışmadaysa katil balina diye bilinen bu memeliler hakkında uzun zamandır tahmin edilen ilginç bir gerçek doğrulandı. 

Bu hayvanların ne kadar enerji tükettiğini öğrenmek isteyen araştırmacılar, Kanada'nın Britanya Kolumbiyası eyaletinin açıklarında yaşayan iki orka popülasyonunu inceledi. Kuzey katil balinası Büyük Okyanus'un kuzeyinde, güney katil balinasıysa kuzeydoğusunda yaşıyor.

PLOS One adlı hakemli dergide 15 Mayıs'ta yayımlanan araştırma kapsamında hayvanların oksijen tüketimini saptama amacıyla 11 orkaya vakum etkisiyle yapışan vantuzlu etiketler takıldı. Ekip, hayvanları drone'larla izleyerek dalış sürelerini belirledi. 

Edindikleri bu verileri analiz eden araştırmacılar çoğu orkanın bir dakikadan kısa süre su altında kaldığını tespit etti. Kaydedilen en uzun dalış süresiyse yaklaşık 8,5 dakikayla yetişkin bir erkek orkaya aitti. 

Katil balinalar bir dakikada ortalama 1,2 kez nefes alırken, daha fazla enerji gerektiren avlanma gibi aktivitelerde bu 1,7 civarına çıktı. İnsanlar dinlenme halindeyken dakikada yaklaşık 15, egzersiz gibi yorucu bir aktivitedeyse yaklaşık 40-60 nefes alıyor. 

Araştırmanın ortak yazarı Dr. Beth Volpov bulguları şöyle değerlendiriyor: 

Bu, nefesinizi tutup markete koşarak alışveriş yaptıktan sonra nefes almadan eve geri dönmeye eşdeğer.

Yüzeye yakın kısa dalışlarla avlanan orkalar bu sayede enerjilerini koruyarak verimliliklerini artırıyor. Çalışmanın ortak yazarı Dr. Andrew Trites şöyle diyor:

Kısa mesafe koşucusu olan katil balinalar, derin ve uzun süreli dalışlarda gereken, mavi ve kambur balinalardaki maraton dayanıklılığına sahip değil.

Katil balinaların, ABD ve Kanada açıklarında yaşayan iki popülasyonu tükenme tehlikesi altında. Halihazırsa sadece 74 güney katil balinası kaldığı tahmin edilirken, kuzey katil balinaların nüfusu 300 civarında. 

Bu hayvanları koruma çalışmalarına katkı sunması amacıyla yürütülen araştırmanın ortak yazarı Tess McRae "Nefes alma hızlarını öğrendikten sonra ne kadar enerji ve yiyeceğe ihtiyaç duyduklarını hesaplayabiliriz" diyor. 

Yani bu balinaların hayatta kalmak için ne kadar yiyeceğe ihtiyaç duyduğunu bilmenin ilk parçası bu ve bu da onların korunması açısından önemli.

Independent Türkçe, Popular Science, Earth, PLOS One


Cannes bu filmi konuşuyor: İzleyiciler sinema salonunu terk etti

The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
TT

Cannes bu filmi konuşuyor: İzleyiciler sinema salonunu terk etti

The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)

Coralie Fargeat'nın 2017 yapımı filmi Revenge'in devamı niteliğindeki The Substance, Cannes Film Festivali'nde bu yıl yarışan en iğrenç ve en uçuk yapım olarak pazar gecesi prömiyerini yaptı.

Salonu terk edenler oldu

Filmin galası, beklenen pek çok firenin yaşandığı sabah saatlerindeki basın gösteriminin ardından gerçekleşti.

Greta Gerwig'in başkanı olduğu jürinin, konusuyla ilgili çok az şey bilinen ve detayları gizli tutulan filme ilk kez göz attığı gala gösteriminde de çok sayıda izleyici salonu terk etti.

Fransız yönetmen Coralie Fargeat'nın merakla beklenen yeni korkusu, filmi izlemeye katlanamayanlara inat festivalin en uzun süre ayakta alkışlanan yapımı oldu. 

Korku filminin jeneriği akarken başlayan alkışlar, 13 dakika boyunca devam etti.

Demi Moore, Margaret Qualley ve Dennis Quaid'in başrollerde yer aldığı film, insanları hayallerindeki hallerine dönüştürmeyi vaat eden The Substance adlı yeni bir ürün etrafında dönüyor. Feminist bir bakış açısına sahip yapım, Fransız yönetmenin ilk İngilizce filmi olma özelliğini de taşıyor.

"Şimdiden bir klasik"

48 yaşındaki sinemacının senaristliğini, yapımcılığını ve kurgusunu da üstlendiği filmin dağıtım haklarını festivalden hemen önce MUBI satın aldı. 

IndieWire eleştirmeni David Ehrlich filmin "şimdiden bir klasik" haline geldiğini söyledi.

Sinema yazarı Matt Neglia ise "Demi Moore son yıllardaki en iyi rollerinden birinde göz alıcı bir performans sergilerken, Margaret Qualley neden günümüzün en korkusuz aktrislerinden biri olduğunu kanıtlamaya devam ediyor" diye yazdı.

Neglia sözlerine şöyle devam etti:

Üçüncü perde, Film Adam (The Elephant Man), Tarayıcılar (Scanners) ve Cinnet'in (The Shining) unsurlarını unutulmaz bir şeyde birleştiren türün sunabileceği en üst düzey, iğrenç, son zamanların en iyi örneklerinden biri. Bu filmi çok ama çok sevdim!

The Substance'ın Rosie Huntington-Whiteley, Abel Ferrara ve Carla Bruni gibi isimlerin de katıldığı gala gösterimi 20 dakika geç başladı. Gösterim gece saat 1 sularında sona erdiğinde, 61 yaşındaki Moore'un büyük geri dönüş filmi için ritmik alkışlar susmak bilmedi. 

Moore, Qualley ve Fargeat bu tepkiden dolayı sersemlemiş görünüyordu. Moore ekrana bir öpücük atarak "Teşekkürler! Teşekkür ederim!" dedi.

Sevimli köpeği Pilaf'ın da eşlik ettiği Moore, dün sabah saatlerinde Hollywood'da yaş alan bir aktris olarak ilgili şunları söyledi:

Sadece ortaya çıkıyorsunuz ve önünüzdeki şeyle elinizden gelen en iyi şekilde yüzleşiyorsunuz. Bence en önemli şey dünyanın sizi nasıl gördüğü değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüz... The Substance'ın konusu da tam olarak bu. Biz kadınların sorgulamadan kabullendiği idealize edilmiş kadına ilişkin bu erkek bakış açısı... Ve bence değişiyoruz. Şu anda değişimi yaşıyoruz.

Independent Türkçe, Deadline, Hollywood Reporter, IndieWire


Gize Piramitleri'nin altında keşfedilen büyük "anomali" arkeologları şaşkına çevirdi

Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
TT

Gize Piramitleri'nin altında keşfedilen büyük "anomali" arkeologları şaşkına çevirdi

Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)

Arkeologlar, Mısır'daki Gize piramit kompleksinin altında gömülü, büyük bir "anomali" diye tanımladıkları bir şeye rastladı.

Araştırmacılar, Gize'deki Batı Mezarlığı'nın altında keşfedilmemiş herhangi bir şeyin gömülü olup olmadığını görmek için yeraltı radarı gibi yeni araçlar kullanarak bölgeyi değerlendirdi.

Araştırmacılar, 4 bin 500 yıllık Büyük Piramit'in yakınındaki kraliyet mezarlığının altında biri sığ, diğeri derin olmak üzere bir çift yeraltı yapısı keşfetti.

Arkeologlar yapıların yoğunluğunun çevredeki zeminden farklı olması nedeniyle bunları bir anomali olarak tanımladı.

Şekillerinden dolayı insan yapımı olduğunu düşünen bilim insanları, bu yapıların inşaattan sonra doldurulduklarından şüpheleniyor.

"Gize'deki Batı Mezarlığı, kraliyet ailesi üyelerinin ve üst sınıf subayların önemli bir gömü yeri olarak biliniyor" diye yazan arkeologlar, yeraltı radarı ve elektriksel direnç tomografisiyle yapılan ilk çalışmanın "araştırma alanının kuzeyinde bir anomali" ortaya çıkardığını ekledi.

Anomalinin olduğu alan yaklaşık olarak belirlenebildi ancak yapının özellikleri ve konumu netlik kazanamadı.

10 metre genişliğinde ve 15 metre uzunluğundaki sığ yapının derinliği 2 metrenin altında.

Araştırmacılar, bunun daha büyük ve daha derin yapının inşasını desteklemek amacıyla yapıldığından şüpheleniyor. Bu derin yapı, en sığ noktasında yaklaşık 5 metre, en derin noktasındaysa 10 metre derinliğe sahip.

Araştırmacılar, böyle bir anomalinin kum ve çakıl karışımından ya da "hava boşluklu seyrek aralıklardan" kaynaklanmış olabileceğini söyledi.

Bilim insanları, "Bu, daha derin yapının girişi olabilir" dedi.

Sığ yapının, derin ve büyük yapıyla bağlantısının önemli olduğuna inanıyoruz. Araştırma sonuçlarından anomaliye neden olan malzemeyi belirleyemedik ancak bu büyük bir yeraltı arkeolojik yapı da olabilir.

Araştırmacılar, alanda yapılacak dikkatli bir kazının bu yapıların niteliğinin belirlenmesini sağlayabileceğini umuyor.
Independent Türkçe


Hamilelikteki stresin sadece bir cinsiyette IQ düşüşüne neden olduğu bulundu

Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
TT

Hamilelikteki stresin sadece bir cinsiyette IQ düşüşüne neden olduğu bulundu

Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)

Hamilelikteki stresin, bebeğin IQ'sunu düşürebildiği tespit edilirken, bilim insanları erkek çocukların bundan daha fazla etkilendiğini söylüyor. 

Stresin hamile kadınların düşük yapma ihtimalini artırabileceği gibi doğum sonrasında bebek üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceği biliniyor. Bazı çalışmalarda bu durumun çocuğun ileriki yaşlarında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) veya depresyon yaşama riskini artırabileceği öne sürülüyor. 

Yeni çalışmadaysa fetüsün gelişimi için gerekli olduğu düşünülen stres hormonu kortizolun kız ve erkek çocuklarını nasıl etkilediği incelendi. Sonuçlar hamileliğin son dönemindeki stresin çocuğun IQ'sunu etkileyebildiğini gösteriyor.

11-14 Mayıs'ta İsveç'te düzenlenen 26. Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde sunulan araştırmada gebeliğinin son üç aylık dönemindeki 943 kadının kortizol ve bu hormonun etkisiz bir hali olan kortizon seviyeleri incelendi. 

Daha sonra psikologlar, bu çocuklar 7 yaşına geldiğinde IQ'larını ölçtü. Kız çocuk taşıyan annelerin daha fazla kortizol üretmesine karşın erkek çocuklar, IQ testlerinde kızlardan daha düşük puan aldı. 

Araştırmacılar bu durumun, plasentadaki bir enzimin kortizolü kortizona çevirmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Çalışmanın başyazarı Dr. Anja Fenger Dreyer şöyle diyor

 Sonuçlarımız, kız çocuklarının plasentadaki 11β-HSD2 enziminin aktivitesi tarafından daha fazla korunabildiğini, erkeklerinse doğum öncesinde annenin fizyolojik kortizolüne karşı daha savunmasız olabileceğini gösteriyor.

Bilim insanları ayrıca annenin kanında değil, idrarındaki kortizon seviyesi yüksek olduğunda kız çocuklarının IQ testinde daha iyi bir sonuç aldığını saptadı.  

Danimarka'daki Odense Üniversite Hastanesi'nden aynı artaştırma ekibi, geçen yıl yayımladıkları bir çalışmada gebeliğin son üç ayında yüksek seviyede kortizol salgılandığında çocukların bir ila üç yaşında konuşma ve dil becerilerinin daha fazla geliştiğini kaydetmişti. 

İki çalışmanın sonuçlarını karşılaştıran Dr. Fenger Dreyer, anne karnında kortizole maruz kalmanın bilişsel gelişimde geçici bir etkisi olabileceğini söylüyor:

Ayrıca önceki çalışmamızda küçük çocukların kelime dağarcığının ebeveynler tarafından bildirildiği, bu çalışmadaysa çocuğun IQ'sunun eğitimli psikologlar tarafından değerlendirildiği de dikkate alınmalı.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, Neuroscience News, Healthline, National Library of Medicine


Kendi servetini yatırmıştı: Film bitince tüm salon adını haykırdı

ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
TT

Kendi servetini yatırmıştı: Film bitince tüm salon adını haykırdı

ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)

Kevin Costner'ın her şeyi göze aldığı Western destanı Horizon: An American Saga, dün promiyerini yaptığı Cannes Film Festivali'nde 7 dakika boyunca ayakta alkışlandı.

Tüm salon adını haykırdı

"Kevin! Kevin! Kevin!" tezahüratları sinema salonunu inletirken gözyaşlarını tutamayan 69 yaşındaki aktör, Horizon serisinden "üç bölüm daha" çekileceğine dair söz verdi.

Grand Lumiere Tiyatrosu'nda Costner, 4 bölümlük bir destanın birinci bölümü olarak planlanan 90 milyon dolar bütçeli filmin halka açık ilk gösteriminden önce kovboy şapkası takan konukların uzun alkışlarıyla karşılandı.

Üç saat süren filmin ardından jenerik akmaya başladığında kuvvetli bir alkış başladı. Ardından ağlamaklı Costner'ın filmi hakkında konuşmaya başladı ve kahkahalar arasında, "Konuşmam gerektiğini anlayayım diye bu kadar uzun süre alkışlamak zorunda kaldığınız için üzgünüm" dedi. 

Ne kadar iyi insanlar. Sadece benim için değil, benimle birlikte gelen oyuncular için, bana inanan ve çalışmaya devam eden insanlar için de çok güzel bir an. Bu komik bir iş ve bunu bulduğum için çok mutluyum. Burası gibisi yok. Bunu asla unutmayacağım, çocuklarım da unutmayacak.

"Umarım bu filmi sevdiklerinizle paylaşırsınız"

Costner sözlerine şöyle devam etti: 

Bence filmler gösterime girdikleri ilk hafta sonlarıyla ilgili değil, hayatlarıyla ilgili. Ve onu kaç kez paylaşmaya istekli olduğunuzla ilgilidir. Ve umarım bu filmi sevdiklerinizle, çocuklarınızla paylaşırsınız.

Bol kanlı film, Amerikan Batı'sında kendilerine bir gelecek inşa eden çiftçiler ve askerlerin yanı sıra orada yaşayan yerlilerin bakış açısından anlatılıyor.

Kendi çiftliğini ipotek ettirdi

Bu Costner için son derece kişisel bir proje. Tecrübeli aktör, filmin 100 milyon doları aşan yapım bütçesi için kendi çiftliğini ipotek ettirmek de dahil olmak üzere servetinin büyük bir kısmını ortaya koydu. 

Costner, yapımcılığını ve senaristliğini de üstlendiği filmin yönetmenliğini yapıyor ve başrolde yer alıyor.

Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston, Luke Wilson, Isabelle Fuhrman, Tatanka Means, Owen Crow Shoe, Jamie Campbell Bower ve Thomas Haden Church yer alıyor.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety


Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Ketojenik diyetin organ yaşlanmasını hızlandırarak kalp hastalıklarına yol açabileceği bulundu. 

Düşük karbonhidrat ve yüksek yağlı besinleri içeren ketojenik diyet, özellikle kilo vermek isteyenler tarafından tercih ediliyor. Daha önceki araştırmalarda bu beslenme biçiminin diyabet, kanser, epilepsi ve Alzheimer gibi hastalıklara karşı faydaları olduğu bulunmuştu. 

Hakemli bilimsel dergi Science Advances'ta cuma günü yayımlanan çalışmadaysa ketojenik diyetin sağlık üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere ışık tutuldu. 

Bilim insanları 6 fareyi üç hafta boyunca ketojenik diyetle besledi. Hayvanların aldığı kalorinin en az yüzde 90'ı yağdan, yaklaşık yüzde 1'i de karbonhidratlardan geliyordu. Kontrol grubundaki farelerse kalorinin yaklaşık yüzde 17'sini yağlardan, yüzde 58 kadarını da karbonhidratlardan aldıkları standart bir diyetle beslendi. 

Daha sonra farelerin organlarından alınan örneklerini analiz eden araştırmacılar ketojenik diyetle beslenenlerin özellikle kalp ve böbreğinde ciddi derece daha fazla yaşlı hücre gözlemledi.

Hücre yaşlanmasında işlevini yerine getiremeyecek hale gelen hücreler, ölmek yerine zombi benzeri bir duruma geçiyor. Bu hücrelerin sayısı yaşla birlikte artarken, yeni araştırma uzun süreli ketojenik diyetin doku ve organ yaşlanmasını hızlandırabileceğine işaret ediyor. 

Öte yandan yaşlı hücreleri yok eden bazı moleküllerin bunları ortadan kaldırdığı gözlemlendi. Ayrıca aralıklı bir ketojenik diyet uygulanarak hücre yaşlanmasının önüne geçildi.

Çalışmanın yazarlarından David Gius bulguları şöyle değerlendiriyor:

Hücresel yaşlanma organ hastalıklarının patolojisinde rol oynadığından, sonuçlarımız ketojenik diyetin nasıl uygulanacağını anlama açısından önemli klinik sonuçlar sunuyor.

Makalede bu beslenme biçiminin daha önce tespit edilen faydalarına değinen araştırmacılar bu diyeti benimsemek isteyenlerin bunu kesintisiz bir şekilde yapmaması uyarısında bulunuyor.

Gius "Ketojenik diyet muhtemelen iyi bir şey ama herkese göre değil" diyerek şöyle ekliyor:

Ve daha da önemlisi, ara vermeniz gerekiyor. 

Araştırmacılar bu beslenme biçimi üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini düşünüyor. 

Independent Türkçe, New Scientist, MedicalXpress, Science Advances


Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
TT

Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)

Netflix'te en çok izlenen 10 yapım arasına giren korku filmi, seyircileri şoke etti.

Başrolünde Georgina Campbell'ın oynadığı 2022 yapımı korku filmi, 29 Nisan - 5 Mayıs haftasında 57 ülkede en çok izlenen yapımlar listesine 10 numaradan giriş yaptı.

Barbarian adlı film, iş görüşmesi için seyahat ederken kiraladığı gizemli evde geceyi geçirmeye karar veren bir kadının etrafında dönüyor.

Campbell'ın canlandırdığı Tess adlı genç kadın, eve vardığında bir karışıklık yaşandığını ve genç bir adamın da aynı evi kiraladığını keşfediyor. Tess, başlangıçta şüpheleri olsa da geceyi orada geçirmeye karar veriyor.

100 üzerinden 93 puan

Ertesi gün evle ilgili korkunç bir sırrı keşfettiklerindeyse hikaye çok daha karanlık ve beklenmedik bir hal alıyor.

Barbarian'da 31 yaşındaki Campbell'ın yanı sıra İsveçli aktör Bill Skarsgård ve Justin Long da rol alıyor. 

Netflix istatistiklerine göre Barbarian 4,6 milyon seyirciyi ekran başına çekerken ve 7,9 milyon izleme saati elde etmeyi başardı.

Barbarian'ın büyük bölümü, 2021'de Bulgaristan'da çekildi. Ancak dış sahnelerin çekimleri Michigan eyaletinin Detroit kentindeki Brightmoor mahallesinde gerçekleşti.

Filmin prömiyeri Temmuz 2022'de San Diego Comic-Con'da yapıldı. Zach Cregger'ın yönettiği korku, iki ay sonra da sinemalarda gösterime girdi.

Film, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 93 gibi yüksek bir puan almayı başardı.

"Konusunu önceden okumayın"

Barbarian, sinemalardaki ilk hafta sonunda 10 milyon dolar hasılat elde etmiş ve prömiyerinin ardından gişede zirveye yerleşmişti.

Bir izleyici, filmin şaşırtıcı finaline atıfta bulunarak şöyle yazdı:

Henüz izlemeyenler için bir tavsiye: Önceden konusunu okumayın, sonunda şaşırın.

Başka bir kullanıcı da filmi türün meraklılarına önerdi:

Netflix'e yeni gelen, son yılların en iyi korku filmlerinden biri olan Barbarian'ı kaçırmayın.

Bir izleyici, Barbarian'ın son yıllardaki en iyi gerilimlerden biri olduğunu yazarken diğeri 2022'nin korku filmlerinin yılı olduğunu söyledi.

Independent Türkçe, Daily Mail, ScreenRant