Mutluluk iksiri: Safran

Mutluluk iksiri: Safran
TT

Mutluluk iksiri: Safran

Mutluluk iksiri: Safran

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesiyle özdeşleşen safran bitkisi; kanser, öksürük, astım, bronşit, cilt, bağışıklık ve hormon bozukluğu gibi hastalıklara iyi gelirken, mutluluk hormonu serotonin salgılanmasına yardımcı olduğu için dünyada mutluluk iksiri olarak biliniyor.
Gıda, ilaç, kozmetik gibi birçok alanda kullanılan ve kilosu 30 bin liradan satılması dolayısıyla "dünyanın en pahalı baharatı" olarak adlandırılan safran bitkisi, hastalıklara karşı kullanılmasıyla da insanların ilgisini çekiyor. İlçede, 12 çiftçi tarafından 30 dekar alanda ağustos ayında ekimi yapılan safran, ekim-kasım aylarında boyu 15-30 santimetre uzunluğa geldiğinde toplanıyor.
Safranın kırmızı renkteki poleni en değerli kısmı olurken, soğanı, mor renkli çiçekleri ile sarı polenleri de satılarak üreticisine gelir kaynağı oluyor. Ağırlığının 100 bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen ve 80 bin çiçekten sadece yarım kilogram üretilebilen safran; akciğer hastalıkları, solunum yolu, öksürük, ateş düşürücü, iştah dengeleyici, kanserli hücreler, cilt hastalıkları, stres, depresyon, bağışıklık ve hormon bozukluğu gibi rahatsızlara iyi geliyor.
İlçenin en büyük safran üreticisi olan İsmail Yılmaz, hasat döneminin yoğun geçtiğini söyledi.

Çok sayıda ziyaretçinin safran tarlasına geldiğini ifade eden Yılmaz, "Herkes çiçek topluyor, kokluyor, özeliklerini, ne işe yaradığı öğreniyor. Mevsim olarak çok iyi gidiyoruz çok da yüksek. Şuan en pik dönemi o kadar çok" dedi.
Safranbolu’da safranı çok kullanıldığını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
"Lokumda kullanılıyor, lokum yapılıyor. Safranlı helva yapılıyor. Tatlılarda çok kullanılıyor. Safranlı zerde tatlısında özellikle aşurelerde, et yemeklerinde, tavuk soslarında, makarnalarda, balıkta her şeyde safran çiçeği kullanılıyor. Bunun yanında çay olarak çok içiliyor, yabacı misafirlerimiz safran çayına çok meraklılar. Bizde genelde gelen misafirlerimize ikram ediyoruz. Bala karıştırılıp macun olarak da tüketiliyor sağlık açısından."

"Safran dünyada mutluluk iksiri olarak bilinir"
Safranın birçok hastalığa iyi geldiğini vurgulayan Yılmaz, "Safran dünyada mutluluk iksiri olarak bilinir. Çok içtiğiniz zaman gülme krizine sokar, böyle bir özelliği vardır. Bunun için depresyon rahatsızlığında kullanılıyor. Alzheimer'de kullanılıyor, içildiğinde Alzheimer'in ilerlemesini durduruyor. Kanserde kullanılıyor hücre yenileme özelliğinden dolayı, sakinleştirici, sinirleri yatıştırıcı, uykusuzluğa iyi gelir, metabolizmayı hızlandırır, vücut direncini artırır. Son zamanlarda gözdeki sarı nokta rahatsızlığında kullanıyor. İnsanlar sağlık açısında safranı çok kullanıyorlar. Safranı afrodizyak olarak kullanan çok insanlar var. Bala katıp diğer bitkilerle karıştırıp macun halinde tüketen çok misafirimiz var" diye konuştu.
Safranın organik olduğunu ve insanların da ilgisini çektiğini anlatan Yılmaz, şu ifadelere yer verdi:
"Dış mor yapraklarından safran reçeli yapılıyor. Sarı polenleri genelde kozmetikte çok kullanılıyor. Sabun, kolonya, parfüm gibi ürünlerde kullanılıyor. Artık kumaş boyalarında da kullanılıyor, safranlı elbiseler yapılıyor. Yazı işlerinde de safran kullanılıyor. Ürün organik doğal direk doğadan toplandığı için insanlar tercih ediyor."



Bilim insanları dilin haritasını çıkardı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Bilim insanları dilin haritasını çıkardı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Diliniz kilo vermenizde anahtar olabilir mi? Yeni araştırma sayesinde bilim insanları bunun mümkün olabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar ilk kez dilin ve şekerli tatları alan tat reseptörünün üç boyutlu yapısının haritasını çıkardı.

Bu reseptörler tatlı tadı veren çok sayıda farklı kimyasal maddeyi algılayabiliyor ve ekşi ya da acı tatlar için kullanılanlar gibi diğer reseptörlerin aksine çok hassas olmayacak şekilde evrimleşmiş. Bu da enerji ihtiyacımız nedeniyle şekerli gıdalara yönelmemize ve onları arzulamamıza neden oluyor.

Çarşamba günü yapılan açıklamaya göre, bu tatlı tat reseptörünün daha iyi anlaşılması, onu düzenleyecek ve şekere olan iştahımızı değiştirebilecek şeylerin keşfedilmesini sağlayabilir.

Columbia Üniversitesi ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü'nde doktora sonrası araştırmacı olan Dr. Juen Zhang yaptığı açıklamada, "Şekerin obezitede oynadığı öncü rol göz ardı edilemez" dedi.

Bugün şekerin yerine kullandığımız yapay tatlandırıcılar, şeker yeme arzumuzu anlamlı şekilde değiştirmiyor. Artık reseptörün neye benzediğini bildiğimize göre, daha iyi bir şey tasarlayabiliriz.

Zhang, Cell adlı akademik dergide yayımlanan bulguların ortak baş yazarı.

Bu dönüm noktasına ulaşmak için Zhang ve ortak yazarları üç yıl çalıştı.

Reseptörü analiz etmek için kriyo-elektron mikroskopi adılı tekniği kullandılar. Dilin ve tatlı reseptörünün 3 boyutlu yapısının görüntülerini yakalamak için elektron ışınları ateşlediler.

İki ana yarıdan oluşan reseptör, sinekkapan bitkisine benzeyen bir bileşen içeriyor. Bağlanma cebi adı verilen bu parçanın yapısını bilmek, bazı insanların tatlılara karşı neden bu kadar hassas olduğunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.

Columbia Zuckerman Enstitüsü'nde baş araştırmacı ve çalışmanın ortak yazarı Dr. Anthony Fitzpatrick, "Bu reseptörün bağlanma cebini kesin bir şekilde tanımlamak, işlevini anlamak için kesinlikle hayati önem taşıyor" dedi.

"Tam şeklini bilerek, tatlandırıcıların neden ona bağlandığını ve reseptörü aktive eden veya işlevini düzenleyen daha iyi molekülleri nasıl geliştirebileceğimizi veya keşfedebileceğimizi anlayabiliriz" diye ekledi.

Tatlı tat reseptörü ağızda bulunmasına rağmen, vücudun her yerinde mevcut. Dolayısıyla, haritalar metabolizmayı inceleyen ek araştırmaları destekleyebilir. Bu araştırma, obeziteye karşı süregelen mücadeleye inanılmaz derecede yardımcı olabilir.

Obezite, her 5 çocuktan birini ve her 5 yetişkinden ikisini etkilediği ABD'de üstesinden gelinmesi gereken büyük bir sorun. Dahası, çok fazla şeker tüketmek kalp çevresinde ve karın bölgesinde daha fazla yağ birikimiyle ilişkilendiriliyor ki bu da kişinin sağlığı açısından riskli bir durum.

Fitzpatrick laboratuvarında araştırma teknisyeni ve çalışmanın ortak yazarı Andrew Chang, "İnsanlara yardımcı olabilmek için bilim anlayışımızı ileriye taşımaya çalışıyoruz" dedi.

Independent Türkçe