Natalie Portman, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hollywood'da her zaman oyuncuların istediği gibi kendilerine özel roller olmuyor

Natalie Portman, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hollywood'da her zaman oyuncuların istediği gibi kendilerine özel roller olmuyor
TT

Natalie Portman, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hollywood'da her zaman oyuncuların istediği gibi kendilerine özel roller olmuyor

Natalie Portman, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hollywood'da her zaman oyuncuların istediği gibi kendilerine özel roller olmuyor

Güzel oyuncu Natalie Portman’ın 2011 yılında Black Swan (Siyah Kuğu) filmiyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandığında onun bu ödülü birkaç kez daha kazanacağı ifade edilmişti. Amerikalı film eleştirmeni Rex Reed, New York Observer’a yaptığı açıklamada, Portman ve Oscar Ödülü arasındaki ilişkiyi Meryl Streep’inkine benzetti. Streep, 3 kez Oscar Ödülü almıştı.
Natalie Portman, 2011 yılındaki ödülün ardından John Kennedy’nin eşi Jacqueline’yi oynadığı Jackie filmiyle 2017’de de Oscar Ödülü’nü almıştı. Oyunculuk kariyeri Avengers (Yenilmezler) ve Thor gibi serilerde oldukça genişleyen Portman; Annihilation (Yok Oluş) filmi, Song to Song ve Vox Lux filmleri gibi kaliteli yapımlarda da rol almıştı. Portman’ın en son filmi ise yoğun bir izleyici kitlesini hedefleyen Lucy in the Sky (Gökyüzündeki Lucy) filmiydi. Ancak seyirci bu filme pek fazla önem vermedi.
Şarku’l Avsat’ın dünyaca ünlü oyuncu Natalie Portman ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;
- Lucy in the Sky filmini henüz izlemedim. Ancak fragmandan gördüğümüz kadarıyla sizi bir bilim kurgu filminde görmek ilginç. Bu filmle oyunculuk kariyerinizde yeni bir kapı mı açtınız?
Aslında bu film tam olarak bir bilim kurgu filmi değil. Lucy’nin hayatı gerçek bir kişinin biyografisi olarak düşünülebilir ancak biz bu kişinin ismini değiştirip biyografisine farklı olaylar ekledik. Filmde başka kişiler ve olaylardan da esinlendik. Yani filmin konusu astronot Lisa’nın hayatı ile kurgu arasında bir yerlerde.  
Filmin, cinayete teşebbüs etmekle suçlanan Lisa Nowak’ın hikâyesini konu edindiğini biliyordum. Evet. Lisa, başka bir kadınla beraber olan bir astronota âşıktı.
- Filmdeki rolü ilk başta kabul edip ardından reddetmişsiniz. Ancak sonradan role tekrar geri dönmüşsünüz. Bu doğru mu?
Evet. 2016 yılında teklif bana ilk kez sunulduğunda bu rol için zamanım vardı. Ancak senaryo bir noktada tıkandığı için ben de rolden ayrıldım. Daha sonra, Reese Witherspoon’da karar kıldıklarında onun rolü kabul ettiğini düşünmüştüm. Fakat o da başka bir yapımla meşgul olduğu için rolden vazgeçmiş. Proje tekrar oturduğu zaman ben de senaryoyu okudum ve rolü yeniden kabul ettim.
- İyi rollerin nadir olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, iyi rollerin nadir olduğunu düşünüyorum. Ancak iyi oyuncular için çok çeşitli iyi roller var. Aksi takdirde Altın Küre ve Oscar gibi ödüller sahipsiz kalırdı. Hollywood’da sinemacıları tatmin edecek kadar iyi filmler var. Ancak her zaman oyuncuların istediği gibi kendilerine özel roller olmuyor. Bazen de oyuncular projeyi başarıya taşıyacakları düşüncesiyle ya da sadece çalışmak için rolleri kabul ediyorlar.
- Lucy in the Sky, son yıllarda oynadığınız biyografik filmler arasındaki ikinci film mi?
Evet. Diğeri de Jackie’ydi. İzledin mi?
-Tabii ki izledim.
İki film arasındaki fark şuydu: Jackie filminde Jacqueline Kennedy’i oynuyordum bu yüzden onun hayatındaki olaylar üzerinde oynamalar yapmak mümkün değildi. Çünkü onun hayatı bizim için tarihi bir emanetti, eğer değiştirilecekse bunun sorumluluğunu almak gerekiyordu.
- Rol için hazırlanırken Jacqueline Kennedy’i kişiliğine nasıl büründünüz?
Onunla ilgili okumak istediğim ne varsa okudum. Filmdeki karakterler gerçekti, olaylar da 1963’teki gerçekten yaşanmış olaylardı. Filmin konusunun geçtiği noktaların Beyaz Saray’a ya da Kennedy’nin mezarına benzemesine özen gösterildi.
- Sizce gerçek bir karakterin rolüne girmesi oyuncuyu kısıtlıyor mu?
Bence bu, filme bağlı. Dediğim gibi Jackie de, Lucy in the Sky de gerçek kişileri konu edinmişti ama farklı filmlerdi. Yine de bazı gerekli parametreleri kabul ettikten sonra rolümü uygun gördüğüm gibi oynama özgürlüğüm vardı. Bu özgürlük kurgusal olarak değil, ifade etme ve hareket özgürlüğü. Yani karaktere ihanet etmemeye kararlıydım ancak hareketlerimi seçebilirdim. Mesela Jacqueline’in lehçesini öğrenip kullandım ancak diyaloglar, Jackie’ye ilgili okuduğum kitaplar ve hatıralardaki gibi değildi.
- İki yıl önce Song to Song filminde yönetmen Terrence Malick ile çalışmıştın. Nasıl bir deneyimdi?
Malick, en iyi yönetmenlerden biri. Çok farklı bir düşünme tarzı ve üslubu var. Onun önceki filmlerini de izlemiştim ve hoşuma gitmişti çünkü diğer filmlerden çok farklıydı. O yüzden Malick’in bana teklif ettiği rolü kabul etmekte hiç gecikmedim. Bu teklif bana kendimi şanslı hissettirdi.
- 2011 yılında Black Swan filmiyle En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanmıştınız. Ardından hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Dürüst olmam gerekirse bir değişiklik olmadı. Bu ödülün kendisini ne kadar mutlu ettiğinden, işinde ona ne kadar yardımcı olduğundan ve hayatını nasıl değiştirdiğinden bahsedenler var. Tabii ki ben de Oscar Ödülü’nü almaktan mutluyum. Söz konusu film de cidden çok iyi bir filmdi. Ancak çalışmalarımda bir değişiklik olmadı.
- Peki, Oscar, oyuncuların performansının yükselmesinde faydalı oluyor mu?
Hayır. Böyle bir şeyin olması gerekmiyor. Bir oyuncunun Oscar’ı kazanması bir sonraki seçimlerini ya da kendisine verilen rollerin niteliğini değiştirmiyor.
- Jane Got a Gon filminin çekimleri sırasında bir sorun yaşanmış ve bu, çekimlerin başlamasına rağmen temel değişikliklerin yapılmasına yol açmıştı. Nasıl bir deneyimdi?
Söz konusu sorun başka bir filmde de yaşanabilirdi. Bu, eski bir hikâye ve bence anlatmaya değmez. Asıl sorun, filmin yönetmeni Lynne Ramsay ile yapımcılar arasındaki görüş ayrılığıydı. Bu da bazı aktörlerin değişmesine ve çekimlerin gecikmesine sebep oldu.
- Ancak tüm bu yaşananlar filmde yapımcısı olmanıza engel olmadı…
Elbette hayır. Çünkü aldığımız dersler bizi hata yapmaktan alıkoyuyor. Aynı hatalar sürekli tekrarlanırsa başarılı bir şekilde çalışmaya devam etmemiz mümkün değil.
- Yapımcılık, mesleki kariyerinizde bir nevi bir gelişme mi yoksa gerçekleştirmek istediğiniz filmleri üretme sevdası mı?
İkisi de. Yapımcı olarak çalışmak, bir yandan sinema hayatımı disipline sokuyor, bir yandan da bazen sizden başkasının üretemeyeceği bir proje oluyor.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.