Abbas Hamas’tan cevap bekliyor

Batı Şeria ve Kudüs arasındaki ayrılık duvarına tırmanmaya çalışan bir Filistinlinin arşiv fotoğrafı (AFP)
Batı Şeria ve Kudüs arasındaki ayrılık duvarına tırmanmaya çalışan bir Filistinlinin arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Abbas Hamas’tan cevap bekliyor

Batı Şeria ve Kudüs arasındaki ayrılık duvarına tırmanmaya çalışan bir Filistinlinin arşiv fotoğrafı (AFP)
Batı Şeria ve Kudüs arasındaki ayrılık duvarına tırmanmaya çalışan bir Filistinlinin arşiv fotoğrafı (AFP)

FKÖ Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) üyesi ve aynı zamanda El Fetih MKYK üyesi olan Azzam el-Ahmed, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın seçim düzenlemesi konusundaki mektubuna Hamas'ın yanıtını beklediğini söyledi. Ahmed yerel Raya Radyosu'na verdiği demeçte, altı FKÖ grubunun Abbas'ın mektubuna tümonayını gönderdiğini ve Hamas ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) de dahil olmak üzere diğer grupların cevabını beklediğini söyledi. Ahmed, Hamas’ın Seçim Komisyonu Başkanı Hanna Nasır'dan Abbas’ın mektubunu incelemek için mühlet istediğini kaydetti.
Abbas, Seçim Komisyonu Başkanı ve FKÖ MKYK Başkanına ve siyasi parti liderlerine hitaben yazdığı mektupta, Filistinli gruplara, seçim komisyonu başkanının Gazze Şeridi'ndeki grupların yetkililerine ilettiği açıklayıcı bir yazıda, genel seçimler için bir kararname çıkarmadan önce herhangi bir liderlik toplantısı düzenlemeyi reddettiğini belirtti. Bu durum erken anlaşmazlıkları gündeme getirmişti. Abbas toplantıyı ancak kararnameyi yayınladıktan sonra kabul ederek, önce yasama seçimlerinin, ardından da başkanlık seçimlerinin faklı zamanlardada yapılmasını şart koştu. Abbas, seçimlerin Nispi (oransal) temsil sistemine uygun olması gerektiğini de belirtti.
Hamas ise kararname yayınlanmadan önce bir liderlik toplantısı düzenlemekte ısrar etti ve seçim mahkemesi ve Ulusal Meclis seçimleri hakkında açıklama istedi. Merkez Seçim Komisyonu'nun istişarelerin tamamlanması için yakında Gazze Şeridi'ne dönmesi bekleniyor. Ahmed şöyle sorarak devam etti "Neyi tartışıyoruz? Kanunda tartışma olmaz. Seçim Komisyonu, yasalara uygun olarak, seçimler belirlendikten ve siyasi güçler tutumlarını belirledikten sonra yasalara saygı göstermek için bir onur belgesi imzalamak üzere grupları toplar."
El Fetih, Hamas'ın cevabını beklerken bu seçimleri düzenleme olasılığını da planlamaya başladı. El Fetih'in Başkan Yardımcısı Mahmud el-Aloul merkez komite üyeleri, Devrim Konseyi üyeleri, Seferberlik ve Örgütlenme Liderliği ve El Fetih'in kuzey bölgelerindeki sekreterleri ile planlanan genel seçimleri tartışmak üzere bir araya geldi. Ramallah'taki Seferberlik ve Örgütlenme Komitesi karargahında gerçekleşen toplantıda, sembolik lider Yaser Arafat'ın 15. Yıldönümü anması hazırlıkları tartışıldı. Hareket liderlerinin toplantısında seçimlere katılmaya hazır olup olunmadığı üzerinde duruldu.
Bölgelerin genel sekreterleri, seçimlerin ve Filistin halkının kaderini, demokratik yaşamı belli bir grubun eline vermemeye ve daha fazla beklemeyerek seçimler için özel bir kararnamenin çıkarılma sürecini hızlandırmaya çağırdı. Bir Fetih yetkilisi, hareketin başkan adayının Mahmud Abbas olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu ve başka seçenek olmadığını söyledi. Toplantıda Hamas’ın onayına bağlı kalınmadan gerekli mekanizmalar ve genel seçimler için iç hazırlık çağrısında bulunuldu.
Öte yandan Abbas, İsrail'in Doğu Kudüs üzerinde "Filistin egemenliğini" temsil edebilecek herhangi bir faaliyeti reddetmesi nedeniyle, daha karmaşık bir konu olsa da, Kudüs'te seçim yapmak istiyor, çünkü İsrail Kudüs'ü batı ve doğu kesimlerinde başkenti olarak görüyor.
Ancak Filistin Yönetimi, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Latin Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Pakistan, Güney Afrika’nın Birleşmiş Milletler temsilcilerine hitaben İsrail'e Doğu Kudüs'te seçim yapılmasını kabul etmesi için baskı yapmalarını teklif etti ancak henüz bir herhangi bir onay alamadı. FKÖ İcra Komitesi Genel Sekreteri Saib Ureykat, İngiliz Başkonsolosu'ndan ülkesine ve uluslararası topluma müdahale etmesini ve İsrail hükümetini Doğu Kudüs'te yapılacak başkanlık ve yasama seçimlerini kabul etmeye zorlamasını istedi.
El Fetih Merkez Komitesi Genel Sekreteri Tümgeneral Cibril Racub, Rusya Cumhurbaşkanı'nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika elçisi, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov'a Başkan Abbas'ın seçim çağrısındaki son gelişmeler hakkında bilgi verdi. Moskova'daki görüşmede Racub, bu çağrının Başkan ve El Fetih'in bölünmeyi sona erdirmek ve bir sonraki aşamada Filistin siyasi sisteminin ayrılması için öneri fonları aracılığıyla siyasi gerginliklere son verme amaçlı ciddi bir girişim olduğunu vurguladı. Racub, başkanın girişiminin El Fetih'in tam desteğine sahip olduğunu ve Abbas'ın Filistin halkı için yerel ve uluslararası bir lider ve otorite olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguladı.



Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
TT

Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)

Denise Rahma Fahri

Son zamanlarda, Lübnan'daki yerel medya kuruluşları, İran Devrim Muhafızlarına yakın bir merkez olan Tahran'daki Savunma Çalışmaları Merkezi'nden sızdırıldığı bildirilen bir İran belgesi yayınladı. Belge Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Ulusal Muhafızlara” dönüşmeyi öneriyor ve buna hazır olduğunu ifade ediyor. Belgeye göre, Lübnan Ulusal Muhafızları, “Meçhul Asker Kurumu” bünyesinde bir direniş unsuru ve stratejik yedek kuvvet olarak yer alacak. Belgede belirtildiği üzere, bu “direnişin” sonu değil, silahların devletin elinde olduğu yeni bir dönemin başlangıcı. Hizbullah’a yakın bir kaynak, bu belgeden haberdar olmadığını, şu anda konuya ilişkin belirli bir vizyon bulunmadığını ve meselelerin silah ile ilgili diyaloğun kaderiyle bağlantılı olduğunu belirtse de, Hizbullah liderliği bu belgeyi resmi olarak yalanlamadı. Birçok kişi de belgeyi, Hizbullah'ın silahını korumayı, komutayı Devrim Muhafızları ile sınırlandıran, resmi ordusunun ise sembolik bir rol oynadığı İran modelini benimseyerek, varlığını meşrulaştırmayı amaçlayan öneri ve çözümler için nabız yoklaması olarak değerlendirdi.

frgty
İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor (AFP)

Diğer Seçenek Hareketi'nin lideri Alfred Madi, bu belge hakkında ilk konuşan kişi oldu. Madi, Cumhurbaşkanı Joseph Avnn, Hizbullah ve Emel Hareketi temsilcilerini içeren ve Lübnan ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışan komitelerin yanı sıra, Hizbullah’ın talep ettiği garantilerin İran'ın önerisinin ciddiyetini gösterdiğini açıkladı.

Sızdırılan metin

İmza bekleyen bir taslak bildiri olduğu düşünülen İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor. Hizbullah'ın “Ulusal Muhafız”a dönüşmeye hazır olmasını da, caydırıcılık denklemini Lübnan devleti bayrağı altında pekiştirme ve ulusal güçleri halkın ve anayasanın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden konumlandırma taahhüdü çerçevesinde değerlendiriyor.

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızları'na tamamen dönüştürülmesi sürecinin” başlamasını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor. Belgeye göre Ulusal Muhafızlar, Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Silahlı Kuvvetler Başkomutanı komutasında ve Bakanlar Kurulu ile koordinasyon halinde, ulusal egemenlik çerçevesinde faaliyet gösteren egemen bir halk direniş oluşumudur.

Pratik adımlara gelince, belgede “bu yıl sonuna kadar, elit birlikler, silah depoları ve komuta kontrol merkezleri de dahil olmak üzere, kuzeyden güneye tüm silah ve muharebe kabiliyetlerinin kademeli olarak Lübnan Ulusal Muhafızları'na devredileceği” belirtiliyor. Belgede ayrıca, “daha önce direnişle bağlantılı olan ileri askeri üretim birimlerinin resmen Lübnan devletinin denetimine girdiği ve gizli teknik ve güvenlik raporlarını, en yüksek egemenlik koruması çerçevesinde, Cumhurbaşkanı aracılığıyla Bakanlar Kurulu'na sunduğu” da ifade ediliyor. Bu birimler arasında hassas mühimmat üretimi, savunma sistemleri, insansız hava araçları, füzeler ve uzun menzilli mermilerin geliştirilmesi yer alıyor.

sdfgth
Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Lübnan Ulusal Muhafızları”na dönüşmeyi öneren ve buna hazır olduğunu belirten bir belge yayınlandı (Reuters)

İran'ın önerisi, Lübnan Savunma Bakanlığı'nı, korunan teminatlar dahilinde ve gönüllülere doğrudan maaş ödenmeden, Ulusal Muhafızlar ile ilgili gizli altyapı ve operasyonel görevlerden sorumlu kuruluş olarak belirliyor. Yine öneriye göre Ulusal Muhafızlar, acil durumlarda hızlı karar alma ile ilgili taktiksel nedenlerle bağımsız bir operasyon odası ile birlikte Meçhul Asker Kurumu’na  bir direniş bileşeni ve stratejik yedek olarak dahil edilecek.

İran'ın önerisi, 10.452 kilometrekarelik Lübnan’ın sonudur

Independent Arabia, bu belgenin Farsçasını aradı ve hatta kendisini hazırladığı söylenen kurumun web sitesini taradı, ancak hiçbir şey bulamadı.

Aynı zamanda, Diğer Seçenek hareketinin lideri Alfred Madi, önerinin sadece medyada çıkan bir haberden ibaret olsa da masum olmadığını vurguluyor. Bu yönde bir dizi adımın atıldığını açıklıyor. Ona göre bu adımların en dikkat çekeni, Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Avn'dan oluşan ortak komitelerin ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışmak üzere medyadan uzakta, tamamen gizlice düzenlediği toplantılardır. Bu çalışma, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi karşılığında talep ettiği garantilerle ilgili olarak son zamanlarda gün yüzüne çıkan taleplerle örtüşüyor. Madi, bu önerinin Cumhurbaşkanı'nın tasarrufunda olmasıyla ilgili sızdırılan belgenin içeriğine de ışık tutuyor. Tüm göstergelerin, Hizbullah'ın Cumhurbaşkanı Avn'a, başkan yardımcılığı ve ordu komutanı yardımcılığı görevlerini güvence olarak almadığı sürece hiçbir şey vermeyeceğini gösterdiğini belirtiyor. Bunun için anayasa değişikliği veya yeni bir kuruluş konferansı gerekiyor. Madi, daha fazla ayrıntı vermekten kaçınarak, “Perde arkasında bir şeyler planlanıyor ve ana hatları artık belli” diye ekliyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre belgeyle ilgili sızıntıların ciddiyetiyle ilgili olarak, İran'ın Hizbullah'ın askeri kanadını Ulusal Muhafızlar adı altında koruma türünden bir sızıntı, silahların teslim edilmesini ve sadece devletin elinde olmasını şart koşan Lübnanlı ve uluslararası talepleri atlatmaya veya etrafından dolanmaya yönelik akıllıca bir girişim sayılmıyor. Aksine, söz konusu öneri ile “çözüm bu” ve orduya ancak tek grup halinde entegre oluruz diyorlar.

Madi, bu öneri ile ilgili olarak şunu da ekliyor: “Hizbullah'ın silahları sorununu çözmeyecek, aksine ülkeyi yıkıma ve Hizbullah’ın Lübnan’ı işgalini meşrulaştırmaya götürecek, ki bu da siyasi bir sapkınlıktır”. Ayrıca “sadece zorlu çözümü uygulamaktan kaçınmak için Lübnan formülünün tamamını değiştirebilecek bir öneriyi kabul etmek mümkün değil. Hizbullah'ı da içeren bir Ulusal Muhafız Birliği kurmak, Sünniler, Hristiyanlar veya Dürziler için ve hatta Şiilerin yarısı için bile kabul edilemez. Böyle bir çözümü ancak mevcut siyasi otorite sürdürebilir. İran'ın önerisi, 10.452 kilometrekarelik bir ülke olarak Lübnan'ın sonu demektir” diye de vurguluyor.

Askeri kaynaklar

Askeri çevreler ise bu önerinin Lübnan'ı yıkıma götüreceğine ve federal bir sistemin dayatılmasına yol açacağına inanıyor. Zira bu durum, bir Hristiyan Ulusal Muhafız Birliği, bir Sünni Ulusal Muhafız Birliği ve bir Dürzi Ulusal Muhafız Birliği kurulması yönünde karşı talepleri tetikleyebilir. Askeri çevreler “böyle bir proje yaşayamaz ve amacı Lübnan'ı federal bir devlete dönüştürmek olmadığı sürece imkânsızdır. Bu öneri bir İran rüyasıdır ve gerçekleşmeyecektir” diyor. Bunu tanımlamak için halk arasında yaygın “Şeytan’ın cennete girmeyi hayal etmesi gibi” sözünü kullanan çevreler, ulusal ordunun yanı sıra tüm bu silah ve teçhizata sahip bir silahlı örgütün varlığını dahi şiddetle reddediyor. Böyle bir öneriyi sızdırmanın, Lübnan devletini ve ABD'yi alt etme çabalarını gizlediğine ve ancak Lübnan'ın merkezi siyasi otoriteye sahip bir devletten ademi merkeziyetçi bir devlete dönüşmesi durumunda başarılı olacağına inanıyorlar.

Aynı çevreler, İran ve Hizbullah'ın nabız yoklamak için belgeyi kasıtlı olarak sızdırmış olma ihtimalini de göz ardı etmiyor. Belgenin içeriğinin merkezi bir devlet içinde uygulanmasının, o devletin yıkılması anlamına geleceğine ve Lübnan'daki diğer mezhep ve dini grupları silahlanmaya iteceğine inanıyorlar. Dahası, “böyle bir karar, zaten hayal kırıklığı içinde yaşayan askeri personeli daha da hayal kırıklığına uğratacaktır” diyorlar. Ulusal Muhafızlar personelinin veya Ulusal Muhafızlar kılığındaki Hizbullah üyelerinin maaşlarını kim ödeyecek, eski cumhurbaşkanı Emile Lahud döneminde direnişin yararına ordudan kesilen fonlar yetmez mi diye soruyorlar. Böyle bir karar Lübnan Ordusu için felaket olur diye de ekliyorlar.

Hizbullah’a yakın kişiler; böyle bir öneri yok diyorlar.

Hizbullah'a yakın bir isim olan siyasi analist Faysal Abdussettar, böyle bir önerinin mevcut olmadığını ve bu konunun masada bile olmadığını vurguluyor. Abdussettar, “Lübnan daha önce 1960'ların sonlarında benzer bir deneyim yaşamıştı, ancak bu anlamda değil, daha ziyade 'ordu destekçileri' bayrağı altında bir oluşum söz konusuydu. O dönemde mesele, Filistinli örgütlerin ve güçlerin varlığının ardından birçok güney bölgesinde hakim olan durumla ilgiliydi” diyor. Bunun bugün yeniden gündeme gelmesine şaşırdığını ifade eden Abdussettar, herhangi birinin bu dönemi taklit etmek veya direnişin elindeki silahlar sorununa bir çözüm bulmaya çalışmak amacıyla bunu gündeme getirmiş olmasından şüphe duyuyor. Abdussettar’a göre bu öneri “ne ciddi ne de mevcut değil.” Şunu da ekliyor: “Herkesin bildiği yerleşik denklem, silahların teslim edilmesinin söz konusu olmadığıdır. Ulusal savunma stratejisi kapsamında bir tartışma yapılabilir, ancak bu konu derinlemesine bir diyalog gerektiriyor. Diyalog ise devletin başı olan Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere tüm Lübnanlı liderler için artık kaçınılmaz hale geldi.” Ancak Abdusettar, ABD Başkanı Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Lübnan'dan ayrılması ve ABD'nin Lübnan'ın yanıtına nasıl bir yanıt vereceğinin henüz bilinmemesi nedeniyle yakın gelecekte herhangi bir diyalog olasılığının uzak olduğunu “bu nedenle, bir sonraki adımların netleşmesi için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu” belirtiyor.