Mısır, Memlüklüler'e ait ender bir el yazmasını Londra'da satılmaktan kurtardı

Sultan Gavri nüshası, ender bulunan ve çok değerli Memlüklülere ait elyazmalarından biri (Mısır Kültür Bakanlığı)
Sultan Gavri nüshası, ender bulunan ve çok değerli Memlüklülere ait elyazmalarından biri (Mısır Kültür Bakanlığı)
TT

Mısır, Memlüklüler'e ait ender bir el yazmasını Londra'da satılmaktan kurtardı

Sultan Gavri nüshası, ender bulunan ve çok değerli Memlüklülere ait elyazmalarından biri (Mısır Kültür Bakanlığı)
Sultan Gavri nüshası, ender bulunan ve çok değerli Memlüklülere ait elyazmalarından biri (Mısır Kültür Bakanlığı)

Mey İbrahim
Mısır’ın kayıp mirasını kurtarmak için kolları sıvayan Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu, yapılan çalışmalar ışığında bir Kur’an nüshasına satılmadan ulaşmayı başardı. Yetkililerden yapılan açıklamada, Londra’daki bir müzayede salonunda satılmadan önce Sultan Kansu Gavri’ye (1446-1516) ait Kur’an nüshasına ulaşıldığı belirtildi.
En nadir ve değerli el yazmaları
Sultan Gavri nüshası, Memlüklüler döneminden kalan en nadir ve değerli el yazmalarından biri. Her birinde 7 satır bulunan 7 varaktan oluşan el yazması, Nesih hattıyla yazılmış. Varakların başında tezhip ve satırların çevresinde altın yaldızlı bir çerçeve bulunuyor. Nüshanın, Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu’ndaki kayıt tarihinin Kasım 1884 olduğu biliniyor. Bu tarihe kadarki süreç içerisinde ise Sultan Kansu Gavri Okulu’nda muhafaza edildiği ifade ediliyor.
Dördüncü bölümü Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu tarafından 2018 yılının Kasım ayında geri alınabilen bu el yazması, Sultan Kansu Gavri nüshasının 16. bölümünü temsil ediyor.
Bu nüsha, Sultan Gavri’ye ait. Elbette ki yazı, süsleme ve desenler açısından oldukça nadir ve değerli bir parçayı oluşturuyor.
Mısır Kültür Bakanı İnas Abduddayem, Mısır’ın ulusal mirasının peşinde olduklarını ve kayıpları yeniden ele geçirmeye çalıştığını vurguladı. Ulusal mirasın kimlik özelliklerinin bir parçası olduğunu söyleyen Abduddayem, Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu’nun çabaları sonucunda İngiliz Cheswick Müzayede Galerisi’nde satışa sunulan Kansu Gavri’ye ait el yazması Kur’an-ı Kerim’in 16. bölümünün yeniden ülkeye getirildiğini açıkladı. Kültür Bakanı, ulusun tarihinin parçalarından biri olan Mısır Ulusal Kütüphanesi’nin varlıklarını korumaya katkıda bulunan herkese teşekkür etti.
Satışı durdurmak için hızlı müdahale
Öte yandan Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu Başkanı Prof. Dr. Hişam Azmi, kurumun özel kaynaklardan el yazması eserin satışa sunulduğuna dair bilgilere ulaştığını söyledi. Azmi, geçtiğimiz Ekim ayında, Londra’da yapılması planlanan açık artırmada el yazmasının satılacağını öğrendiklerini belirtti. Derhal ve tam bir gizlilik içerisinde satışı durdurmak için gereken tüm önlemlerin alındığını ve Müzayede Galerisi’nin, resmi talebe yanıt verdiğini ifade eden Azmi, nüshanın diğer parçalarının kopyaları ve Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu’na ait olduğunu kanıtlayan belgelerin sunulduğunu bildirdi.
Azmi, "Yaklaşık 45 gün süren doğrudan müzakerelerde gösterilen yoğun çabaların ardından Mısır Millî Kütüphane ve Millî Arşiv Kurumu, müzayede galerisini ikna edip, söz konusu nüshayı geri alıp milli tarihi eserlerimiz arasına koydu” dedi.
El yazması Kur’an nüshası
El yazmasının özellikleri ve Sultan Kansu Gavri döneminden bahsedecek olursak, Arkeoloji Uzmanı Samih ez-Zehhar, Independent Arabia’dan Mey İbrahim’e yaptığı açıklamada, “Mısır’daki bu el yazması Kur’an-ı Kerim nüshasının tarihi, Memlüklüler dönemine uzanıyor. El yazmaları genellikle basılı olmayıp kalemle, papirüs, parşömen, normal kâğıt veya hayvan derisi üzerine yazılmış belgelerdir” dedi.
Zehhar, “El yazması terimi, el ile sert malzemeler üzerine kazım, kireç taşları üzerine bıçakla şekiller oluşturma veya balmumu diskleri üzerine iğne ile çizimler gibi yazı dışında kayda geçirilmiş başka belgeler için de kullanılır. Mahtut kelimesi Latince el yazması anlamına geliyor. Sultan Gavri nüshası gibi el yazmaları bu nedenle çok büyük bir önem ve değere sahip” şeklinde konuştu.
Memlük sultanlarından 24’üncüsü
Mısır, Memlüklülerin egemenliği süresince birçok sultanın yönetimine tanık oldu. Her bir sultanın ayrı bir tarihi ve hikâyesi var. Birçoğunun o dönemdeki sanatın ruhunu yansıtan hala varlığını koruyan eserleri var. Peki, Sultan Kansu Gavri kim ve hikâyesi ne?  
Sultan Gavri’nin hikâyesinden bahseden Zehhar, “ Aslen Baybardi Çerkeslerinden olan Sultan el-Meliku’l Eşref Ebu’n Nasr Kansu Gavri, 1446 yılında doğdu. Çerkes Memlük sultanlarından 24’üncüsü olan Gavri, tahta geçtiğinde yaklaşık 60 yaşlarındaydı. Sultan Kayıtbay’ın kölesi iken zekâsı ve cesaretinden ötürü azat edildi. Ardından onu cumdarlıkla görevlendirdi. Cumdar, sultanı giydirmekle görevli olan kişiye verilen isimdi. Daha sonra haseki oldu. Memlükler’de çoğul biçimiyle hasekiyye sultanın en yakın köleleri için kullanılırdı” dedi.
Arkeoloji uzmanı sözlerine “Gavri, yaşamı boyunca görev aldığı pozisyonlarda yükselmeye devam etti. Yıldız parlamaya başladı. Elinde sözleşme ve fesih bulunduran prenslerden biri oldu. Ayrıca Halep ve Şam’ı hedef alan seferlere katılan Gavri, görevlerinde yükselmeye devam etti. Sultan Adil, Mısır yönetimine geçtiğinde Prens Gavri’ye bakanlık ve istadariye gibi görevler verdi. İstadariye, Sultan’ın saray ve evlerinin işlerini üstlenme göreviydi” şeklinde devam etti.
Yönetime gelişi   
Peki, Kansu Gavri, iktidara nasıl geldi? O dönemde Mısır devleti ve Memlüklüler’in durumu nasıldı? Mısırlı arkeolog, prenslerin, 20 Nisan 1501 tarihinde Sultan Adil Tumanbay’ın ardından yeni bir yönetici seçmek için toplandıklarını söyledi. Zehhar, “Prensler yeni sultanın Kansu Gavri olması konusunda fikir birliğine vardı. Ancak Prens Gavri o dönemde bu görevi üstlenmekten kaçındı. Çünkü ülkede istikrarsızlık hâkimdi. Prensler dengesiz ve ülke düşmanları pusu kurmuş bekliyorlardı. Ancak prensler, bu konuda ısrarcı bir tutum takınarak kendisinden başka kimseyi sultan olarak tanımadıklarını söyledi. Gavri, öldürülmemek şartıyla tahta geçmeyi kabul etti. Tahttan inmesini istediklerinde bunu yapacağının altını çizdi. Bunun üzerine Tumanbay’ı yönetimde iken kan döktüğü için devirdiklerini ispatlayan bir belge yayınladılar. Bunun üzerine Gavri’ye biat edildi. Abbâsî Halifesi Müstemsik-Billâh ve devlet ileri gelenleri tarafında kendisine biat edilen Gavri’ye el-Meliku’l Eşref lakabı verildi” dedi.
Gavri’nin saltanatının sonu
Gavri’nin saltanatının nasıl sona erdiği hakkında bilgiler veren Zehhar, “Gavri’nin saltanatı, 1516 yılında Memlüklüler ve Osmanlılar arasında meydana gelen Mercidabık savaşında sona erdi. Gavri savaştan sonra bulunamadı, böylece saltanatı sona ermiş oldu”  ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Sultan Gavri, döneminde karşılaşılan sorunlara rağmen İslami mimariye büyük bir ilgi duyuyordu. Kahire’de bugün hala varlığını kuruyan eserleri bulunuyor. Bu eserler,  Memlük dönemindeki İslam sanatının ihtişamını temsil ediyor. Günümüzde Kahire'de bulunan birçok mimari yapı, Gavri döneminden kalan en önemli eserlerdendir.



Avukat Mesut Özer: Selahattin Demirtaş önümüzdeki ay tahliye edilebilir

Selahattin Demirtaş (Twitter hesabından)
Selahattin Demirtaş (Twitter hesabından)
TT

Avukat Mesut Özer: Selahattin Demirtaş önümüzdeki ay tahliye edilebilir

Selahattin Demirtaş (Twitter hesabından)
Selahattin Demirtaş (Twitter hesabından)

Avukat Mesut Özer, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın önümüzdeki ay tahliye edilebileceğini söyledi. Demirtaş için yapılan son tahliye talebi geçen ay reddedilmişti. Avukat Özer , PKK’nın silahsızlandırılması için yasal zemin hazırlayacak bir parlamento komisyonunun çalışmaları sayesinde eylül ayında Demirtaş'ın serbest bırakılma olasılığının olduğunu belirtti.   Demirtaş'ın avukatlarından Ramazan Demir ise bu açıklamanın Mesut Özer'in ''kendi beklentisinden ibaret olduğunu' belirtti.

Demirtaş'ın avukatı Ramazan Demir ise Mesut Özer'in açıklamalarına ilişkin X hesabından şöyle dedi:

"Av. Mesut Özer Sn. Demirtaş’ı temsile yetkili avukatlardan değildir. Mesut Bey kendi görüşünü ve beklentisini açıklamıştır. Meslektaşlarımızı ve gazeteci arkadaşlarımızı bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Aynı zamanda, Türk yetkililer, ülkenin güneydoğusundaki Şırnak ilinde, PKK militanlarının faaliyetleriyle bilinen 5 bölgeye güvenlik kısıtlamaları getirildiğini ve “önceden izin alınmadıkça” vatandaşların bu bölgelere girişinin 8 gün süreyle yasaklandığını duyurdu.

Beklenen bir gelişme

Özer, yaptığı açıklamada, Demirtaş’ın gelecek ay serbest bırakılma olasılığı" olduğunu söyledi. Özer, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin PKK’nın silahsızlandırması için hukuki zemin hazırlamak üzere kurduğu komitenin (Terörsüz Türkiye Komitesi) müvekkilinin serbest bırakılmasının önünü açabileceğini ifade etti.

Özer açıklamasında, “Komisyon, Demirtaş'ın serbest bırakılması için parlamentoya bir öneri sunabilir ve bunun kabul edilmesi için milletvekillerinin 301'inin lehte oy kullanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

fthy
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ (Türk medyası)

Bir Türk mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AHİM) 8 Temmuz'da verdiği karar uyarınca, Demokratik ve Eşitlik Partisi'nin önde gelen Kürt siyasetçilerinin başta Demirtaş olmak üzere, serbest bırakılması talebini reddetti. AHİM, “Kobani olayları” olarak bilinen davada verilen kararların siyasi saiklerle verildiğini ve sanıkların haklarının ihlal edildiğini belirtti.

Yargıtay 22. Dairesi, Demokratik Halk Partisi eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile diğer tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılmasını talep eden başvuruyu reddederken, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı kesin değildir” gerekçesini gösterdi.

Strasbourg merkezli AHİM verdiği üçüncü kararında, Demirtaş'ın tutukluluğunun siyasi gerekçelere dayandığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiği sonucuna varıldı.

2014 yılında terör örgütü DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı Kobani kasabasını kuşatması birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iller başta olmak üzere 35 ilde başlayan gösterilerde 37 kişinin hayatını kaybetmesi ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştı. AİHM, Kobani protestolarına atıfta bulunarak, Demirtaş'ın savunma ve dosya erişim haklarının ihlal edildiğini, tutukluluğuna ilişkin yeterli hukuki gerekçenin sunulmadığını ve bu süreçte yargı bağımsızlığı konusunda ciddi endişeler olduğunu belirtti.