Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras: Batı insandan vazgeçti

Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
TT

Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras: Batı insandan vazgeçti

Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)

Hovik Habashian*
Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras’ın ‘Adults In The Room’ adlı filmi tam bir ustalık eseridir.  Yunan asıllı Fransız yönetmen bu filmle politik sinemayı adeta 1960’lardaki ihtişamlı günlerine geri döndürdü.
Costa-Garvas’ın son filmi Adults In The Room’da 2008 yılından bu yana anavatanı Yunanistan’ı sarsan ekonomik krizin nedenlerini anlamaya yardımcı olan dosyaları gün yüzüne çıkarıyor, suçluyor ve kınıyor.
Ekonomi profesörü olan ve Alexis Çipras hükümetinde Maliye Bakanlığı yapan Yanis Varufakis’in kaleme aldığı ‘Adults in the Room: My Battle With Europe's Deep Establishment’ adlı kitabından uyarlanan film, Varufakis’in bakanlık görevine başlamasının ilk 6 ayında yaşadıklarını konu ediyor.
Varufakis, kitabında bizi, Brüksel'deki zarif ofis kapılarının arkasında şeytanın ayrıntıda gizlendiği müzakerelere götürüyor. Bununla birlikte Varufakis, bir avuç para canavarıyla arasındaki uzun tartışmaların ve derin anlaşmazlıkların insanların kaderini nasıl belirlediğini anlatıyor.
Ekonomiyle ilgili hiçbir fikri olmayan bir izleyici bile Varufakis'in başkanlığındaki Yunan heyeti ile Euro Grup temsilcileri arasındaki görüşmeleri büyük bir ilgiyle izleyebiliyor. Costa-Gavras, filminde basit bir anlatımı tercih ettiği için sıkıcı siyasi konuşmalara yer vermemesi, izleyiciyi adeta büyülüyor. Filmin bir konferans değil sinema yapımı olduğunu unutmayan usta yönetmen, filmdeki ekonomi atmosferini bize bir şov şeklinde sunuyor. Filmin karakterlerini ise insanların zarar görmesi pahasına paraya sımsıkı sarılmalarıyla alay konusu olan figürler oluşturuyor.
İşte politik sinemanın usta yönetmeni Costa-Garvas ile gerçekleştirilen röportajın tamamı;
- Hiç Yunanistan’daki ekonomik krizden bahsetmek için henüz erken olduğunu düşündünüz mü? Daha patlak vermesinin üzerinden uzun bir süre geçmedi.

Yunanistan'da tepkilerle karşılaşacağımı önceden biliyordum. Çünkü krizle boğuşan insanların duyguları hala taze. Fakat bu hikayeyi içinde bulunduğumuz zaman dilimine koymak benim için önemliydi. Yunanlar ne olup bittiğine dair birçok şeyi bilmiyorlar. Bu kritik zamanda Avrupa hakkında konuşmak da ilgimi çekiyordu. Bu Avrupa için 15 yıl süren utanç verici bir süreçtir. Bu süreç Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile başladı ve Jean-Claude Juncker ile daha da kötüleşerek devam etti.
- Yunanistan'daki ekonomik krizin nedenlerini açıklamak için komedi türünü seçmenizin sebebi nedir?
Bu filmi oldukça trajik bir komedi olarak niteliyorum. Tabiri caizse bizi trajikomediye iten yaşanan zor şartlardı. Ortada bir trajedi var, çünkü insanlar acı çekiyor. Bazen işin içine komedi girince sorunlarımıza bile gülüyoruz. Filmde bir şov sunuyorum. Bazen olaylara farklı bakış açılarından bakmak gerekiyor.
- Avrupa’da politik sinema 1960’lar ve 70’lerde en parlak dönemini yaşadı. Sonra bu rolü belgesel sineması üstlendi. Hala uzun metrajlı bir filmin politika hakkında konuşacak kadar iyi olduğuna inanıyor musunuz?
Zaman değişti. Hala aynı şeyleri söylüyoruz, ama farklı şekillerde. Yaklaşım da değişti. Artık aşk filmleri ya da dans eden ve şarkı söyleyen komik karakterleri çekmiyoruz. Sinema bu atmosferden uzaklaştı. Artık genç kitleye odaklanan filmler yapılıyor. Ancak burada kısa film ya da belgesel yapmadığımı bir kez daha tekrar edeyim. Sunduğum şey bir şovdu. Bir duygu yaratmayı hedefledim. Ancak bunu yaparken kitabın ana hatlarına sadık kaldım.
- Siz Yunan asıllı bir Fransızsınız. Filmdeki çatışmanın kısmen Fransa ile Yunanistan arasında olması nedeniyle bu iki kimliği içinizde nasıl barındırdınız?
(Gülerek) Kendimi bir Yunandan çok Fransız hissediyorum. Yaklaşık 55 yıldır Fransa'da yaşıyorum. Ailem Fransız. Akıcı bir şekilde Fransızca konuşuyorum. Yunancam çok zayıfladı. Çünkü onu kullanmıyorum. Ayrıca filmlerimi Fransa’da çekiyorum. Ama Yunanistan benim anavatanım, bunu asla unutmam. Böyle bir çatışmada, Yunan tarafıyla uyumluyum. Krizin başlangıcından bu yana olan biteni anlamaya çalıştım ve birçok bilgi topladım.
- Filmde, ağırlıklı olarak siyasetçiler tiye alınıyor. Avrupa siyasetinde övgüye değer bulduğunuz biri var mı?
Filmde haklı bir alay söz konusu. Bununla birlikte hiçbir şekilde bir mağduriyet yok. Fransa'nın Yunanistan ekonomik krizindeki konumu filmde tam olarak yansıtılıyor. Hiçbir eklemede bulunmadım ve sırf eğlence olsun diye mizah koymadım. Fransız bir bakan bize “Yanınızdayız” dedikten sonra bir başkasına bunun tersini söyledi. Tam olarak bunu yaşadık. Bunu ben üretmedim. Böyle ‘oldukça komik’ olarak nitelendirilebilecek durumlar ortaya çıktı. Filmde geçen, “Fransa eskisi gibi değil” repliği ise görüşmeler sırasında söylenmişti. Gerçekten de Fransa’nın bir yandan Almanya’ya yakın kalma çabaları ile diğer yandan Yunanistan'a amansız yardım girişimleri arasında oldukça tuhaf bir konumu vardı. Fransa her zaman Yunanistan’ın yanında bir duruş sergiledi. Bunun nedeni iki ülke arasındaki eski bir hikayeye dayanıyor. Elbette bunu Fransız politikacıların Yunanistan ile olan ilişkisinde göremiyoruz. Fransızlar Yunanistan’a yardım etmek istedi, ama bir yandan da Almanları memnun etmeye de çalıştılar.

Costa-Gavras’ın yeni filminden bir sahne (Independent Arabia)

- Filmde Almanya Maliye Bakanı karakteri, Peter Sellers’in canlandırdığı Dr. Strangelove’u (Dr. Garipaşk) hatırlatıyor. Bu hiç aklınıza geldi mi?
(Gülerek) Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, ülkesinin çıkarlarını savunmaktan asla vazgeçmedi. Aynı zamanda ülkesinin yanında olduğu için Avrupa Birliği'ni (AB) de savundu. Başta Yunanistan olmak üzere dünyanın geri kalanında olan biteni umursamadı bile. Ancak buna karşın çok da dürüst biri. Yalan söylemiyor. Dürüst bir adam. Onu fazla sevmesem de takdir ediyorum. Ama bize göre bir felaketi temsil ediyor.
- Sizin eğilip bükülmeden söylemek istediklerinize kestirmeden ulaştıran film dinamiğini çok beğeniyorum…
Amacım her zaman bu oldu. Bunun için hızı benimsedim. Ancak bu hedefime ulaşmam, anlattığım hikayeye de bağlı. Ancak bazı hikayeler, karakterlerin anlaşılması için bir miktar yavaş olmayı gerektiriyor. Bu hikayede ise işlerin olabildiğince hızlı ilerlemesi gerekiyordu.
- Hikayenin en kötü tarafı, insanların hayatlarını ve hayallerini vuran trajedinin bazı adamların ofislerinde oturup tartışmalarıydı…
Hayatımızı nasıl idame ederiz? Parayla. Bankalar para işlemlerimizi yönetmekle yükümlüdür. Peki çaresi ne? Paranızın olmaması. Ben bir yönetmen olarak sadece ortaya bir soru atıyorum.
- Filmde birçok sinematik özellik var. Ancak maalesef, tüm diyaloglar politika ve ekonomi etrafında dönecek…
Doğru. Filmim Yunanistan’ın ekonomik krizine ilişkin akademik bir söylem değil. Kimin ‘Siyaset, ekonomi ve ekonomik bir trajedidir’ dediğini hatırlamıyorum ama bu lafı unutmuyorum. Ne yazık ki Batı her şeyi ekonomi terazisine koydu ve insandan vazgeçti.
- Politikacıların gözünden ekonomik krizi ele alıyorsunuz. Bu konu kurbanlar, yani sıradan insanlar açısından da ele alınabilir mi?
Tabii ki, ama tuzağa düşenlerle tuzağı kuranlar arasında seçim yapmak zorunda kaldım ve ikincisini seçtim. Tuzağa düşenler aynı sorunla ilgili başka bir hikayede ele alınmalı.
- Avrupa'nın Yunanistan'ı aşağıladığını düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. İnsanların fakirleşmesine katkıda bulundu. Asgari ücret aylık 600 doların altına düştüğünde bu bir aşağılamadır. Krizin başlarında işsizlik oranı yüzde 28’di. Birçok genç, yeniden ailelerinin evine dönmek zorunda kaldı. Buna karşın bazı insanların lüks Mercedes arabalarına bindiklerini görüyorsunuz...
- Avrupa sisteminin bugün yaşadığı sorunu teşhis edebildiniz mi?
Her şeyden önce sorunlardan biri, Avrupa Komisyonu'nun Barroso ve Juncker gibi oldukça kötü insanlara emanet edilmesidir. İkisi de sürekli en kötüyü seçtiler. Sadece ekonomiyi düşünerek Avrupa’yı darmaduman ettiler. Başta Barraso olmak üzere ikisi de son derece kültürsüz adamlar. Juncker, ülkesi Lüksemburg’u Orta Avrupa'nın vergi cennetine dönüştürdü. Lüksemburg'da vergi ödemekten kaçan yaklaşık 340 dev şirket bulunuyor. Bu kabul edilemez bir durum!
- Amerikan ‘birleşik devletler’ modelinin Avrupa için çözüm olabileceğini düşünüyor musunuz?
Bir kere Avrupa ülkeleri olarak aynı dili konuşmuyoruz. Bu büyük bir engel. Sonra diller dışında düşünceler de farklı. Çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı düşünceler var.
- Yakın gelecekte gündeme getirmek istediğiniz önemli siyasi meseleler var mı?
Şu an gezegenin nasıl korunabileceğiyle ilgileniyorum. Tüm dünyayı mahvettik. Bu konuda makaleler yayınlanıyor. Okuyoruz ve sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu alanda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. İnsanların bu konuyla nasıl etkileşime girdiğini görmek istiyorum. Bu bağ beni müthiş büyülüyor. Felaket her geçen gün bize daha da yaklaşıyor.
- Yanis Varufakis, filmi izledi mi? Alexis Çipras hakkında ne düşünüyorsunuz?
Varufakis filmi izledi, ama henüz filmin müzikleri yapılmadı. Beğendi ve çok heyecanlandı. Çok mutlu oldu. (Gülerek) Çipras’a gelince bilet parasını ödemesini istiyorum.
- Her şeye rağmen iyimser olmayı tercih ettiğinizi düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Evet. Biraz mantıkla birlikte iyimser olmayı tercih ederim.
*Bu röportaj Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Adolescence'ı sevenlerin izlemesi gereken 10 dizi

 Adolescence, 7-13 Nisan haftasında 9,7 milyon izlenme alarak İngilizce diziler arasında tüm zamanların en çok izlenen üçüncü yapımı oldu (Netflix)
Adolescence, 7-13 Nisan haftasında 9,7 milyon izlenme alarak İngilizce diziler arasında tüm zamanların en çok izlenen üçüncü yapımı oldu (Netflix)
TT

Adolescence'ı sevenlerin izlemesi gereken 10 dizi

 Adolescence, 7-13 Nisan haftasında 9,7 milyon izlenme alarak İngilizce diziler arasında tüm zamanların en çok izlenen üçüncü yapımı oldu (Netflix)
Adolescence, 7-13 Nisan haftasında 9,7 milyon izlenme alarak İngilizce diziler arasında tüm zamanların en çok izlenen üçüncü yapımı oldu (Netflix)

Britanya yapımı Adolescence, şu sıralar herkesin dilinde. Dizinin bu kadar büyük bir başarıya ulaşmasının birçok nedeni var: Toksik erkeklik ve sorunlu aile ilişkileri gibi konulara cesurca yaklaşması, Stephen Graham'la Erin Doherty gibi oyuncuların olağanüstü performansları ve her bölümde kullanılan tek plan çekim tekniğiyle izleyiciyi adeta hipnotize etmesi bunlardan sadece birkaçı. Ama aslında dizinin cazibesi sadece bunlarla sınırlı değil. Adolescence, gerçekten de televizyon tarihinde eşine az rastlanır türden bir iş olduğu için bu kadar sevildi. 

Bu yazıya denk geldiyseniz büyük ihtimalle Adolescence'ı çoktan izlemişsinizdir. Yine de bilmeyenler için özetleyelim: Dizi, 13 yaşındaki Jamie Miller'ın okuldan bir arkadaşını öldürmekle suçlanarak gözaltına alınmasıyla başlıyor. 4 bölüm boyunca bu olayın okuldaki, dedektiflerdeki ve en çok da ailesindeki yansımalarını izliyoruz. Jamie'nin babasını canlandıran Graham, aynı zamanda dizinin ortak yaratıcılarından biri.

Birleşik Krallık'ın dünyaya sunduğu en harika oyuncularından Graham'ın adını oyuncu kadrosunda görmek bile dizinin güçlü bir drama olduğunu garanti eder gibi. Adolescence'ın diğer yaratıcısı Jack Thorne da bir o kadar tecrübeli ve başarılı bir yazar. İkilinin birlikte ortaya koyduğı iş gerçekten etkileyici.

2025'e şimdiden damga vuran Adolescence, gençliğin kırılganlığını, aile içi gerilimi ve adalet sisteminin sert yüzünü sadece 4 bölümde çarpıcı biçimde ortaya koydu. Eğer Jamie'nin hikayesi sizde derin bir iz bıraktıysa ve aynı yoğunlukta dramalar arıyorsanız, bu liste tam size göre. Hazırsanız karanlığın kalbine doğru bir yolculuğa çıkalım...

Criminal: Birleşik Krallık (Netflix / 2019)

Criminal: Birleşik Krallık (Criminal: UK), yalnızca bir sorgu odasında geçmesine rağmen seyirciyi koltuğuna çivileyen, minimalist yapısıyla gerilimi iliklere kadar hissettiren etkileyici bir dizi. 4 duvar, bir masa ve iki taraf... Dedektiflerle şüpheliler arasındaki psikolojik savaş, her bölümde farklı bir hikaye üzerinden ilerliyor. Bu sade atmosfer izleyiciyi, en küçük jesti, bakışı ya da sessizliği bile dikkatle izlemeye zorluyor. Gerilim, alışıldık aksiyon kalıplarından çok uzak; burada tansiyonu yükselten şey, insan davranışlarının belirsizliği ve sözcüklerin altındaki anlamlar.

frgtyu7ı
Sadece dört duvar, ama yüreğe işleyen bir gerilim (Netflix)

Criminal: Birleşik Krallık de Adolescence gibi suçu aydınlatmaktan çok, gerçeğin ne kadar belirsiz ve kırılgan olabileceğini gösteriyor. David Tennant, Kit Harington ve Hayley Atwell gibi oyuncular, oynadıkları karakterlere öyle bir derinlik katıyor ki, suçluyla empati kurmakla ondan tiksinmek arasında gidip geliyorsunuz. Dizi, sadece bir suçun çözümünü değil, aynı zamanda adaletin, inancın ve manipülasyonun sınırlarını sorgulatıyor. Tek mekana rağmen özenle çekilmiş her bölüm, tiyatral bir yoğunluk taşıyor. İzleyiciye nefes alacak alan bırakmayan bu yapım, aynı zamanda dedektifler arasındaki kişisel çatışmaları da ustalıkla işliyor.

Görkemli setler ya da karmaşık kurgular olmadan da güçlü bir anlatı kurulabileceğini kanıtlayan Criminal: Birleşik Krallık için zihin açıcı demek yanlış olmaz. Gerçekle yalanın birbirine karıştığı bu sorgu odasında, her saniye gerçeğe biraz daha yaklaşıyor ama asla tam emin olamıyorsunuz. 

Polisiye tutkunları ve karakter odaklı psikolojik dramaları sevenler için kaçırılmaması gereken bir deneyim.

Glue (2014)

Glue, gençlik dramasını bir suç öyküsüyle harmanlayarak sıradan görünen hayatların altındaki karanlığı gözler önüne seriyor. Adolescence gibi Glue da pastoral ya da sıradan mekanların, aslında ne kadar çürümüş sırlarla dolu olabileceğini çarpıcı biçimde anlatıyor. 

rfgt
Glue'nun senaryosu, Adolescence’ın yaratıcılarından Jack Thorne’un imzasını taşıyor (Channel 4)

Glue'da Britanya taşrasının dinginliği, bir gencin ölümüyle paramparça olurken Adolescence, banliyö konforunun ardına gizlenmiş derin bir psikolojik çöküşü işliyor. Bu dizilerde gençlik neşeyle değil, bastırılmış travmalar, kayıplar ve suskunluklarla resmediliyor. İki yapımda da ana karakterlerin etrafındaki arkadaşlık ilişkileri, güvenle değil şüpheyle örülmüş. Suç, sıradan hayatların tam ortasına sızıyor ve izleyiciyi "Gerçek kötülük nerede saklı?" sorusuyla baş başa bırakıyor. 

Adolescence'ın ortak yazarı Jack Thorne'un Glue'da yaratmayı başardığı tedirgin edici atmosfer, Adolescence'taki psikolojik gerilimle epey benzeşiyor. Sonuç olarak her iki dizi de gençliğin kırılgan yüzünü aydınlatırken, izleyicisini boğazında bir yumru ve midesinde bir yumrukla başbaşa bırakıyor.

Ölmek İçin On Üç Sebep (Netflix / 2017-2020)

Netflix'in gençlik dizileri arasında çığır açan yapımlarından biri olan Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why), tabu kabul edilen konuları doğrudan ve sert bir dille ele alarak izleyiciyi sarsmayı başarmıştı. Ergenlik, akran zorbalığı, intihar ve cinsel istismar gibi ağır temaları merkezine alan dizi, gençliğin karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla sunarken aynı zamanda toplumsal sorumluluğa da ayna tutmuştu. 

rftghy
Ölmek İçin On Üç Sebep, liseli Hannah Baker’ın intiharının ardından geride bıraktığı kasetlerle, onu bu karara sürükleyen olayları masaya yatırıyor (Netflix)

Ölmek İçin On Üç Sebep de Adolescence gibi lise çağındaki karakterlerin içsel çatışmalarını, çevreleriyle olan çetrefilli ilişkilerini ve travmanın izlerini derinlemesine işliyor. Ölmek İçin On Üç Sebep, anlatısını bir intiharın ardından geriye kalan kasetlerle su yüzüne çıkan sırlar aracılığıyla kuruyor. Her iki yapımın da güçlü oyunculukları, karanlık atmosferi ve duygusal yoğunluğu, izleyici üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Ölmek İçin On Üç Sebep nasıl bir dönemin sesi olduysa, Adolescence da bugünün gençliğinin ruhsal labirentlerine ışık tutan yeni nesil bir ağıt olarak öne çıkıyor.

Defending Jacob (Apple TV+ / 2020)

Defending Jacob tıpkı Adolescence gibi, bir çocuğun cinayetle suçlanmasının ardından ailesinin içine düştüğü psikolojik çöküşü ve adalet sistemiyle mücadelesini merkeze alan çarpıcı bir drama. William Landay'in aynı adlı romanından uyarlanan dizi, Chris Evans ve Michelle Dockery'nin güçlü oyunculuklarıyla duygusal yükünü başarıyla taşırken, izleyiciyi sürekli şu soruyla baş başa bırakıyor: Gerçekten yaptı mı?

rt5t6y
Defending Jacob'da saygın bir savcının oğlu cinayetle suçlanınca ailesi parçalanma noktasına geliyor  (Apple TV)

Her bölüm, gerilimi katman katman inşa ederken, ailenin yaşadığı vicdan hesaplaşmalarını ve parçalanma sürecini gözler önüne seriyor.

Adolescence gibi Defending Jacob da adaletin arka yüzünü, şüpheyle sarsılan ebeveynliğin sınırlarını ve toplumun önyargılarını ustalıkla işliyor. Defending Jacob, sadece bir suç draması değil, aynı zamanda bir ailenin dağılma eşiğindeki hikayesi. Dava sürecini ağır adımlarla işleyen dizinin temposu zaman zaman düşse de bu yavaşlık, atmosferin karanlığına katkı sağlıyor. 2020'de pandeminin gölgesinde yayına girdiği için fazla dikkat çekmemiş ve gümbürtüye gitmiş olabilir ama Adolescence sonrası aynı hissiyatı sürdürmek isteyenler için Defending Jacob, kesinlikle izlenmeye değer.

Unbelievable (Netflix / 2019)

Unbelievable, son yılların en sarsıcı ve etkileyici suç dizilerinden biri olarak öne çıkıyor. Üstelik de Adolescence'ın aksine gerçek olaylara dayanıyor. Netflix yapımı dizi, yalnız bırakılmış bir mağdurun sessiz çığlığını ve adalet sisteminin acımasız yüzünü gözler önüne seriyor. Kaitlyn Dever, Toni Collette ve Merritt Wever'ın olağanüstü oyunculukları sayesinde hikaye yürek burkarken, izleyicisi için umut kırıntıları da serpiyor. İlk bölümde seyirciyi neredeyse boğan adaletsizlik duygusu, ilerleyen bölümlerde iki kararlı dedektifin ortaya çıkışıyla yavaş yavaş çözülüyor.

dfgt
Netflix'in gerçek bir hikayeden yola çıkan dizisi Unbelievable, yalan söylemekle suçlanan bir genç kızın ve onu aklayan iki dedektifin adalet arayışını çarpıcı biçimde anlatıyor (Netflix)

Susannah Grant, Ayelet Waldman ve Michael Chabon tarafından yaratılan Unbelievable, sadece bir suç dizisi değil, aynı zamanda kadınların sistematik olarak nasıl görünmez kılındığını anlatan güçlü bir eleştiri. Adaletsizlik, travma ve dayanışma temalarını incelikli bir dille işleyen dizi, izleyicisini hem öfkelendiriyor hem de harekete geçmeye teşvik ediyor. Adolescence'ın bıraktığı derin duygusal izleri taşıyanlar için Unbelievable, izlenmesi gereken bir yapım, unutulmayacak bir olay örgüsü ve ustalıkla anlatılmış bir adalet arayışı...

Mare of Easttown (Bein Connect / 2021)

Son yılların en çarpıcı suç dizilerinden biri olarak adını televizyon tarihine yazdıran Mare of Easttown'u izlemek için tek bir sebep yeterli aslında: Kate Winslet... Oscarlı oyuncunun kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilediği dizi, küçük bir kasabada yaşanan cinayeti ve olayın yarattığı sarsıntıyı konu alıyor. 

frtghy5
Kate Winslet’ın muhteşem performansıyla taçlanan bir taşra polisiyesi (HBO)

Winslet'ın canlandırdığı dedektif Mare, tıpkı Adolescence'taki gibi kendi kişisel travmaları ve ailevi sorunlarıyla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Dizi, sadece bir suçun çözümünü değil, bir topluluğun yasla, suçla ve utançla nasıl başa çıktığını da derinlemesine işliyor. 

Kadın karakterlerin çok katmanlı temsili ve güçlü oyunculuklar diziyi klasik suç anlatılarının ötesine taşımayı başarıyor. Adolescence toplumsal baskıyı ve aile içi dinamikleri nasıl incelediyse, Mare of Easttown da benzer şekilde bir cinayetin ardındaki toplumsal çözülmeyi gözler önüne seriyor. 

Brad Ingelsby'nin yarattığı dizinin yavaş yavaş örülen temposu, izleyiciyi karakterlerle birlikte düşünmeye ve hissetmeye davet ediyor. Jean Smart ve Evan Peters gibi isimlerin performansları da Mare of Easttown'ın duygusal gücünü artırıyor. 7 bölümlük mini dizi suça değil insana odaklanarak türüne yeni bir soluk getiriyor. Adolescence'ı sevdiyseniz Mare of Easttown'a da aynı tutkuyla bağlanmanız kaçınılmaz.

Broadchurch (Netflix / 2013-2017)

Broadchurch, diziye adını veren küçük kurgusal kasabanın sessizliğini bozan bir çocuk cinayetini merkezine alarak, suçun toplumsal ve duygusal etkilerini derinlemesine inceleyen güçlü bir Britanya polisiyesi. İlk sezonunda iki efsanevi yeteneğin, David Tennant ve Olivia Colman'ın canlandırdığı zıt karakterli dedektifler, Broadchurch kasabasında yaşanan bu trajedinin peşine düşerken seyirciyi de insan doğasının karanlık köşelerine götürüyor. 

sdfgthyu
Broadchurch, küçük bir kasabada bir çocuğun ölümünün ardından sırların ortaya saçıldığı ve herkesin şüpheli haline geldiği çarpıcı bir suç draması (ITV)

Chris Chibnall tarafından yaratılan dizinin sinematografisi, kasabanın pastoral güzelliğini sert gerçeklerle çarpıştırarak suçun yıkıcılığını görsel olarak da hissettiriyor. Tıpkı Adolescence gibi Broadchurch de cinayetin yalnızca failini değil, geride kalanların iç dünyasını da sorguluyor. Her iki yapım da adaletin sınırlarını ve toplumun olaylara verdiği tepkileri etkileyici bir biçimde yansıtıyor. 
Broadchurch, daha geleneksel bir dedektif anlatısına sahip olsa da karakter derinliği ve atmosfer yaratımı açısından Adolescence'la aynı çarpıcılığa ulaşıyor. İlk sezonu, özellikle suç ve travmanın yankılarını izlemeyi sevenler için başlı başına bir deneyim. Kasaba halkının birbirine görünmez bağlarla bağlı oluşu, suçun etkisini daha da kişisel hale getiriyor. Adolescence'ı sevenler için Broadchurch, farklı bir perspektiften ama benzer bir yoğunlukla etkileyici bir alternatif.

The Night Of (Max / 2016)

The Night Of, sıradan bir gencin hayatının bir gecede kabusa dönmesini konu alan çarpıcı bir suç draması. Riz Ahmed'in hayat verdiği Nasir Khan, bir geceyi birlikte geçirdiği genç kadının cesediyle uyanınca kendini cinayet zanlısı olarak buluyor. Tıpkı Adolescence'ta olduğu gibi, suçun faili belli gibi görünse de gerçekler katman katman açılıyor. Dizi, izleyiciyi sürekli Nasir'in suçlu olup olmadığını sorgulamaya iterken, adalet sisteminin aksaklıklarını da gözler önüne seriyor. Polis sorgularındaki psikolojik baskılar, Adolescence'taki benzer sahneler gibi izleyicide tedirgin edici bir gerilim yaratıyor. Hapishane ortamı ve suçun birey üzerindeki dönüşüm etkisi de güçlü şekilde hissediliyor. 

frt5y6
The Night Of, New York’ta işlenen bir cinayet sonrası, genç bir adamın adalet sistemiyle sürükleyici ve karanlık yüzleşmesini konu alıyor (HBO)

The Night Of, atmosferi ve anlatımıyla daha sade görünse de duygusal yoğunluğu ve toplumsal eleştirisiyle iz bırakan bir yapım. Usta aktör John Turturro'nun oynadığı avukat karakteri, umutsuzluğun içinde bir ışık gibi parlıyor. Dizi boyunca artan gerilim, izleyiciyi hem ekran başına kilitliyor hem de kara kara düşündürüyor. Adolescence'ı etkileyici bulanlar için The Night Of, aynı ölçüde sarsıcı ve unutulmaz bir alternatif.

When They See Us (Netflix / 2019)

When They See Us'tan bahsederken, yalnızca bir dizi değil Amerika'nın adalet sistemiyle yüzleşmesi desek yanlış olmaz. Ava DuVernay'nin yazdığı bu çarpıcı mini dizi, 1989'da Central Park'ta yaşanan korkunç bir olay nedeniyle haksız yere suçlanan 5 gencin hikayesini anlatıyor. 

erfty6
1989’da işlenen bir suçla haksız yere ilişkilendirilen gençlerin adalet arayışını konu alan When They See Us, sistematik ırkçılığın ve önyargının acımasız etkilerini gözler önüne seriyor (Netflix)

Gerçek olaylara dayanan yapım, tıpkı Adolescence gibi çocukların suçla ilişkilendirilme biçimini sorgulatıyor. Ancak When They See Us, kurgudan çok daha ağır bir yük taşıyor: Sistematik ırkçılık, medyanın linç gücü ve devletin ihmali. 

Adolescence bireysel bir trajediye odaklanırken, When They See Us toplumsal bir adaletsizlik portresi çiziyor. İki yapım da izleyicisini rahatsız edici sorularla baş başa bırakıyor: 

Suçlu kim? Kurban kim? Ve sistem ne kadar tarafsız?

Jharrel Jerome'un Emmy ödüllü performansı, When They See Us'ı unutulmaz kılan unsurlardan sadece biri. Aynı Adolescence'ın yaptığı gibi, insanın suratında tokat misali patlayan When They See Us, izleyicisini sadece düşündürmekle kalmıyor, epey de öfkelendiriyor. Hazırlıklı olun.

Neredeyse Sıradan Bir Aile (Netflix / 2023)

Adolescence'a epey benzeyen bir diğer yapımsa 2023'te yayımlanan İsveç yapımı Neredeyse Sıradan Bir Aile (En helt vanlig familj). Dizi, dışarıdan bakıldığında son derece sıradan bir yaşam süren Sandell ailesini konu alıyor. Ancak 15 yaşındaki kızlarının bir cinayetin baş şüphelisi haline gelmesiyle aile fertlerinin hayatı altüst oluyor. 6 bölüm boyunca izleyiciler, Sandell ailesinin kızlarını korumak için gerçeği gizlemeyi bile göze alarak verdiği mücadeleye tanık oluyor.

thy6ju
Neredeyse Sıradan Bir Aile, ergen kızlarının cinayetle suçlanmasıyla parçalanma noktasına gelen bir ailenin, sırlar ve inançlar arasında sınanan bağlılığını konu alıyor (Netflix)

Sıradan Bir Aile de Adolescence gibi bir gencin korkunç bir suça karışma ihtimalini ve bunun ardından gelen gerçek arayışını ele alıyor. Sıradan Bir Aile suçu çözmekten çok kızlarını kurtarmaya odaklanan bir aile portresi çizerken Adolescence, daha gerçekçi ve adalet odaklı bir anlatım sunuyor.

İsveç dizisi, Adolescence kadar övgü dolu eleştiriler almasa da akabinde izlenecek yapımlar arasında sıraya eklenebilir.

Independent Türkçe