Kasım Süleymani Bağdat'ta öldürüldü

İranlı General Kasım Süleymani
İranlı General Kasım Süleymani
TT

Kasım Süleymani Bağdat'ta öldürüldü

İranlı General Kasım Süleymani
İranlı General Kasım Süleymani

İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komuntanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Genel Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in Bağdat Uluslararası Havaalanı yolunda ABD füzeleri tarafından araçlarının hedef alınması sonucu öldürüldü. İran devlet televizyonu saldırının helikopterle yapıldığını duyurdu.
Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer ise dün akşam saatlerinde İran bağlantılı iki hedefin vurulduğunu kaydetti. Haşdi Şabi Sözcüsü Ahmed el-Esedi ise "Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesinden düşman ABD ve İsrail sorumlu" açıklamasında bulundu.
Hamaney'den intikam sözü
İran dini lideri Ali Hamaney, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in ABD tarafından Bağdat Havaalanı’na düzenlenen saldırıda öldürülmesine karşılık intikam sözü verdi.
Hamaney web sitesi üzerinden yaptığı açıklamada, 3 günlük ulusal yas ilan ederken, “Suçluları acı bir intikam bekliyor" dedi.
ABD’nin hava saldırısında öldürülen diğer isimleri:
- Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis
- Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani
- İmad Mughniyeh’nin Damadı Samir Abdullah
- Süleymani’nin damadı
- Haşdi Şabi’nin Havaalanı Protokol Sorumlusu Muhammed Rıza Cabiri
- Haşdi Şabi üyesi Hasan Abdulhadi
- Haşdi Şabi üyesi Muhammed eş-Şeybani
- Haşdi Şabi üyesi Haydar Ali
Abdulmehdi'den açıklama
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, İranlı General Kasım Süleymani ile Şii Haşdi Şabi Güçleri Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in öldürülmesini, ülkesine karşı bir saldırı olarak nitelendirdi.
Sadr'dan Mehdi Ordusu'nun yeniden kurulması emri
Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Genel Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in ABD saldırısında öldürülmesinin ardından Irak'ın işgali sırasında ABD’ye karşı savaşması için oluşturulan Mehdi Ordusu'nun yeniden harekete geçirilmesi emrini verdi.
Pentagon'dan Süleymani açıklaması
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD’nin Irak ve bölgedeki çıkarlarını hedef alan saldırılara cevap olarak, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürüldüğü belirtildi.
Irak'taki Amerikan kuvvetleri ile İran yanlısı milisler arasında artan gerilimin paralelinde perşembe akşamı Bağdat havaalanına üç füzenin atılması sonucu en az 8 kişinin öldüğü bildirildi. Haşdi Şabi Halkla İlişkiler Müdürü Muhammed Rıza Cabiri'nin de saldırıda ölenlerin arasında olduğu bilgisi yer aldı. Reuters'ın aktardığına göre Bağdat Havalimanı'na atılan füzelerden birisi Cabiri'nin yurt dışından gelen iki konuğu ile birlikte içinde bulunduğu aracı hedef aldı. Araçta 5 Haşdi Şabi üyesi de yer alıyordu. Cabiri ve aracındakiler saldırı sırasında hayatını kaybetti. Haberde saldırıda hayatını kaybeden beş Haşdi Şabi üyesinin yurt dışından gelen iki önemli konuğa eşlik etmek için araçta bulunduğu bilgisi yer aldı.
Trump: General Kasım Süleymani yıllar önce öldürülmeliydi
ABD Başkanı Trump, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesine ilişkin Twitter'dan açıklama yaptı.
İranlı General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi sonrası gelen tepkilerin ardından sosyal medyadan açıklama yapan ABD Başkanı Donald Trump, ilk mesajında, "İran hiç savaş kazanmadı, ama hiç müzakere de kaybetmedi" dedi.
Bu açıklamasının ardından Twitter'dan açıklamalarına devam eden ABD Başkanı, "Süleymani, uzun süre boyunca binlerce Amerikalıyı öldürdü, ağır yaraladı ve daha fazlasını da öldürmeyi planladı ama yakalandı. İran'da son zamanlarda öldürülen çok sayıda protestocu da dahil olmak üzere milyonlarca insanın ölümünden doğrudan ve dolaylı olarak sorumluydu" ifadelerini kullandı.
Kudüs Gücü Komutanlığı'na yeni atama
İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD'nin operasyonu sonucu öldürülen İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin yerine Kudüs Gücü Komutanı olarak Tuğgeneral İsmail Kaani’yi atadı. 
SALDIRI ANINA AİT GÖRÜNTÜLER

Haşdi Şabi’ye ait iki kaynak haberi doğruladı ancak ölenlerin kimliğine ilişkin bilgi vermedi. Yerel medyada ve Arap medyasında yer alan haberlere göre Cabiri, Bağdat havaalanında yurt dışından gelen misafirlerini karşıladığı sırada aracının içerisindeyken saldırıya uğradı.
Sky News Arabic kanalı Lübnan'daki Hizbullah dosyasından sorumlu yetkili Muhammed el-Kevserani'nin de ölenlerin arasında olduğunu bildirdi. Perşembe akşamı havaalanının yakınında patlama sesleri duyuldu.
Irak Savunma Bakanlığı'na bağlı Medya Güvenlik Ağı tarafından yapılan açıklamada Bağdat Uluslararası Havalimanı'ndaki kargo salonunun yakınına 3 Katyuşa roketinin isabet ettiği bildirildi. Açıklamada saldırının iki aracın tekerleğinin yanmasına ve birkaç vatandaşın yaralanmasına neden olduğu ifade edildi. Irak merkezli televizyon kanalı Alsumaria’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı haberinde, patlamada askerlerin yaralandığı ancak milliyetlerinin belirtilmediği kaydedildi.
Olay yerinden fotoğraflar;

HAMANEY: SÜLEYMANİ'NİN İNTİKAMINI ALACAĞIZ
KASIM SÜLEYMANİ'NİN ÖLDÜRÜLME ANI - VİDEO



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.