Putin ve Merkel, Libya konusunda uzlaştı

​Rusya Cumhurbaşkanı ve Almanya Başbakanı, 11 Ocak’ta Moskova’da düzenlendikleri Libya krizi konulu basın toplantısında (DPA)
​Rusya Cumhurbaşkanı ve Almanya Başbakanı, 11 Ocak’ta Moskova’da düzenlendikleri Libya krizi konulu basın toplantısında (DPA)
TT

Putin ve Merkel, Libya konusunda uzlaştı

​Rusya Cumhurbaşkanı ve Almanya Başbakanı, 11 Ocak’ta Moskova’da düzenlendikleri Libya krizi konulu basın toplantısında (DPA)
​Rusya Cumhurbaşkanı ve Almanya Başbakanı, 11 Ocak’ta Moskova’da düzenlendikleri Libya krizi konulu basın toplantısında (DPA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Libya’daki koşulların bölge istikrarını baltaladığını ve Avrupa üzerine olumsuz yansıdığını belirtti.
Putin, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaklaşık üç saat süren görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. İki lider, görüşme sırasında Ortadoğu ve Libya’daki mevcut gelişmeleri ele aldı.
Putin, Berlin’de Libya hususunda barış görüşmelerinin başlama zamanının geldiğini söylerken, Trablus’taki silahlı çatışmaların sona ermesinin ve ateşkesin önemine dikkati çekti.
Libya’da Rus paralı askerlerin var olduğu iddialarına değinen Putin, “Libya’da Rus bulunursa da bunlar Rusya devletini temsil etmez” dedi.
Angela Merkel ise Berlin’in, Libya’ya müdahale etmek istemediğini, ancak krizin çözülmesi gerektiğini vurguladı.
Merkel, Türkiye ve Rusya’nın Libya’daki barış çabalarının başarılı olmasına dair umudunu dile getirirken, Berlin’in Libya’da barış zirvesine ev sahipliği yapacağını belirtti. Merkel ayrıca, “Yakın bir zamanda Berlin’deki konferans için davetiye göndereceğiz” dedi.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Silahlı Kuvvetleri Üst Düzey Komutan Yardımcısı ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sırasında da Libya krizini ele aldı. Sputnik’in haberine göre Kremlin medya dairesinin konuya ilişkin yayınladığı bir bildiride, “Libya meselesi ele alındı. Rusya Devlet Başkanı, Abu Dabi Veliaht Prensini 8 Ocak’ta İstanbul’da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleşen görüşmelerin sonuçları hakkında bilgilendirdi” ifadelerine yer verildi.
Bildiride, “Devlet Başkanı Putin, Libya’da hızlı bir ateşkesi hedefleyen çabaları harekete geçirmeye ve çatışma tarafları arasındaki barış sürecinin güçlendirilmesine verdiği desteği dile getirdi” denildi.
Diğer taraftan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkesinin Rusya’dan ‘Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Halife Hafter’i ateşkese ikna etmesini’ istediğine dikkati çekti. Çavuşoğlu, Gana Dışişleri ve Bölgesel Entegrasyon Bakanı Shirley Ayorkor Botchwey ile 11 Ocak’ta İstanbul’da düzenlediği ortak basın toplantısında, “Burada Rus dostlarımızdan beklentimiz; iki devlet başkanının mutabık kaldığı gibi ve onların da söz verdiği gibi Hafter’i bu konuda ikna etmeleridir” dedi. Libya’da siyasi bir çözüm söz konusu olduğunda herkesin bu çözüme dahil olmasına dair Türkiye açısından bir sorunun olmadığını belirten Çavuşoğlu, bu duruma Hafter’in de dahil olduğunu ve öncelikle ateşkese uymak zorunda olduğunu söyledi. Erdoğan ve Putin, geçen çarşamba günü İstanbul’da düzenledikleri toplantının ardından Libya’da ateşkes hususunda ortak basın açıklaması yapmış ve 12 Ocak’ta Libya'da siyasi çözüme ulaşma çağrısında bulunmuştu. Ancak LUO, söz konusu Türk girişiminin kabul edilmediğini açıkladı. Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Devlet Yüksek Konseyi ve başkent Trablus’taki Libya Temsilciler Meclisi de memnuniyetlerini dile getirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ülkesinin, deniz sınırlarının örtüştüğü yerde Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzaladığını ve o andan itibaren bu alanda iki ülke olarak her türlü yer altı kaynakları da dahil birlikte hareket edebileceklerini belirtti.
Oktay, 11 Ocak’ta düzenlediği bir basın toplantısında, Türkiye’nin Akdeniz’deki egemen bölgeleri belirlemek için 27 Kasım’da Fayiz es-Serrac başkanlığındaki UMH ile mutabakat zaptı imzaladığını söyledi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde tanındığı için anlaşmanın uluslararası hukuk çerçevesinde olduğunu ifade etti.
“Kendi deniz alanımızdaki ve sahamızdaki haklarımızı BM nezdinde tescil ettirdik” diyen Fuat Oktay, Türkiye’nin doğu Akdeniz’e sondaj gemileri göndermesinin ABD, Mısır, Yunanistan, İsrail ve Avrupa Birliği gibi ülkeleri rahatsız ettiğini vurguladı.
Öte yandan Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, 11 Ocak’ta Türkiye’ye ziyarette bulundu. Michel, Ankara’nın Libya’ya askeri personel gönderileceği yönündeki açıklaması sonrasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Libya’daki gerginliğin azaltılması meselesini ele aldı.
Charles Michel, Twitter aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dolmabahçe’de bir görüşme gerçekleştirdik. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Ortadoğu ve Libya’daki tansiyonu düşürebilmek için birlikte çalışabileceğini konuştuk” ifadelerine yer verdi. Michel, İstanbul ziyareti sonrasında ise Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşmek üzere Mısır’a yöneldi.
Michel’in ziyareti, ilk Türkiye ziyareti olarak sayılıyor. Ziyaret, son yıllarda keşfedilen petrol ve doğal gaz alanlarından kaynaklı olarak Ankara ve başta Lefkoşa ve Atina olmak üzere Avrupa ülkeleri arasındaki doğu Akdeniz gerginliği dolayısıyla gerçekleşti.
Kongo Cumhuriyeti Dışişleri ve İşbirliği Bakanı Jean-Claude Jacoso da 11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Denis Sassou Nguesso’nun temsilcisi olarak görüşmede bulunmak için Cezayir’e geldi. Bakan, Uluslararası Huari Bumedyen Havalimanı’nda Cezayirli mevkidaşı Sabri Bukadum ile ulusal toplumdan ve dışişlerinden sorumlu devlet katibi Raşid Beladhan tarafından karşılandı.
Şarku’l Avsat Alman Haber Ajansı’ndan (DPA) aktardığına göre Kongolu Bakan, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile de Libya’da durumu ve ülkedeki son gelişmeleri ele alacak. İki tarafın ikili ilişkileri geliştirmenin ve iki ülke arasındaki ikili işbirliğini güçlendirmenin yollarını da masaya yatırması bekleniyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.