Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
TT

Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad

Somali Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ahmed İsa Avad, Suudi Arabistan'ın Arap ve İslam dünyasında oynadığı hayati role dikkat çektiği açıklamasında Suudi Arabistan Krallığı’nın Somali’nin bağımsızlığından bu yana en büyük destekçisi olduğunu vurguladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin terörizm, korsanlık, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı ve deniz kirliliği gibi birçok tehlikeyle yüzleşeceğini belirtti. Suudi Arabistan’ın söz konusu oluşumun temel ülkelerinden biri olduğu için başkent Riyad’ın Konsey’in merkezi olarak seçildiğini aktardı.
Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nden Afrika Boynuzu'ndaki gelişmelere, değişimlere ve yeni yılda gerçekleşmesi beklenen olaylar ile Somali’nin komşu ülkelerle ilişkileri ve dış politikasına kadar birçok başlıkta Şarku’l Avsat’ın sorularını cevapladı.
- Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Siz de Somali’nin temsilcisi olarak açılıştaydınız. Bu yeni blok hakkındaki fikir ve hedefler nelerdir?
Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen 8 ülkeyi (Suudi Arabistan, Sudan, Cibuti, Somali, Mısır, Eritre, Yemen ve Ürdün) bir araya getiren bu Konsey’i hayata geçirme çabalarının geçmişi en az bir yıl öncesine kadar gidiyor. Suudi Arabistan’ın bu bloktaki lider ve odak ülke olması sebebiyle Konsey’in genel sekreterliğinin Riyad’da oluşturulmasına karar verildi. Konseyin amaçlarından biri, küresel düzeyde ekonomik, yatırım ve ticari alanlar için oldukça önemli olan su koridorunu koordine etmek ve bu konuda fikir birliğinde bulunmaktır. Bu Konsey’e üye devletlerin korsanlık, terörizm, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı, deniz kirliliği gibi karşılaştığı tehlike ve zorlukların birbiriyle ilişkili ve birbirine benzer olduğuna da dikkat çekmeliyim. Bunlar, söz konusu ülkelerin su yolunu güvenli hale getirmek için iş birliği yapmalarını gerektiren ciddi tehlikelerdir. Diğer yandan tüm bu sorunlar yalnızca bizi değil, dünyanın diğer bölgelerini de etkiliyor. Evet, resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Şimdi ise bu Konsey’i Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nin siyasi, güvenlik ve ekonomik bloğu haline getirmek için pratik adımlar atılacak. Somali gerek insani gerek de coğrafi açıdan oldukça önemli olan bu Konsey’de gereken rolü en iyi şekilde oynamaya hazırdır.
- Afrika Boynuzu’ndaki bir diğer blok olan Etiyopya, Somali ve Eritre üçlüsü, Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) küçük bir alternatif mi?
Yalnızca belirli alanlarda çalışmalar yürüten bu üçlü iş birliği, 8 ülkeden oluşan ve aktif bir kuruluş olan IGAD’ın yerine geçmez. Şu an IGAD, Afrika Kıtası’ndaki bölgesel ekonomik bloklara benzer bir ekonomik oluşuma dönüşüyor. Bu üç ülkenin ise özel bir durumu var. Öyle ki, Somali ve Etiyopya birbirine düşmanlık besliyordu. Aynı şekilde Eritre ve Etiyopya da öyle. Bu iki farklı çatışmanın tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Bu yüzden dünya bile artık bu çatışmaların telafi edilemeyeceğini düşünür hale gelmişti. Böylece biz de halklarımızın geleceğine etki edecek olan bu durumun ciddiyetinin farkına vardık. Bu yüzden bu çatışmaların üstesinden gelerek yepyeni bir sayfa açmak istedik.
- Bu üç ülkenin liderlikleri, özellikle de Etiyopya’nınki sizce de dış baskı sebebiyle bunca yıllık düşmanlığın üstünü kapatmaya çalışıyor gibi gözükmüyor mu? Yani gerçek anlamda bir uzlaşma için hazırlık yapmadan...
Tarihin ya da olayların üstünden geçip gitmek gibi bir durum ya da herhangi bir dış baskı söz konusu değil. Yalnızca, geri kalmışlığa ve halklarımızın yoksullaşmasına yol açmakta olan bu çıkmazda daha fazla bekleyemeyeceğimizi fark ettik. Dünya değişiyor. Bu yüzden artık bir açılım yapmak gerekiyordu. Aksi takdirde zaman bizi geçip gidebilirdi. Bu konuda açık açık konuştuk ve bu kutuplaşmayı sonsuza kadar sonlandırmaya karar verdik. Evet, ulusal, siyasi ve dini düşmanlıklarımız oldu ve bu yüz yıl boyunca sürdü. Ancak bu durum bu modern dünyada bizi daha ne kadar tuzağa düşürebilirdi? Coğrafyayı da değiştirecek değildik. Bu mümkün değil. Dürüst olmak gerekirse bölgedeki böyle bir açılımdan en çok nasiplenen de Somaliler olarak biziz. Somalililer; Etiyopya, Kenya, Cibuti ve Somali’de yaşayan Oromoların ardından Doğu Afrika’da en milliyetçi halktır. Bölgedeki ticari faaliyetlere liderlik ettikleri için de ekonominin önemli bir bileşenini oluştururlar. Siyasi bağlamda ise Somalilerin bu ülkelerdeki siyasi faaliyetlerde oldukça önemli bir rolü vardır. Ancak diğer yandan Somalililer, geçmişte çeşitli nedenlerle Afrika Boynuzu'nda meydana çıkan çatışmaların en çok darbe alan halk olmuştur. Bu yüzden bu olumlu gelişmeden en çok faydalananların da yine onlar olması gayet doğal. Örneğin, bu üç ülkenin başkentleri Mogadişu, Addis Ababa ve Asmara arasında yolculuk etmek önceden neredeyse imkansızdı. Çok şaşırtıcı olabilir ancak bu yolculuk bizim sıkı çabalarımız sayesinde şu an yalnızca birkaç saat sürüyor.
- Afrika Boynuzu'nun 2020'de önemli olaylara sahne olması bekleniyor. Somali, Etiyopya ve Cibuti'de seçimler gerçekleşecek. Aynı zamanda Kenya ile Somali arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı hakkında Uluslararası Adalet Divanı'ndan da karar çıkacak. Tüm bu beklenen gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bu yıl Afrika Boynuzu için önemli bir yıl. Bahsettiğiniz olaylar bölgeyi önemli ölçüde etkileyecek. Özellikle de seçimler. Zirâ bölge ülkelerinin demokratik deneyimlerine ve özelliklerine değer veriyoruz. Ancak bizim için asıl önemli olan bu ülkelerdeki iktidarların sorunsuz ve barışçıl bir şekilde geçişi ve ülkedeki tüm bileşenlerin bu konudaki siyasi katılımıdır. Bu, bölgenin istikrarına katkıda bulunacaktır. Uluslararası Adalet Divanı'nın kararına gelirsek; biz söz konusu bölgenin mülkiyet hakkımıza inanıyor ve destekliyoruz. Mahkemenin de bunu göz önüne alacağı görüşündeyiz. Alınan kararın Somali lehine olacağına güvenimiz tam.
Diğer yandan, bu yılın Somali bağımsızlığının 60’ıncı yıl dönümü olması, bu sürenin gözden geçirilmesi, gerekli derslerin çıkarılması ve yapılan hataların düzeltilmesi için iyi bir fırsattır. Somali Cumhuriyeti'nin 20’inci yıl dönümünün bu yıla denk gelmesi de aynı şekilde bir şeyleri gözden geçirip değerlendirmek için iyi bir fırsattır. Bu arada bu vesileyle Somalililerin iç savaştan çıkışına ve Somali’de istikrarlı bir hükümet sisteminin kurulmasına yardımcı olmak için devletindeki kaynakları seferber eden Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh’e ve Cibuti halkına teşekkürü borç bilirim.
- Somali'nin dış politikasının en önemli parametreleri nelerdir?
Somali tarihte, dış politikadaki olumlu tarafsızlığıyla biliniyor. Biz de bu yaklaşımı elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz. Sorunlu bir coğrafi bölgede birlikte yaşadığımız komşu ülkelerimizle dış ilişkilerimiz ekonomi açısından umut vaat ediyor. Anlaşmazlıkları asgari düzeye çekip iş birliklerini genişletmeye çalışıyoruz. Komşu ülkelerle olan ilişkimiz sadece coğrafyayla sınırlı değil. Aynı zamanda insani, kültürel, dilsel ve dini bağlar da bu ilişkilerde iç içe geçiyor.
-  Somali ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiye dair düşünceleriniz nelerdir?
Suudi Arabistan Krallığı ile Somali arasındaki ilişki her açıdan fevkalâde ve tarihidir. Bulunduğum mevki sebebiyle uzun yıllardır gelişmekte olan bu ilişki hakkında birçok şey biliyorum. O yüzden belki de çoğu kimsenin haberinin olmadığı konulara değinmek istiyorum. Suudi Arabistan Krallığı, Somali'nin 60 yıllık bağımsızlığında, yani modern tarihindeki en büyük destekçisidir.
Bu desteğin yalnızca maddi değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel yönleri de var. Öyle ki Krallık bize en yakın ülkedir. İktidarda kim olursa olsun Somali’nin Krallık ile ilişkileri sabitliğini korur. Arap ve İslam dünyasındaki sembolik konumu dolayısıyla ve Somali'nin en büyük destekçisi olması sebebiyle Suudi Arabistan’ı hedef alan her türlü olumsuz girişime karşıyız. Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) şu anda Somali halkına yardım etme konusunda önemli bir rol oynuyor. KSRelief, kurulmasından bu yana toplam 184 milyon dolar değerinde 40 farklı proje yürüttü.
- Somali’nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkisi?
Somali ile BAE’nin uzun süreli müreffeh bir ilişkisi vardı. Hatta yanımızda durup Somali'yi birçok alanda desteklediği için BAE’ye minnettarız. Ancak geçtiğimiz aylarda bazı yanlış anlaşılmaların meydana geldiği doğrudur. Her iki tarafın da dostça davranan kesimleri yardımıyla bu yanlış anlaşılmaları önleme girişimleri oldu. Biz BAE ile ilişkilerimizin eski haline dönmesi konusunda istekliyiz. Şahsen bu sürecin Allah’ın izniyle yakında atlatılacağını düşünüyorum. Mogadişu'daki büyükelçilerle rutin toplantılarım sırasında BAE Büyükelçisi ile de görüşüyorum. Zaten BAE'nin liderliğini takdir ediyor ve büyük bir saygı duyuyoruz.
- Bölgesel ve uluslararası platformlardaki uzun süreli yokluğunun ardından şu an Somali’nin dış politika performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Somali’nin komşularıyla arasında iyi ilişkiler geliştirildi ve birçok engel kaldırıldı. Somali devletine set koyan dış borçlardan sıyrılma çabalarında da oldukça yol kat ettik. Diğer yandan Somali pasaportu da birçok Avrupa, Afrika ve Asya ülkesi nezdinde eski statüsünü yeniden kazandı. ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bazı ülkelerin diplomatik heyetlerini Somali’ye yeniden yollamasını sağladık. Bu ülkeler Mogadişu'daki büyükelçiliklerini yeniden açtı.
Somali’de aynı zamanda 7 Arap ülkesinin diplomatik heyetleri ve Arap Birliği’nin ofisi de bulunuyor. Bu noktada diğer kardeş Arap ülkelerine de Somali’deki varlıklarını güçlendirmeleri mesajını göndermek isterim. Somali'nin ayakları üstünde tekrar durması ve uluslararası konumunu yeniden kazanmasına yardımcı olmak için bu ülkelerden elçiliklerini yeniden açmalarını rica ediyorum.



Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
TT

Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)

Nesrein El-Bakhshawangy

Yazar, müzisyen, belgesel film yapımcısı ve çevre aktivisti Andri Snaer Magnason, şiir, roman, tiyatro, çocuk ve genç yetişkin edebiyatı ve bilimsel kitaplar yazarak İzlanda Edebiyat Ödülü'nü tüm dallarında kazanan tek isim. Magnason, “LoveStar: A Novel” (Love Star) adlı kitabıyla 2016 yılında Fransa'da En İyi Yabancı Bilim Kurgu Romanı ödülü de dahil olmak üzere birçok ödül kazandı.

Magnason, 1973 yılında doğdu, İzlanda Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Ancak çevre ve iklim değişikliği konuları ilgisini çeken yazar, yazılarında başlıca olarak bu konuları ele aldı. Ülkesinin temiz enerjiye geçmesi ve ulusal dilin önemi gibi alanlarda sıkı çalışmalar yapmak üzere 2016 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koydu. Çalışmaları İngilizce, Fransızca, Japonca, Arapça ve Türkçe dahil olmak üzere 30'dan fazla dile çevrildi.

İşte Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason röportajın tam metni;

*Çevre ve iklim değişikliği hakkında yazmaya ilk olarak ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Milenyumun başlarında İzlanda'daki birçok önemli yer kentleşme tehdidi altındaydı. Örneğin, belirli bir kaz türünün dünyadaki en büyük yuvalama alanı sular altında kalmıştı. Bunun gibi tehdit altındaki pek çok yerin yazabileceklerimden çok daha önemli olduğunu hissettim. Bu alanları koruyup koruyamayacağımı, dünyaya bir roman ya da yeni bir kitapla yapabileceğimden daha fazla katkıda bulunup bulunamayacağımı merak ettim. Daha sonra bu düşüncelerimi, bazen doğrudan, kurgusal olmayan bir biçimde, bazen de bilim kurgu, şiir ya da çocuk kitaplarında konu etrafında örmenin bir yolunu buldum ve bunları bir kitaba dönüştürdüm.

LoveStar: A Novel kitabında en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim.

Teknoloji ve özgürlük

*LoveStar: A Novel adlı romanınız teknoloji ve özgürlük arasındaki çatışmayı ele alıyor. Sizi bu romanı yazmaya iten neydi?

LoveStar: A Novel oldukça çılgın bir roman. İçinde bulunduğumuz çağın mitlerine karşı ilerleme ve teknoloji dünyasını keşfetmek ve şu anki trajik tanrılarımızı incelemek istedim. Yani Elon Musk ya da Steve Jobs gibi girişimciler dünyada devrim yarattılar, ama aynı zamanda kendilerini de yok ettiler. Onlar bana dünyayı istila eden ve bedenlerini ya da ruhlarını ele geçiren fikirlerin sadece ev sahipleri gibi görünüyorlar. Bu roman sosyal medyanın hayatımıza girmesinden önce yazıldı. Bu yüzden Jobs ve Musk'ın romanın ilham kaynağı olduğunu söylemek yanlış olur. Bu roman onları bu yolculuğa çıkmadan önce yazıldı. Yaklaşan internet çağının vaat ettiklerini, bağlantı ve veri çağını ve bu gelişen teknolojilerin sonuçlarını keşfetmek istedim. Sahte haberler, bilgi balonları ve kişiselleştirilmiş derecelendirmeler kitapta geçse de bunlar o zamanlar gündemde olan konular değildi. George Orwell’ın 1984 adlı kitabını, Kurt Vonnegut ve Aldous Huxley'in eserlerini, kendi zamanlarının gerçekliğine nasıl tepki verdiklerini ve bizim gerçekliğimiz için ne tür bir tepki hayal ettiğimi düşünüyordum. Uluslararası şirketlerin etiği ‘eğer biz yapmazsak başkası yapacak, o yüzden biz de yapmalıyız’ şeklindedir.

sdwcfvrgbt
LoveStar: A Novel adlı romanın kitap kapağı

*Peki bu romanda modern kapitalizmi ve onun toplum üzerindeki etkisini eleştirirken size ilham veren neydi?

Ben bunu daha çok araştırma, taklit ve deney olarak görüyorum. Doğanın ya da insan etkileşimlerinin ve kültürün giderek daha fazla alanının metalaştığını hissettim. Yeni teknolojinin, daha önce mümkün olmayan insan ilişkilerinden yararlanma ve bunlardan faydalanma olanaklarını nasıl açacağını düşündüm. Hiçbir şeyin kendi haline bırakılamayacağına, çağımızda her şeyi sonuna kadar sömürme eğiliminde olduğumuza tanık olmaktan ilham aldım ve bu romanda en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim. LoveStar: A Novel, bu 'kaynakları' sonuna kadar kullanmanın yollarını buluyor.

İklim değişikliği meseleleri

*Bize “On Time and Water” (Zaman ve Suya Dair: Bir Buzula Ağıt) adlı kitabı yazma sürecinden bahseder misiniz? Kitabın beyaz perdeye uyarlanma fikri nasıl ortaya çıktı ve filme nasıl hazırlandınız?

Yaşadığım zamanın ve mekânın bir yazarı olarak, bu konu benim için yazılması gereken en önemli konuydu. İklim değişikliği meseleleri üzerine yazılan çoğu yazının ilgi çekici olmadığını ve hatta yapay zeka tarafından yazılmış gibi tahmin edilebilir olduğunu gördüm. Bu konuların akıbetini öngörebildiğimi ve anlatı yoluyla bunlar hakkında beyin fırtınası yapabildiğimi fark ettim. İletişim yeteneği, bilimsel konuları ortalama bir insana açıklamak için büyük önem taşısa da bunun ötesine geçilmesi gerektiğini hissettim. Daha derin bir yaklaşım gerekiyordu. Bu dilden daha büyük bir şey. Zira bu temiz enerji dünyasına doğru bir paradigma değişimiyle ilgili ve bir paradigma değişiminde dil ve normlar yıkılmaya başlar.

ccdfvrbg
On Time and Water romanının kitap kapağı

İçinde yaşadığımız zamanı anlamadığımızı nasıl anlayabiliriz? Kitap ailemle ilgili, büyükannem ve büyükbabam 1950'lerde buzul kaşifleriydi. Kitap, bir yandan da zamanı ele alıyor. Çünkü 2100 gerçekten ne anlama geliyor? Biz bunu nasıl anlıyoruz? Kelimeler ne anlama geliyor? Olaylar 1000 ya da 2000 yıl sonra hala iklim değişikliği olarak adlandırılacak mı yoksa başka bir isimle mi anılacaklar?

Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor.

Çocuklar ve çevre

*Bir çocuk edebiyatı yazarı olarak, sizce çocukları ve gençleri çevreyle ilgili konularda erken yaşta eğitmek önemli hedeflere ulaşılmasına nasıl yardımcı olabilir?

Çocukların ve gençlerin tüm eğitim metotlarıyla temiz enerjiye geçişin önemi konusunda bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçtiğimiz yüzyılın tasarım yöntemleri, alışkanlıkları ve endüstrisi artık eskidi. Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor. Benim yaşıma geldiklerinde tüm dünyanın temiz enerjiye ihtiyacı olacak. Bu büyük bir değişim ve zorluk. Bugün doğan bir çocuk 2100 yılı civarında emeklilik yaşına ulaşacak. Şu anda dünyamız gelecekte istikrarlı olacak şekilde tasarlanmamıştır.

tynm
The Casket of Time (Yonder) kitabının kapağı

Bir genç yetişkin romanı olan The Casket of Time'da modern hikayeleri antik destanlarla birleştirirken karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Yeni bir eser yazarken karşılaşılan başlıca zorluk, eserin çerçevesini belirlemektir. Eser bir seri mi olmalı? Üç kitap mı, beş kitap mı? Ya da çok uzun bir kitap olabilir. Ama ben uzun kitaplardan ziyade kısa ve konu odaklı hikayeleri seviyorum. Bu yüzden geleceğin ve geçmişin hikayelerini bir arada örmek ve bunları mantıklı, şaşırtıcı ve izleyiciler için eğlenceli hale getirmek zordu, ama umarım başarmışımdır.

Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabilir, ancak bir kelime de bin resimden daha fazlasını anlatabilir.

*Kişisel internet sitenizde “Ben Noam Chomsky ve Lewis Carroll'un gayrimeşru oğluyum” diye yazmışsınız. Onların yazıları çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Chomsky'nin dilbilim teorilerini inceledim. Carroll ise beni vahşi ve eğlenceli hayal gücüyle etkiledi. Kelimelere ve dile olan ilgi ve hayal gücünüzü ne kadar genişletebileceğinizi görmek gibi şeyler zihnimde takılıp kaldı.

*“Dreamland” (Düş ülkesi) kitabınızın belgesel film haline getirilmesiyle birlikte, edebiyatın görsel eserlere dönüştürülmesinin önemini nasıl görüyorsunuz?

Gerek sözlü anlatıcılık gerek kitapta yazılı, gerekse müzikal ya da film olarak olsun hikayelerin farklı ifade biçimleri her zaman ilgimi çekmiştir. Farklı formlardan çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Her ifade biçiminin kendi kuralları ve kendi büyüsü vardır. Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabileceği gibi bir kelime de bin resimden fazlasını anlatabilir.

*Sizi 2016 yılında İzlanda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya iten neydi? Sizce bir şair ve romancı böyle bir makamda ne kadar başarılı olabilir?

İzlanda cumhurbaşkanı devletin bir temsilcisidir. Doğrudan bir gücü olmasa da nüfuzu vardır. Benim gündemim İzlanda dilinin korunmasının önemi konusunda farkındalık yaratmak ve İzlanda'nın iklim değişikliğinin etkileri konusunda küresel bir eylem örneği haline gelmesini sağlamaktı. Cumhurbaşkanlığı daha çok kelimeler, kavramlar ve vizyonla ilgili. Bu, bugün her zamankinden daha önemli olduğu için gündeme getirebileceğimi düşündüğüm bir konuydu.

*Tüm ilgi alanlarınız arasında en çok neyle gurur duyuyorsunuz ve neden?

Belki çocuklarım! Dört tane çocuğum var. Ama birçok ülkedeki insanlara ulaşan çok farklı türde sanat yapma becerimle gurur duyuyorum. İzlandaca yazmak ve çeviri yoluyla Arapça konuşulan ülkelerdeki biriyle konuşmak ve yazının hala sınırları aşabildiğini görmek harika. Bununla gurur duyuyorum.

*Belgesel film yapımcısı olarak yaptığınız çalışmalar yazarlığınızı nasıl etkiledi?

Kariyerimi tarımdaki gibi bir tür ürün rotasyonu olarak görüyorum. Ürün rotasyonunda bir yıl patates ekersiniz, ertesi yıl arpa ve sonra belki de bir yıl boyunca tarlada yabani otların büyümesine izin verirsiniz. Böylece her tarla diğerini besler. Of Time and Water'ı yazarken kendimi bir belgesel film çekiyormuş gibi hissettim. Bilim insanlarıyla, yaşlılarla, Dalai Lama gibi kişilerle röportajlar yaptım. Ama sonra elimdeki malzemenin o kadar büyük olduğunu fark ettim. Bunun kitaplaştırılması gerektiğini düşündüm ve şimdi de bir belgesel film oldu.

*Belgesel filminiz “The Hero's Journey to the Third Pole - a Bipolar Musical Documentary with Elephants” (Kahramanın Üçüncü Kutba Yolculuğu: Fillerle Bir Bipolar Müzikal Belgesel) adlı belgesel filminiz, bipolar bozukluğu olan kişilerle ilişkili ruh sağlığı sorunları ve yaratıcı yetenekler konusunda farkındalık yaratmayı mı amaçlıyor?

Akıl hastalıkları üzerine tartışmak zor ve hassas bir konu. Filmimde, bipolar bozukluk şikayeti olan iki kahramana kendileri hakkında konuşma şansı verdik. Filmde tıpkı hepimiz gibi çok sempatik iki insan görüyoruz. Yani hayatlarının bir noktasında normal biri gibi muamele görüyorlar. Ancak hastalığın depresif evrelerinde karanlık zamanlardan geçerken manik evrelerinde yıldızlara dokunacak kadar coşkulu olabiliyorlar. Ardından farklı bir bilinçle ve hepimizin bir şekilde öğrenebileceği yeni bir insanlık durumu anlayışıyla geri dönüyorlar.