Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
TT

Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad

Somali Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ahmed İsa Avad, Suudi Arabistan'ın Arap ve İslam dünyasında oynadığı hayati role dikkat çektiği açıklamasında Suudi Arabistan Krallığı’nın Somali’nin bağımsızlığından bu yana en büyük destekçisi olduğunu vurguladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin terörizm, korsanlık, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı ve deniz kirliliği gibi birçok tehlikeyle yüzleşeceğini belirtti. Suudi Arabistan’ın söz konusu oluşumun temel ülkelerinden biri olduğu için başkent Riyad’ın Konsey’in merkezi olarak seçildiğini aktardı.
Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nden Afrika Boynuzu'ndaki gelişmelere, değişimlere ve yeni yılda gerçekleşmesi beklenen olaylar ile Somali’nin komşu ülkelerle ilişkileri ve dış politikasına kadar birçok başlıkta Şarku’l Avsat’ın sorularını cevapladı.
- Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Siz de Somali’nin temsilcisi olarak açılıştaydınız. Bu yeni blok hakkındaki fikir ve hedefler nelerdir?
Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen 8 ülkeyi (Suudi Arabistan, Sudan, Cibuti, Somali, Mısır, Eritre, Yemen ve Ürdün) bir araya getiren bu Konsey’i hayata geçirme çabalarının geçmişi en az bir yıl öncesine kadar gidiyor. Suudi Arabistan’ın bu bloktaki lider ve odak ülke olması sebebiyle Konsey’in genel sekreterliğinin Riyad’da oluşturulmasına karar verildi. Konseyin amaçlarından biri, küresel düzeyde ekonomik, yatırım ve ticari alanlar için oldukça önemli olan su koridorunu koordine etmek ve bu konuda fikir birliğinde bulunmaktır. Bu Konsey’e üye devletlerin korsanlık, terörizm, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı, deniz kirliliği gibi karşılaştığı tehlike ve zorlukların birbiriyle ilişkili ve birbirine benzer olduğuna da dikkat çekmeliyim. Bunlar, söz konusu ülkelerin su yolunu güvenli hale getirmek için iş birliği yapmalarını gerektiren ciddi tehlikelerdir. Diğer yandan tüm bu sorunlar yalnızca bizi değil, dünyanın diğer bölgelerini de etkiliyor. Evet, resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Şimdi ise bu Konsey’i Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nin siyasi, güvenlik ve ekonomik bloğu haline getirmek için pratik adımlar atılacak. Somali gerek insani gerek de coğrafi açıdan oldukça önemli olan bu Konsey’de gereken rolü en iyi şekilde oynamaya hazırdır.
- Afrika Boynuzu’ndaki bir diğer blok olan Etiyopya, Somali ve Eritre üçlüsü, Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) küçük bir alternatif mi?
Yalnızca belirli alanlarda çalışmalar yürüten bu üçlü iş birliği, 8 ülkeden oluşan ve aktif bir kuruluş olan IGAD’ın yerine geçmez. Şu an IGAD, Afrika Kıtası’ndaki bölgesel ekonomik bloklara benzer bir ekonomik oluşuma dönüşüyor. Bu üç ülkenin ise özel bir durumu var. Öyle ki, Somali ve Etiyopya birbirine düşmanlık besliyordu. Aynı şekilde Eritre ve Etiyopya da öyle. Bu iki farklı çatışmanın tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Bu yüzden dünya bile artık bu çatışmaların telafi edilemeyeceğini düşünür hale gelmişti. Böylece biz de halklarımızın geleceğine etki edecek olan bu durumun ciddiyetinin farkına vardık. Bu yüzden bu çatışmaların üstesinden gelerek yepyeni bir sayfa açmak istedik.
- Bu üç ülkenin liderlikleri, özellikle de Etiyopya’nınki sizce de dış baskı sebebiyle bunca yıllık düşmanlığın üstünü kapatmaya çalışıyor gibi gözükmüyor mu? Yani gerçek anlamda bir uzlaşma için hazırlık yapmadan...
Tarihin ya da olayların üstünden geçip gitmek gibi bir durum ya da herhangi bir dış baskı söz konusu değil. Yalnızca, geri kalmışlığa ve halklarımızın yoksullaşmasına yol açmakta olan bu çıkmazda daha fazla bekleyemeyeceğimizi fark ettik. Dünya değişiyor. Bu yüzden artık bir açılım yapmak gerekiyordu. Aksi takdirde zaman bizi geçip gidebilirdi. Bu konuda açık açık konuştuk ve bu kutuplaşmayı sonsuza kadar sonlandırmaya karar verdik. Evet, ulusal, siyasi ve dini düşmanlıklarımız oldu ve bu yüz yıl boyunca sürdü. Ancak bu durum bu modern dünyada bizi daha ne kadar tuzağa düşürebilirdi? Coğrafyayı da değiştirecek değildik. Bu mümkün değil. Dürüst olmak gerekirse bölgedeki böyle bir açılımdan en çok nasiplenen de Somaliler olarak biziz. Somalililer; Etiyopya, Kenya, Cibuti ve Somali’de yaşayan Oromoların ardından Doğu Afrika’da en milliyetçi halktır. Bölgedeki ticari faaliyetlere liderlik ettikleri için de ekonominin önemli bir bileşenini oluştururlar. Siyasi bağlamda ise Somalilerin bu ülkelerdeki siyasi faaliyetlerde oldukça önemli bir rolü vardır. Ancak diğer yandan Somalililer, geçmişte çeşitli nedenlerle Afrika Boynuzu'nda meydana çıkan çatışmaların en çok darbe alan halk olmuştur. Bu yüzden bu olumlu gelişmeden en çok faydalananların da yine onlar olması gayet doğal. Örneğin, bu üç ülkenin başkentleri Mogadişu, Addis Ababa ve Asmara arasında yolculuk etmek önceden neredeyse imkansızdı. Çok şaşırtıcı olabilir ancak bu yolculuk bizim sıkı çabalarımız sayesinde şu an yalnızca birkaç saat sürüyor.
- Afrika Boynuzu'nun 2020'de önemli olaylara sahne olması bekleniyor. Somali, Etiyopya ve Cibuti'de seçimler gerçekleşecek. Aynı zamanda Kenya ile Somali arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı hakkında Uluslararası Adalet Divanı'ndan da karar çıkacak. Tüm bu beklenen gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bu yıl Afrika Boynuzu için önemli bir yıl. Bahsettiğiniz olaylar bölgeyi önemli ölçüde etkileyecek. Özellikle de seçimler. Zirâ bölge ülkelerinin demokratik deneyimlerine ve özelliklerine değer veriyoruz. Ancak bizim için asıl önemli olan bu ülkelerdeki iktidarların sorunsuz ve barışçıl bir şekilde geçişi ve ülkedeki tüm bileşenlerin bu konudaki siyasi katılımıdır. Bu, bölgenin istikrarına katkıda bulunacaktır. Uluslararası Adalet Divanı'nın kararına gelirsek; biz söz konusu bölgenin mülkiyet hakkımıza inanıyor ve destekliyoruz. Mahkemenin de bunu göz önüne alacağı görüşündeyiz. Alınan kararın Somali lehine olacağına güvenimiz tam.
Diğer yandan, bu yılın Somali bağımsızlığının 60’ıncı yıl dönümü olması, bu sürenin gözden geçirilmesi, gerekli derslerin çıkarılması ve yapılan hataların düzeltilmesi için iyi bir fırsattır. Somali Cumhuriyeti'nin 20’inci yıl dönümünün bu yıla denk gelmesi de aynı şekilde bir şeyleri gözden geçirip değerlendirmek için iyi bir fırsattır. Bu arada bu vesileyle Somalililerin iç savaştan çıkışına ve Somali’de istikrarlı bir hükümet sisteminin kurulmasına yardımcı olmak için devletindeki kaynakları seferber eden Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh’e ve Cibuti halkına teşekkürü borç bilirim.
- Somali'nin dış politikasının en önemli parametreleri nelerdir?
Somali tarihte, dış politikadaki olumlu tarafsızlığıyla biliniyor. Biz de bu yaklaşımı elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz. Sorunlu bir coğrafi bölgede birlikte yaşadığımız komşu ülkelerimizle dış ilişkilerimiz ekonomi açısından umut vaat ediyor. Anlaşmazlıkları asgari düzeye çekip iş birliklerini genişletmeye çalışıyoruz. Komşu ülkelerle olan ilişkimiz sadece coğrafyayla sınırlı değil. Aynı zamanda insani, kültürel, dilsel ve dini bağlar da bu ilişkilerde iç içe geçiyor.
-  Somali ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiye dair düşünceleriniz nelerdir?
Suudi Arabistan Krallığı ile Somali arasındaki ilişki her açıdan fevkalâde ve tarihidir. Bulunduğum mevki sebebiyle uzun yıllardır gelişmekte olan bu ilişki hakkında birçok şey biliyorum. O yüzden belki de çoğu kimsenin haberinin olmadığı konulara değinmek istiyorum. Suudi Arabistan Krallığı, Somali'nin 60 yıllık bağımsızlığında, yani modern tarihindeki en büyük destekçisidir.
Bu desteğin yalnızca maddi değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel yönleri de var. Öyle ki Krallık bize en yakın ülkedir. İktidarda kim olursa olsun Somali’nin Krallık ile ilişkileri sabitliğini korur. Arap ve İslam dünyasındaki sembolik konumu dolayısıyla ve Somali'nin en büyük destekçisi olması sebebiyle Suudi Arabistan’ı hedef alan her türlü olumsuz girişime karşıyız. Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) şu anda Somali halkına yardım etme konusunda önemli bir rol oynuyor. KSRelief, kurulmasından bu yana toplam 184 milyon dolar değerinde 40 farklı proje yürüttü.
- Somali’nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkisi?
Somali ile BAE’nin uzun süreli müreffeh bir ilişkisi vardı. Hatta yanımızda durup Somali'yi birçok alanda desteklediği için BAE’ye minnettarız. Ancak geçtiğimiz aylarda bazı yanlış anlaşılmaların meydana geldiği doğrudur. Her iki tarafın da dostça davranan kesimleri yardımıyla bu yanlış anlaşılmaları önleme girişimleri oldu. Biz BAE ile ilişkilerimizin eski haline dönmesi konusunda istekliyiz. Şahsen bu sürecin Allah’ın izniyle yakında atlatılacağını düşünüyorum. Mogadişu'daki büyükelçilerle rutin toplantılarım sırasında BAE Büyükelçisi ile de görüşüyorum. Zaten BAE'nin liderliğini takdir ediyor ve büyük bir saygı duyuyoruz.
- Bölgesel ve uluslararası platformlardaki uzun süreli yokluğunun ardından şu an Somali’nin dış politika performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Somali’nin komşularıyla arasında iyi ilişkiler geliştirildi ve birçok engel kaldırıldı. Somali devletine set koyan dış borçlardan sıyrılma çabalarında da oldukça yol kat ettik. Diğer yandan Somali pasaportu da birçok Avrupa, Afrika ve Asya ülkesi nezdinde eski statüsünü yeniden kazandı. ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bazı ülkelerin diplomatik heyetlerini Somali’ye yeniden yollamasını sağladık. Bu ülkeler Mogadişu'daki büyükelçiliklerini yeniden açtı.
Somali’de aynı zamanda 7 Arap ülkesinin diplomatik heyetleri ve Arap Birliği’nin ofisi de bulunuyor. Bu noktada diğer kardeş Arap ülkelerine de Somali’deki varlıklarını güçlendirmeleri mesajını göndermek isterim. Somali'nin ayakları üstünde tekrar durması ve uluslararası konumunu yeniden kazanmasına yardımcı olmak için bu ülkelerden elçiliklerini yeniden açmalarını rica ediyorum.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”