BM Ekonomi Şefi Harris: Reformlar Suudi kadınların iş gücünü artırdı

Foto: BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'ne bağlı (DESA) Ekonomik Kalkınma Genel Sekreter Yardımcısı ve Ekonomi Şefi Elliott Carlton Harris
Foto: BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'ne bağlı (DESA) Ekonomik Kalkınma Genel Sekreter Yardımcısı ve Ekonomi Şefi Elliott Carlton Harris
TT

BM Ekonomi Şefi Harris: Reformlar Suudi kadınların iş gücünü artırdı

Foto: BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'ne bağlı (DESA) Ekonomik Kalkınma Genel Sekreter Yardımcısı ve Ekonomi Şefi Elliott Carlton Harris
Foto: BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'ne bağlı (DESA) Ekonomik Kalkınma Genel Sekreter Yardımcısı ve Ekonomi Şefi Elliott Carlton Harris

Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'ne bağlı (DESA) Ekonomik Kalkınma Genel Sekreter Yardımcısı ve Ekonomi Şefi Elliott Carlton Harris, Davos'ta gerçekleştirilecek Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 50. Yıllık Toplantısı'nın arifesinde Şarku'l Avsat'a konuştu.
Harris, liderleri uluslararası işbirliğine ve özellikle uluslararası ticaret ve iklim değişikliği ile mücadele alanlarındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı. Harris, gelirlerin adil bir şekilde dağıtılmaması ve hükümetlerin yaşam standartlarını yükseltmede başarısız olmalarına işaret ederek, dünya genelindeki protesto hareketlerinin yükselişiyle birlikte küresel büyümedeki gerileme konusunda uyarıda bulundu.
Şarku’l Avsat’a konuşan BM Ekonomi Şefi Harris, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 çerçevesindeki ekonomik reformlarına yönelik övgüde bulunarak, Suudi Arabistan’ın bölgedeki en büyük ekonomik güç olması nedeniyle bu reformların Krallık ve Batı Asya için oldukça önemli olduğunu söyledi. Öte yandan Harris Suudi kadınların işgücü piyasasına katılımı hususundaki sıçramaya dikkat çekerek, bu sıçramanın ekonomik reformlarla desteklendiğini belirtti.
BM'nin Dünya Ekonomik Durumu ve 2020 Beklentileri raporu kapsamında değerlendirmelerde bulunan Harris, iklim değişikliğinin sonuçlarıyla etkili bir şekilde mücadele edilmesini ve dünya ekonomilerine fayda sağlayacak bir enerji geçişi sağlamak için uluslararası işbirliğinin gereğini vurguladı.
BM Ekonomi Şefi Elliott Harris ile gerçekleştirilen röportajın tamamı:
- Hem BM raporu hem de Dünya Ekonomik Forumu raporu, iç kutuplaşmaya ve uluslararası işbirliğinin azalmasına karşı uyarıyor. Bu eğilimler küresel ekonomiyi nasıl etkileyebilir?

Son yıllarda birçok ülkenin, özellikle uluslararası ticaret ve iklim değişikliği ile mücadele alanlarında, çok taraflı işbirliğinden uzaklaşmaya başladıkları görülmektedir. Bu durum, ticari açıdan tarifelerde bir artışa ve belirsizliklere yol açmasından dolayı küresel ticarette yavaşlamayla ve yatırımların azalmasıyla sonuçlandı. Çevre açısından ise devam eden iklim krizine yönelik küresel tepkide ağır hareket edilmesini netice verdi. Ülkelerin, Paris Anlaşması ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere küresel yükümlülüklerini yerine getirememeleri durumunda iklimle ilgili felaketlerin artmaya devam etmesi muhtemeldir. Devam eden bu eğilimler küresel büyümeyi zayıflatmakla kalmayacak, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ilerleme için de bir tehdit oluşturacaktır.
- ABD ve Çin, mevcut ticaret savaşının olası bir sonunu işaret eden bir ticaret anlaşmasının ilk bölümünü imzaladılar. Anlaşmanın sonucu konusunda iyimser misiniz? ABD ile Avrupa arasındaki ticari savaşın daha da kızışacağını düşünüyor musunuz?
Geçtiğimiz yıl içerisinde sadece ABD ile Çin arasında değil, aynı zamanda ABD ile Avrupa ve Japonya ile Güney Kore arasında da ticari gerilimler yaşandı. İlk senaryomuz, mevcut ticari gerilimlerin daha da artacağını söylemiyor. Ancak bu bağlamdaki büyük riskler halen varlığını sürdürüyor.
ABD ile Çin arasındaki ticari anlaşmanın ilk aşamasının imzalanması olumlu bir haber olmakla birlikte şirketler ve yatırımcılar için bazı belirsizlikler ortaya çıkarmıştır. Mesela teknoloji transferi gibi bir dizi sorun halen çözülmeyi bekliyor. Bizi endişelendiren bu (Çin-ABD ticareti) müzakerelerinin, uluslararası kurallara dayalı uluslararası ticaret sisteminin dışında gerçekleşmesidir. Bu çok taraflı ticaret sisteminin zayıflaması; maliyeti artırması, verimliliği azaltması ve belirsizliklere sebep olması dolayısıyla küresel büyüme beklentilerine zarar verebilir.
- Geçen yılki bir başka istikrarsızlık kaynağı Brexit’i çevreleyen kuşkulardı. Brexit’in Avrupa ve dünya üzerinde ne gibi etkilerinin olacağını düşünüyorsunuz?
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkışının merkezi yönleri halen askıdadır. BM'nin beklentileri geçiş döneminde sistematik bir çıkış öngörürken, dağınık bir Brexit senaryosu, reel ekonomi ve finans piyasaları üzerinde bir dizi olumsuzluğa kapı aralıyor. Çıkış sonrası tedbirlerin açık olmayışı ve İngiltere'nin AB ve dünyanın geri kalanıyla yasal ve ekonomik ilişkilerinin niteliği hakkındaki belirsizlikle birlikte şirketlerin yatırım kararları siyasi belirsizliğe tabi oluyor.
İngiltere'deki şirketler, tedarik zincirinin bozulması ihtimalinden dolayı Brexit'ten sonra hangi pazarda faaliyet göstereceklerini bilmiyorlar. AB üyeliği, üretim ürünlerinin ve yarı mamul ürünlerin sınırdan ücretsiz geçişine izin veriyor. Bu mekanizmaların nasıl işleyeceğine dair bir netliğin olmaması, yatırım kararlarını zorlaştırmaya devam edecektir. Sonuç olarak dağınık bir Brexit senaryosu, önce İngiltere ve sonrasında Avrupa için büyük bir risk oluşturmaktadır.
- Suudi Arabistan, Vizyon 2030 kapsamında önemli ekonomik reformlara tanık oluyor. Bu reformların Krallık ve bölge üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suudi Arabistan Krallığı’nın bölgedeki en büyük ekonomik güç olması göz önünde bulundurulduğunda, devam eden ekonomik reformların Krallık ve Batı Asya için oldukça önemli olduğuna inanıyoruz. Söz konusu reformların neticelerine ilişkin bir dizi olumlu işaret var. Reformlar, Suudiler için daha fazla iş fırsatı yarattı. Nispeten zayıf ekonomik büyümeye rağmen (2019 yılı için yüzde 0,3) Suudi vatandaşları arasındaki işsizlik oranı azalmıştır. İşsizlik oranındaki azalmanın, işgücü piyasasına katılımdaki artıştan kaynaklandığı unutulmamalıdır. Bu reformlar kadınların işgücü piyasasına katılımını destekledi. Suudi Arabistan Krallığı'ndaki ekonomik büyümenin, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine doğru bir ilerlemeyi temsil etmesi, daha kapsamlı bir yapıya geçildiğini göstermektedir.
- Devletler, iklim kriziyle mücadele ve sürekli istikrarlı ekonomik büyüme arasında nasıl bir denge kurabilir?
İklim kriziyle mücadele etmek ve istikrarlı ekonomik büyümeyi desteklemek birbiriyle çatışan iki ucu temsil etmek zorunda değil. Bir dizi ülkede temiz enerjiye geçiş, çevre ve sağlık yararlarının yanı sıra ekonomik fırsatlar da sağlayacaktır. Örneğin büyük ölçüde ithal edilen fosil yakıtlara güvenen ülkeler, ister enerji güvenliğini iyileştirme ister ödemeler dengesini iyileştirme bağlamında, yerel yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinden faydalanacaktır. Dünyadaki her 5 kişiden 4'ü fosil yakıt ithal eden ülkelerde yaşıyor. Ayrıca diğer ülkeler, bakır, kobalt ve lityum gibi düşük karbon teknolojisinde kullanılan maden kaynaklarına olan talepteki artışa tanık olacak. 
Öte yandan devlet harcamalarını veya temel ithalatı finanse etmek için fosil yakıt ihracatına güvenen ülkeler, gelir ve e iş kayıpları riskleri ile karşı karşıya kalabilir. Uygun politikaların uygulanmamasıyla birlikte maliyet ve fayda, ülkeler ve bireyler arasında eşit olmayan bir şekilde dağılacaktır. Bu durumdan olumsuz etkilenenlerin zararlarını telafi etmek adına zor ama gerekli bir dizi tedbirin alınması gerekiyor. Ülkeler bu adımları atmalıdırlar. Bu durum, enerji geçişinde ilerleme kaydedilebilmesi için işbirliği ve koordinasyona dayalı uluslararası politikalara duyulan ihtiyacı göstermektedir.
- 2019 yılında dünya genelinde kötüleşen ekonomik koşullardan duyulan hoşnutsuzluğun tetiklediği protesto hareketlerine tanık olduk. Protestoların kısa ve orta vadede devam edeceğini düşünüyor musunuz? Ülkeler ekonomik eşitliği iyileştirmek adına ne yapabilir?
Protesto hareketleri ve sosyal hoşnutsuzluk, 2019 yılının küresel ekonomisinin ayırıcı özelliklerdendi. Hoşnutsuzluğun artması, sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, ayrımcılık, siyasi talepler, yolsuzluk, cinsiyet ayrımcılığı ve iklim değişikliği gibi birçok farklı nedenden kaynaklanmaktadır. Lübnan, Hong Kong, Şili, Fransa ve Bolivya gibi dünyanın birçok ülkesinde büyük protestolar patlak verdi. Bazı ülkelerde sosyal ve ekonomik eşitlik gibi ortak nedenler protestoların zeminini oluştururken, diğer bazı ülkelerde ise kendine özgü özel nedenler bu protestoları tetikledi.
Protesto hareketlerinin bir tırmanışa tanıklık edip etmeyeceğini tahmin etmek zor. Ancak önemli olan bu sosyal hoşnutsuzluğun, toplumların çözülmesini talep ettikleri temel sorunları yansıttığının farkına varmaktır. Ekonomik sistem herkesin yaşam standardını yükseltme ve onlara daha iyi bir hayat sunma konusunda büyük zorluklarla karşılaşmaya devam ederse sosyal huzursuzluk artmaya devam edebilir.
Sonuç olarak devletlerin açık politik değişimlerle birlikte elle tutulur çabalar göstermeleri gerekiyor. Bu şekilde kapsamlı bir büyümeyi teşvik edebilir.
Birçok hükümet büyümeyi teşvik konusunda para politikalarına güveniyor. Ancak siyasi ortamdaki belirsizlikler göz önüne alındığında, ekonomik, sosyal ve çevresel meselelerin de ele alınacağı daha dengeli bir politikaya ihtiyacın olduğu görünür. Örneğin düşük faiz oranları ile hükümetler, acil kamu yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için elverişli finans koşullarından faydalanmalıdır. En önemlisi, ulusal politikaları etkili uluslararası işbirliği ile desteklemektir. Böylece özellikle iklim değişikliği, uluslararası ticaret ve finans alanlarında ortak hedeflere ulaşılabilir.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.