James Bond'a son kez hayat veren Daniel Craig Şarku'l Avsat'a konuştu: Sevdiğim kişilerle çalışmak istiyorum

Daniel Craig’in Ölmek için Zaman Yok (No Time to Die) filminden ve Ana de Armas ile birlikte rol aldığı Bıçaklar Çekildi (Knives Out) filminden fotoğraflar
Daniel Craig’in Ölmek için Zaman Yok (No Time to Die) filminden ve Ana de Armas ile birlikte rol aldığı Bıçaklar Çekildi (Knives Out) filminden fotoğraflar
TT

James Bond'a son kez hayat veren Daniel Craig Şarku'l Avsat'a konuştu: Sevdiğim kişilerle çalışmak istiyorum

Daniel Craig’in Ölmek için Zaman Yok (No Time to Die) filminden ve Ana de Armas ile birlikte rol aldığı Bıçaklar Çekildi (Knives Out) filminden fotoğraflar
Daniel Craig’in Ölmek için Zaman Yok (No Time to Die) filminden ve Ana de Armas ile birlikte rol aldığı Bıçaklar Çekildi (Knives Out) filminden fotoğraflar

James Bond serisinin Casino Royal filmi 2006’da henüz vizyona girmeden, filmin başrol oyuncusu Daniel Craig’in kim olduğu merak konusuydu. Craig’in daha önce rol aldığı başka filmler de vardı. 2005’te Steven Spielberg ile Münih adlı filmde, 2002’de ise Azap Yolu (Road to Perdition) filminde rol almıştı. Barbara Broccoli ve Michael G. Wilson’ın Craig’in üzerine oynadıkları bahis ise çok büyüktü. Nihayet filmin gösterime girmesiyle bu yeni Bond karakteri öyle bir tuttu ki dünya çapında 617 milyon dolar hasılat yaptı.
Daniel, Bond'a âdeta yeni bir soluk kazandırdı. Sean Connery, Roger Moore ve Pierce Brosnan'ın Bond karakterine bürünerek Batı’yı ve çıkarlarını Doğu’ya (Rusya, Çin, Arap dünyası) karşı savunduğu yıllar sona erdi. Yeni James Bond ise İngiliz istihbaratının memnun olup ödüllendirmediği bir işin endişe ve akıbetlerini sırtlanıyor. Yalnız kurt Bond, kendisine verilen görevleri yerine getirmek ile değişen dünyaya uyum sağlamak arasında kalıyor.
Craig, eski denizcilerden olan bir baba ve sanat okulu mezunu bir annenin çocuğu olarak 2 Mart 1968'de doğdu. 14 yaşına geldiğinde, Shakespeare’in yazdığı “Romeo ve Juliet”, Charles Dickens’ın yazdığı “Oliver Twist” ve “Sinderella” tiyatrolarında rol aldı. Ardından Ewan McGregor, Joseph Fiennes gibi aktörlerle birlikte oyunculuk eğitimi aldı.
Kendisiyle Şarku'l Avsat için görüşmeden önce röportajın yalnızca Bıçaklar Çekildi (Knives Out) filmi etrafında döneceğine dair anlaşmıştık. Buna rağmen biraz Bond serisinden ve serinin 2 Nisan’da tüm dünyada gösterime girecek olan Ölmek için Zaman Yok (No Time to Die) filminden bahsetme imkanımız oldu.
Daniel Craig ile gerçekleştirilen röpartajın tamamı:
- Bıçaklar Çekildi filminde bir dedektifi canlandırıyorsunuz. Sizi buna motive eden nedir?

Oynadığım Benoit karakteri aslında tam anlamıyla bir dedektif değil. Biraz fırıldak bir karakter ve çevresindeki insanları kullanmayı seviyor. Rol arkadaşım Ana de Armas’ın canlandırdığı Marta karakteriyle karşılaştığında ise onu oldukça zeki görerek kendisine yardımcı olarak seçiyor.
- Sanki biraz Agatha Christie’nin yarattığı Hercule Poirot’tan esintiler var gibi.
Kesinlikle. Filmin formatı Christie’nin yazdıklarının ve Poirot’un modernize edilmiş hali. Ama bence Poriot karakteri Benoit’ten daha zeki.
- Resmin bütününe bakmadan önce senaryoyu birden fazla kez okumanız gerekti mi? Sanıyorum ki senaryo bulmaca tadındaydı, bu yüzden aktörün gidişatın nereye olduğunu çözmesi biraz zaman almış olabilir diye düşünüyorum.
Dediğini anlıyorum. Ama aslında senaryo kafa karıştırıcı değildi. Anlamak için bir kez okumam yetti. Oldukça akıllıca yazılmıştı. Zaten okuyunca bu filmde oynamalıyım dedim.
- İyi yazılmış senaryolar seçmeyi seviyorsunuz. Yönetmen olma niyetiniz var mı?
Hayır. Şuan akşamları eve döndüğümde bir şeyler yiyip yatmaya vaktim oluyor. Ama yönetmenler yalnızca eve gidip yemek yiyebiliyor. Yani yatmaya vakitleri yok. Yönetmen olduğunuz vakit yapımcılar nerede olurlarsa olsun sizi ararlar, senaristler de sizi arayıp nereyi çıkarmak istediğinize dair pazarlık yapar. Bu şekilde gece üçe kadar uyuyamazsınız.
- Rol arkadaşınız Ana de Armas hakkında ne düşünüyorsun?
Ana, ekrana yakışan oyunculardan biri. Onu ilk olarak Bıçak Sırtı 2049 (Blade Runner) filminde oynarken görmüştüm ve oyunculuğundan etkilenmiştim. Onun oynamadığı bir Bıçaklar Çekildi, eminim ki bu kadar kaliteli olmazdı. Christopher Plummer ile birlikte oynadıkları sahneler beni ağlatıyor. İçimde bir yerlere dokunuyor.
- Peki Ana, Ölmek için Zaman Yok filmine nasıl dâhil oldu?
Bir gün yönetmen Cary Fukunaga ile oturuyorduk ve bana “Ana’yı bu filmde oynatmayı düşünüyorum. Prodüksiyonu ikna etmeme yardım eder misin” dedi.
- Bu film sizin son Bond rolünüz olacak. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bazıları bu karakteri oynamanın yükünü omuzlarımdan atıp rahatlayacağımı düşünüyor. Gerçek şu ki rahatlık görecelidir. Önemli olan James Bond karakterini oynadığım için mutlu olmam. Filmlerimin takdir almasını dört gözle bekliyorum. Onlar benim âdeta birer parçam. Evet fiziksel efor gerektirdiği için yoruyor. Ancak benim nezdimde oldukça özel bir yere sahipler.
- Her zaman sorulan bir soru geliyor. Sizce serinin son filmi, diğerleri gibi bir başarı yakalayacak mı?
Tabiki. Hem yatırımcılar hem de yapımcılar, Bond severlerinin bu filmi beklediğini biliyordu.
- Sosyal, siyasi ve kadının yeri açısından ilk filmlerle diğerleri arasındaki farkı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk filmler hem insanlar hem de kadınların gözünde pek de olumlu bir yere sahip değildi. Kadınlar yalnızca erkek kadın ilişkilerinde ön plana çıkıyordu. Bu yaklaşımı Casino Royale filminden itibaren bıraktık. Belki sen de fark etmişsindir. Zaten yeni Bond’da 60’lı, 70’li ve 80’li yıllarda olmayan özellikler de vardı.
-Ne gibi?
Son beş filmdeki Bond, kederli ve sorumluluklarını bilen bir adamdı. İçinde yaşadığı dünyanın kötü yönlerinin ve zor koşullarının farkındaydı. Sanırım Bond hakkında yeterince konuştum. Artık Bıçaklar Çekildi filmine geri dönelim.
- Polisiye roman hayranı olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunların sizdeki hikayesi nedir?
Agatha Christie'nin çok sayıda romanını okudum. Daha sonra ise 1974 tarihli Doğu Ekspresinde Cinayet (Murder on the Orient Express) filmine takıldım kaldım. Albert Finney ve Peter Ustinov oynuyordu.
- Bıçaklar Çekildi’de Christopher Plummer, Jamie Lee Curtis, Chris Evans, Mike Shannon gibi tanınmış aktörler de size eşlik etti. Bu isimleri önceden bizzat tanıyor muydunuz?
Evet bazılarını tanıyordum. Ancak Mike Shannon ile daha önce bir araya gelmemiştik ve açıkçası bunu çok istiyordum.
- Tanınmış aktörlerin bir arada olduğu böyle çok az film var. Sizce sebebi nedir?
Bilmiyorum ama senaryo iyiyse ve başında Ryan Johnson gibi uzman bir yönetmen varsa bu tür bir film büyük ihtimalle başarılı olur.
- Peki gelecekse size sunulacak olan senaryoları neye göre değerlendireceksiniz? Herhangi bir planınız var mı?
Şu anda kariyerimde bu meslekte sevdiğim kişilerle çalışmak istediğim bir aşamadayım. Diğer yandan, neyi sevdiğimi ve kendime neyi yakıştırdığımı bilen senaryo okuyucularım da var. Ben ise onların benim için seçtikleri arasından seçiyorum. Ama dediğim gibi şuan oldukça rahat etmek istediğim bir aşamadayım. Sevdiğim senaristlerle çalışmak istiyorum. Hayat çok kısa ve şuan kararlaştırdığım tek planım bu.
- Son olarak, dünyadaki sorunlarla ilgileniyor musun?
Elbette. Ancak daha iyi bir dünya hayal etsem de elimde bu dünyayı değiştirecek bir güç yok. Bu konuda ben de herkes gibi acizim. Ne yaparsam yapayım çevre ve iklim değişikliği konularına çözüm getiremem. Bunlar hükümetlerin işi ve harekete geçmesi gereken de onlar. Savaşlar ve diğer sorunların çözülmesi için gereken tek şey gerekli tartışmaların temiz niyet ile yapılması. 



Issız ormanlardan puslu kasabalara: Untamed tadında 7 dizi

Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
TT

Issız ormanlardan puslu kasabalara: Untamed tadında 7 dizi

Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)

Netflix'in son dönemdeki sürpriz hitlerinden Untamed, yayına girmesinden sadece birkaç gün sonra hem ABD hem de dünya genelinde bir numaraya yerleşti. Eric Bana'nın hayat verdiği federal ajan Kyle Turner, Yosemite Ulusal Parkı'nın sisli patikalarında sadece bir cinayetin değil, kendi karanlığının da izini sürüyor. 6 bölümlük mini dizi, ağır ağır kurulan yapısı, etkileyici görselliği ve içe işleyen duygusal yoğunluğuyla izleyicileri sarstı. Tam da bu sebeple herkesin aklında aynı soru dönüyor:

Bunun gibi başka ne izleyebilirim?

İz bırakan performanslar, yalnızlık duygusunu iliklere işleyen doğa manzaraları ve içsel çöküşlerle örülü bir suç hikayesi arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Untamed'i sadece bir polisiye değil, aynı zamanda bir karakter incelemesi olarak sevdiyseniz, bu listede kendinize yeni bir yolculuk bulacaksınız. 

Elbette True Detective, Mindhunter, Broadchurch ya da Sherlock gibi klasikleşmiş yapımları bilerek dışarıda bıraktık. Çünkü bu liste, daha az konuşulan ama aynı yoğunlukta iz bırakan, aynı türden yaraları kanatan dizilere odaklanıyor.

Ormanın sessizliğinde gömülü sırlar, küçük kasabalara sinmiş suskunluklar ve adaletin peşinde tükenen ruhlar burada da karşınıza çıkacak. Bazı diziler size suçun soğuk yüzünü, bazıları ise insan doğasının en kırılgan noktalarını gösterecek. Untamed sizi duygusal olarak darmadağın ettiyse, bu diziler de sizi kolay kolay bırakmayacak. Her biri kendi yalnız evreninde sessizce çığlık atan karakterlerle dolu. Hazırsanız, çantanıza biraz sabır, biraz da cesaret koyun. Çünkü bu 7 dizi, sizi ıssız vadilerde, karanlık sokaklarda ya da karla örtülü ormanlarda kaybolmaya ve belki de kendinizi bulmaya çağırıyor.

Mare of Easttown

Untamed, Yosemite'nin vahşi doğasında bir ölümün izini sürerken Mare of Easttown, Amerika taşrasının dar sokaklarında yankılanan başka bir trajediyi ele alıyor. Bu kez çevremizi dev ağaçlar değil, gri gökyüzü ve suskun komşular sarıyor. Her iki dizinin merkezinde de kayıpla baş etmeye çalışan, içine kapanık ve yaralı bir dedektif var.

cdfgrthy
Fotoğraf: HBO

Çağımızın tartışmasız en etkileyici oyuncularından Kate Winslet'ın canlandırdığı Mare, Eric Bana'nın oynadığı Kyle gibi geçmişin gölgesinde yaşıyor. İkisi de yalnız, ikisi de öfkeli ama yine de adaletin izini sürmekten vazgeçmiyor. Mare of Easttown'un küçük kasaba sıkışmışlığı, Untamed'in doğayla çevrili izolasyon hissiyle aynı boğucu atmosferi yaratıyor. Suç sadece bir olay değil, karakterlerin içindeki boşlukların, bastırılmış acıların da dışavurumu.

Her iki dizi de ipuçlarını yavaş yavaş sunarken, karakterlerini katman katman açıyor ve daha insani bir boyuta taşıyor. Yas, ihanet, annelik, dostluk... Bu dizilerde tüm bu temalar cinayet kadar sarsıcı. Görsel olarak sade, anlatım olarak yoğun bir yapısı var Mare of Easttown'un. Son bölüm geldiğinde, sadece gizem çözülmüyor; karakterler de içten içe çözülüyor. Untamed sizi duygusal olarak yakaladıysa, Mare'in hikayesi de o duygudan kolay kolay bırakmayacak.

Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.4

Dept Q

Yosemite'nin büyüleyici ama ürkütücü doğasına hayran kaldıysanız, sıradaki önerimiz sizi bu kez Edinburgh’un sisli sokaklarına götürüyor.

Burada da merkezde, geçmişin yükünü taşıyan, içine kapanık, insanlarla arası pek iyi olmayan ama işine gelince gözünü budaktan sakınmayan bir karakter var. Untamed'de Eric Bana'nın canlandırdığı Kyle Turner karakteri gibi Carl Morck da hem travmayla hem sistemle mücadele ediyor. Her ikisi de, çözüldükçe daha da karmaşık hale gelen bir ölüm vakasının peşinden sürükleniyor.

cdfvghy
Fotoğraf: Netflix

Dept. Q'da orman yok ama karanlık var; hem dışarıda hem de karakterlerin içinde. Her vaka, hem suçla hem kurumların çürümüşlüğüyle hesaplaşma fırsatı sunuyor. Untamed'deki "doğaya karşı insan" teması burada şehirle insan arasındaki soğukluğu andırıyor. Her iki dizide de yalnızlık, içe dönüş ve adalet duygusu başrolde.

Matthew Goode'un nefis performansıyla hayat verdiği Carl'ın, yer altındaki penceresiz ve izbe bir depoya gönderilmesi de tıpkı Untamed'deki izole konum gibi, yaklaşan bir yüzleşmenin habercisi. Her iki yapım da suçun ötesinde kaybı, yas tutmayı ve kabullenmeyi araştırıyor. Dept. Q, temposunu ağırdan alıyor belki ama karakter derinliğiyle sizi uzun süre etkisi altında bırakıyor. Eğer Untamed sizi içine çektiyse, Dept Q'daki çözülememiş vakanın da sizi saracağından şüpheniz olmasın. 

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.2

Sharp Objects 

Sharp Objects, tıpkı Untamed gibi, cinayeti bir çıkış noktası olarak kullanıyor, asıl odağını ise travmanın ve bastırılmış geçmişin izlerini ortaya çıkarmaya yöneltiyor. Gillian Flynn'in etkileyici romanından başarıyla uyarlanan bu çarpıcı mini dizi, bir suçu değil, bir kadının zihnini merkeze alan karanlık bir yolculuğu anlatıyor. Amy Adams, gazeteci Camille Preaker rolünde unutulmaz bir performans sergiliyor; karakterinin acılarını adeta bedeninde taşıyor.

fgrthyu7
Fotoğraf: HBO

Camille, iki genç kızın ölümünü araştırmak üzere memleketine dönerken, izleyici de onunla birlikte gömülü anıların ve boğucu aile ilişkilerinin içine çekiliyor. Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında insan ruhunun çatlaklarını gösteriyorsa, Sharp Objects de Missouri'nin puslu sıcaklarında geçmişin boğucu havasını solutuyor. Her iki dizide de cinayet bir son değil, bir başlangıç.

Camille'in iPod'undan yükselen Led Zeppelin klasikleri sadece fon müziği değil; kaybettiği Alice'le arasında kurduğu duygusal köprünün yankısı. Yönetmen Jean-Marc Vallée'nin övgü toplayan müzik tercihleri, Led Zeppelin'in duygusal yükünü Camille'in travmasıyla iç içe geçiriyor ve karakterin iç dünyasını adeta notalara döküyor.

Dizi, kadınların maruz kaldığı sistematik baskıyı ve bastırılmış öfkeyi şiirsel ama rahatsız edici bir dille yansıtıyor. Camille'in annesiyle toksik ilişkisi, karakterin iç dünyasını olduğu kadar kasabanın karanlık yüzünü de açığa çıkarıyor. Görsel dili, keskin kurgusu ve katmanlı yapısıyla sabır isteyen ama ödülünü fazlasıyla veren bir hikaye sunuyor.

Eğer Untamed'in yavaş yavaş büyüyen melankolisini sevdiyseniz, Sharp Objects'in derinleşen yaralarla örülü atmosferi sizi aynı şekilde içine çekecek. Ve bu kez, çözümden çok hatırlamak can yakacak.

Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.0

The Sinner

The Sinner, suçun neden işlendiğini sorgulayan karanlık bir psikolojik drama; Untamed gibi, suçun arkasında gizlenen sessiz yaralara odaklanıyor. Bill Pullman'ın ustalıkla canlandırdığı Dedektif Ambrose'un araştırdığı her vaka sadece bir katilin değil, bastırılmış travmaların da hikayesi. Dizi, suçun görünen yüzüne değil, onun merkezindeki çöküşe odaklanıyor.

dsfgthy
Fotoğraf: USA Network

The Sinner'daki cinayetler, Untamed'deki gibi doğanın ortasında değilse bile iç dünyaların en karanlık köşelerinde saklanıyor. Eric Bana'nın canlandırdığı federal ajan gibi Ambrose da sessiz, yorgun ama inatla direnen bir dedektif. Çözmeye çalıştıkları cinayetler kadar kendilerini de anlamaya uğraşıyorlar. Her iki dizi de izleyiciyi suçun estetik sunumundan uzaklaştırıp, neden-sonuç ilişkilerinin karanlık köşelerine sürüklüyor.

Küçük kasabalar, bastırılmış geçmişler ve sinsice büyüyen gerilim duygusu iki dizinin de ortak dili. The Sinner, sade ama derin anlatısıyla, görsel olarak da izleyiciyi kasvetli ve solgun bir dünyaya davet ediyor. Sezonlar ilerledikçe odak suçtan uzaklaşıyor, insan ruhunun katmanları bir bir açığa çıkıyor. Tıpkı Untamed gibi, The Sinner da çözümden çok yüzleşmeye odaklanıyor. Ve sanki kulağımıza fısıldıyor: En derin sırlar, çoğu zaman en sessiz karakterlerin içinde saklıdır.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 7.8

Cardinal 

Kanadalı yazar Giles Blunt'ın romanlarından uyarlanan Cardinal, suçun soğuk yüzünü Algonquin Bay'in buz tutmuş coğrafyasında anlatıyor. Billy Campbell'ın hayat verdiği dedektif John Cardinal, geçmişin hayaletleriyle bugünün cinayetleri arasında sıkışıp kalmış bir adam. Tıpkı Untamed'deki Kyle Turner gibi, Cardinal da hem kayıplarla hem çöküşün ağırlığını omuzlarında taşıyan bir dedektif.

gbhyj
Fotoğraf: CTV

Yeni ortağı Lise Delorme'la yürüttüğü soruşturmalar, hem mesleki sınırları hem de duygusal dengeleri zorluyor. Hikayeye sinen gerilim, yalnızca cinayetlerin değil, karakterlerin bastırılmış duygularının da izini sürüyor. Cardinal, yavaş ilerleyen ama derinlikli anlatımıyla sabırlı izleyicisini ödüllendiren bir yapım.

Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında kırık ruhları keşfe çıkıyorsa, Cardinal da Ontario'nun beyaz sessizliğinde benzer bir yolculuk sunuyor. Dizinin görsel dili, yalnızlık ve çaresizlik duygusunu neredeyse teninize dokunan bir soğukluk gibi hissettiriyor. Karine Vanasse ve Campbell'ın güçlü performansları, hikayeye duygusal bir yoğunluk kazandırıyor.

İhanet, kefaret ve zamanla yarış temaları her iki dizinin de kalbinde atıyor. Ve Untamed'de olduğu gibi, asıl gerilim "Katil kim?" sorusundan değil, geçmişle yüzleşme cesaretinden besleniyor. Eğer melankolik bir atmosferde, karakter derinliği yüksek bir suç öyküsü arıyorsanız, Cardinal tam da o buz tutmuş yolun sonundaki adres.

Nereden izlenir: Tivibu
IMDb: 7.8

Ballard

Michael Connelly'nin romanlarından uyarlanan Ballard, çözülmemiş cinayetlerin izini süren, sert ama kırılgan bir dedektifin hikayesi. LAPD'nin yeni kurulan biriminin başına geçen Renée Ballard, adaletin zaman aşımına yenilmesine izin vermeyen bir karakter. Bosch ve Bosch: Legacy evreninden doğan bu yan dizi, suçla iç içe geçmiş şehir dokusunu mercek altına alıyor.

Tıpkı Untamed'de olduğu gibi, geçmişin karanlık gölgeleri bugünün adımlarını şekillendiriyor. Ballard'ın çözmeye çalıştığı her dava, hem toplumun derin çatlaklarını hem de bireysel travmaların izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Maggie Q, karakterine olağanüstü bir karizma ve derinlik katıyor; güçlü, dirençli ama bir o kadar da insani.

dcfrgthy
Fotoğraf: Amazon Prime Video

Untamed'deki Turner gibi Ballard da sadece suçları değil, sistemin sessiz adaletsizliklerini de açığa çıkarmaya çalışıyor. İkisinin yolculuğunda da dış tehditler kadar içsel hesaplaşmalar belirleyici rol oynuyor.

Dizi, cinayet masası prosedürlerine dayanan yapısını duygusal yoğunlukla harmanlıyor ve klasik polisiye kalıplarına yeni bir soluk getiriyor. Şehirde geçen hikaye örgüsü, Untamed'in doğada kurduğu yalnızlık hissine başka bir cepheden karşılık veriyor. Ballard, hem temposu hem oyunculuğu hem de adalet tutkusuyla yılın en etkileyici polisiye dramalarından biri.

Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 7.7

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi (A Good Girl's Guide to Murder)

Holly Jackson'ın çok satan romanından uyarlanan İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, ilk bakışta sıradan bir gençlik dizisi gibi dursa da karanlık ve zekice örülmüş karanlık bir suç hikayesi sunuyor. Dizinin merkezinde, derslerinde her zaman parlak olan ama gerçek adaletin peşine sınıf dışında düşen Pip Fitz-Amobi var. Tıpkı Untamed'de Kyle Turner gibi Pip de kendi içgüdülerine güvenerek çoktan kapanmış bir dosyayı yeniden açıyor.

scdfrgth
Fotoğraf: Netflix

Küçük bir kasaba, yarım kalmış bir cinayet ve sessizliğe gömülmüş sırlarla örülü bu hikaye, izleyicisini ilk bölümden itibaren avucunun içine alıyor. Pip'in adım adım sürdürdüğü arayış, yalnızca suçun değil, kendi kimliğinin de izini sürmesiyle derinleşiyor. Emma Myers, canlandırdığı karaktere hem merak hem kırılganlık hem de direnç katıyor; tıpkı Eric Bana'nın Untamed'de yaptığı gibi.

Her iki dizide de gerilim, sadece suçun çözümüne değil, karakterlerin yüzleşmek zorunda kaldığı karanlık geçmişe dayanıyor. Küçük kasaba atmosferi, görünürdeki sakinliğin altındaki çürümüşlüğü yavaş yavaş açığa çıkarıyor.

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, sosyal medya çağında genç bir kadının adalet arayışını anlatırken, tempolu ve katmanlı bir anlatı kuruyor. Cinayeti çözmek bile bazen büyümekten daha kolay olabilir; dizi tam da bu kırılgan çelişkiyle ilgileniyor. Eğer Untamed'in sade ama sert gerçekliğini sevdiyseniz, Pip'in kararlılığı ve kasabanın bastırılmış sırları da sizi kolayca içine çekecektir.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 6.8