Velid Canbolat Şarku'l Avsat’a konuştu: Çözüm mezhepçiliğin etkin olmadığı yeni bir seçim sistemidir

"Cumhurbaşkanı Avn’a karşı muhalefeti sürdüreceğim, onun döneminde reformun mümkün olmadığını düşünüyorum."

Velid Canbolat Şarku'l Avsat’a konuştu: Çözüm mezhepçiliğin etkin olmadığı yeni bir seçim sistemidir
TT

Velid Canbolat Şarku'l Avsat’a konuştu: Çözüm mezhepçiliğin etkin olmadığı yeni bir seçim sistemidir

Velid Canbolat Şarku'l Avsat’a konuştu: Çözüm mezhepçiliğin etkin olmadığı yeni bir seçim sistemidir

(Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) lideri Velid Canbolat, 2005’ten bu yana ilk kez muhalefetteki yeni pozisyonunda ‘yalnız’ kalmış görünüyor. Canbolat, içinde Suriye Esed rejimi taraftarları bulunsa da Diyab hükümetine bir fırsat tanınmasını savunurken, bir yandan da Cumhurbaşkanı Avn’ın görev süresinin tamamlanmasını bekliyor.
Dürzi lider Canbolat’a göre bu günden sonra Cumhurbaşkanı Avn ile uzlaşmak artık mümkün değil. Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan İSP lideri, Avn’ın damadı (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) Başkanı Cibran Basil’in politikalarını da sert bir dille eleştirdi.
Halk Hareketi kıskaçta ve çözümsüz
Canbolat, Lübnan’ın yaptırımlar ve baskılar arasında bunalmış olduğu tespitini yapıyor: "Bir yanda ABD, diğer yanda İran ve müttefikleri baskı kurarken, halk hareketi de bu ikisinin arasında kalmış durumda."
İSP Genel Başkanı'na göre halk hareketi yozlaşmış olan hükümeti ve kota rejimini reddediyor. Bu konuda haklı ancak sistemi nasıl değiştireceği konusunda henüz bir çözüm yolu bulmuş değil. Rejimi değiştirmenin tek yolu, mezhepçiliğin etkin olmadığı yeni bir seçim sisteminin oluşturulmasıdır. Seçim sisteminde Lübnan’ı bir bütün olarak değerlendirmek gerekir ve azınlıkların korkularını gidermek için bir ‘senato’ oluşturulabilir.
Halk neden bankalara öfkeli?
Vatandaşların bankalara yönelik tepkisini de değerlendiren Canbolat, "Bankalara olan öfkenin bir kısmı yönlendirilmiş ve kasıtlı görünüyor, bir kısmı ise doğal tepkilerden oluşuyor. Bu konudaki icraatları bekliyoruz, Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame hizmetlerin kolaylaştırılacağını söylemişti. Bazı bankalardaki görevliler mudilere karşı çok kötü davranıyor, oysa vatandaşın ABD-İran çekişmesiyle hiçbir ilgisi yok" diye konuştu.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın ekonomik krizle ilgili açıklamalarının sıradan vatandaşı incittiğini vurgulayan Canbolat şunları söyledi: "Hasan Nasrallah, örgütün parasının ve silahlarının İran’dan geldiğini söylüyor. Lübnan devletinin iflası durumunda bile bölgesindeki insanların etkilenmeyeceğini savunuyor. Ona katılmıyorum, kriz derinleşirse herkes ciddi zararlar görecektir. Yeni hükümetinin en büyük önceliği enerji, yani elektrik sektörünün sorunlarını çözmelidir. Çünkü anladığım kadarıyla bütçe açığının yüzde 40’ını bu sektördeki sorunlar oluşturuyor. Ekonomik sorunun çözümü ve diğer tüm kronik sorunların çözümü yargı bağımsızlığı olmadan mümkün değildir.  Peki bu siyasi sınıf, bu taraflı politik sistem ve yanlı hükümetin bağımsız bir yargı sistemi oluşturabilmesi mümkün müdür? Halk hareketinin talepleri elbette meşrudur ancak bunların bir kısmının uygulanabilmesi mümkün değildir. Yağmalanan kamu mallarının geri getirilmesi meselesi ve yolsuzluğa bulaşan siyasilerin yargılanması hususları oldukça karmaşıktır. Sahilleri yağmalayanların tespit edilip, yüksek vergilerle kamu zararının tazmin edilmesi mümkündür, ancak diğer taleplerin uygulanması ciddi zaman ister."
Hükümetten ayrılma konusunda Canbolat şunları söyledi: "Halk hareketi başladığında Saad Hariri’ye istifa etmesini tavsiye ettim. Ancak o dönemler farklı gerekçelerle istifayı erteledi. Ben de birlikte hareket ettim, sonra da zaten istifa ettik. Şu an kendimi daha özgür hissediyorum. Parti içinden ve dışından birçok insan istifayı geciktirmemi eleştirdi, bu konudaki sorumluluğumu kabul ediyorum ancak şu an belirtemeyeceğim gerekçelerim vardı."
Esed Hükümeti
Yeni hükümetle işbirliği yapmanın mümkün görünmediğini belirten Velid Canbolat, "Bu yeni dönem bir intikam dönemi olacaktır. Protesto gösterileri başlamadan önce, Cebel-i Lübnan'da başımıza gelenleri biliyorsunuz, canımızı zor kurtardık. Cumhurbaşkanı Avn bir yerden sonra Cibran Basil’in politikalarının yıkıcı etkilerini idrak etmiştir ancak önüne geçememiştir. Bu yeni hükümette yer alan bazı şahsiyetler, bize 2005 öncesindeki güvensiz ortamı hatırlatıyor. Daha da açık olmak gerekirse Suriye/Esed-Lübnan birleşik güvenlik politikalarının bazı mensupları bu yeni hükümette yer alıyor" diye konuştu.
Enerji krizi sürüyor
Hükümetin enerji konusundaki açıklamalarını da eleştiren Canbolat şunları söyledi: "Bakanlık açıklamasında şunu böyle, bunu şöyle yapacağız deniliyor ama somut öneriler yok. Elektrik sektöründen başlayarak ciddi reformlar yapmaları gerekiyor. Bakınız bu konuda kaçırdığımız çok önemli bir fırsat vardı. Fransızların önerileri bir fırsattı ancak reddedildi. Yıllar önce Kuveyt bu sorunun çözümü için destek olmak istedi ancak engeller çıktı. Kuveyt Kalkınma Fonu Lübnan’da elektrik üretecek sistemler kurmak için oldukça istekliydi. Siemens’in teklifleri oldu onlar da reddedildi. Enerji Bakanlığı’nda bir klik bu sorunun çözülmesini istemiyor. Bu klik Lübnan’ın elektriğinin gemilerden sağlanabileceğini savunuyor, anladığım kadarıyla gemi sahipleri ile aralarında güçlü ilişkiler var. Enerji Bakanlığı’nda bir kurul oluşturulmamış. Bir bakan var bir de genel müdür, her şeyi onlar belirliyor. Saad Hariri’nin enerji kurulu kurma girişimlerinin hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Özgür hareket edebilmek için kendilerine müdahale edebilecek bir kurulun varlığından çekiniyorlar. Elektrik dosyasında büyük yolsuzlukların döndüğünü gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Halk hareketinin yolsuzlukla suçladığı siyasetçiler kimlerdir? Bu husus önemli, seçkici davranıyorlar, gerçek yönetimi suçlamadıkları gibi, hedef tahtasına Saad Hariri, Nebih Berri ve beni koymuşlar. İlk başlarda Cibran Basil de yer alıyordu ama şimdilerde kimse Basil’den söz etmiyor. Oysa yolsuzluğun kaynağı iktidardır, bu iktidar devam ettikçe reform nasıl mümkün olabilir? Bu; herkesin sorması gereken temel bir sorudur."
Yeni Hükümet bir tuzak
‘Sorunların kaynağının hükümet mi yoksa Cumhurbaşkanı mı olduğu’ sorusuna Canbolat şöyle yanıt verdi:

"Saad Hariri Cumhurbaşkanı Avn’ı tarafsız olmaya ikna etmeye çalıştı ancak maalesef başarısız oldu. Cumhurbaşkanı'nın etrafında korkunç bir klik var, şu an isim vermem doğru olmaz ancak çok çeşitli altyapıları olan bu ekibin yönlendirmeleri söz konusu, cumhurbaşkanı da etkilerine girmiş görünüyor. Cumhurbaşkanlığı 3 yıl daha aynı minvalde devam edecek gibi. Saad Hariri diplomatik olarak bu ekibin gücünü kırmayı denedi ama başarısız oldu. Bu yeni hükümetle cumhurbaşkanlığı ekibi arasında nasıl bir çatışma olur, zaman gösterecektir, bekleyip göreceğiz. Mücadelemiz yeni değildir, eski Cumhurbaşkanı Emil Lahud döneminde de sert bir muhalefet gerçekleştirmiştik, Beyrut bölünmüştü ve ardından Hizbullah’ın 7 Mayıs'taki Beyrut operasyonu geldi o zamanlar ekonomi fena değildi. Ancak bugün herkes ipin üstünde. Eski dönemleri ve yeni dönemleri bildiğimden çok fark görmüyorum ve ekonomik duruma odaklanıyorum. Biliyorum ki kimse gelip bizi kurtaracak değildir. Refik Hariri artık hayatta değildir. Paris-1, Paris-2 ve Paris-3 toplantıları sonuç veriyordu ve Hariri ülkeye ciddi yatırımlar getirdi. Ancak kabul etmeli ki; maalesef bu yatırımlarla üretime dayalı bir ekonomik sistem oluşturulamadı."
Yeni hükümeti ‘tuzak’ olarak tanımlamakta ısrar eden Canbolat, ‘yine de olumlu unsurları’ olduğunu belirterek şunları söyledi: "Hükümete zaman tanınmasını savunuyorum, ancak hala muhalefette olduğumu vurgulamalıyım, güvenoyu vermesek de oturumlara katılacağız. Daha öncede söylediğim gibi, siyasi olarak çekincelerimiz olsa da hükümete bir fırsat tanımalıyız. Ben kendi tarzımla muhalefet ediyorum, partim ise kendi bildiği gibi muhalefet ediyor. Eski husumetleri canlandırmanın bir faydası yok, 14 Mart’a dönmemizin bir anlamı da yok. 14 Mart’ın şartları farklıydı, bugünün şartları farklı. Müstakbel Hareketi ile temas halinde olmak üzerinde anlaştık. Her olaya has farklı yaklaşımlarımız olacaktır."
Halk hareketi başlayınca Caca ile günaşırı görüştük
(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi Genel Başkanı Semir Caca’nın, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada; "İSP, Müstakbel ve Ketaib Partisi’nin doğrudan koordinasyon olmadan birbirini uzaktan uzağa sevdiği" yönündeki ifadelerini de yorumlayan Caca: "Bu ifadeler yeterince dakik değil, çünkü 17 Ekim Halk Hareketi başladığında Caca beni aradı, ne yapacağımızı birlikte koordine ettik. Neredeyse günaşırı olarak kendisiyle ya da eşiyle temas halindeydik. Benden, Hariri’den istifa etmesini istememi talep ediyordu. Ben de diplomatik bir yolla Hariri’den bunu isteyemeyeceğimi, kendisinin karar alması gerektiğini söylüyordum." diye konuştu.
Muhalefeti yalnız başına sürdürmeye kararlı olup olmadığı yönündeki soruya Canbolat şöyle yanıt verdi:
"Kendi gücüm yettiğince, bildiğim gibi muhalefet etmeyi tercih ediyorum. Değişimi istiyorum evet, ancak Velid Canbolat değişim istediğinde 2005’i hatırlamamak mümkün olmuyor. O zamanlar Emil Lahud’a muhalefet ederken neler oldu? Merhum Patrik Nasrallah Butrus Sufeyr bile sırf ben değişim istiyorum diye muhalefet etmişti. Dolayısıyla tek başıma ortalığı çok da karıştırmadan bildiğim gerçekleri söylemeye devam edeceğim."
Araplar Saddam'ı Halid bin Velid zannettiler
Bu gerçekler ışığında ne yapabiliriz, Lübnan’daki çatışma ortamının devam etmesinin kime faydası var? Sorusuna ise Canbolat şöyle yanıt verdi: "Yapabileceğimiz çok bir şey yok, bunun sebebi de oldukça basit: Birleşik bir Arap koordinasyonu yok, Arap Birliği’nin etkisi de son derece zayıflamış durumda. Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesi ve Suriye devletinin mezhepçi yapısı, İran İslam Cumhuriyeti’nin yayılmasına ve Lübnan’a aktif bir şekilde müdahil olmasına olanak sağladı. İran yayılmacılığını önleme girişiminin Araplara maliyeti çok ağır oldu. Araplar Saddam Hüseyin’in Halid bin Velid olduğunu düşünüyordu. Sonuçta mağlup oldu, sonra da ABD yönetimi, kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal etti. 2003’ten bu yana bölgedeki denklemler altüst oldu ve bugünlere geldik. Tarihte, dördüncü ya da beşinci kez Persliler, evet bu ifadeyi kullanmayı tercih ediyorum, Akdeniz sınırlarına kadar genişleyebildi."
Mülteciler hangi Suriye'ye dönecekler?
Canbolat Rusya’nın Lübnan’daki konuma dair ise şunları söyledi: "Rusya Lübnan’da aktif bir şekilde yer almamayı tercih etti. Daha önce mültecilerin dönüşüyle ilgili iki ülke arasında resmi bir komite kurulması üzerinde anlaşma sağlanmıştı. Ancak bu Suriyeli mülteciler nereye, hangi Suriye’ye dönecektir? Kusayr’a, Humus’a ve Şam’a dönmeleri mümkün müdür? Rusya somut bir adım olarak, Trablus’taki rafinerinin bir kısmını kiralamıştır. Rafineri demeye bin şahit ister çünkü zaten harabe haldedir. Rusya bu rafineriyi kendisine mahsup sayılan, Putin’in bizzat madalya taktığı Lübnanlı bir iş adamı aracılığıyla kiraladı. Rusya’nın meseleyi tamamen bu iş adamına bırakmaması gerekir. Eğer rafineriyi tamir eder ve çalıştırırsalar ne güzel, Lübnan bu durumdan faydalanabilir. Putin talimat verir ve Esed hemen uygular. Kerkük’ten gelen petrol ve Rusya’dan gelen gaz bu rafineride işlenir. Çünkü Türkiye üzerinden Akdeniz’e sonra Lübnan’a ulaşan gazın maliyeti epey artmaktadır. Rus büyükelçiliğinin verdiği bir resepsiyonda Rus Büyükelçisi’nden mevduatlarının bir kısmını aktararak Lübnan bankalarına destek olmalarını istemiştim. Rusya’nın ekonomik durumu fena değil, altın ve döviz rezervlerinin bir kısmını şartlı olarak bankalarımızda tutmaları ekonomik olarak nefes almamızı sağlayabilir, ancak bir yanıt olmadı."
Yüzyılın Anlaşması yeni Filistinli mülteciler demek
Canbolat Yüzyılın Anlaşması’na dair ise şunları söyledi: "Filistinlilere etkisinden bağımsız olarak, Lübnan’ı doğrudan etkileyecek bir plan değil. Tabi bazı bağnazlar 50 yıldır Filistinli mültecilerin Lübnan’a yerleştirilmesini savunuyor. Şu anda Lübnan’daki Filistinlilerin sayısı çok yüksek değil. Bazıları 500 bin kadar olduğunu söylüyor, BM verileri sanırım 180 bin civarında gösteriyor. Bu zavallı halk, göç fırsatı bulduğunda gitmeyi tercih ediyor. Lübnan’da Filistinlilere karşı ırkçı bir tutum vardı, şimdilerde bu tutum daha çok Suriyelilere yöneliktir. ABD’nin  BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı UNRWA’ya yardımları kesmesi ise, şüphesiz Lübnan, Suriye ve Filistin’deki mülteciler için yeni bir trajedi anlamını taşıyor. Şahsen ben Lübnan’daki Filistinli mültecilere haklarının verilmesini savunuyorum. Babam Kemal Canbolat 1959 yılında UNRWA’ya 60 bin metrekare toprak bağışlamıştı. Üzerinde hala okullar var, Ayn Hulve’de 10 bin metrekarelik arsasını da Filistinlilere hediye etti. Çünkü maalesef ölülerini gömecekleri toprak bulmakta sıkıntı çekiyordular. O dönem bu bilgiden haberdar olan babam, en azından bunu yapabildi. Ayn Hulve mülteci kampı toplamda 1 km kare üzerine kurulmuş, dolayısıyla cenazeleri evlerinin damına gömenler bile olmuştu, villalarda yaşayanlar bunu anlayamaz. Şunu demek istiyorum, biz aile olarak her zaman Filistinlilere karşı duyarlı olduk. 1947 bölünme senaryosu fena değil gibiydi, çünkü en azından zahirde iki devletli bir çözümü savunuyordu. O dönem Yaser Arafat bir hata yaptı ve bu öneriyi kabul etmedi. Sanırım Arafat Arap rejimlerinden kaçmak istiyordu. Filistin halkı mazlum bir halktır, Siyonizm ve Arap rejimleri tarafından ezilmektedir. Lübnan’da da savaşlar oldu biliyorsunuz, eğer Yüzyılın Anlaşması gerçekleşirse İsrail’in baskıları artacaktır. Bu durumda Filistinlilerin yeniden komşu ülkelere sığınması muhtemeldir."
Anne tarafından Emir Şekib Arslan'ın torunu oılan Canbolat, Lübnan Dürzi topluluğunun en tanınmış lideri. Velid Canbolat (1949), İSP'nin kurucusu olan babası Kemal Canbolat'ın 1977'de suikasta kurban gitmesinin ardından partinin Genel Başkanı oldu.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”