Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: Türkiye'nin Libya hamlesi gerilimi tırmandırdı

Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides
Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides
TT

Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: Türkiye'nin Libya hamlesi gerilimi tırmandırdı

Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides
Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides

Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides, Türkiye'nin Libya'ya yönelik askeri müdahalesinin ciddi endişe yarattığını, mevcut durumu istikrarsızlaştırdığını ve bunun da Libya, bölge ve Avrupa’nın güvenliğine yönelik ciddi yansımaları olduğunu vurguladı. Bakan ayrıca ‘zorluklarla mücadele etmek, Ortadoğu’da istikrarı ve güvenliği en üst seviyeye çıkarmak’ için Lefkoşa'nın Riyad ile ortak çalışmaya hazır olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin başkenti Lefkoşa'dan Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtlayan Bakan, “Türkiye'nin Libya'da asker konuşlandırma kararı ve Türk yetkililerin bu konuşlandırmalarla ilgili yinelenen açıklamaları, Libya'daki çatışmayı körüklüyor ve uluslararası toplumun Libya çatışmasına barışçıl bir çözüm bulma çabalarını baltalıyor.  Ayrıca özellikle Trablus'ta Suriyeli paralı askerlerin ve yabancı terörist savaşçıların varlığının giderek arttığına dair ortaya konulan kanıtlar bizi endişelendiriyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'ye düzensiz göçleri ‘şantaj aracı’ olarak kullandığı ve böylece Avrupa Birliği’nden (AB) ‘siyasi tavizler aldığı' şeklinde eleştirilerde bulunan Christodoulides, “Türkiye'nin komşularına yönelik, uluslararası hukuka asgari düzeyde dahi saygıdan yoksun dış politikası durumun kötüleşmesine katkıda bulunuyor” diye konuştu.
Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Christodoulides'in Şarku’l Avsat'a verdiği röportajın tamamı:
- Kıbrıs Rum Yönetimi'nin başta mülteciler sorunu olmak üzere karşı karşıya kaldığı mevcut politik ve ekonomik zorluklarla ilgili değerlendirmeniz nedir?

Bilindiği üzere Kıbrıs son yedi yıldır, mali krizin etkileriyle boğuşuyor.  Bununla birlikte kaynaklarının yetersiz kaldığı büyük bir düzensiz göç akışını da yönetmek zorunda kaldı. Ancak ekonomik zorluklara, sınırlı kapasiteye ve yetersiz altyapıya rağmen Kıbrıs, uluslararası hukuk uyarınca gerçekten ihtiyaç duyanlara koruma sağlama yükümlülüğünü yerine getirmeyi sürdürdü.
- Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden Avrupa'ya düzensiz göç akışının boyutu ve hükümetin bunlarla başa çıkma stratejisi nedir?
2019 yılında toplam 12 bin 900 sığınma talebi aldık. Bu taleplerin yarısından fazlası Türkiye'den Kıbrıs’ın kontrolü altında olmayan bölgelere gelen ve daha sonra iltica talebinde bulunmak için ‘sınır çizgisini’ geçen kişilere ait. Sığınmacıların çoğu uluslararası koruma yükümlülükleri karşılanmayan ve Türkiye'nin AB’den siyasi tavizler almak için düzensiz göçü bir şantaj aracı olarak kullanmasından faydalanan göçmen işçiler. Türkiye, göç rotalarının ortaya çıkmasını engellemeye yönelik taahhüdünü yerine getirmiyor. Bununla birlikte Kıbrıs’ın geri kabul yükümlülüklerini uygulamayı reddediyor. Türkiye'nin komşularına yönelik, uluslararası hukuka asgari düzeyde dahi saygıdan yoksun dış politikası durumun kötüleşmesine katkıda bulunuyor.
- Kıbrıs Rum Yönetimi'ne Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ülkesinin Birleşmiş Milletler’den (BM) Libya'daki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı tanıması ve askeri müdahalesini haklı görmesi konusundaki talebini ele alma stratejisi nedir?
Tıpkı AB’nin de sık sık yinelediği gibi, Türkiye'nin Libya'ya yönelik askeri müdahalesi büyük bir endişe kaynağıdır. Bu müdahale mevcut durumu istikrarsızlaştırırken Libya, bölge ve Avrupa’nın güvenliği için ciddi yansımaları oluyor.
Avrupa'nın Libya'ya askeri müdahale konusundaki düşüncesine dönersek, hem BM hem de Berlin Konferansı, dış müdahaleleri ve BM’nin uyguladığı silah ambargosunun açık ve sistematik ihlallerini, çatışmanın ana kaynağı ve siyasi sürece yönelik en büyük engel olarak tanımladı. Bu çerçevede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin  (TBMM) Libya’ya asker gönderilmesi ne yönelik tezkereyi onaylaması, Türk yetkililerin bu konuşlandırmalarla ilgili yinelenen açıklamaları, Libya'daki çatışmayı körüklüyor ve uluslararası toplumun Libya çatışmasına barışçıl bir çözüm bulma çabalarını baltalıyor.  Ayrıca özellikle Trablus'ta Suriyeli paralı askerlerin ve yabancı terörist savaşçıların varlığının giderek arttığına dair ortaya konulan kanıtlar bizi endişelendiriyor.
- Kıbrıs Rum Yönetimi ve Suudi Arabistan ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Siyasi, askeri, güvenlik ve ekonomik işbirliğinin en önemli alanları nelerdir?
Kıbrıs’ın Suudi Arabistan ile arasındaki ilişkileri ikili ve çok taraflı seviyelerde güçlendirmeye devam etmeye yönelik açıkça verdiği siyasi bir söz var. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ile görüştüğüm son Riyad ziyaretim, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde atılan önemli bir adım oldu. Bu aynı zamanda, ortak siyasi irade ve Kıbrıs ile Suudi Arabistan ilişkilerini her düzeyde önemli ölçüde iyileştirme sözünün bir kanıtıdır. Esasen son iki yıl içinde ilişkilerimizde uzun bir yol kat etti. Suudi Arabistan’ın Kıbrıs’a ilk büyükelçisini ataması, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki mevcut dostluk bağlarının güçlendirilmesinde önemli bir adımdı. Ardından iki ülke arasındaki ilişkileri artırma yolunda ilerlemek için çifte vergilendirmeden kaçınma ve havayolu hizmetleri ile ilgili iki anlaşma imzalandı.
- Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiğiniz son ziyarette hangi konular ele alındı?
Ziyaretim sırasında, büyük beklentiler barındıran ikili ilişkilerimizin tüm boyutlarıyla ele alındığı önemli bir görüşme yaptık ve bu ilişkileri daha da genişletmenin yollarını inceledik. Ayrıca gelecek vaat eden Suudi Arabistan’ın ‘2030 Vizyonu’ projesinde olası işbirliği olanaklarını tartıştık. Siyasi, ekonomik, güvenlik, askeri ve savunma alanlarında işbirliği için muazzam potansiyellere sahip olduğumuza inanıyorum. Ayrıca, Ortadoğu’da istikrarı ve güvenliği en üst seviyeye taşımak amacıyla, gelecekte karşılaşılabilecek zorlukların üstesinden gelmek için iki ülke arasındaki ortak çalışmanın nasıl geliştirileceğini tartıştık.
- Suudi Arabistan'ın güvenlik ve istikrarı artırmadaki rolü ve terörle mücadeledeki çabaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Esasen Kıbrıs,  terörle mücadelede ve bölgedeki barışı, güvenliği ve istikrarı sağlama çabalarında gelen olarak Suudi Arabistan gibi ılımlı Arap ülkelerinin yanında yer aldı. Bildiğiniz üzere bölgemiz her an her şeyin olabildiği tahmin edilemez bir yer. Körfez sularındaki petrol tankerlerini, Suudi Arabistan'daki petrol tesisleri ve havaalanı terminallerini hedef alan ve birçok yaralanmaya neden olan son saldırılar sırasında son derece endişelendik. Bu saldırıları net bir şekilde kınıyoruz. Son saldırıların hedefi olan Suudi Arabistan’ın ve bölgedeki dostlarımızın yanındayız. Suudi Arabistan’ın bölgede önemli bir rolü olduğundan şüphemiz yok.
- Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik Suudi yatırımlarının artmasıyla ilgili beklentileriniz nelerdir?
Aslında, her iki ülkede de ticaret hacmi ve doğrudan yatırım hacminin katlanarak artması bekleniyor. Kıbrıs’da doğrudan yabancı yatırım alan en önemli alanlar arasında bankalar, deniz taşımacılığı, gayrimenkul, perakendecilik, ilaç ve enerji sektörleri bulunuyor. Genel olarak, Suudi Arabistanlı iş insanlarının iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım işbirliği fırsatları ile ilgilendiğinin farkındayız. Bununla birlikte Kıbrıs merkezli şirketlerin Suudi Arabistan’a ilaç, enerji, inşaat, konaklama ve turizm hizmetleri alanlarında yaptığı yatırımlar da oldukça önemli.
- Kıbrıs Rum Yönetimi'ne ziyaret eden Suudi turist sayısında bir artış gözlemlendi. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?
Kıbrıs’ı ziyaret eden Suudi turist sayısı son üç yılda önemli bir artış gösterdi. Bu sayı, 2019'da 4 binin üzerine çıkmış durumda. Riyad'dan Larnaka'ya doğrudan uçuşlara devam etme beklentisi var. Bu beklenti, Kıbrıslı ve Suudi turistler ve yatırımcılar için daha uygun bir seçenek sunacaktır.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.