Hariri, Cumhurbaşkanı ile ulaşılan mutabakatın hükmünün kalmadığını duyurdu

Saad Hariri’nin 14 Şubat’ta, babasının suikastının yıl dönümünde yaptığı konuşmayı dinleyenler arasında Lübnan Müftüsü Abdullatif Deryan da vardı. (AFP)
Saad Hariri’nin 14 Şubat’ta, babasının suikastının yıl dönümünde yaptığı konuşmayı dinleyenler arasında Lübnan Müftüsü Abdullatif Deryan da vardı. (AFP)
TT

Hariri, Cumhurbaşkanı ile ulaşılan mutabakatın hükmünün kalmadığını duyurdu

Saad Hariri’nin 14 Şubat’ta, babasının suikastının yıl dönümünde yaptığı konuşmayı dinleyenler arasında Lübnan Müftüsü Abdullatif Deryan da vardı. (AFP)
Saad Hariri’nin 14 Şubat’ta, babasının suikastının yıl dönümünde yaptığı konuşmayı dinleyenler arasında Lübnan Müftüsü Abdullatif Deryan da vardı. (AFP)

Lübnan’ın eski Başbakan ve Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri, 14 Şubat’ta, 2016 yılında Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile ulaşılan mutabakatın hükmünün kalmadığını belirtti. Hariri, Özgür Yurtsever Hareket lideri Cibran Basil’in ismini kullanmadan onu ‘gölge başkan’ olarak nitelendirdi. Hükümetin, kendi iradesinden çıktığını söyleyen Saad Hariri, yeni hükümetin nasıl kurulduğunu gördüğünde başbakanlığa bir kez daha kendi isminin verilmesini kabul etmediğini belirterek siyasi sürece devam etmek ve ülkeyi kurtarmak için ilişkilerine yatırım yapma taahhüdünde bulundu.
Hariri, eski başbakanlardan olan babası Refik Hariri’ye düzenlenen suikastın 15’inci yıl dönümünde yandaşlarının önünde sert bir konuşma yaptı. Konuşmada, Basil ve döneme sık sık yer veren Saad Hariri bu defa gelecekteki rolüne dair açıklamada bulunmadı. Ancak konuşması sırasında bir sonra rolünün muhalefeti temsil edeceğine atıf yaptı.
Anma töreninde siyasi isimler, milletvekilleri ve başta ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Elizabeth Richard, Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari ve Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi Bruno Foucher olmak üzere Arap ve yabancı büyükelçiler de yer aldı. Törene katılanlar arasında Demokratik Buluşma Bloğu Başkanı Milletvekili Timur Canbolad, eski Bakan Mervan Hamade de vardı. Parti lideri Samir Caca’nın yokluğunda Lübnan Kuvvetleri Partisi’nden eski Bakanlar May Chidiac ve Melhem er-Riyaşi önderliğindeki bir heyet de törene katılım gösterdi.
Eski Başbakan konuşmasında şu ifadeleri kulandı:
“15 yıl boyunca yıprandım. Mücadele ettim, öğrendim, hata yaptım, kazandım, kınandım, sabrettim, dürüst yol arkadaşları ve fırsatçılar tanıdım. Politikacılar ve arkadaşlar kulübünde korkulara tanık oldum. Ancak aldığım her bıçak darbesinden, her yaradan, her savaştan ve her siyasi suikast girişiminden sonra yeniden ayağa kalktım. Etrafıma baktım, sizin yüzlerinizi gördüm, seslerinizi duydum sadakatinizi hissettim, geri döndüm ve kendime dedim ki; doğru olan bu.”
Hariri konuşmasında halk hareketinin geldiği mevcut aşamaya da değindi:
“Bu günlerde kimseye af yok. Kimsenin hafifletici bir sebebi de yok. Açıkçası halkın öfke dalgasına dahil olmaya ve siyasi sınıftan kendimizi soyutlaştırmaya hazır değiliz. Birçok siyasi yüze tanık olduğumuz bir zamanda, yıldızlar ekranlarda bir devrim haline geldi. Ancak sorun şu ki yeniden Refik Hariri’nin aklına ihtiyaç var. Zira halen onun heybetinden korkan politikacılar mevcut.”
Saad Hariri, ‘yeniden yerleşim yalanının’ abartılmaması çağrısı da yaparak “Herhangi bir yeniden yerleşime karşıyız. Anayasa yeniden yerleşimi yasaklıyor ve bu yerleşim söz konusu değildir” dedi.
Hariri sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm bunlardan daha tehlikeli olan ise Taif Anlaşması’na yönelik geri sayım konuşmalarının başlaması ve Lübnan’ın yeni bir yapıya yol açmak için 1989 öncesine geri dönüş hakkında konuşmasıdır. Yazılanlar tesadüf değil. Bunlar Taif Anlaşması’nın sona erdiğini söylüyor. Anlaşmanın çöküşü için Hariri’nin de devrilmesi ve Hariri akımının bitmesi için de Saad Hariri’nin ortadan kaldırılması gerekiyor.”
İstifa eden hükümetinin tecrübeleri hakkında da açıklamada bulunan Hariri, bir yıkım savaşı zihniyetinin mevcut olduğuna dikkat çekti:
“Sosyalist Parti’yi, Velid Bey’i feshetmek istediğiniz vakit Lübnan Kuvvetleri’ni feshetmek isteği vardı. Şimdi Hariri ve Müstakbel Hareketi’ni feshetmek istediğiniz vakit geldi. İlk olarak istikrar için mücadele ettim. Başkanlıklar arasındaki anlaşmazlığın kurumların felcine yol açmaması için cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık arasındaki ilişkilerin istikrarını sağlamaya çalıştım. Cumhurbaşkanı Avn, kendisine olan saygımı biliyor. Onun yanındaki pozisyonumu ne kadar koruduğumu da biliyor. Tıpkı onun da yaptığı gibi. Ama maalesef şunu söylemem gereken bir yere ulaştım; iki başkan ile görüştüm. Benden sürekli asıl başkanla istikrarı koruyarak gölge başkan (Cibran Basil) ile ilişkiyi güvence altına almam istendi. Basil, istediği şeyi elde edemediğinde 8 aylık bir bozulma yaşandı ve hükümet kuruldu. Uyudu, uyandı ‘hükümetin Saad Hariri olmadan geleceğini’ söyledi.”
Hariri konuşmasında halk ayaklanması öncesindeki koşullara da dikkat çekti:
“Yeryüzünde bir tane daha Lübnan yok. Dünya, ülkelerin yeni bir yerde konuşlandığına tanık olmadı. 17 Ekim derin bir gündür. Hükümet ve Temsilciler Meclisi’ne karşı bir uyarı zili çalındı. Sadece bir kişi görmek istemiyor. Aslında Baabda Sarayı’nda kimse bunu görmek istemiyor.”
Hariri, Müstakbel Hareketi lideri olarak halkın erken seçim talebinin arkasında durduğuna ve Lübnan’ın seçimle birlikte yeni yüzler görmesi gerektiğine dikkat çekti.
Hariri’nin gündeminde ekonomik kriz de vardı:
“Bizler başta Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikler (BAE), Kuveyt ve diğer Körfez Arap ülkeleri olmak üzere Arap dostlarla oluşan güven yokluğunda; dostların, bağışçı ülkelerin ve uluslararası finans kurumlarının desteğinden uzakta ekonomik bir adada yaşamıyoruz.”
İran’ın parasının Hizbullah’ın krizini çözdüğünü ancak ülkenin krizini çözemediğini belirten Hariri, “Devlet artık açık politikalar bulunmadan, Lübnan halkının yeni çıkarları olmadan, Arap ülkeleri, dost ülkeler ve uluslararası kurumlarla ciddi uzlaşılar sağlanmadan çıkmazdan kurtulamaz.”
Siyasi tavrının nerede olursa olsun Lübnan’ı ve halkını savunmak için hiçbir çabadan ve yoldan kaçmamak olarak tarif eden Hariri, “Hepimiz birlikteyiz. Zorluklarla mücadele edeceğiz, krizlere karşı duracağız ve çöküşten çıkacağız” ifadelerini kullandı.
Saad Hariri’nin gündeminde Müstakbel Hareket’in içerisindeki kriz de vardı:
“Finansal krizin, hareketin faaliyetlerine de yansıdığı bir sır değil.  Kemeri sonuna kadar sıktık. Birçok genç erkeğin ve kadının yıllarca çalıştığı medya, sağlık ve hizmet kurumlarını durdurmaya zorlandık. Günler beraberinde ne kadar zorluk getirirse getirsin insanların haklarını unutamayacağımı bilmesi benim için önemlidir. Ben bir sorumluyum. Çalışma koşullarını sağlamakla görevli olan ilk kişiyim. Bunu bedeli ne olursa olsun sürdüreceğim.”



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.