33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi sorunlar için inisiyatif alma peşinde

33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi sorunlar için inisiyatif alma peşinde
TT

33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi sorunlar için inisiyatif alma peşinde

33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi sorunlar için inisiyatif alma peşinde

Afrika liderleri tarafından her yıl Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa’da gerçekleştirilen olağan zirveye bu kez de neredeyse aynı yüzler katıldı. Bunun yanı sıra zirvede rutin ve tekrar eden konuların yanında sıcak gündem maddeleri de ele alındı ve istisnai anlar yaşandı. Uzun saatler süren kapalı kapalılar ardında yapılan tartışmalar nedeniyle zirvenin nihai bildirisinin ilanı geçen salı sabahına kadar ertelendi.
Afrikalılar, terörle mücadele, kıtalarına zarar veren krizleri çözme, serbest ticaret bölgesi kurma, birliği finanse etme gibi konularda süper güçlerin desteğine dayanmaktan vazgeçerek öncü bir rol oynamak istiyorlar.
Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa, deniz seviyesinden 2 bin 500 metreden daha yüksek bir rakımda yer alıyor. Bu özelliği ile Addis Ababa, en yüksek rakımda bulunan Afrika başkenti. Bundan dolayı başkentin birçok bölgesinde düşük oksijen seviyelerine tanık olunuyor.
Afrika Birliği (AfB) merkezine ulaşmak için tırmanılması gereken rampa da bunlar arasında yer alıyor. Çinliler tarafından tasarlanan ve inşa edilen bina, cam ve kristalden yapılan etkileyici bir mimariye sahip. Bina o kadar şeffaf görünüyor ki bazı kimseler bu binayı ‘en çok nüfuz edilebilen’ yer olarak nitelendiriyor. Fakat buna rağmen tartışmaların çoğu kapalı kapılar ardında gerçekleşiyor.
“Silahları susturmak: Afrika'nın gelişimi için koşullar yaratmak”
Zirve, ‘silahların susturulması’ başlığı altında düzenlendi: AfB 33. Liderler Zirvesi’nin bu yılki ana teması “Silahları susturmak: Afrika'nın gelişimi için koşullar yaratmak” olarak belirlendi.
Tartışmaların büyük bir kısmı, 2020 yılı içerisinde çatışma ve savaşları sona erdirmek adına daha önce çerçevesi çizilen bir Afrika stratejisi kapsamında belirlenen mekanizmalar etrafında döndü. Bununla birlikte zirvede Libya krizi ve Afrika kıyılarında terörizmle mücadele için geniş bir şekilde ele alındı. Ayrıca serbest ticaret bölgesi, Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame tarafından denetlenen ‘birliğin kurumsal reformu yol haritasının’ takibi ve Afrika Birliği'nin finansal bağımsızlığı meseleleri ele alındı.
Libya ve terörün tehlikeleri
Afrika liderleri, AfB 33. Liderler Zirvesi’ne katılmak için Etiyopya başkentine geldiği sırada, terör saldırıları kıtanın farklı noktalarında can almaya devam etti. Kıtadaki terör, eş-Şebab terör örgütünün aktif olduğu Afrika Boynuzundan, DEAŞ’a bağlı olan Büyük Sahra Çölü Örgütü ve El Kaide’ye bağlı Ensaru’l İslam ve’l Muslimin Örgütü’nün aktif olduğu Sahel bölgesine ve Boko Haram terör örgütünün faaliyetlerde bulunduğu Çad Gölü Havzası'na ve Kuzey Nijerya'ya kadar uzanıyor. Bununla birlikte Libya ve Orta Afrika'da şiddetli savaşlar devam ediyor.
Bütün bu durumların gölgesi altında Afrika liderleri, “Silahların Susturulması” adını verdikleri zirvenin çatısı altında bir araya geldiler. Arzu edilen hedef buydu, fakat liderler bunun için ‘kıtadaki çatışmalara aracılık etmede daha hayati ve etkili’ rol oynamanın gerekliliğine karar verdiler.
Bu yılki zirvede liderler, dokuz yıldan fazla bir süredir AfB'nin çekmecelerinde unutulmuş bir durumda bulunan ve aynı zamanda oldukça karmaşık olan Libya krizi ile ilgili de tartışmalara başladılar. Libya sorununda saf dışı bırakıldıkları değerlendirmesinde bulunan liderler, soruna müdahil olmaya karar verdiler.
Bu hususta AfB tarafından açıklanan tutum, daha önce Sahel ülkeleri grubu (Burkina Faso, Nijer, Çad, Mali ve Moritanya) tarafından tekrarlanan çağrılara yanıt olarak geldi. Sahel grubu, Libya’da halihazırda kötüleşen güvenlik durumunun, ülkenin ulusal güvenliğine ve vatandaşlarını koruyabilen bir ülke olarak ayakta kalmasına karşı gerçek bir tehdit olduğunu açıklamıştı. Ayrıca Sahra Çölü'ndeki terör ve kaçakçılık ağlarının yayılmasıyla birlikte Libya topraklarının bu ağlara sığınak olmasına dikkat çekti.
Ayrıca AfB’nin bu konudaki tutumu, özellikle Libya topraklarına silah, milis ve paralı asker göndermeye başlayan Türkiye başta olmak üzere ülkedeki ateşe benzin döken dış müdahalelerin önüne geçmeyi amaçlıyor. Uluslararası kuruluşların raporları, Libya’ya gönderilen milislerin bir kısmının el-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerine mensup olduklarını belirtiyor. Bu durum, kıtanın güvenliği ve devletlerin kırılgan olan yapıları için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Afrika devletleri ise yabancı gündemlere hizmet edecek eğitim almış yeni bir yabancı savaşçı seline hazır değil. Bundan dolayı AfB Barış ve Güvenlik Komiseri İsmail eş-Şerkavi, Libya'daki durumun kendilerinin müdahalesine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Ayrıca Libya'da yaşananların bir Afrika sorunu olduğunu ifade ederek, bu meselede başkalarının sahip olamayacağı bir hassasiyetlerinin bulunduğunu vurguladı.
Bununla birlikte AfB, Libya krizinde daha büyük bir rol oynamaya çalışırken karşılaşabileceği zorlukların büyüklüğünün farkında. Son zamanlarda Libya'daki çatışmanın tarafları arasında bir çözüme varılması için sürmekte olan müzakerelerde daha büyük bir rol oynamak adına önemli çabalar gösterdi ve bir haftadan fazla bir süre önce Libya'da büyük bir uzlaşı konferansı düzenlenmesine karar verdi. Bu adım, Afrika Zirvesi'ne konuk olarak katılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından açıkça desteklendi.
Sahel bölgesi
Sahel ülkelerinin liderleri, bölgelerindeki güvenlik krizinin ‘Libya’da 2011 yılında devletin çöküşünden ve uluslararası toplumun çağrılarını ihmal ettiğinden’ kaynaklandığını söylediler.
Bu bölgede el-Kaide ve DEAŞ için bir yuva haline gelen Mali, Nijer ve Burkina Faso bulunuyor. Ayrıca 5 Sahel ülkesi, beş binden fazla askerle Fransa'nın önderliğindeki uluslararası desteği de arkasına alarak bu terör örgütleriyle mücadele ediyor.
Ancak Afrika Birliği, AfB Komisyonu Başkanı Musa Faki Muhammed’in ifadesiyle, Sahel bölgesindeki terörizmle mücadelede Afrika'nın zayıf rolünden memnuniyetsizliğini dile getirdi. Çadlı diplomat Faki Muhammed, Afrikalı liderlere hitap ettiği sırada sert ve öfkeli ifadeler kullandı. Terörizmden mustarip olan Sahel devletleri ile Afrika arasındaki dayanışma eksikliğine dikkat çeken diplomat, bu ülkelerden bazısının çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, kıtadaki çeşitli yerlerde terör yataklarının bulunmasının bu kanserin ortadan kaldırılmasının hala çok uzakta olduğunu açıkça gösterdiğini söyledi. Bunun mevcut ve büyüyen bir tehlike olduğuna dikkat çeken diplomat, bazı ülkelerin varlığının tehdit altında olduğunu ve bu kanserin kıtanın derinliklerinde bir dayanak bulmayı başardığını vurguladı.
Faki Muhammed sözlerine öfkeli bir ses tonuyla devam ederek şunları söyledi:
“Bu kanlı düşmanla yüzleşirken, Afrika dayanışmasının eksikliğinden mustaribiz. Bu oldukça şaşırtıcı bir durum. Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Ruanda ve etkilenen ülkeler dışında ‘önemli ekonomik, finansal, endüstriyel, lojistik ve askeri niteliklere sahip ülkeler de dahil olmak üzere’ kardeşlerimizle dayanışma için herhangi hamle de bulunan tek bir Afrika ülkesi bilmiyorum.”
Çadlı diplomatın sözleri, arasında geniş tartışmalara kapı açtı. Kapalı kapılar ardında saatlerce tartışma yapıldı. Hâkim fikir, Afrika güçlerinin Sahel bölgesinde terörist gruplara karşı savaşa gönderilmesiydi. Bu fikir Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi tarafından başlatılan bir inisiyatifle gündeme geldi. Nitekim Sisi ülkesinin Afrika zirvesine ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade ettiği sırada, zirvede Sahel ülkelerindeki terörle mücadele için bir askeri gücün kurulması meselesinin ele alınacağını söyledi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sahel'de olduğu gibi barışın sağlanamadığı alanlarda, barışı geleneksel biçiminde muhafaza etmenin artık yeterli olmadığını belirterek, Mali’deki barışı koruma misyonuna işarette bulundu. Ayrıca Sahel devletlerinin ortak askeri gücünün kurulmasına ilişkin desteğini dile getirdi. Bu teklif daha önce Sahel devletleri tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunulmuş ve Fransa tarafından desteklenmiş, ABD ve İngiltere ise ret oyu vermişlerdi.
Afrika kuvvetlerini bölgelere gönderme ve ortak bir askeri güç oluşturma fikirleriyle ilgili tartışmalardan herhangi bir sonuç alınamadı. Katılımcılar, ilgili meseleyi önümüzdeki mayıs ayında Güney Afrika'da yapılacak olan bir sonraki zirveye ertelemeye karar verdiler.
Göç ve iltica
Afrika kıtasının geniş alanlarındaki kötüleşen güvenlik ve ekonomik koşullar ile birlikte göç ve mülteci oranında artış gözlendi.
AfB, 2019 faaliyetlerini “Mülteciler, Geri Dönenler ve Ülke İçinde Yerinden Olmuş Kişiler: Afrika'daki Zoraki Göçe Daimi Çözümler” sloganı altında yoğunlaştırdı ve Afrika’daki göç konusunda ön plana çıkan Fas Kralı 6. Muhammed'i seçti. Kralı 6. Muhammed, bu dosyaya ilişkin bir rapor hazırlattı ve Fas Başbakanı Saadettin el-Osmani bu raporu Afrika Zirvesi'nde sundu.
Fas’taki Afrika Göç Gözlemevi Merkezi’nin etkinleştirilmesi konusunun yer aldığı raporda, Afrika’daki göç sorununa çözüm sunmak ve Gözlemevi Merkezi’nin kıtadaki temel rolünün yanı sıra bu konuda doğru veri sağlamak için yapısal ihtiyaçlara verilen cevaplar bulunuyor. Afrika’nın yeni ‘çevresel göç’ olgusundan en çok etkilenen kıta olduğunun belirtildiği raporda, 2050’lere doğru 140 milyon potansiyel göçmenin, 86 milyonunun iklim değişikliğine bağlı sebeplerle göç edebileceği kaydedildi.
Raporda, göçmenlerin yüzde 14'ünden daha azının, yani 5 göçmenden birinin Afrikalı olduğu belirtiliyor ve Afrika göçünde nüfusun yüzde 3’ünden daha az bir kısmının yurt dışına gittiği, göçün büyük kısmının kıta içerisinde olduğu ifade ediliyor. Afrika göçü ile ilgili hazırlanan raporda, Afrika’nın artık bir göç kaynağı olmadığı aktarılırken, göç yollarına ilişkin çeşitli bilgilere de yer verildi.
Reform ve bağımsızlık
AfB, Ocak 2017'de “Afrika Gündemi 2063” doğrultusunda birliğin organlarının reformu için hazırlanan aşamalı bir planı duyurdu. AfB'nin reformunu ve yeniden yapılandırılması sürecini yönetme görevi, Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame’ye verildi.
Ancak bu bağlamdaki en önemli husus, AfB'nin maddi bağımsızlığına kavuşmasıdır. Reform sürecinin başladığı 2017 yılında Afrika Birliği'nin bütçesi 439 milyon dolardı ve bu bütçenin yüzde 74'ü dış bağışçılardan (Avrupa Birliği, ABD ve Çin) karşılanıyordu. Üyelerin katkısı ise sadece yüzde 26'ydı. Kagame maddi bağımsızlığa giden ilk adımın ‘şeffaflık’ ve ‘iyi yönetim’den geçtiğini söyledi. Nitekim AfB'deki yolsuzluk ve kötü yönetime ilişkin bir dizi rapor bulunuyor.
Afrika ülkeleri kendilerini finanse edebilecekleri öz kaynaklar arıyorlar. AfB'nin reform süreci, daha sıkı idari ve mali yönetim planını içeriyor.
Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, Afrikalı liderlere hitap ederek yaptığı konuşmada AfB Komisyonu'nun güçlü ve etkili bir yapıya dönüştürülmesi planında kayda değer bir ilerleme kaydedildiği değerlendirmesinde bulundu. Tüm üye devletlerin bu bütçenin yükünü paylaşmasından dolayı şeffaflık koşullarının yerine getirildiğini ifade eden Kagame, geçen yıl içerisinde özellikle yeniden yapılanma konusunda önemli adımlar atıldığını belirtti.
Serbest ticaret
Terörizm tehdidi 33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi’ne gölge düşürdü. Bununla birlikte kendi kendini finanse etmeye yönelik endişeler dile getirildi. Fakat Afrikalı liderlerin memnuniyetle karşıladığı bazı olumlu noktalar da vardı. Bu noktaların en göze çarpanları arasında ticaret bölgesi projesini başlatmak için atılan adımlar yer alıyor. Bu proje, liderlerden biri tarafından ‘gerçeğe dönüşmeye başlayan proje kurucularının rüyası’ olarak nitelendirildi ve kıtanın ‘ekonomik entegrasyona’ yönelmeye başladığını söyledi. Serbest Ticaret Bölgesi kurma sözleşmesi, 28 ülke tarafından onaylandı.
Zirve sırasında Serbest Ticaret Bölgesi hususunda kaydedilen ilerlemeler hakkında ayrıntılı bir rapor sunuldu ve Afrikalı liderler bu adımlardan duydukları memnuniyetlerini dile getirdiler. Fakat birtakım zorluklar ve engeller dolayısıyla mutluluğun oldukça kırılgan olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Afrika Komisyonu Başkanı Faki Muhammed, bu projenin başarısının bazı temel şeylerin gelişimiyle bağlantılı olduğunu ve bunlar arasında en önemli olanın ise altyapı meselesi olduğunu belirtti. Ayrıca anlaşmanın imzalanmasından bu yana sarf edilen büyük çabalara rağmen yapılması gereken çok şey olduğunu ifade eden Faki Muhammed, Afrika altyapısındaki büyük açığa dikkat çekti.
Öte yandan Serbest Ticaret Bölgesi’nin etkinleşmesi için gerekli olan ‘dolaşım hürriyeti protokolü’ hala 54 ülkeden 33’ünün imzasını taşıyor. Bu, yasal açıdan temel eksikliklerin bulunduğu anlamına geliyor. Zirveyi takip eden Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Güney Afrika, Afrika Serbest Ticaret Bölgesi Genel Sekreterliğini üstlenecek. Genel Sekreterliğin ilk görevi ise projeyi başlatmak ve engellerin üstesinden gelmek olacak. Bu, kıtadaki en güçlü ekonomiye ve nüfus yoğunluğuna sahip Nijerya başta olmak üzere hevesli olmayan ülkelerin varlığından dolayı oldukça zor bir görev.
Verilen söze bağlılık
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, Afrika Zirvesi sırasında dönem başkanlığını, Güney Afrikalı mevkidaşına devretti. Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, yaptığı konuşmada başkanlıkta olacağı dönem içerisindeki çalışmalarıyla çatışmaların çözümüne odaklanacaklarını söyledi.
Ancak çatışmalara son vermek ve anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak pek kolay bir iş değil. Afrikalı liderler, 2013'te kıtadaki tüm savaşları ve çatışmaları sona erdirme sözü vermelerinin ardından dış müdalelerin artması ve terörist grupların devreye girmesiyle birlikte durumun daha da kötüleştiğini iyi hatırlıyorlar. Liderler 7 yıl önce verdikleri taahhüdü yerine getiremediklerini itiraf ettiler, ancak bu onların silahları susturmak için yeni bir taahhütte bulunmalarının önüne geçmedi.
Afrika Komisyonu Başkanı bu bağlamda yaptığı konuşmada, “Terörizm ve etnik gerginlik gibi büyük sorunlarla karşı karşıya bulunan bir kıtada bu vaadi yerine getirmeyi nasıl başarabiliriz?” diye sordu ve meselelerin her biriyle ciddi bir şekilde ilgilenildiğinde ve bunların derin köklerinin araştırıldığında bu sorunların üstesinden gelmenin ve dolayısıyla silahları susturmanın zorluğunun anlaşılacağını söyledi.
Bununla birlikte Afrika halkının çoğunluğunun, 33. Afrika Birliği Liderler Zirvesi’ni ilgisiz bir şekilde takip ettiğini kabul etmek gerekir. Çünkü onlar için bütün bunlar sadece bir slogandan ibaret kalacak.



İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Trump: Ortadoğu'da daha önce hiç yaşanmamış büyük bir barış ortamımız var

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump: Ortadoğu'da daha önce hiç yaşanmamış büyük bir barış ortamımız var

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Ortadoğu'da büyük bir barış sağlandığını söyledi.

Trump dün, "Ortadoğu'da daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir barış var. Bence bu barış aslında çok güçlü" ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı gazetecilere yaptığı açıklamada, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu bölgede çok çalıştığını ve anlaşmanın ikinci aşamasına hazırlandığını belirterek şunları söyledi: "Gazze meselesi üzerinde çok çalışıyoruz, evet, Gazze konusunda yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ortadoğu'da zaten gerçek bir barış var, 59 ülke bunu destekliyor ve bu daha önce hiç yaşanmamış bir şey."

Şöyle devam etti: “Örneğin, Hamas'la mücadele etmek için müdahale etmek isteyen ülkeler var, bir başka örnek olarak da Lübnan'daki Hizbullah'la mücadele etmek için müdahale etmek isteyen ülkeler var. Ben de onlara diyorum ki: Şu anda buna gerek yok, belki daha sonra ihtiyacınız olabilir, ancak gönüllü olarak müdahale etmeyi ve her şeyi kelimenin tam anlamıyla devralmayı teklif eden ülkeler var.”


İngiliz Donanması, üç gün boyunca kanalda seyreden bir Rus denizaltısını tespit etti

Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
TT

İngiliz Donanması, üç gün boyunca kanalda seyreden bir Rus denizaltısını tespit etti

Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)

İngiliz Kraliyet Donanması dün yaptığı açıklamada, İngiliz Kanalı'nda bir Rus denizaltısını tespit ettiğini ve üç gündür izlediğini duyurdu. Donanma, bu tür tehditlere karşı İngiliz sularını koruma çabalarını yoğunlaştırıyor.

Donanma açıklamasında, Krasnodar denizaltısı ve Altay römorkörünü izlemek için helikopterle donatılmış bir İngiliz ikmal gemisinin görevlendirildiğini belirtti.

Rus denizaltısı ve römorkörü Kuzey Denizi'nden kanala girdi.

Açıklamada ayrıca, "Krasnodar'ın batması durumunda denizaltı karşıtı operasyonlara geçmek üzere özel bir hava mürettebatının hazırda bekletildiği" ifade edildi.

Olumsuz hava koşullarına rağmen denizaltının yüzeyde seyretmeye devam ettiği belirtildi.

İngiltere, Fransa'nın kuzeybatı kıyısındaki Ouessant Adası yakınlarında bulunan denizaltının izlenmesi görevini, kimliği açıklanmayan bir NATO müttefikine devrettiğini duyurdu.

İngiliz ordusu, Rus denizaltısı Novorossiysk'i kendi karasularında tespit ettikten sonra geçen temmuz ayında benzer bir izleme operasyonu gerçekleştirmişti.

İngiliz Savunma Bakanı John Healey pazartesi günü, "Rus deniz tehditleri" karşısında Kraliyet Donanması'nın yeteneklerini geliştirmek için milyonlarca sterlinlik bir programın başlatıldığını duyurdu.

Londra'ya göre, Rus denizaltılarının İngiliz sularındaki faaliyetleri son iki yılda yaklaşık üçte bir oranında arttı.

Aralık ayı başlarında İngiltere ve Norveç, Kuzey Atlantik'te bu denizaltılara karşı koymayı amaçlayan ortak bir fırkateyn filosu işletmek üzere bir iş birliği anlaşması imzaladı.