Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Rima bint Bender Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, ABD'nin bölgedeki en güvenilir ortağıdır

Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
TT

Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Rima bint Bender Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, ABD'nin bölgedeki en güvenilir ortağıdır

Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare

Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Prenses Rima Bint Bender bin Sultan bin Abdulaziz, Suudi Arabistan’ın ABD’nin bölgedeki ‘en güvenilir ortağı’ olduğunu söyledi. İki ülke arasındaki ortaklığın ‘temelleri sağlam ve dayanıklı’ olduğunu vurgulayan Prenses Rima, ABD yönetimlerinin, Cumhuriyetçi ve Demokrat eğilimli olmasının bu konuda herhangi bir etkisinin olmadığını kaydetti.
Suudi Arabistan’ı Washington’da temsil etme sorumluluğunu üstlenmesinden bu yana ilk kez bir Arap gazetesine röportaj veren Prenses Rima, Şarku’l Avsat’a önemli açıklamalarda bulundu. İki ülke arasında kurulan stratejik ortaklığın üzerinden 75 yılın geçtiğini söyleyen Prenses Rima, bu ortaklığın, küresel düzenin Sovyetler Birliği’nin gel-gitleriyle mücadelede yaşadığı büyük zorluklar ve dalgalanmalardan, Körfez Savaşı'nın yanı sıra tekrarlanan petrol krizlerinden, terör örgütlerinin artan tehditlerinden geçtiğini ve tüm bu zorluklara karşı dayanıklılığını kanıtlayıp sürekli geliştiğini söyledi.
Prenses Rima bir soru üzerine, Suudi Arabistan’ın ABD’de karşılaştığı en büyük engelin 'klişeler ve ön yargılar’ olduğunu,  fakat yine de iki ülke arasındaki ilişkiyi korumak için herkese hitap edebildiğini ve iletişim kurabildiğini vurguladı. Öte yandan Prenses Rima, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilişkiye şöyle bir göz atmak isteyenlerin çoğunun Suudi Arabistan’ın sarf ettiği çabaları görmediğini düşündüğünü ifade etti.
İşte Şarku’l Avsat’ın Prenses Rima ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;
- Suudi Arabistan Krallığı'nın kurucusu Abdulaziz bin Abdurrahman bin Faysal Al Suud ile ABD’nin 32. Başkanı Franklin D. Roosevelt arasındaki tarihi görüşme, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki güçlü siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ortaklığın ilk adımıydı. Bölgeyi etkileyen değişiklikler ışığında bu ortaklığın bugünkü durumu nedir?

Suudi Arabistan ile ABD arasındaki sağlam ortaklık, kurucu Kral döneminden Kral Selman bin Abdulaziz’in mevcut krallığı dönemine devam etmektedir.  İki ülke arasında stratejik çıkarlara ve hedeflere dayanan bir ortaklık bulunuyor. Bu hedefler arasında, bölgede barış ve istikrarın sağlanması ve ekonomik işbirliğinin ilerletilmesi yer alıyor. Bu konuda ortak bir çaba söz konusu.
Tüm değişimlere rağmen ortak hedefler hala mevcut ve bölgedeki değişimlerle daha da önem kazanıyorlar. Bu stratejik ortaklığın karşı karşıya kaldığı bir takım zorluklara rağmen, bu zorlukların üstesinden gelebildik ve iki dost ülke arasındaki bu ortaklığın etkilenmesine izin vermedik. Çünkü hayati öneme sahip ortak hedeflerimiz var. Ayrıca bu hedefler sadece iki ülke için geçerli değil, bilakis bölgenin ve tüm dünyanın güvenliği ve istikrarı için de önemli.
- Çin'in ekonomik yükselişinden, Rusya’nın bariz bir şekilde ABD’ye rakip olup Ortadoğu arenasına geri dönüşüne ve Avrupa Birliği’nin (AB) rolünün azalmasına kadar küresel düzende yaşanan değişikler ışığında ortaklığın geleceğini nasıl okuyorsunuz?
Öncelikle iki ülke arasındaki stratejik ortaklık, küresel düzenin Sovyetler Birliği’nin gel-gitleriyle mücadelede yaşadığı büyük zorluklar ve dalgalanmalardan, Körfez Savaşı'nın yanı sıra tekrarlanan petrol krizlerinden, terör örgütlerinin artan tehditlerinden geçti ve tüm bu zorluklara karşı dayanıklılığını kanıtlayıp, gelişmeye devam etti. Aynı zamanda küresel düzenin karşı karşıya olduğu birçok farklı uluslararası meseleye ilişkin görüşlerin yakın olduğunu da ortaya koydu.
İkinci olarak ortak güvenlik, siyasi ve ekonomik hedeflere öncelik verilse de iki ülke arasındaki ortaklık bunun ötesinde çok daha büyük boyutlara uzanıyor. Bugün, iki ülke arasında kültürel farka ve toprakları aralarındaki mesafeye rağmen halklarının kültürel ve sosyal olarak daha da yakınlaştıklarını görüyoruz. İki halk arasında gelişen bu bağ, ortak stratejik hedeflere ve çıkarlara ulaşmak için yeni bir kaldıraç görevi görüyor.
Üçüncü olarak ise küresel düzendeki değişimlere rağmen tarihi gerçekler, Suudi Arabistan’ın bölgede ABD'nin en güvenilir ortağı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca iki ülke arasındaki mevcut ortaklık olumsuz ya da soyutlayıcı bir ortaklık değildir. Bu, iki ülkeden birinin başka bir ülkeyle ilişki kurmasının doğru olmadığı anlamından ziyade diğer bölgesel ve uluslararası güçlerle olan pozitif ilişkiler ve ittifaklarla ortaklıklarını güçlendirmeyi destekleyen bir ortaklıktır. Suudi Arabistan, ‘2030 Vizyonu’nu uygulamaya başladığında, tüm ülkelere bu vizyonunun bir parçası olmaları için kapılarını açsa da ABD, bu konuda en büyük payın sahibi olmaya devam ediyor.
- Suudi Arabistan yöneticilerinin vizyonu, ABD Kongresi üyelerinin bazılarının muhalefetine ve eleştirileriyle karşı karşıya kalan birçok bölgesel dosyada ABD yönetimiyle tutarlılık göstermektedir. İki ülkenin vizyonlarını daha da yaklaştırmak için ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz?
Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ortaklık, iki ülkenin tüm kurumlarının günlük olarak birbirleriyle yaptığı işbirliğine dayanan kurumsal bir ortaklıktır. Ancak ABD yönetimi ile Kongresi ve Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında ABD dış politikasına ilişkin görüş ayrılıklarının olması oldukça doğaldır. Suudi Arabistan ile ABD arasındaki bu kurumsal ilişki, ABD yönetimine Cumhuriyetçilerin veya Demokratların gelmesinden etkilenmez. Çünkü bu ilişki Demokrat Partili Başkan Roosevelt döneminde başlarken Cumhuriyet Partili Başkan Trump ile büyük bir işbirliğiyle devam etmektedir.
Büyükelçi olarak rolüm, ABD yönetiminde ya da Kongre'de çeşitli konumlardaki tüm taraflarla ve yetkililerle ait oldukları partiye bakılmaksızın iletişim kurmak, Suudi Arabistan’ın vizyonun iletmek, iki ülke arasındaki ilişkiyi geliştirmek ve ortak hedeflere ulaşmak için mümkün olan tüm yollarla çalışmaktır.
- Suudi Arabistan son zamanlarda medya ve siyaset üzerinden çok sayıda saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bu saldırıların bazıları Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin önemini azaltmaya ve gözden geçirilmesini talep etmeye yönelikti. Bu saldırılara nasıl karşılık veriyorsunuz?
Suudi Arabistan’ın tutumları ve politikası her zaman karşı karşıya kaldığı konulara yönelik tutarlı, sağlam ve dengeli olmuştur. Suudi Arabistan’ın tutumları ve rolü herkes tarafından biliniyor. Çeşitli alanlardaki çabaları orada burada konuşulanlardan daha büyüktür. Suudi Arabistan’ın terörle mücadele gibi çeşitli alanlarda yaptıklarının yanı sıra bölgedeki istikrarı destekleme ya da petrol piyasalarının dengesini koruma çabalarını bilen gözlemciler ve eleştirmenler, onun uluslararası arenadaki rolünün öneminin ve Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin her iki ülke için de merkezi olduğunun farkındalar.
Ancak ne yazık ki, bazen bazı kişilerin iki ülke arasında ilişkinin gözden geçirilmesi talebinde bulunduğunu duyarız. Ancak çoğu, Suudi Arabistan’ın çabalarını görmüyorlar. Ben her zaman bu mesajı vermek için ABD’deki çeşitli kesimlerle bir araya gelmeye çalışıyorum. Seçim dönemlerinde çeşitli nedenlerle bu gibi açıklamaların çoğaldığının farkındayız. Ancak Suudi Arabistan’ın bölgesel ve uluslararası çabaları hakkında yeterli bilgiye sahip olan herkesin Riyad’ın rolünün ve Washington’la olan ilişkisinin önemini anlayacağından eminiz.
- Önümüzdeki süreçle ilgili ne gibi hedefleriniz var?
ABD ile olan ilişkimize sadece siyasi ve güvenlik ilişkisi ile ilgili değil, bunun ötesinde tüm alanlarda işbirliğine uzanan daha geniş bir perspektiften bakıyoruz. Özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından başlatılan geleceğe yönelik iddialı bir vizyonun varlığı bu perspektifi genişletirken Suudi Arabistan 2030 Vizyonu hedeflerine ulaşmak için ekonomi, eğitim ve kültür alanlarında ABD ile işbirliği için birçok fırsat olduğunu görüyoruz.
ABD, en iyi üniversitelere, araştırma ve teknik merkezlere ve önde gelen şirketlere sahip. Benim de ABD’deki tüm kesimlerle ilişkileri geliştirerek Suudi Arabistan’ın vizyonuna ulaşmaya katkıda bulunmak ve iki ülke arasında her alanda daha fazla işbirliğine katkıda bulunmak istiyorum.
- Önünüze çıkan engeller neler?
Suudi Arabistan’ın bugün ABD’de karşı karşıya kaldığı en büyük zorluğun ne yazık ki klişeler ve ön yargılardır. Ancak bugün Suudi Arabistan imajını, yöneticilerinin gerçekleştirdiği vizyonla ABD ve dünyanın dört bir yanında olumlu bir şekilde gelişme gösteriyor. Örneğin turizm amaçlı vizelerin verilmeye başlamasından bu yana Suudi Arabistan çeşitli ülkelerden 200 bin fazla kişiye vize verdi. Suudi Arabistan’ı yakından tanıma fırsatı bulanların ülkemize bakış açıklarının değiştiğine tanık olduk. Buradan herkesi, şahit olunan ilerlemeyi görmek ve şerefli Suudi halkıyla doğrudan ve engelsiz olarak tanışmak için Suudi Arabistan’a davet ediyorum.
- 75. yılını tamamlayan Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
İki ülke arasında süregelen ilişki, stratejik hedeflere ulaşmaya ve iki ülkenin ortak çıkarlarına hizmet etmeye devam edecektir. Suudi Arabistan Krallığı’nın kurucusu ile Başkan Roosevelt arasındaki tarihi görüşme buluşmayı incelediğimizde, iki ülkenin o tarihten bu yana, aralarındaki mesafeye ve gerek kültürel gerek yaşam tarzlarındaki farklılıklara rağmen ortak ilkelerde buluştuğunu görüyoruz.  
Bu nedenle, söz konusu tarihi buluşmayla başlayan ortaklık, komünizmden, terörle mücadeleye, G20 zirvesinin gündeminden, dünya için daha iyi bir gelecek için yapılan çabalara, küresel, çevresel ve ekonomik zorlukları ele alma gayretine kadar iki ülke arasındaki işbirliğiyle devam etmektedir.
- ABD’de yaşayan Suudi kadınların güçlendirilmesi için neler yapıyorsunuz? Suudi Arabistan’da kadın haklarında ilerleme kaydedilmesine ilişkin yükselen şüpheci seslerle ilgili düşünceleriniz neler?
Suudi kadınların uzun zamandır bekledikleri birçok hayal sonunda gerçekleşti. Birçok hak elde ettiler. Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın gerçekleştirdiği reformlar ışığında kadınların değişimi ve güçlendirilmesi çabaları devam edecek. Burada, Suudi kadınların, erkeklerle aynı maaşı alması gibi birçok gelişmiş ülkede mevkidaşlarının elde edemediği hakları elde ettikleri dikkat çekiyor.
Bugün Suudi Arabistan’da kadınların güçlendirilmesine ilişkin atılan adımlardan gurur duyuyorum. Bu ortamın Suudi Arabistan 2030 Vizyonu kapsamında oluştuğundan eminim. Suudi kadınları dünya sahnesindeki mevkidaşlarıyla kıyaslanabilir bir konuma sahip olacaklar. Herkese göndermek istediğim mesaj da bu. Çünkü kadınlar olmadan ilerleme olmaz. Suudi Arabistan’da son yıllarda atılan adımları inceleyenler, önümüzdeki yıllardaki rotasını da anlayabilirler. Suudi Arabistan’ın 2020 yılında kadınlar, iş dünyası ve hukukla ilgili olarak 190 ülke arasında en çok reform yapan ülkeler listesinin başında yer alması, onun bu alandaki ilerleyişinin en önemli göstergesidir.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.