Muhammed el-Arabi
"Devrimimiz çalındıktan sonra umudumuzu yeniden kazandık..."
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) başkent Trablus’un kapılarını çaldığı bir dönemde, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejimini kuşatan devrime katılmış Libyalıların tekrarladığı bir cümle bu.
Kaddafi'nin devrilmesinden 9 yıl sonra tüm boyutlarda ardarda gelen krizlerin ardından, çatışmalar, iç savaş, bombardımanlar ve yıkım altında travma geçiren bazı Trablus sakinlerinin kalplerinde umut yeniden yeşerdi.
Trablus’ta trajik durum
Libya’nın başkenti Trablus'un Faşlum Mahallesi sakinlerinden Celal, ülkedeki durumu ‘trajik’ olarak tanımladı. Celal, “Kente hakim olan milislerin peşime düşmemesi için sizinle tam adımı vermeden konuşuyorum. Yıllar önce Faşlum mahallesine çocuklarımızı esir almak için baskın düzenleyerek, iki gün boyunca bizi kuşattılar” dedi.
Kaosu halk sonlandıracak
Birleşmiş Milletler (BM) destekli siyasi müzakerelerin ardından, Aralık 2015’teki Suheyrat Anlaşması’yla doğan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) ortaya çıkmasıyla ilgili Celal, “Umulduğu gibi olmadı. UMH Birkaç ay içerisinde devletin kılcal damarlarına nüfuz eden ve her şeyi çalan milislerin vesayetine rehin oldu” ifadelerini kullandı.
Celal, yumuşak bir ses tonuyla konuşurken, milislere karşı geldiği için Trablus’taki evinden göç ettirilen ve Tunus’ta yaşayan siyasi aktivist Adil Zaklam ise “9 yıl önce 17 Şubat'ta ayaklanan halk, ülkedeki yaşanan kaosu sona erdirecek olan taraftır” dedi.
Öte yandan Libyalı Celal, yaptığı açıklamada, “Devrim hedefleri, artık çok yakın ve ordunun güvenlik ve istikrarı sağlama hedefleriyle tutarsız değil” dedi. Celal ayrıca, hükümet ve güçlerinin, müzakere etmeyi ve barışçıl çözümü kabul etmesini de ‘yaklaşan yenilgisinin kanıtı’ olarak yorumladı.
Eşit servet dağıtımı
Devrimin başarısı sonrasında Libyalılar, 2012 yılındaki parlamento seçimleriyle ilk demokratik deneyimlerini yaşadılar. Ancak Genel Ulusal Kongre’nin, (parlamento) görevini üstlenmesinden bir ay sonra halk muhalefeti patlak verdi.
Öyle ki ülkenin doğusunda ‘Sirenayka/Bingazi Vilayeti Siyasi Ofisi’ ismi altındaki kabile grupları, Ali Zeydan’ın başbakanlık ettiği geçici hükümeti, yasadışı petrol satmakla suçlayarak petrol limanlarını kapattı.
O gün itibariyle servetin eşit dağıtımı talebi ortaya koyulmaya başlandı.
O dönemde bu durum, hükümetin başkentteki politikalarına karşı halk muhalefetine neden olan ‘Morning Glory tankeri’ krizi olarak biliniyor.
İslamcı akımların parlamentodaki temsilcilerinin ağırlığına göre, siyasi azil kararı da dahil hükümetin hedeflerine muhalif olan herkesin dışlanması için alınan kararların uygulanması karşısında halk muhalefeti başlamıştı. Durum, hükümetin devrilmesi ve alternatif bir hükümetin atanmasıyla sona erdi.
Zeydan ise, Mart 2014’te özel bir uçakla yurt dışına kaçtı. Daha önce de Kasım 2013’te, Zeydan’ı Trablus’taki karargahından kaçırma girişimi ortaya koyulmuştu.
O sırada Halife Hafter, 2014 yılı ortalarında el-Kerame (Onur) Operasyonu’nu başlatmak için Bingazi’ye gitmeden önce, ‘anayasa deklarasyonunun dondurulduğunu’ ve ‘Genel Ulusal Kongre ve hükümetin feshedildiğini’ ilan etti. Durum, Ağustos 2014’te seçilmiş Temsilciler Meclisi tarafından memnuniyetle karşılandı. O yılki parlamento seçimlerinde İslamcıların yaşadığı kayıp ve Tobruk’taki oturumlardan el-Kerame Operasyonu’na verilen destek de dahil, birçok sebep dolayısıyla, silahlı tugaylar, Libya Şafağı Operasyonu (Fecr-i Libya) olarak da bilinen askeri bir isyan başlattı. Bu tugaylar, aynı zamanda bazıları Misrata’dan gelen radikal İslamcı hareketlerin askeri kolunu da temsil ediyor. Operasyon sonucunda başkent ve ülkenin batısındaki şehirlerin kontrolü sağlandı. Genel Ulusal Kongre, siyasi cepheye geri döndü. Parlamento seçimlerinin o dönemde anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle geçici bir hükümet kuruldu.
Suheyrat Anlaşması
Libya Şafağı darbesi, ülkenin, hala mevcut olan siyasi ve güvenlik bölünmesi yaşamasının ana sebebi sayılıyor. Libyalı gazeteci Salim Arafa, tarafları ‘genişletilmiş bir siyasi diyaloğa’ götüren uluslararası çabaların, Fas’ın Suheyrat kentinde siyasi bir anlaşma sağladığını söyledi. Arafa, bu çabaların arkasında, (ülkenin terörizmden ve milislerin kontrolünden kurtulması için Libya ordusunun sarf ettiği çabaları destekleyen halk karşısında) Trablus’taki bu İslamcı akımları destekleyen ülkelerin desteklerinin olduğunu belirtti. Salim Arafa ayrıca, “UMH, zamanla ordunun bir düşmanı haline dönüştü. Suheyrat Anlaşması’na göre ilk görevi bu milislerin varlığını sona erdirmeyi amaçlayan güvenlik düzenlemelerini uygulamak olsa da milislere karşı yandaşlığını gösterdi” dedi.
“Suheyrat oturumlarından ayrılmayan ülkelerin büyükelçileri, anlaşmanın ve maddelerinin arkasındaydı” diyen Arafa, “8’inci madde, Hafter’i Genelkurmay Başkanı pozisyonundan uzaklaştırmak için tasarlandı. Ülkedeki bölünme, Suheyrat Anlaşması’na göre arenadaki yeni siyasi varlığı korumak için, siyasi bir cephe olarak Ulusal Kongre’yi Devlet Yüksek Konseyi ile değiştirebilecek İslamcı liderlerin ısrarı ile güçlendi” dedi.
Yapay kriz
İlk devrim yıllarında ülkede askeri bir kuruluşun kurulmasına muhalefet olanlar, askeri kuruluşun, Kaddafi rejimi subaylarından oluşacağını iddia ederken, bu subayların geri dönmemesi gerektiğini savundu. Devlet Yüksek Konseyi eski Başkanı Abdurrahman es-Suveyhili’ye göre ordunun ülkenin doğusunda kendisini dayatıp arenada önemli bir oyuncu haline gelmesi sonrasında ortaya koyulan iddia ise, “Hafter’in ülkeyi, askeri olarak yönetmeyi ve diktatör rejimi Libya’ya geri getirmeyi amaçladığı’ oldu. Ancak siyasi aktivist Adil Zaklam, “Ordu, neden ülkenin doğusundaki Temsilciler Meclisi ve hükümete karşı durmadı ve hala orada durmayı tercih etti?” ifadelerini kullandı.
Zamanla devrimin yıldönümü kutlamaları reddedildi. Ve durum, 17 Şubat 2012-2013’te olduğu gibi, kutlama görüntüleri olmaksızın, hükümet çalışmalarının bu hususta etkin olmayacağını ilan eden ülkedeki iki hükümetle sınırlı kaldı. Nakit akışkanlığının olmaması ve fiyatların oldukça yüksek olması nedeniyle bankalar önündeki vatandaşların oluşturduğu uzun kuyrukların da gösterdiği gibi durum, çöküşe doğru kayıyordu.
Temsilciler Meclisi’ndeki aktivistler ve yetkililer, bu zorlu ekonomik koşulların nedenlerine değinirken, “Petrol gelirleri üzerinde karara sahip olan Merkez Bankası’nın ve UMH’ye bağlı Ekonomi Bakanlığı’nın kararlarını takip edenlerin oluşturduğu yapay kriz, ‘krizin, ordunun petrol tesislerini ve limanlarını kontrol etmesinden kaynaklandığı’ mesajı verdi” dedi.
Sahne açık
Libya’nın güneyinde hakim olan tüm kaos tablosuna rağmen, Libya Danışmanlık ve Gelişim Merkezi’nde araştırmacı Cuma el-Magrahi, bu sahnenin kaybolduğunu, ancak aynı zamanda bir halk uyanışının başladığını söyledi. Sivil ve halk akımlarının durumun farkına vardığını belirten Magrahi, “Serrac hükümetinin milislere ve Trablus’taki siyasal İslamcı akımı açıkça savunanlara sığındığı ve son olarak Türk müdahalesiyle güçlendiği ortaya çıktıktan sonra bugün sahne yeniden açık” dedi. Öte yandan Cuma el-Magrahi, ordunun, 4 ay önce el-Kerame operasyonunun başlamasından bugüne kadar pozisyonunun ve hedefinin güvenilirliğini koruyarak bir fark oluşturduğuna da dikkati çekti.
Libya sahnesindeki bu şeffaflık ve netlik, halk da dahil olmak üzere uluslararası bir tutumla karşılaştı. Bu çerçevede analiz Zaklam, “Güvenlik Konseyi, yıllardır milislerin dağıtılması vaadinden geri adım atmadı ve son günlerde, bunların terörizmle bazı bağlantıları olduğunu söylüyor. Garip bir paradoksta, bugün orduyu, Cenevre’de bu milisleri destekleyen bir hükümete ait subaylarla müzakere etmek için beş subaydan oluşan bir askeri komite kurmaya çağırdığını görüyorsunuz” dedi. Analist, milislerin yönetim şemsiyesi altında uluslararası toplumun, ülkenin istikrarını ve çıkarlarını aramadığına dikkati çekti.
Geçen cuma günü Bingazi’de gerçekleşen ve Türk müdahalesinin kınandığı kitlesel gösterilere değinen Libyalı Celal ise bu gösterileri, ‘Şubat devriminin resmi bir kutlaması, orduya açık bir destek, ülkedeki gelişmelere ilişkin halkın açık tavrı’ olarak nitelendirdi.
Geri dönüş yok
Bingazi’deki gösteriler sırasında konuşma yapan Genelkurmay Başkanı Hafter, milisleri hezimete uğratmadan ve paralı askerleri Trablus’tan kovmadan barışın sağlanmayacağını vurguladı. Hafter, ordunun, Trablus’un merkezinin sınırlarında ve kurtuluşun eşiğinde olduğunu belirterek, “Trablus, tüm Libyalılar için özgür ve güvenli bir başkent oluncaya kadar sabitlerden taviz verilmeyecek” dedi.
LUO Genelkurmay Başkanı, “Libyalıların çoğunun, ordunun savaşında mücadele vermesinden, ülkenin yüzde 90’ının kontrolünün sağlanmasından ve yalnızca birkaç şehrin kalmasından sonra geri dönüş nasıl kabul edilebilir?” ifadelerini kullandı.
Libya intifadası 9 yıl sonra hedeflerine ulaşabilecek mi?
Libya intifadası 9 yıl sonra hedeflerine ulaşabilecek mi?
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة