Behruz Kameri, İran Devrimi hapishanesindeki infazların arka planını kitaplaştırdı

Evin Hapishanesi (Wikipedia)
Evin Hapishanesi (Wikipedia)
TT

Behruz Kameri, İran Devrimi hapishanesindeki infazların arka planını kitaplaştırdı

Evin Hapishanesi (Wikipedia)
Evin Hapishanesi (Wikipedia)

Antoine Abu Zeid
Princeton Üniversitesi'nde Yakındoğu Araştırmaları Profesörü, İran ve Körfez Araştırmaları Direktörü İran asıllı Behruz Kameri, 1979 yılında Şah’ın indirildiği ve yerine Paris'te sürgünde olan dini lider Humeyni’nin getirildiği İran Devrimi’nin ardından anavatanındaki politik gerçekliği tarif etmek amacıyla bir roman kaleme aldı.
Romanın (İngilizceden) Arapçaya çevirisi, Al Saqi Yayın Evi tarafından bu yıl “İdam kafilesi: Tahran’daki bir mahkûmun notları” başlığıyla yayınlandı. Kitap, devrim yargıcı ve İran cezaevlerinin başı Esedullah Laciverdi’nin emirleri üzerine Ayetullah Hüseyin Ali Muntazeri'nin diğerlerine kıyasla nispeten ılımlı politikasına en sert şekilde karşı çıkanlar tarafından başta solcular olmak üzere çeşitli kesimlerden ölüm cezasına çarptırılan Şah döneminin yüzlerce ve hatta binlerce muhalifinin hayatlarını etkileyen trajediyi bir kez daha hatırlattı.

İnsan tecrübeleri
Riim et-Tavil tarafından tercüme edilen kitap, 2000'lerin başlarındaki çağdaş romanlar gibi belirgin siyasi söylemler içermiyor. Daha ziyade Esedullah Laciverdi’nin bilgisi ve bazı liderlerine yönelik suikastların ardından eski sol eğilimli muhalefet saflarında tutuklama kampanyası başlatan Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yetkisiyle kanun kaçakları 1”olduklarına karar verilen solcu bir grup İranlının edindikleri tecrübeler aktarılıyor. Bu bir grup İranlı tutuklu, Şah rejiminin tüm kesimlerden muhaliflere karşı yetkilerin kötüye kullanımı çerçevesinde başlatılan tutuklama kampanyasında tıka basa doldurulan ünlü Evin Hapishanesi’ne konulmuşlardı. Romanın yazarı, tutukluluk süreci, hapishaneye gönderilmeleri öncesi yaşanan en önemli olayları ve ölüm cezasına çarptırılmalarını, her bir hükümlünün karakterine bürünerek okuyucuya aktarıyor.


Kitabın kapağı (Yayınevi)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Roman, siyasi ya da ahlaki suçlardan tereddüt edilmeden ölüme mahkum edilen bir grup insanın hikayesini anlatıyor. Yazar Behruz Kameri, ölüm cezasına çarptırılanları fiziki ölümleri öncesinde psikolojik olarak çökerten baskıyı hayal gücünü kullanarak, başka dünyalar yaratarak ve klasik müziği çağrıştırarak okuyucusuna aktarıyor. Bu nedenle yazar kitabında Gustav Mahler tarafından yazılan senfoniyi tercih ediyor. Tabii ki İnfaz Kervanı romanının sadece stresli bir ölüm hissi ile klasik müzikle duygusal çağrışım arasında zekice yapılan bağlantıdan ibaret olduğu söylenemez. Bu durum daha ziyade bir akademisyen olan yazarın okuyucusunun ilgisini çeken sürpriz başlıklar kullanarak uyguladığı bir stratejiyi takip etmesinden kaynaklanıyor. Okuyucu 27 bölümden oluşan kitapta her bir idam mahkumunun betimleneceği ve infaz sahnelerinin anlatılacağı, onların adlarıyla oluşturulmuş başlıklar olacağını düşünürken şu  başlıklarla karşılaşıyor: Bu da geçer, Ne Yapmalı?, Uygulama teorisi, Güvenli ev, Ferhad,  Dağılan şeyler, Çalus’a yolculuk, Duruşma, Emin Salihi beyin 50’inci yaş günü, İtiraf, Mahler Senfonisi, Troçkizm, Zehir, Acı bakla sevgisi, Behram, Sarımsak turşusu, Şair ve diğerleri.
Yazar kitabına ‘önsöz’ (s. 9-13) ile başladıktan sonra kitabın bilimsel bir araştırmanın ötesinde olmadığını öne süren üslupsal bir manevranın ardından kanser hastası olduğu ve yakında öleceği için infaz edilmekten kurtulan anlatıcının ağzından anlatmayı planladığı olayları 1979 - 1984 yılları arasında yaşananlarla sınırlıyor. Anlatıcının hapishaneden kaçtığı 31 Ocak sabahı başlayan öyküde İran Devrimi, Şah'a karşı kazanılan zaferden kısa süre sonra kendi evlatlarına vurduğu bir darbe olarak nitelendiriliyor. Kitabın 10’uncu sayfasında şu satırlar yer alıyor:
“Monarşiyi sona erdirmek için birlik olma çağrısında bulunan sesler artık bir çelişki içerisindeydi. Komünistler, sosyalistler, liberaller, milliyetçiler, kadınlar, işçiler, üniversite öğrencileri, dini ve etnik azınlıklar, devrim gençliği, devrim için çabalayanlar ve ihtiyatlı din adamları, hepsi kendilerinden emin bir şekilde devrimin gerçek sahibi olduklarını iddia ettiler...”

İnfaz öncesinde çekilen ıstırap
Yukarıda bahsettiğimiz başlıklar, infaz öncesi hissedilen duyguları ve acıları anlatan kısa birer özettir. İlki; sorgusu sırasında aşırılık yanlısı komünist bir gruba üye olmakla suçlanırken kız kardeşinin intihar haberini aldığında hakkındaki idam kararından kurtulan karakterin öyküsünü anlatırken, ikinci başlık altında yazar, tam bir ayyaş olan ayakkabı ustası Hüseyin, dindar bir karakter olan Nasrallah ve kız kardeşinin kurtardığı komünist gibi romanda geçen karakterlerin her birinin trajik sonunu anlatan ‘Ekber’ karakterinden bahsediyor. “Bu da geçer”, “Ne Yapmalı?” ve “Uygulama teorisi” başlıklı bölümlerde anlatıcı, üniversite yıllarına dönerken genç bir adam olarak hayatının en önemli anların aktarıyor. “Ne yapmalı?” bölümünde yasaklı olan ve komünistlerin ceza alma nedenlerinin başında gelen Lenin'in yazılarını okumak için çılgınca arayış içinde olan anlatıcı, bu bölümde daha çok kendisinden bahsediyor. Tekstil mühendisliği bölümünden mezun olduğunu öğrendiğimiz anlatıcının eğitim hayatındaki başarılarını nasıl feda ettiğini, Lenin’in yazılarını nasıl algıladığını ve o yazılardakileri nasıl uygulamaya çalıştığını görüyoruz.
Yazar, hakkındaki idam hükmüne rağmen sürekli olarak “Hiç pozitif insan kalmadı” (s. 88) diyen Ferhad Kurdi de dahil olmak üzere Evin Hapishanesi’indeki mahkumların hikayelerini anlatmaya devam ediyor. Bu hikaye aynı zamanda işkence altında ölen sol görüşlü, devrimci ve maoist Arjang’in düşünce ve inanç üzerine hücrede yaptığı yoğun tartışmaların anlatısıdır. Yazar daha sonra anlatıcısı Ekber’e geri döner ve ‘bir avuç devrim muhalifi’ ile olan ilişkisinden dolayı tutuklanmasına ve sorgulanmasına yol açan anları anlatmaya devam eder (s. 112). Ekber mahkemede, ‘ortak komününü’ kurmaktan yargılandığında ezilenlerin kendisinden yana olduğunu söyleyerek kendisine yöneltilen suçlamaları reddeder. Fakat bir süre sonra ‘bu mücadelede nasıl davranacağına dair net bir vizyonu olmadığından’ pişman olduğunu söyler. Ardından yazar hapishanenin verdiği kasveti azaltmak için anlatıcı ve diğer mahkumların Mahler’in senfonisini hayal etmeye iter. Mahkumlar hep bir ağızdan Mahler’in senfonisinin üçüncü bölümündeki flüt resitalini ‘ıslıkla’ çalarak eğlenirler (s. 169-179). Sonra klarnet sesi ve flüt ile klarnet sesinin geçişlerini hayal etmeye yönlendiren yazar,  hayatın hiçlikten yeniden dirilebileceğine dair tartışmalar ortaya koyar. En sonunda da Şair Ahmed Şamlu’nun ‘İdam Anı’ başlıklı şiirinden şu alıntıyı yapar:
“Anahtar kilidi çevirdiğinde,
Dudaklarında bir tebessüm belirdi.
Çatıda dans eden su dalgaları gibi,
Güneş ışıklarının yansıması gibi”

Kitapta, hapishane hayatının gerçekleriyle ilgili anlatım ile kaçınılmaz sona meydan okuyan ruh hali arasında yaşanan gel-gitler şeklinde tasavvur edilen sahneler bir biri ardına canlanırken artık netleşen bir tablonun ortaya çıkmasıyla perde Davud, Mansur, Salah ve diğerlerinin idamlarına kadarki kısa hayatlarına açılıyor. Çağdaş İran sanatı ve şiirindeki Beethoven'ın müziği ve Romantik akımın etkisi hakkındaki çeşitli yorumlar ve bunlara ilişkin diyaloglar yer alıyor.
Bu roman, örneğin Muntazeri'nin Laciverdi ile mücadelesi gibi iktidardaki kişilerin tutumlarında gizlenmiş hem benzer hem de çelişkili ideolojik söylemlerine rağmen romandaki kahramanların ölümlerine yol açan anlaşmazlığın özünü açıklamada yetersiz görünebilir. Ancak yazara göre bu kitap, kaçınılmaz sonla yüzleşen insanların ölüme giden yolda yaşadıkları tecrübeleri ve nasıl hayata ayak uydurmaktan vazgeçmediklerine ışık tutuyor.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.