ABD, El-Fahuri'nin serbest bırakılması için Lübnanlı yetkililerle anlaşma mı yaptı?

TT

ABD, El-Fahuri'nin serbest bırakılması için Lübnanlı yetkililerle anlaşma mı yaptı?

Lübnan’daki askeri mahkeme dün sürpriz bir kararla, ülkenin güneyinin işgali sırasında İsrail tarafından kurulan el-Hayam gözaltı merkezi eski yöneticisi Amir el-Fahuri’yi serbest bıraktı. Karar ülkede yaşanan siyasi bir tartışmanın tam ortasında gelirken Hizbullah kararı ‘ABD baskısı’ sonucu alınmış ‘yanlış’ bir karar olarak niteledi. Bununla birlikte kararın, ABD ile ‘siyasi bir anlaşma’ çerçevesinde alındığı iddia edildi.
Washington ile ‘anlaşma’ yapıldığı imaları, siyasiler ve yetkililer tarafından yapılan açıklamalardan çıkarılırken özellikle (Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) Genel Başkanı Velid Canbolat’ın Twitter hesabından yaptığı şu açıklama dikkatleri çekti;
“(Ülkede) sağlık sektörü ve ekonomide yaşanan kriz zirveye ulaşırken, karar merkezinde olan ve çifte vatandaşlığı bulunan şeytanın avukatı, ajan Amir el-Fahuri'nin serbest bırakılması için uygun fetvayı bulur. Yargı kurumlarının ve yargının bağımsızlığı hakkında konuşmanın ne faydası var. Yüksek Yargı Konseyi Başkanı’na ve ajanı yargılayan hakimlere teşekkür ederim. Bu Başkanlık için zehirli bir iksirdir.”
Öte yandan (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) lideri Cibran Basil’in ofisinden basında çıkan haberlerle karşı yapılan açıklamada, “Yargıya olan saygısından dolayı milletvekili Basil, Fahuri’nin ne tutuklandığında ne de serbest bırakıldığında ucu yargıya dokunan yanlış eleştiriler ve iftiralarda bulunmamıştır” ifadeleri yer aldı. Lübnan merkezli bir gazetede yer alan habere işaret edilen açıklamada, “Bu iğrenç bir iftira ve tahammül edilemeyen gerçeklerin çarpıtılmasıdır. Bunun amacı, ajanın Basil’in Dışişleri Bakanlığı döneminde Lübnan'a dönmesi ve tutuklanmasından dolayı tüm siyasi ve medyatik yükün milletvekili Basil’in omuzlarına yüklenmesidir. Basil Fahuri’yi hiç tanımıyor ve onunla serbest bırakılmasıyla hiçbir bağlantısı yok. Basil’in Fahuri’ye yardım etme sözü verdiğine dair söylenenler önyargı ve yalandır. Bu yüzden gazeteye dava açılmasına karar verildi” denildi.
Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen eski Bakan Viam Vahhab ise “Lübnan, ABD’nin talebini reddedemez” çıkışında bulunurken milletvekili Cemil es-Seyyid Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Bu mahkeme tek başına Fahuri’yi temize çıkarmaya cesaret edemez. Lübnan lehine yapılmış bir anlaşma sonucu serbest bırakılmış olmasını ve bunun da halka duyurulmasını umuyorum. Fakat eğer karşılıksız bırakıldıysa kafalar yuvarlanmalı” dedi.
Muhalif siyasi kaynaklar Şarku’l Avsat aracılığıyla Fahuri’nin serbest bırakılmasının Şii İkilisi’nin (Hizbullah-Emel Hareketi) dışında Hizbullah’ın müttefiklerini de etkileyecek olan ABD yaptırımlarıyla ilişkili olup olmadığını sordular. Kaynaklar ayrıca Washington ile Lübnan hükümeti arasında pamuk ipliğine bağlı ABD-Lübnan ilişkilerinin normalleştirilmesi ve ABD'nin Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Lübnan'a nakit para yardımı yapılmasına yeşil ışık yakmasını kolaylaştırması’ karşılığında Fahuri hakkındaki takipsizlik kararı nedeniyle Lübnan’ın bir bedel ödeyip ödemeyeceğini de sorarken bu bedelin yerel mi yoksa bölgesel mi olacağını da sorguladılar.
Kaynaklar ABD’nin talebi üzerinde geçtiğimiz aylarda aralarında ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı David Hill ve ABD'nin eski Beyrut Büyükelçisi Elizabeth Richard ve yeni Büyükelçisi Dorothy Shea’nın da bulunduğu ABD’li bazı yetkililer ile Lübnanlı yetkililer arasında birkaç görüşme yapıldığının altını çizdiler.
Öte yandan karara karşı siyasi bir çıkış yapan Hizbullah “Ne yazık ki ABD baskısı bugün karşılık buldu” şeklinde bir açıklama yaptı. Bugünün Lübnan ve yargısı için üzücü bir gün olduğu belirtilen açıklamada, kararın pişmanlık, öfke ve kınama gerektiren bir karar olduğu vurgulandı. Açıklamada ayrıca askeri mahkeme başkanının ve üyelerinin, bu kararı almaları için yapılan baskılara boyun eğmek yerine istifa etselerdi, daha onurlu ve daha faydalı bir davranış sergilemiş olacakları belirtildi. Açıklamada yargıya saygınlık ve onur sınavında itibar ve dürüstlüğünü geri kazanmak ve işkence gören, ezilen ve topraklarının kurtarılması uğruna fedakarlık yapan tüm Lübnanlılar için bu durumu düzeltme çağırısı yapıldı.
Hizbullah’a bağlı Avukatlar Topluluğu yaptığı açıklamada, “Askeri Mahkeme tarafından, el-Hayam Kasabı olarak adlandırılan ajan Amir Fahuri'nin serbest bırakılması kararı Lübnan halkı adına alınmış bir karar değildir. Bu skandal karar, Lübnan adaletinin ve askeri yargının tarihinde kara bir gündür. Ancak Fahuri’nin serbest kalma işlemleri durdurulması ve ardından adil bir şekilde cezalandırılması halinde bu kara leke silinebilir” ifadeleri yer aldı.
Muhalefet kanadından siyasi kaynaklar, yaşanan siyasi tartışmalarla ilgili olarak,  hükümetin, ABD ile ilişkilerdeki tıkanıklığı hafifletmeye yardımcı olacak, mevcut durumu sona erdirecek ve Washington ile ilişkilerde krizi ağırlaştıran ana meselelerle karıştırılmayacak benzer bir karar verip veremeyeceğini sorguladılar. Kaynaklar, tepkileri ve tıkanıklığı püskürtebilecek tutumlar sergilemek yerine, Fahruri’yi serbest bırakma kararıyla Washington'la gerginliği hafifletmeye ve uyuşmazlığı gidermeye yönelik davranışlar sergilendiği söylediler. Yine aynı kaynaklar, bu olayın Saad Hariri hükümeti zamanında gerçekleşseydi ne gibi sonuçları olacağını ve bugün hükümette yer alan partilerin buna karşı nasıl bir tutum sergileyebileceklerini sorguladılar.
Hakkında İsrail'in Lübnan’ın güneyini işgali sırasında el-Hayam kasabasında eski bir kampta işkence yaptığı iddiaları bulunan Amir el-Fahuri'nin geçtiğimiz Eylül ayında uzun yıllar kaldığı ABD’den dönmesi ülkede büyük bir öfke patlamasına neden olmuştu.
Mahkeme, 16 Mart Pazartesi öğleden sonra yayınladığı kararda şu ifadelere yer verdi:
“Güney Lübnan’ın 2000 yılında kurtuluşundan önce İsrail tarafından kontrol edilen el-Hayam Hapishanesi’nde 1998 yılında mahkumlara işkence yapıldığı yönünde Fahuri’ye atfedilen suçlar, zaman aşımına uğrayarak (yani iddia edilen suçun gerçekleşmesinden bu yana 10 yılı aşkın bir süre geçti) düştü.”
Ancak Askerî Yargıtay’daki Hükümet Komiseri dün, Pazartesi günü Askeri Mahkeme’de hakim Gassan el-Huri’nin verdiği kararı temyiz etti. Lübnan Ulusal Bilgi Ajansı, hakim el-Huri’nin Askeri Yargıtay'dan kararı temyiz etmesini, Fahuri için tutuklama emri çıkarılmasını ve yeniden yargılamasını istediğini belirtti. Ajans, temyiz başvurusunun dün sabah Askeri Yargıtay tarafından işleme alındığını aktardı.
Fahuri hakkındaki takipsizlik kararının yayınlanmasından bu yana, siyasi çevreler ve halktan yapılan yoğun eleştiriler devam ederken Hizbullah ve diğer solcu güçlerin destekçileri yargı ve siyasi müdahale konusundaki öfkelerini dile getirdiler. Bazıları Tuğgeneral Hüseyin Abdullah başkanlığındaki Askeri Mahkeme’yi eleştirirken siyasi kaynaklar Abdullah'a yönelik eleştirileri ‘haksız’ olarak nitelediler.
Şarku’l Avsat’a yapılan açıklamalarda,  1980'lerde İsrail'le beraber hareket eden ‘Güney Lübnan Ordusu’ milisleri tarafından yönetilen el-Hayam gözaltı merkezinde çıkan isyanın zorla bastırılması davasına ilişkin ‘beraat’ değil, ‘takipsizlik’ kararı alındığı vurgulandı. Olayda iki mahkum ölmüştü. Kaynaklar, Güney Lübnan'ın 2000 yılında işgalden kurtulmasından iki yıl sonra 2003'te Fahuri hakkında başka bir dava açıldığını, ancak zaman aşımı nedeniyle serbest bırakıldığını belirttiler.
Şarku’l Avsat’a konuşan yargı kaynaklarına göre Fahuri, gözaltı merkezindeki ayaklanmayı zorla bastırmak, iki mahkumun ölümüne neden olmak, 1986 yılında mahkum Ali Abdullah Hamza'nın cesedine işkence yapmak, ölen mahkumların cesetlerinin bilinmeyen bir yere taşımak ve saklamakla suçlandı. Ancak 30 yıllık zaman aşımı nedeniyle Fahuri kanunlar uyarınca serbest bırakıldı. Kaynaklar ayrıca Fahuri’nin avukatının 2016 yılında Lübnan'a gelip suçlamaların zaman aşımına uğraması nedeniyle Lübnan güvenlik makamlarından müvekkilinin adının hakkında ajanlık ve terörle suçlamaları bulunanlar için oluşturduğu ‘303’ listesinden çıkarılması için bir takım adımlar attığına dikkat çektiler. Fahuri'nin adının listeden çıkarılmasının ardından Lübnan'a döndüğünü belirten kaynaklar, geçtiğimiz Eylül ayında tutuklanmadan önce Lübnan topraklarına girmesine izin verildiğini söylediler.
Fahuri, Beyrut’ta soruşturma hakimi olan Bilal Halavi tarafından el-Hayam Hapishanesi’ndeki iki eski tutuklunun kendisine karşı açtığı davada da ‘söz konusu tutukluları göz altına almak, özgürlüklerine el koymak ve işkence yapmak’ ile yargılanıyor. Fakat Halavi’nin Fahuri hakkında tutuklama emri çıkarmamış olması halkın yargıya yönelik öfkesini körüklüyor. Siyasi kaynaklar, Fahuri’nin şuan bir güvenlik merkezinde olmadığını, yoğun güvenlik önlemleri altında bir hastanede tedavi gördüğünü söylediler.



İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
TT

İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)

Lübnan’ın resmî haber ajansı Ulusal Haber Ajansı (NNA), bugün (Cuma) Güney Lübnan’daki Vezzani ve Mecidiye çevresinin İsrail topçuları tarafından hedef alındığını bildirdi.

Ajansa göre, İsrail’e ait bir insansız hava aracı Ras el-Nakura bölgesinde bir balıkçı teknesinin yakınına ses bombası bıraktı; olayda yaralanan olmadı. Aynı bölgede İsrail’e ait bir savaş botu da ülkenin kara sularına doğru makineli tüfekle ateş açtı.


İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
TT

İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)

Filistinli kaynaklar, İsrail’in iki gündür öne sürdüğü, İslami Cihad Hareketi’nin Hamas ile iş birliği yapmayı reddettiği ve ateşkesin ikinci aşamasına geçilmeden önce elindeki son İsrailli esirin cesedini teslim etmediği yönündeki iddiaları yalanladı.

İsrail’in Maariv gazetesinin güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Hamas ile İslami Cihad arasında, Ran Gafeli isimli son esirin cesedinin teslim edilmemesi konusunda gerilim yaşandığı iddia edildi. İsrail, Gafeli’nin kaçırılmasında İslami Cihad mensuplarının doğrudan rol aldığını düşünüyor.

İslami Cihad’ın askeri kanadı Saraya el-Kudüs, günler önce yaptığı açıklamada tüm esirleri teslim ettiklerini ve ateşkes anlaşmasına tamamen uyduklarını belirtti. Hareketten Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Gafeli’nin cesedinin kendi ellerinde bulunmadığını, cesedin Hamas’ın kontrolünde olduğunu ifade etti. Kaynaklar, Hamas ile koordinasyonun “mükemmel seviyede” olduğunu ve İsrail basınında yer alan gerilim iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

dsvf
İslami Cihad savaşçıları ve Mısırlı işçiler, Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat'ın kuzeyinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arıyor (Arşiv - AP)

Hamas kaynakları da Şarku’l Avsat’a, cesedin Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye ve Zeytun mahallelerinde 3 veya 4 farklı noktada bulunmuş olabileceği yönünde şüpheler olduğunu aktardı. Ancak bu noktalarda yürütülen aramalarda cesede ulaşılamadığı, esir alma ve gömülme süreçlerine dahil olan saha sorumluları ve militanların tamamının çeşitli saldırılarda öldüğü için kesin yer tespiti yapmanın zorlaştığı bildirildi. Kaynaklar ayrıca yoğun bombardıman ve bölgenin tamamen yıkılması nedeniyle tespit çalışmalarının daha da güçleştiğini belirtti.

Yediot Aharonot gazetesine göre İsrail, arabulucular aracılığıyla Hamas’a, cesedin yerinin belirlenmesine yardımcı olabilecek kişilere ilişkin bilgiler ve bölgenin olası konumunu gösteren uydu görüntüleri iletti. Hamas kaynakları, bu dosya ve diğer konularla ilgili arabulucularla temasın sürdüğünü söyledi.

Yeni videonun ortaya çıkardığı soru işaretleri

Bu gelişmeler, İsrailli esir ailelerinin yayımladığı görüntülerle eş zamanlı yaşandı. Videolarda, Ağustos 2024’te Refah’taki bir tünelde cesetleri bulunan altı esirin, tünelde birlikte yaşarken Hanuka’yı kutladıkları, 2024 yeni yılına girdikleri, konuşup saç tıraşı oldukları ve tünel içinde farklı noktalara hareket ettikleri görülüyor.

dfgh
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Görüntüler, İsrail ordusunun söz konusu altı kişinin tünele ulaşımdan iki gün önce Hamas tarafından öldürüldüğü yönündeki açıklamalarına dair soru işaretleri doğurdu. Hamas bu iddiayı reddederek, esirlerin bölgeyi hedef alan İsrail bombardımanında öldüğünü söyledi.

Maariv'den gazeteci Miki Levine, esirlerin “Nisan ayında anlaşma sağlanmış olsaydı hayatta olabileceklerini” belirten bir değerlendirme yayımladı. Levine, Başbakan Netanyahu ile bakanlar Smotrich ve Ben-Gvir’in “tam zafer” stratejisinde ısrar etmelerinin, Refah’a girilmesinin esirleri tehlikeye atacağı yönündeki uyarıları göz ardı ettiklerini yazdı.

İsrail devlet televizyonu da, esirlerin öldürülmesinden birkaç gün önce müzakerelerin tıkanma noktasına gelmesinin, Tel Aviv’in Filadelfi Koridoru’nun kontrolünü şart koşmasından kaynaklandığını; o aşamada anlaşma imzalansaydı altı esirden beşinin serbest bırakılacağını aktardı.

Hamas kaynakları ise Şarku’l Avsat’a, esirlerin topçu ve hava bombardımanında öldüğünü, saldırı sırasında bazı esir gardiyanlarının da yaşamını yitirdiğini teyit etti. Kaynaklar, savaş boyunca İsrail güçleri esirlere yaklaşırsa “tehlike durumunda esirin öldürülmesi” yönünde talimat bulunduğunu da belirtti.7Tünelin Refah’ın batısındaki Tel Sultan’da bulunduğu, İsrail ordusunun sonraki incelemelerinde esirlerin “bölgedeki yoğun askeri baskı nedeniyle hayatını kaybettiğini” kabul ettiği bildirildi.

Ekim 2024’te İsrail, Hamas’ın eski siyasi büro şefi Yahya es-Sinvar’ı, Tel Sultan’daki bir evde, yanında silahlı bir grupla bulunduğu sırada öldürmüştü. Kasım ayında Hamas kaynakları, Muhammed es-Sinvar’ın oğlu İbrahim’in de Refah’taki bir tünelde hava saldırısında öldüğünü açıklamıştı. DNA bulgularının, aynı tünelde Hamas mensuplarının bulunduğuna işaret ettiği belirtildi. Esirlerin, İbrahim es-Sinvar’ın öldüğü saldırıda hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendiriliyor.

Hamas kaynakları, İsrailli esirlere ilişkin talimatların çok sıkı olduğunu ve hayatta kalmaları için tüm imkânların seferber edildiğini vurguladı.


Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.