Husileri kim yönetiyor?

​Sana’da vatandaşlar koronavirüsten korunmak için maske takmaya başladılar (EPA)
​Sana’da vatandaşlar koronavirüsten korunmak için maske takmaya başladılar (EPA)
TT

Husileri kim yönetiyor?

​Sana’da vatandaşlar koronavirüsten korunmak için maske takmaya başladılar (EPA)
​Sana’da vatandaşlar koronavirüsten korunmak için maske takmaya başladılar (EPA)

Sana’daki karar mercilerine yakın batılı diplomatik kaynaklar, Husilerin koronavirüs ve bunun etkilerinden dolay panik halinde olduklarını belirtiyor.
Açıklamaya yapmaya yetkili olmadıklarından dolayı isimlerinin zikredilmesini istemeyen kaynaklar, Husilerin kendi yönetimlerinin zayıf olduğunun bilincinde olduklarını söylüyorlar. Bu, 5 yıldan bu yana Sana ve diğer bölgelerin zorla ele geçirilmesiyle birlikte grup tarafından pozisyonların nasıl dağıtıldığını açıklıyor. Husiler bu pozisyonları dağıtırken aralarında ‘idari veya mesleki yeterlilik’ gibi niteliklerin bulunmadığı birtakım hususları göz önünde bulundurdular.

Çelişki ve sorular
Husilerin bugünlerdeki söylemlerinde ve eylemlerinde karışıklık ve telaş göze çarpıyor. Yemen medyası tarafından ‘uluslararası gemi trajedisi hakkında yayınlanan haberler ve Hudeyde’deki generale ilişkin çıkan söylentiler’, Eylül 2014'ten bu yana Hudeyde, Sana ve diğer bölgelerde gücü ele geçiren bu grubun yanındaki resmin net olmadığının göstergelerinden biridir.
Husilere bağlı basın organlarının, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 24 saat süresince ateşkes ilan edilmesi yönündeki çağrısının, Siyasi Konsey Başkanı Mehdi Meşat tarafından memnuniyetle karşılandığını duyurmalarının üzerinden çok zaman geçmedi. Gözlemciler, Yemen’deki hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu Sözcüsü Albay Turki el-Maliki’nin, Abha ve Hamis Muşayt şehirlerini hedef alan insansız hava araçlarının imha edildiği yönündeki açıklamasına tanık oldular. Bu, Sana’da veya çevresinde memnun olmayan ve dolayı olarak buralardaki asıl otoritenin kendisi olduğunu söyleyen kimselerin bulunduğu anlamına mı geliyor?
Bu insansız hava araçlarına paralel olarak bir dizi soru gündeme geliyor: Husiler arasında gerçek otorite kimdir? Yemenliler, Husilerin playstation oyunu bile oynayamayacakları konusunda ısrar ederken, nasıl olur da misliler balistik füzeleri ve insansız hava araçlarını harekete geçirirler? Ayrıca salgın durumunda milisler ne yapacak? Kolerayla mücadele ettikleri gibi mi bu salgının üstesinden gelmeye çalışacaklar?

Gerçek otorite
Yemen’de bu yılında başında yayınlanan manşetlere dönüp bunlar üzerinde düşünmek, ülkedeki sahneyi okumamıza ve anlamamıza yardımcı olabilir. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin akabinde ABD tarafından aranan Devrim Muhafızları subaylarından Abdulrıza Şehlayi’nin ismi gündeme geldi. ABD medyasının Pentagon yetkililerinden aktardığına göre Şehlayi de hedef alınanlar arasındaydı, fakat başarısız olundu.
Washington, Süleymani’den haftalar sonra öldürülen Arap Yarımadası'ndaki el-Kaide lideri Kasım er-Rimi’nin başına koyduğu ödülden çok daha fazlasını Şehlayi için belirlerdi. Nitekim Şeylayi hakkında verilecek bilgi 15 milyon dolar, Rimi hakkında verilecek bilgi ise 10 milyon dolar değerindeydi. Bu iki isim, Yemen'de Süleymani’nin vekili olduğu düşünülen İranlıların önemini göstermek için yeterlidir.
Öyleyse Yemen’deki gerçek otorite Şehlayi mi? Bu durumda, Yemen sahnesindeki diğer liderler sadece birer kukladan mı ibaret?
Olayları birbirine bağlamak için ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkilinin konuşmasına işaret etmek dikkat çekici olabilir. Yetkili, ismini vermediği bazı Husi liderlerinin, Saudi Aramco tesislerinin hedef alınmasından ve İran’ın hiçbir şekilde olayla ilişkisinin ortaya çıkmaması için saldırıların kendileriyle ilişkilendirilmesinden dolayı öfkelendiklerini söyledi. Analistler, Husilerin genellikle saldırıları 12 saat içerisinde üstlendiklerini, fakat Saudi Aramco tesislerine yönelik saldırıları 5 gün sonra üstlendiklerini ifade ettiler.
Yemen Gençlik ve Spor Bakanı Hamza el-Kemali, Husi grubunun söyleminde herhangi bir karışıklığın olmadığını dile getirdiği açıklamasında, “Eğer ifadeler doğruysa bu durum, grubun kanatları arasında çatışma olduğunu; aynı zamanda meselenin mutlak anlamda Husi dosyası değil, bilakis askeri bir dosya olduğunu gösterir. Füze ve insansız hava araçları programı tamamen İranlıların ve Hizbullah'ın kontrolü altındadır” ifadelerini kullandı.
Husilerin Yemen’i değersiz bir kart olarak İran’ın ellerine bıraktığını ifade eden el-Kemali, İran’ın bu kartı, terörizmi Tahran'daki velayet-i fakih rejiminin sınırlarının ötesinde yaymak için kullandığını dile getirdi. Husilerin, tarih ve medeniyete sahip Yemen halkının doğasının aksine bütünüyle rehin alınmış bir grup olduğu değerlendirmesinde bulunan el-Kemali, Yemen'i kendi içinde kontrol etmenin Husilerin umurunda olmadığını, bilakis bütün egemenlik kararlarını karşılıksız olarak İran’a sattığını söyledi.
Burada genel eğilimler ve ortak bir ideoloji var. Yemen'deki bir çözümün İran'ın sürece dahil olmasıyla sağlanacağını düşünüyorum. Husiler insani koridorlara ilişkin karar verebilir ve İran’a başvurmaksızın tutukluları serbest bırakabilirler. Ancak uluslararası düzeyde ve bir barış sağlanması için İran girişimi kaçınılmazdır.

Fakat bütün bunların koronavirüs ile ne ilgisi var?
Bu küresel salgın her ne kadar ölümün bir habercisi olsa da Yemen için bir fırsat olabilir. Yemen'deki Norveç Mülteci Konseyi Ofisi Müdürü Muhammed Abdi, Yemen’deki tükenmiş sağlık sistemine dikkat çekerek nüfusun karşı karşıya kalacağı ciddi tehlikeler hususunda uyarıda bulundu. Ayrıca 5 yıldır süren bu savaşın ülkenin salgınla başa çıkma yeteneğini felç ettiğini vurguladı.
Guterres çatışmaya bir son verilmesi çağrısında bulundu. Yemen hükümeti bu çağrıya olumlu bir cevap verdi ve hükümeti destekleyen koalisyon da hükümetin kararının arkasında olduğunu söyledi. Husiler bile çağrıyı memnuniyetle karşıladıklarını dile getirdiler. BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, bu açıklamaları alkışladı ve övgüde bulundu. Fakat bunun pratikte uygulanması söylendiği gibi olmadı. Nitekim Marib’den gelen haberler, yüzlerce ölüme rağmen Husilerin buradaki savaşı son iki gün içinde daha da tırmandırdığını gösteriyor.
Griffiths, tarafların memnuniyetlerini dile getirmelerinin ardından yaptığı açıklamada, verilen sözlerin halkın önünde hayata geçirilmesi için acil bir toplantı yapılması çağrısında bulundu. “Tarafların, tüm düşmanlıkları ve askeri operasyonları derhal durdurarak Yemenlilerin barış arzusuna bağlı kalmalarını umuyorum” diyen Griffiths, tarafların bu toplantıya işbirliği ruhu içerisinde ve tavizler vermeye hazır bir şekilde katılmalarını umduğunu söyledi. Peki bu gerçekleşti mi? Eğer buradaki gerçek otorite Şehlayi ise Husiler, bu çağrıya uymaları hususunda ona baskı yapacakları mı?



İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.