BM’den korona uyarısı: Suriye yıkıcı tehdit ile karşı karşıya

Şam’daki bir hastanede maske takan bir sağlık çalışanı (Reuters)
Şam’daki bir hastanede maske takan bir sağlık çalışanı (Reuters)
TT

BM’den korona uyarısı: Suriye yıkıcı tehdit ile karşı karşıya

Şam’daki bir hastanede maske takan bir sağlık çalışanı (Reuters)
Şam’daki bir hastanede maske takan bir sağlık çalışanı (Reuters)

Suriye halkı küresel yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle “yıkıcı bir tehditle” karşı karşıya, mülteci kamplarında ve cezaevlerinde büyük bir endişe hakim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri, Suriye krizi hakkında nadir görülen fikir birliğinin ardından, Suriye’de yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) salgınını önlemek için “gerekli koşulları sağlanmanın zaruretini” tavsiye ederek, Anayasa Komitesi’nin çalışmalarındaki “yapıcı katılım” prensibinden hareketle tüm tarafları “Çatışmasızlık döneminin devamını sağlamaya” ve BMGK’nın 2254 sayılı kararını tam olarak uygulamaya çağırdı. BMGK üyeleri, Suriye’deki durumla ilgili video konferans üzerinden yaptığı oturumun ardından kararı oybirliğiyle kabul etti. Oturumda, Birleşmiş Milletler İnsani İşler ve Acil Yardım Koordinatörü Genel Sekreteri Mark Lowcock ve BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen brifing verdi.
Şarku’l Avsat’ın, BMGK Mart ayı dönem Başkanı ve BM Çin Daimi Temsilcisi Zhang Jun’dan naklettiği açıklamada, “Güvenlik Konseyi üyelerinin Suriye’deki insani durum ve potansiyel bir Covid-19 salgınının etkisine ilişkin endişelerini dile getirdikleri ve buradaki salgın tehlikesini önlemek için gerekli koşulların sağlanmasının gereğini vurguladıklarını” ifade etti.
Tüm taraflar, “ülke çapında tıbbi malzeme dahil olmak üzere, insani yardımın sürdürülebilir, engelsiz ve güvenli bir şekilde, insani ilkelere uygun ve BMGK’nın ilgili kararları doğrultusunda ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere ulaşmasının sağlanmasını” talep ettiler.
BM Genel Sekreteri António Guterres ve Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’in Kovid-19 salgını hakkında yaptığı son açıklamaları ışığında, Güvenlik Konseyi üyeleri, “ülke çapındaki tüm taraflara, sakin dönemi devam ettirme çağrısında bulundu. Üyeler, Suriye siyasi süreciyle ilgili son gelişmelere dikkat çekerek, Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının tam olarak uygulanmasının gereğine vurgu yaptılar.”
Suriyeli tüm tarafları, “sürdürülebilir barışı tesis etmek için Anayasa Komitesi aracılığıyla yapıcı katılım sağlamaya” çağırdı. Suriye’deki çatışmaya askeri bir çözüm bulunamayacağı, çözümün ise sadece “BM himayesinde 2254 sayılı Güvenlik Kurulu Kararı doğrultusunda” Suriye tarafından yönetilen ve Suriye’ye ait kapsamlı bir siyasi süreçle çözülebileceğini belirtti. Üyeler, “Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne güçlü bir şekilde bağlı kaldıklarını” tekrarladı. BM açık oturumunda brifing veren Pedersen şu ifadeleri kullandı, Suriye krizinde “Korkunç derecede şiddete tanık olduktan sonra şimdi bir başka kritik aşamaya ulaştık. Suriyeliler şu anda Kovid-19’un temsil ettiği yıkıcı bir tehditle karşı karşıya” ifadelerine yer verdi. Pedersen, “birçok mülteci kampında ve gözaltı yerlerindeki tehlikeli boyuttaki kalabalığa” dikkat çekti.  Ayrıca, Suriye’deki çatışma yıllarının sağlık sektörünün bozulmasına veya yok olmasına neden olduğunu” sözlerine ekleyerek, “ulusal düzeyde sağlanacak sürdürülebilir sakin bir döneme” ihtiyaç olduğuna vurgu yaptı.
Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ulaştıkları uzlaşıyı hatırlatarak, “güvenlik koridorunun inşa edilmesinde karşılaşılan zorluklara” dikkat çekti. Pedersen, “Suriye’nin kuzey doğusu ve kuzey batısında şiddetin yeniden artması tehdidinin mevcut olduğu” konusunda uyardı.
Esed rejimi, Koronavirüs krizi bağlamında, geniş alanlarda ve farklı düzeylerde uygulanan sokağa çıkma yasağı dahil olmak üzere virüsle mücadelede bir dizi önemli tedbirler aldı. Rejimin kontrolü dışındaki alanlarda, Suriyeli muhaliflerin çatı yapılanması Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ve rejimin kontrolü dışındaki alanlara hükmeden fiili otoriteler de benzer tedbirleri aldı. Pedersen, yeni tip koronavirüs Kovid-19 salgınının şu anda Suriyelileri Cenevre’de bir araya gelmek için davet etmeyi engellediğini, fakat bunun siyasi yöntemle ilgili olarak “eylemsizliğe yol açmadığını” belirtti. Esed rejiminin Başbakanı ve Suriye Müzakere Kurulu Başkanı, Anayasa Komitesi’nin yetkisi, referans standartları ve komitenin iç düzenlemelerinin temel unsurlarına dayanan gündem üzerinde anlaştılar. Pedersen, Suriye rejimi, muhalefet cephesi ve ilgili tüm taraflarla, “ateşkesin ulusal düzeyde uygulanmasının” yanı sıra “Suriyelilerin Kovid-19 salgınıyla mücadelesine yardım etmeye” hazır olduğunu ifade etti. Ayrıca, “daha büyük ölçekte eylemi destekleyebilecek ve ulusal düzeyde ateşkes ilan edilmesini sağlayabilecek ağırlığı ve etkisi olan büyük ülkelerle de çalışmaya hazır olunduğunu, ancak bunun kolay bir şey olmadığı ve ayrıca hiçbir garantisinin bulunmadığını” sözlerine ekledi. Lowcock yaptığı açıklamada, “Suriye’de Pazar sabahına kadar 1 ölüm vakası dahil toplam 10 tane Kovid-19 vakasının tespit edildiğini” belirtti. Lowcock, Kovid-19 salgınının ülkenin her yanındaki zayıf topluluklar üzerinde yıkıcı bir etki meydana getirebileceği” konusunda uyardı. Zira, “Suriye’deki sağlık hizmetlerinin çok kırılgan olduğunu” belirtti. Lowcock, “hastaneler ve birinci basamak sağlık merkezlerinin sadece yarısının geçen yılın sonunda tamamen faaliyete geçti” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti, “Suriye’nin kuzey batısındaki sınır ötesi operasyonlar, erişilemeyen milyonlarca insan için bir yaşam çizgisi sağlıyor” ifadelerini kullanarak, BM Genel Sekreteri’nin “bu çatışmanın onuncu yılının aynı katliam, insan hakları ihlali ve uluslararası insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde aynı ihmal ve aynı vahşetle sonuçlanmasına izin verilmeyeceği” yönündeki sözünü hatırlattı.
Suriye’de Korona-19 tespit edilebilen 10 vakadan 2’si can verdi. 8 hasta ise gözlem altında. Uluslararası toplum Esed rejiminin yeterli sağlık taraması yapmamasından dolayı salgının ülkede yayılmasından endişeli.



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.