Moro: Tunus devlet kurumları uyum eksikliğinden mustarip

Abdulfettah Moro
Abdulfettah Moro
TT

Moro: Tunus devlet kurumları uyum eksikliğinden mustarip

Abdulfettah Moro
Abdulfettah Moro

Tunus eski Meclis Başkanı Abdulfettah Moro, devletin yürütme, yasama, hükümet ve parlamantosunda uyum ve fikir birliğinin eksikliğinden duyduğu endişeyi dile getirerek vatandaşlar ve politikacılar (Cımhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasındaki 'derin farklılığa' dikkati çekti.
Konuyla ilgili Şarku'l Avsat'a açıklama yapan Moro, Tunus siyasi ve medya sahnesinde bu farklılıkların yeni olmadığını, bu durumun eski Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi (2015-2019) döneminde ortaya çıktığını ifade etti. Ancak son beş yıl içersisinde devletin yürütme kurumlarının düzgün işletildiğini aktaran Moro, bunu Nida Tunus (Tunus'un Sesi) Partisi ve Nahda Hareketi gibi iki büyük partinin önceki parlamentodaki koltukların üçte ikisinden fazlasını kazanmasıyla olduğuna dikkati çekti.
Moro, geçtiğimiz sonbaharda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının, küçük parlamento bloklarının da bulunduğu siyasi figürler ve iktidara getirilen grupların, parlamento, hükümet ve diğer devlet kurumlarının işleyişini normal kılamayacak bir parçalanmış mozaiğe dönüştürdüğünü söyledi.
Eski Meclis Başkanı açıklamasında, ülkesinde görülen gergin siyasi manzaranın değişeceğini umut ettiğini belirterek, bunun yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadele konusuyla sona ereceğini aktardı.
Moro açıklamasında, Tunus ve Mağrip ülkelerinde yoksulluk ve işsizliğin arttığını, özgürlük ve demokrasi üzerine yapılan bahislerin tersine çevrileceğini, buna karşın 'yeni diktatörlüklerin' gençleri ve halklarının kendilerine olan güveni derinleşen mevcut siyasi seçkinlerin kalıntılarından ortaya çıkacağını vurguladı. Moro, koronavirüs salgınının Tunus, Mağrip ve Arap ülkelerindeki politikacıların temel alt yapı, tıbbi ve sağlık sistemindeki eksikliğini ortaya çıkardığına işaret etti.
Bu bağlamda Moro, Tunus ve Mağrip ülkelerindeki politikacıları yerel, bölgesel ve uluslararası önceliklerini yeniden gözden geçirmeye, gıda güvenliği, tarım ve dayanışma ekonomisine daha fazla yatırım yapmaya ve ülkenin Almanya, İtalya, İspanya ve gelişmekte olan ülkeler gibi Güney Akdeniz ülkelerinden yararlanma çağrısında bulundu.
Diğer yandan Moro, Tunus ve Arap mahkemeleri tarafından ele alınan davaların yaklaşık üçte ikisinin, aile anlaşmazlıkları, boşanma ve nafaka davaları, anne ve babadan kalma mirasın dağılımı gibi konular olduğuna dikkati çekerek, bunun Arap toplumlarındaki güven krizinin derinleşmesiyla alakalı olduğunu vurguladı.



Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
TT

Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer, Tunuslu yetkililer tarafından tutuklandıklarını ve Libya sınır bölgesine atıldıklarını söyleyen diğer 14 göçmenle birlikte kavurucu çöl güneşinin altında bitkin bir şekilde otuyordu. 

Bebek bekleyen Tefaul, Libya sınır devriyesi tarafından bulunmadan ve kendilerine su ve yiyecek verilmeden önce Sudan, Senegal, Gana ve Mali'den bir grup kadın ve erkeğin dört saat yürüdüğünü söylüyor. Reuters’a konuşan Tefaul, çölde yaşadığı sıkıntıların doğmamış çocuğunu etkilemesinden ücra bölgelerde oldukları sırada oldukça korktuğuna değiniyor. 

Göçmenler, Libya sınır muhafızları ve insan hakları grupları Tunus makamlarını, göçmenleri yazın en sıcak döneminde sınırdan kasaba ve köylerden uzaktaki çorak vahşi doğaya göndermekle suçluyor. Libyalı yetkililer, çölde ölen göçmenlerin cesetlerini bulduklarını açıklarken, Tunus İçişleri Bakanlığı, göçmenlerin çöle yollandığı iddialarını reddediyor. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ise bu yöndeki verileri, ülkesini itibarsızlaştırmayı amaçlayan yanıltıcı bilgiler olarak nitelendiriyor.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan Tunus İçişleri Bakanlığı sözcüsü Fâkir Buziğaye, Tunus'un Afrikalı göçmenleri sınır dışı ettiği yönündeki suçlamaları reddettiğini söyledi. Çölde mahsur kalanların buraya nasıl geldiği sorusuna ise “Yasal koşulları sağlayanların Tunus'a girişine izin verilecek. Tunus, sınırları dışında olanlardan sorumlu değildir” dedi.

Eşi Yasin Adam ile birlikte Tunus’un Zarzis beldesinde yaşayan 26 yaşındaki Tefaul Ömer, kendilerini İtalya'ya götürmeleri için kaçakçılara vermek üzere para biriktiriyor. Geçtiğimiz hafta polisin diğer göçmenlerle birlikte kendilerini tutuklayıp sınıra götürdüğünü ifade eden Ömer, polisin erkekleri darp ettiğini, gruptaki herkesin telefonlarını aldığını ve onları çölde bıraktığını anlattı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), örgütün diğer kurumları ile birlikte bulundukları yerin yakınlarında Libya'nın el-Assa şehrinde bir hükümet tesisinde yaklaşık 300 kişiye gıda ve tıbbi yardım sağladığını bildirdi. Libya’daki IOM’da görevli Giacomo Terenzi, sınırdaki durumun çok karmaşık olduğunu söyledi. Assa'ya yaklaşık 35 kilometre uzaklıktaki bir kıyı bölgesi olan Ras Cedir'de hala yaklaşık 350 göçmenin mahsur kaldığı öngörülüyor.

Geçtiğimiz ay IOM ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Tunus'ta uzak ve ıssız sınır bölgelerine veya sınırın ötesine itilen yüzlerce göçmen, mülteci ve sığınmacının güvenliğinden derin endişe duyduklarını bildirdi. Çöl sınırlarından sınır dışı edilme haberleri ilk olarak temmuz ayı başlarında bildirildi. Öncesinde ise küçük teknelerle İtalya'ya yasadışı yolculukların ana hareket noktası olan kıyı kenti Safakes’te (Tunus) bölge halkı ve göçmenler arasında çatışmalar kaydedildi.

Tunus'ta yaşayan binlerce göçmen bu yıl Avrupa'ya gitmeye çalıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Kays Said, göçmenlerin varlıklarının Tunus'un demografik yapısını değiştirme planının bir parçası olduğunu iddia etmiş, şubat ayında göçmen karşıtı bir kampanya başlatmıştı. Afrika Birliği (AfB) tarafından kınanan ve ırkçı olarak adlandırılan bu kampanya, Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenlere yönelik bir saldırı dalgasına yol açtı.

Tunus'un yaklaşımına yönelik eleştirilere rağmen, Avrupa Birliği (AB) geçen ay yaptığı açıklamada, ülkeye insan kaçakçılığıyla mücadeleye yardımcı olması ve sınır yönetimini iyileştirmesi için en az 100 milyon euro verileceğini açıkladı.

İnsan hakları grupları ise AB’yi Libya'daki göçmen uygulamalarına verdiği destek nedeniyle eleştiriyor. Nitekim göçmenlerin barındığı merkezleri silahlı gruplar kontrol ediyor. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bu yönde işkence suçlarını belgelemişti. Ancak Libya hükümeti bu merkezlerde işkence yapıldığını reddediyor. Tefaul, kendisi ve beraberindekilerin Trablus hükümeti Savunma Bakanlığı’nın 19. Tugay’ına bağlı Libya sınır muhafızlarından su ve yiyecek aldığını söyledi. Devriye ekiplerinin kendilerini bulduğunda yerde yattıklarını, dudaklarının uçukladığını, ten renklerinin griye döndüğünü ekleyen Tefaul, kavurucu güneşi ve kum yüklü kuvvetli rüzgarlardan korunmak için başlarını eşarplarla örttüklerini belirtti.

23 yaşındaki Kufi Musa ve 20 yaşındaki eşi Blessing David de Tefaul’un grubundaydı. Şarku'l Avsat'a konuşan ikili, üç ay önce Cezayir üzerinden Tunus'a geldiklerini, Avrupa'ya seyahat etmeyi umduklarını ancak seyahat edecek parayı bulamadıklarını söylüyor. Musa, üzgün bir halde, “Kendimi hayal kırıklığına uğramış, umudunu kaybetmiş hissediyorum. Şu an sadece Gana'ya dönmek istiyorum. Beni ve eşimi kovdular, korkunç koşullar altında çölde yürümemize izin verdiler” ifadelerini kullandı.