​DEAŞ koronavirüs ve siyasi bölünmeden istifade ederek Irak'a geri dönmeye çalışıyor

Irak’ta kontrol noktasındaki bir askeri koruyucu maske takıyor (Reuters)
Irak’ta kontrol noktasındaki bir askeri koruyucu maske takıyor (Reuters)
TT

​DEAŞ koronavirüs ve siyasi bölünmeden istifade ederek Irak'a geri dönmeye çalışıyor

Irak’ta kontrol noktasındaki bir askeri koruyucu maske takıyor (Reuters)
Irak’ta kontrol noktasındaki bir askeri koruyucu maske takıyor (Reuters)

DEAŞ, dünyayı saran yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, uluslararası koalisyon güçlerinin geri çekilmesi ve siyasi bölünmeden faydalanarak, geçtiğimiz ay Irak'taki güvenlik güçleri ve devlet tesislerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.
Ancak analistlere göre, bu DEAŞ’ın 2014 senaryosuna geri dönüş anlamına gelmiyor.
Irak, üç yıldan uzun bir süre devam eden kanlı savaşların ardından 2017 yılı sonunda DEAŞ’a karşı zafer elde edildiğini ilan etmişti.
AFP’ye göre DEAŞ kalıntısı olan unsurların, ülkenin kuzey ve batısındaki uzak bölgelerde güvenlik güçlerine karşı saldırı başlatabileceği düşünülüyor.
DEAŞ, Irak'ın Salahaddin vilayetinde geçtiğimiz Cuma gecesi sahur vaktinden hemen önce düzenlediği saldırıda Şii milis gücü Haşdi Şabi'ye bağlı 10 kişiyi öldürdü.
Iraklı güvenlik uzmanı Hişam El Haşimi, AFP’ye verdiği demeçte, “Saldırı operasyonları daha önce görülmemiş bir düzeye ulaştı” şeklinde bir yorum yaptı.
El-Haşemi, söz konusu saldırıları, örgütün kendi kendini finanse etme, harekette esneklik ve gizlenmenin yanı sıra tüm potansiyel zorluklar ve tehditlere uyum sağlama yeteneğini geri kazanmayı amaçlayan saldırılar olarak nitelendirdi.
Iraklı uzman, “Bu, Irak istihbaratından üst düzey bir yetkili tarafından onaylandı. DEAŞ, geçtiğimiz Mart ayına kıyasla bu dönem saldırılarını üç kat artırdı” dedi.
Bunların arasında, Kuzey Irak'ta Bağdat ve Erbil arasında tartışmalı olan Kerkük şehrinde istihbarat merkezini hedef alan bir intihar saldırısı da vardı.
Bağdat'ın kuzeydoğusundaki Diyala vilayetinde, özellikle tarım alanlarında neredeyse her gün saldırılar meydana geldi.
Diyala'nın kuzeyindeki aşiretlerden birinin lideri olan Adnan Gadban, “Akrabalarımdan ikisi DEAŞ’ın silahlı saldırısı nedeniyle ciddi şekilde yaralandı. Bu saldırılar bize 2014'teki olayları hatırlatıyor” dedi.
DEAŞ unsurları, güvenlik güçlerinin, şu ana kadar 97 kişinin hayatını kaybetmesine ve 2 bin 296 kişinin enfekte olmasına neden olan koronavirüse karşı alınan sokağa çıkma yasağıyla ilgilenmesinden istifade ediyor.
Siyasi ve güvenlik analisti Fadıl Ebu Ragef, AFP’ye verdiği demeçte, “DEAŞ unsurlarının, ülkenin bir sonraki hükümetini kurma, petrol fiyatlarının düşmesi ve merkezi hükümet ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında bütçe konusundaki anlaşmazlıklarla ilgili gergin görüşmeler ışığında yaşanan siyasi çıkmazdan yararlanma olasılığı daha yüksek” şeklinde konuştu.
Ragef, DEAŞ’ın siyasi durum hakkında algısının açık olduğunu ve siyasi durumun tıkanması halinde fırsatçı bir biçimde aktif olduğuna dikkat çekti.
ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçlerinin varlığının azaltılmasının buna yol açtığını söyleyen Ragef, DEAŞ’ın gelecekte daha geniş şekilde faaliyet gösterebileceği konusunda da uyardı.
Uluslararası koalisyon güçleri, 2014 yılında DEAŞ’a karşı mücadelede yerel güçleri eğitmek amacıyla ülkeye konuşlandırıldı.
ABD Savunma Bakanlığı'nın bu yıl yaptığı değerlendirme, Irak güçlerinin hâlâ istihbarat bilgilerine erişemediğini, bunları DEAŞ’a yönelik baskınlarda yeterince kullanamadıklarını ve uluslararası koalisyonun yardımı olmadan zor arazilerde operasyonlar gerçekleştiremediğine işaret etti.
Ancak Ebu Ragef, DEAŞ’ın Irak ve Suriye'de yedi milyon insanı kapsayan geniş alanları ele geçirdiği zamanlardaki gibi eski dönemine dönemeyeceğine vurgu yaptı.
Uzman analist Sam Heller de, DEAŞ’ın son saldırılarının ‘halifelik’ ilanı edilen dönemdeki faaliyetleri ile karşılaştırılamayacağını dile getirerek, “Bu sadece DEAŞ’ın daha agresif bir duruş sergilediğinin bir göstergesi. Bu onun yeni ve hatta etkili yetenekleri olduğu anlamına gelmez” yorumunda bulundu.



İki devletli çözüme ilişkin konferansın temmuz ayı sonuna doğru yapılması planlanıyor

New York'taki Birleşmiş Milletler binası (Arşiv- Reuters)
New York'taki Birleşmiş Milletler binası (Arşiv- Reuters)
TT

İki devletli çözüme ilişkin konferansın temmuz ayı sonuna doğru yapılması planlanıyor

New York'taki Birleşmiş Milletler binası (Arşiv- Reuters)
New York'taki Birleşmiş Milletler binası (Arşiv- Reuters)

Diplomatik kaynaklar dün AFP'ye yaptıkları açıklamada, haziran ayında BM'nin ev sahipliğinde New York'ta düzenlenmesi planlanan Uluslararası Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması Konferansı'nın 28-29 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirileceğini bildirdi.

BM Genel Kurulu tarafından Filistin meselesini ve iki devletli çözümü görüşmek üzere çağrılan konferansın haziran ayında yapılması planlanmış ancak İsrail ile İran arasındaki savaş nedeniyle son anda ertelenmişti.

AFP'ye konuşan diplomatik kaynaklar, haziran ayında devlet ve hükümet başkanlarının katılması beklenen konferansın 28-29 Temmuz tarihlerinde Fransa ve Suudi Arabistan'ın başkanlığında düzenleneceğini belirtirken, program ve katılım düzeyine ilişkin daha fazla ayrıntı vermedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron perşembe günü, Filistin devletinin Fransa ve İngiltere tarafından ortaklaşa tanınması çağrısında bulunurken, İngiltere Başbakanı Keir Starmer da Gazze'de ateşkes sağlanmasına “odaklanılması” çağrısında bulundu.