İran koronavirüs ile bir arada yaşamaya başlıyor

Çarşamba günü Ahvaz şehrinin caddelerinden biri Nadiri’de çekilen bir fotoğraf (ISNA)
Çarşamba günü Ahvaz şehrinin caddelerinden biri Nadiri’de çekilen bir fotoğraf (ISNA)
TT

İran koronavirüs ile bir arada yaşamaya başlıyor

Çarşamba günü Ahvaz şehrinin caddelerinden biri Nadiri’de çekilen bir fotoğraf (ISNA)
Çarşamba günü Ahvaz şehrinin caddelerinden biri Nadiri’de çekilen bir fotoğraf (ISNA)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, halkı salgınla yaşamaya hazırlamanın bir parçası olarak, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) neden olduğu hastalığın belirtileri ve aşamaları hakkında farkındalık oluşturma ve bilgilendirme çağrısında bulundu.
Sağlık Bakanlığı sözcüsü Kiyanuş Cihanpur ise, bazı illerde vakaların düşüşüne dair raporların normalleşme anlamına gelmediği konusunda uyararak üç ilde salgına yönelik sıcak noktaların bulunduğuna dikkat çekti.
İran televizyonu tarafından yayınlanan bir basın toplantısında konuşan Cihanpur, Ahvaz şehrinin henüz kırmızı renkte (tehlikeli) olduğunu söyledi. Ülkenin kuzeydoğusunda yer alan ve şuanda uyarı haline giren Kuzey Horasan eyaletinin salgının başka bir odak noktası olacağından korktuğunu dile getirdi. Cihanpur, AFP’nin haberine göre sözlerine şu şekilde devam etti:
“Vaziyet, birçok valilikte son günlerde şahit olduğumuz gibi. Ancak Huzistan (Ahvaz) ve Kuzey Horasan eyaletlerindeki durum kritik olabilir. Böyle devam ederse Kuzey Horasan’da ciddi önlemler alınması gerekecek. Nitekim Huzistan’da gereken önlemler alınmıştı, sonuçları ise hep birlikte göreceğiz.”
Cihanpur, bu eyalet sakinlerini sosyal izolasyona, sağlık tavsiyelerine ve otoriteler tarafından uygulanan kısıtlamalara iltizam göstermeye çağırdı. Yetkililerin üç hafta önce ekonomik faaliyetleri başlatması ve hareket kısıtlamalarını kaldırılmasının ardından son günlerde salgının yeni bir merkez üssüne dönüşen Ahvaz’da en az dokuz bölgenin tamamen kapandığından da bahsetti.
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan istikrarlı koşullar ve vakaların düşüş yoluna girişinin hiçbir şekilde normal koşullara geri dönüş anlamına gelmediğini vurgulayan Cihanpur, bu hususların sürdürülmesi için vatandaşların işbirliği ve taahhüdüne ihtiyaç olduğunu doğruladı.
Cihanpur, dün, bin 808 kişinin daha koronavirüse yakalandığını, böylece şuana kadar kaydedilen toplam vaka sayısının 114 bin 533’e çıktığını bildirdi. Aynı zamanda son 24 saat içerisinde 71 kişinin daha hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 6 bin 854’e çıktığını söyledi. 2 bin 758 kişinin ise kritik durumda olduğunu açıkladı.
Şuana kadar 90 bin 539 vakanın iyileştiği, Sağlık Bakanlığı tarafından toplamda yapılan teşhis testi sayısının ise 643 bin 772’ye çıktığı belirtildi.
Sağlık durumlarının illere göre gelişmelerini açıklamayı bırakan yetkililer, Sistan ve Belucistan eyaletinin salgının odak noktası halini alacağından korkuyor.
Zahedan Tıp Bilimleri Üniversitesi Başkan Yardımcısı Kasım Miri, “Şubat ayının sonundan bu yana vakalarda benzer bir artış görmedik” ifadelerini kullandı. İran İşçiler Haber Ajansı’na (ILNA) konuşan Miri, Pakistan ve Afganistan ile sınır eyaletinde toplamda 909 vakanın görüldüğünü, bunlardan 821’inin iyileştiği, 59’unun ise hayatını kaybettiğini hatırlattı.
AFP’nin haberine göre, bu acı artışları sakinlerin sosyal izolasyon ve sağlık tedbirlerine uymamasından kaynaklandığını vurguladı.  
 
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Ramazan ayındaki son gecelerde camilerin açılması kararını savunarak halk ile yetkililer arasındaki işbirliğinin devam edeceği ve sağlık tavsiyelerine uyulacağı konusundaki iyimserliği dile getirdi.
Şarku’l Avsat’ın ülkedeki üniversite öğrencilerinin haber ağı olan  ISNA’dan aktardığı habere göre, Koronavirüsle Mücadele Komisyonu üst düzey yetkililerinin katıldığı toplantıya başkanlık eden Ruhani, “Çeşitli düzeylerde ve tüm bölgelerde görevlilerin tek bir ağızdan konuşması ve insanların desteğini, ölümcül virüsü kontrol altına almanın en önemli nedenleri arasında olacağını daha önce de söylemiştim” dedi.
İran’ın ve gelişmiş ülkelerin koronavirüs krizini ele alış şeklini karşılaştıran Ruhani, gelişmiş ülkelerin yetkilileri arasında bir ‘bölünme’ olduğuna işaret ederek “Bazı ülkelerde yetkililerin açıklamalarının birbirleriyle farklılık gösterdiğine şahit olduk” dedi.
Diğer yandan, parlamenterler ve il yetkilileri dahil olmak üzere hükümet yetkilileri ve performans eleştirmenleri arasında koronavirüsün ele alınış şekli konusunda keskin tartışmalar yaşanıyor. Sonuncusu ise Tahran belediye meclisi ile hükümet arasındaki tartışmaydı.
Ruhani, salgın başlamadan önce bölgelere karantina uygulanması taleplerine cevap vermemiş, ardından ise İran hükümeti vaka ve can kayıpları istatistikleri konusunda zorlukla karşılaşmıştı. 
Ruhani, geçen Nisan ayının başında, krizin yönetimi konusunda rejim birimleri ile bakanlık arasında anlaşmazlık olduğu iddialarını reddetmişti. O sırada aynı zamanda iktisadi faaliyetlerin yeniden başlayacağını duyurmuştu. Öncesinde ise Sağlık Bakanı, ekonomik faaliyetlerin yeniden başlatılmasıyla ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından verilen talimatlar hakkında Ruhani'ye bir protesto mektubu göndermişti. Ruhani ise “Rejimin tümü birbiriyle uyum içerisinde ve Yüce Lider’in (Ayetullah Hamaney’in) rehberliğinde çalışıyor” ifadelerini kullanmıştı.
Öte yandan Ruhani, Sağlık Bakanlığını tüm eğitim yöntemleri kullanıp dakik bilgiler yayarak insanları virüsle yaşamak üzere eğitmeye ve hazırlamaya çağırdı. Aynı zamanda hastalığın belirtileri, farklı durumlar ve virüsle nasıl mücadele edileceği konusunda insanlara farkındalık katmanın ve bilgilendirmenin önemine değindi.
Ramazan ayının son Cuma günü Kudüs günü yürüyüşlerinin düzenlenmesine itiraz eden Ruhani, bunların Tahran’da düzenlenip düzenlenmeyeceğine ise değinmedi. Diğer yandan, “Temiz bir tabloya ulaşmak için öncelikle sağlık tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmek gerekiyor. Bu konu, şehirlerdeki durumlara ve salgının kontrol edilmesi oranına bağlı” dedi.
Bu yürüyüşlerin salgın tehlikesi bakımından beyaz ve sarı renkteki (salgın tehlikesi düşük) şehirlerde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hakkındaki nihai kararın Cumartesi günü hükümet tarafından açıklanması bekleniyor. Devrim Muhafızları sözcüsü, yürüyüşün bu yıl iptal edildiğini açıklamış, ancak rejimin zirvesindeki isim olan “Rehber” Ali Hamaney’in ofisine bağlı propaganda örgütü sözcüsü bunu reddetmişti. Ruhani ise türbelerin açılıp açılmayacağına dair Dini Türbeler İdaresi ile görüşmelerin yapıldığını, adımların sosyal izolasyona göre atılacağını ifade ederek “Beyaz şehirlerin sayısındaki artışla virüsü kontrol altına almaya çok yakınız. Faaliyetler eski haline dönebilir, spor salonları ve kültür merkezleri yeniden açılabilir” dedi.
İranlı futbolcu Eşkan Dijage, Cumhurbaşkanı’na ve yetkililere seslenerek başta süper lig olmak üzere spor müsabakaları düzenlemesini gözden geçirmeye, sporcuların sağlığını düşünmeye çağırdı.
Ülkesini temsil eden, Almanya vatandaşlığına sahip Dijage, ülkesinin şehirleri kapatmayarak koronavirüsü Almanya kadar ciddiye almadığını, İran’da bu süreçte futbola devam kararının yanlış olduğunu söyledi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.