Cezayir Fransa ile ilişkilerinde yeni bir sayfa mı açıyor?

Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
TT

Cezayir Fransa ile ilişkilerinde yeni bir sayfa mı açıyor?

Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)

Atıf Katadre
Cezayir, Fransa’nın aldığı Cezayirle ilgili kararlara tepki vermezken durum, Cumhurbaşkanlığının eski sömürgeciyle ilişkilerin doğasını değiştirme niyeti taşıyıp taşımadığı yönünde bir soruya yol açtı.
Zira Cezayir’den, genellikle ‘kışkırtıcı’ olarak nitelendirilen Fransa’nın ifadelerine karşı resmi üç tepki ortaya koyuldu. Durumun, Cezayir’in Paris’le olan ilişkisinin alışılmış doğasında bir ‘kırılma’ oluşturabileceği ifade edildi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir buçuk aydan daha kısa bir süre içerisinde Cezayir, Fransa Büyükelçisi’ni siyasi bir analistin FR24 TV kanalına açıklamaları hakkında bilgi almak üzere bakanlığa çağırdı. Aynı şekilde Fransa Dışişleri Bakanlığı, Cezayir’e Fransa ordusunun ‘Twitter’ hesabında yayınladığı bir fotoğrafın içeriğine dair Cezayir’in protestoları hakkında bilgi verdi. Ayrıca Air France’in gelecek Haziran ayında tek taraflı olarak Cezayir’e uçuşlara başlayacağı ilanına karşı sıcak bir bildiri yayınlandı.

Problemli ilişkiler tarihi
Cezayir Cumhurbaşkanlığı, gelecek ay Cezayir ticari uçuşlarının yeniden başlamasıyla ilgili ‘asılsız söylentiler’ olarak nitelendirilen haberleri yalanlayan bir açıklama yaptı. Ancak cumhurbaşkanlığı, Fransa’ya atıfla yerel açıdan ‘sömürgecilik sorunu’ ile ilgili bir imada bulunarak, “Yayınlanan söylentiler, yeni Cezayir’de artık yer bulamayan uygulamaların kurbanıdır. Hava sahasını uçuşlara açma ya da kapama kararı, yalnızca ülkenin en yüksek makamları tarafından verilen egemen bir karardır” ifadelerini kullandı.
Uçuşlara başlama izni, herhangi bir Fransız yetkili tarafından yayınlanmamış olsa da durum, Air France’in gelecek aydan itibaren Cezayir'e rezervasyon kapısını açma planına dayalı olarak gündeme geldi.

Peki bu Cezayir duyarlılığı nerden geliyor?
Paris’teki Özgür Uluslararası İlişkiler Araştırmaları Enstitüsü’nde Siyaset Bilimci Prof. Dr. Muhammed el-Hadi Vacani, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Cezayir’in Fransa’ya yönelik son dönemdeki ardışık tepkilerini ve manalarını ele aldık. Cezayir muhtemelen bir yakınlık ilişkisi istemektedir” dedi.

Cezayir Fransa’ya karşı Çin’e yakınlaştı
Öte yandan Çin hükümeti tarafından koronavirüsle mücadele etmek amacıyla Cezayir’e sağlanan tıbbi yardımlarla eş zamanlı olarak Cezayir ve Çin, son günlerde alışılmadık bir ‘diplomatik ilişki” kurdu. Bu çerçevede Cezayir ve Çin Büyükelçiliği, ‘FR24 TV kanalının, Çin yardımlarına yönelik yanıltıcı haberler yayınlamasını’ kınayan bir basın açıklaması yaptı. Söz konusu kanal, yardımların devlet hastanelerine değil, ordu komutanlarının çıkarı için sağlandığını iddia etmişti. Haber sonrasında Cezayir Dışişleri Bakanlığı merkezindeki Fransa Büyükelçisi, bakanlığa çağrıldı.
Vacani, Cezayir ile Çin ittifakının Cezayir’in Paris tavrıyla da ilişkisi olduğunu belirtti. Muhammed el-Hadi Vacani, “Fransız yetkililer, herhangi bir resmi yanıt vermediler. Cezayir’in tavrını ilgiyle takip ediyorlar. Ancak Cezayir’in, Çin ve diğer yeni müttefiklerle uzaklaşmak istemediği bir ittifakı ilan etmeye çalıştığını düşünüyorum. Cezayir’in yeni tavrı, olması talep edilen ilişkilerin doğasına bir alternatif değil. Şu ana kadar bu tavra, Fransa’ya karşı bir popüler dalga eşlik ediyordu” dedi.
Fransız yetkililer, büyükelçilikleri aracılığıyla ortaya koyulan Cezayir öfkesine yanıt vermedi. Geçen salı günü resmi açıklama yayınlanarak, “Fransız konsolosluklarında, bugün Cezayir’de Schengen vizelerinin incelenmesi ve verilmesi konusunda çalışmalar yürütülmüyor” ifadelerine yer verildi. Büyükelçilik, “Çalışmalar, Avrupa’da salgına ilişkin gelişmelere ve Schengen bölgesindeki yetkililerin kararına bağlı olacaktır. Avrupa’da Schengen bölgesine seyahat etmek isteyen Cezayirler, sadece ülke sınırlarının yeniden açılmasını beklemekle kalmamalı, aynı zamanda elçilikler tarafından hizmetin yeniden başlamasını da beklemelidir” açıklamasında bulundu.
Söz konusu bildiriyle eş zamanlı olarak Air France’den de bir başka açıklama geldi. Şirket, “Fransa ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri arasındaki uçuşların yeniden başlaması iki ülkenin hükümetlerinin iznine tabidir” dedi.
Öte yandan Dışişleri Bakanlığı verileri ise Cezayir’in Paris’te açtığı dava sayısının iki katına çıktığını ortaya koydu. Davalar, resmi olarak Cezayir Büyükelçiliği aracılığıyla gündeme getirilirken, bu da yeni bir tırmanışın yaşanabileceğini gösteriyor.

İnsan hakları sorunu
Cezayir - Fransa ilişkileri, ‘Paris’in halk hareketine olan yaklaşımı’ kriteriyle birkaç ay veya yıl olumsuz bir yönde kalabilir.
İki ülke arasında yaşananlara değinen yakın tarih uzmanı Prof. Dr. Abdunnur bin Varis, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Tarih, arşivler ve anılar çerçevesinde merhum Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen döneminde bu yana Cezayir’in eski sömürgeciyle ilişkisi aynı çizgide ilerliyor. Bugün Cezayir, halk hareketine yakın yeni bir kriter belirlerken, Fransa ise bazı aktivistlerden elini çekmiyor. Bunu görmek için Fransa medyasının haberlerini takip edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, sık sık Fransa’nın Cezayir’deki halk hareketine yönelik olumsuz rolüne dikkati çekiyor. Ancak birkaç gün önce ‘yabancı bir büyükelçilik lehine casusluk yapmakla’ nitelendirilen ve çekim sırasında tutuklanan Cezayirli bir gazeteciden bahsederek, herkesi şaşırttı.
Bu çerçevede Bin Varis, “Aslında Cumhurbaşkanının ifadeleri, gazeteciye yöneltilen suçlamaların haklı olup olmadığına bakılmaksızın, arka planında Tebbun’un Cezayir’deki Fransız nüfuzunun geriletilmesine yönelik gerçek amacını ortaya koyuyor. Belki de Cumhurbaşkanı, Fransa’nın, ilişkilerin normalleşmesi karşılığında halk hareketini sızmamasına yönelik bir anlaşma istiyor olabilir” dedi.

Tebbun bağımsızlık mesajı vermişti
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun yerel basına verdiği daha röportajda, Cezayir’in artık Fransız sömürgesi olmadığını hatırlatarak Cezayir-Fransa ilişkilerinde ‘karşılıklı saygı’nın gözetilmesi çağrısında bulundu. Röportaj Tebbun’un Fransa’ya bakışını ilk kez net biçimde ortaya koyuyor.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Tebbun, Ocak ayında sekiz gazetecinin katılımıyla gerçekleştirilen ve dün yayınlanan röportajda şu ifadeleri kullandı:
“Cezayir, yeni nesli ve liderliğiyle herhangi bir dış müdahaleyi ya da başka bir ülkenin mandası altında olmayı kabul etmiyor. Halk hareketinin başlangıcında Fransa tarafından yapılan açıklamaların ardından, Cezayirli vatandaşlar ülkelerinin iç işlerine müdahale edildiğini fark ettikten sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde bir bozulma olmuştu.”
Tebbun verdiği röportajda, 2019'un Şubat ayında Cezayir'deki halk protestolarının başlangıcında eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın beşinci dönem adaylığından çekilme kararını öven ancak 'makul bir sürede içerisinde bir geçiş dönemi yaşanması' çağrısında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ifadelerine atıfta bulundu. Cezayirli yetkililer Macron’un bu sözlerinde ülkenin 'iç işlerine müdahale' şeklinde değerlendirmişlerdi.

Cezayir-Fransa ilişkilerinin kısa tarihi
5 Temmuz 1830'da Cezayir'i sömürgeleştiren Fransa Emir Abdülkadir önderliğindeki direniş hareketi sebebiyle ülkenin bütününü 1847’de ele geçirebildi. Osmanlı yönetimi, Fransız işgalini tanıyarak Cezayir üzerindeki haklarının sona erdiğini ilan etti. İlk sömürge birimleri Cezayir şehri çevresinde kuruldu. Avrupa’dan gelen göçmenlere yerli kabilelerin ellerinden alınan arazilerin verilmesiyle Cezayir'de Avrupalı nüfusu artış gösterdi. 1841-1850 yılları arasında 115 bin hektar arazi dışarıdan gelenlere dağıtıldı. 1847’de ülkedeki Avrupalılar’ın sayısı 104 bin iken 1872’de 245 bine, 1911 yılında da 752 bin’e yükseldi. Bununla birlikte yabancıların sahibi olduğu arazinin miktarı 1860’ta 365 bin iken, 1930’da ise 2 milyon 345 bin hektardı.
2. Dünya Savaşı'ndan sonrasında 5 Ağustos 1945’te gerçekleştirilen gösterilerde, Fransızlar’ın silahlı müdahalede bulunmasıyla binlerce Cezayirli öldürülmüş ve çok sayıda gösterici işkence görmüş ve tutuklanmıştı.
8 Mayıs 1945'te Fransız ordusu Setif ve Guelma'da 45 bin Cezayirliyi katletti. Cezayirliler, 1945'te meydana gelen ve 1968'e kadar süren toplu saldırıları "soykırım" olarak tanımlıyorlar.
Bunun sonucunda Cezayir'de 1 Kasım 1954 tarihinde silahlı direniş başlatıldı. Ülkeyi bağımsızlık direnişinin ülke geneline yayılması üzerine, Sömürge yönetimi 28 Ağustos 1955'te olağanüstü hal ilan etti. 19 Eylül 1958’de Kahire’de toplanan Cezayirliler’in ileri gelenleri bağımsız Cezayir Cumhuriyetini ilan ederek Ferhad Abbas’ın başkanlığında bir geçici hükümet kurdular. 18 Mart 1962’de Evian antlaşması ile savaşın sona ermesiyle ateşkes ilan edildi. Antlaşma şartlarına göre 1 Temmuz 1962 tarihinde yapılan referandumda Cezayirliler'in yüzde 91’i bağımsızlık lehinde oy kullanmasıyla Cezayir bağımsızlığına kavuştu.



İsrail ordusu: El Halil yakınlarında araçla saldırı olayı yaşandı, geniş çaplı insan avı başlatıldı

Batı Şeria'daki İsrail askerleri (DPA)
Batı Şeria'daki İsrail askerleri (DPA)
TT

İsrail ordusu: El Halil yakınlarında araçla saldırı olayı yaşandı, geniş çaplı insan avı başlatıldı

Batı Şeria'daki İsrail askerleri (DPA)
Batı Şeria'daki İsrail askerleri (DPA)

İsrail ordusu dün akşam yaptığı açıklamada, el Halil yakınlarında bir araçla saldırı gerçekleştiğini ve askerlerin saldırgana ateş açarak karşılık verdiğini, geniş çaplı bir insan avı başlatarak karşılık verdiğini duyurdu.

Ordu, Batı Şeria'da el Halil yakınlarındaki Yehuda Kavşağı'na araçlı saldırı ihbarı üzerine bölgeye birlik gönderildiğini belirtti.

Batı Şeria'daki İsrail askerleri (Reuters)Batı Şeria'daki İsrail askerleri (Reuters)

Açıklamada, "Askerler, saldırının failini bulmak için geniş çaplı arama çalışmaları yürütüyor ve ayrıntılar daha sonra açıklanacak" ifadelerine yer verildi. Yerel basında yer alan bazı haberlere göre olayda bir kadın asker yaralandı.

Araçla gerçekleştirilen saldırının sonuçları ve faili hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.


Hamas: Gazze'ye giren tırlar asgari temel ihtiyaçları karşılamıyor

İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
TT

Hamas: Gazze'ye giren tırlar asgari temel ihtiyaçları karşılamıyor

İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarının halkın asgari temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek, Şeride izin verilen yardımların niteliğinde köklü bir değişiklik yapılması çağrısında bulundu.

Kasım dün yaptığı açıklamada, "İşgalin girmesine izin verdiği kamyonların çoğu ticari sektöre ayrılmış olup, mevcut insani felaket nedeniyle vatandaşlar için gerekli görülmeyen ilave malzemeler taşımaktadır" dedi.

Kasım, "İki milyondan fazla insanı etkileyen krizin boyutuna uygun miktarda temel yardım malzemesi taşıyan kamyonların getirilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Kasım, kış ve sert hava koşullarının yaklaştığı bu günlerde, arabuluculara ve ilgili tüm ülkelere, mobil evler (karavanlar) getirmek ve sivilleri kurtarmak için "ciddi ve acil adımlar atma" çağrısında bulundu.


Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimlik kutlamaları fahri rütbelerle ilgili tartışmanın gölgesinde kaldı

Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
TT

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimlik kutlamaları fahri rütbelerle ilgili tartışmanın gölgesinde kaldı

Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Mustafa Rüstem

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni görsel kimliğinin lansmanı sırasında Şam sokaklarında dolaşan lüks araç konvoyu bir kutlama vesilesi gibi görünüyordu. Ancak bu aynı zamanda, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra tüm personel ve memurlarının terhis edilmesinin ardından iç güvenlik teşkilatının yeniden yapılandırılmasına, yerlerine yeni birliklerin getirilmesine yönelik çabaların da olduğunu gösterdi.

Bu sahnelere rağmen, gözlemciler, Suriye İçişleri Bakanlığı'nın kimlik lansmanı ile Türkiye'de yeni güvenlik ve polis araçlarından oluşan bir filonun sergilenmesiyle aynı zamana denk gelen Suriye’deki modern araç geçit töreni arasındaki bağlantıyı sorguluyorlar. Bu olayların zamanlaması arasında bir bağlantı olup olmadığı, Türkiye’ye bağlılık konusunda gizli mesaj taşıyıp taşımadığını, yahut zamanlamanın sadece bir tesadüf olup olmadığını sorguluyorlar.

Çelişkili duygular

Şam’daki bu sahne, çelişkili görüşlere yol açtı. Bazı Suriyeliler, bunu kuşatma ve yoksulluktan bitkin ve yorgun düşmüş bir halk için hiçbir işe yaramayan, sadece görsel bir “dekor” için yapılmış bir harcama olarak gördü. Ancak bazıları da, bu araçları bir ilerleme tezahürü, özellikle güvenlik ve istihbarat servislerinin tekelinde olan Station Wagon Peugeot araçlar gibi Esad döneminin eski, harap arabalarının yerini alan hoş bir değişiklik olarak gördü. Zira bu araçlar, onlarca yıl boyunca Suriyelilerin hafızasına baskının ve demir yumruk yönetiminin araçları olarak kazındılar.

dfrgt
Trafik Dairesi'nin modernize edilmiş araçları ve motosikletleri, daha gelişmiş bir profesyonel varlığı yansıtıyor (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Şam Valisi Mahir Mervan İdlibi ise etkinlik sırasında düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimliğinin yalnızca bir formalite değil, geleceğe yönelik yeni bir vizyon olduğunu belirtti. Bu arada, İçişleri Bakanlığı Sözcüsü, bir aracın hangi makama ait olduğunun belirlenmesi de dahil olmak üzere bu kimliğin faydalarını sıraladı.

Yeniden yapılandırma ve rütbeler

Bu arada, İçişleri Bakanı Enes el-Hattab'ın mart ayında göreve başlamasından bu yana Suriye hükümeti tarafından bir dizi atama ve kararı içeren yeni bir yeniden yapılandırmanın hayata geçirildiği konuşuluyor. Bunlar arasında, polis, göç, pasaport ve nüfus müdürlüğü gibi birçok alanı denetlemek üzere farklı rütbelerden altı bakan yardımcısının atanması da yer alıyor. Bu atamaların ardından, halen hükümetin kontrolü dışında olan Haseke ve Rakka hariç olmak üzere, tüm illerdeki iç güvenlik müdürlüklerine 12 müdür atanması kararı alındı.

Aynı zamanda, bakanlıkta görev yapan bazı din adımlarına yaş ve görev yerlerine göre askeri rütbeler verileceğine dair bilgiler de dolaşıyor. Yerel medya kuruluşları, bu din adamlarının sayısının 70'e ulaştığını bildirdi. Yerel haber sitesi “Hashtag”, bazılarının ortaokul diplomasına bile sahip olmadığını, ayrıca şube ve üst düzey daire başkanlarına albay rütbesi verildiğini aktardı.

fbg
Yeni araçlar, karayollarının düzenlenmesine katkıda bulunan ileri teknolojilerle donatılmış (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Güvenlikle ilgili gözlemcilere göre, özellikle din adamlarının artan nüfuzu ve üst düzey görevlere atanmaları göz önüne alındığında, rütbe almaya hak kazanan din adamları arasında, İçişleri Bakanlığı'nın iç güvenlik, polis, kapsamlı bir eğitim, yıllar içinde edinilmiş bir deneyim ve bilgi gerektiren suç soruşturmaları gibi uzmanlık alanıyla çelişen, Şeriat hukuku diplomasına sahip olanlar da bulunuyor.

Bu haberler, Suriye İçişleri Bakanlığı'nın devrik rejim döneminde görev yapmış binlerce suç ve güvenlik uzmanını görevinden almasının ortasında geldi. Yeni yönetim, tüm güvenlik kurumlarını, orduyu ve siyasi partileri lağvederken, Savunma ve İçişleri Bakanlıkları hâlâ rejimin 8 Aralık 2024'teki çöküşünün ardından yaşanan büyük kayıpların yaralarını sarmaya çalışıyor. Ortaya çıkan kaos ve güvenlik zafiyeti, Suriye devriminin “savaşçılara ve cihatçılara” güvenerek ülke genelinde güvenliği ve emniyeti yeniden tesis etmek için acil çözümler aramasını gerektiriyor.

Fahri rütbeler

Bu haberler ışığında, askeri ve güvenlik meseleleri araştırmacısı Albay Muhsin Hamdan, “Cumhurbaşkanı, Ordu ve Silahlı Kuvvetler Komutanı adına bir kararname yayınlanmadıkça askeri rütbelerin verilmesiyle ilgili tüm söylemlerin asılsız olduğunu ve hiçbir dayanağı olmadığını” kesin bir dille belirtti. Kişinin takdiri hak eden seçkin bir kahramanlık eylemi gerçekleştirmesi halinde fahri askeri rütbenin kararnameyle verilebileceğini, ancak bunun “fahri rütbe” olarak kalacağını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı röportaja göre  Hamdan, “Din adamlarına verildiği iddia edilen rütbeler hakkındaki araştırmalar ve soruşturmalar sonucunda, bu bilginin yanlış ve hiçbir dayanağı olmadığı ortaya çıktı. Mevcut bilgilere göre, bir çalışma devam ediyor ve konu yıl sonuna kadar incelenecek ve bu noktada, Esed rejiminden ayrılık sırasında sahip olunan rütbe ve hizmet yılı esas alınarak uygun işlem yapılacak.”

Askeri ve güvenlik meseleleri araştırmacısı, askeri rütbelerin askeri okullara katılım sistemi kapsamında nasıl verildiğini de açıkladı. Bir subay, üç yıllık bir eğitimden geçtikten sonra tüm sınavları başarıyla geçmesinin ardından, (deneme süresinde olan) teğmen rütbesiyle mezun olur. Deneme süresi iki yıl sürmektedir ve sonunda terfi eder ve rütbesi onaylanır. Akademik eğitim ve öğretim görenler beş yıllık bir eğitimden geçerler ve eğitim süresince yapılan bütün sınav ve çalışmaları başarıyla tamamlamaları halinde üsteğmen rütbesini alırlar.

sdfrgt
Şam'da İçişleri Bakanlığı araçlarının görsel kimliğinin sergilenmesi geniş çaplı etkileşimlere yol açtı (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

“Her rütbe ile bir sonraki rütbe arasında, subayın onaylı bir derecelendirme ölçeğine göre (iyi ve üzeri) dört yıllık bir değerlendirme süreci vardır. Askeri kurumdaki terfi sistemi ve tüm terfiler, aynı zamanda cumhurbaşkanı olan başkomutan tarafından imzalanan özel bir kararname ile düzenlenir” dedi.

Albay Hamdan, yapılan açıklamalarda tüm Esed ordusundan ayrılan subayların göreve iade edilmesi yönünde bir niyet görülse de, bu sayının Savunma ve İçişleri Bakanlıkları için hâlâ düşük olduğunu düşünüyor. Ona göre bakanlıklar bu sayının birkaç katına ihtiyaç duyuyorlar. Bu açığı kapatmak için de kısa süreli kurslar düzenlenmesinin ve mezunlar verilmesinin veya bazı din adamlarına rütbe verilmesinin mümkün olabileceğini, ancak bu sonuncusunun nihayetinde “yanlış bir prosedür” olduğunu ifade etti.

Yetkinlikler ve cihatçılar

Bu arada, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman, “Suriye'deki güvenlik yönetiminin, çoğu yeterli deneyime sahip olmayan, yalnızca ilkokul veya ortaokul mezunu olan din adamları tarafından yönetildiğine” inanıyor.

 “Gözlemciler, güvenlik teşkilatlarının Genel Güvenlik adı altında tek bir kurumda birleştirilmesinin ardından yeni yapının olumlu yönleri olduğunu düşünüyor. Daha önce, teşkilatlar çok sayıdaydı ve güvenlik, askeri güvenlik, devlet güvenliği ve siyasi güvenlik gibi farklı uzmanlıklara sahipti. Her birinin tüm şehirlerde şubeleri vardı ve bunlar birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışmıyordu, bürokrasi ile doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlı üst düzey yönetimler bunlarda etkili olabiliyordu” diyor.

Yeni makamlar, Aralık 2024'te Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın Esed ordusunu feshetmesinin ardından, yeni Suriye ordusunun kurulması kapsamında Savunma Bakanlığı'na yeni katılan örgüt liderlerine yüksek askeri rütbeler verdi. Bunlar arasında tümgeneral, tuğgeneral ve albay rütbeleri verilen yabancı cihatçılar da vardı.

Esed döneminde Suriye devriminin patlak vermesiyle düzenli kuvvetlerden ayrılan subaylar, terfi ve atama listelerinin gözden geçirilmesini talep etmişlerdi, çünkü listede yer alan isimlerin çoğu sivildi. Askeri kurum içindeki bu atamalar ve kararlar, özellikle uzmanlar başta olmak üzere ulusal yetkinlikleri dikkate almıyor ve sadakati ön planda tutuyor.