Cezayir Fransa ile ilişkilerinde yeni bir sayfa mı açıyor?

Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
TT

Cezayir Fransa ile ilişkilerinde yeni bir sayfa mı açıyor?

Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)
Cezayir, Fransa ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor (AFP)

Atıf Katadre
Cezayir, Fransa’nın aldığı Cezayirle ilgili kararlara tepki vermezken durum, Cumhurbaşkanlığının eski sömürgeciyle ilişkilerin doğasını değiştirme niyeti taşıyıp taşımadığı yönünde bir soruya yol açtı.
Zira Cezayir’den, genellikle ‘kışkırtıcı’ olarak nitelendirilen Fransa’nın ifadelerine karşı resmi üç tepki ortaya koyuldu. Durumun, Cezayir’in Paris’le olan ilişkisinin alışılmış doğasında bir ‘kırılma’ oluşturabileceği ifade edildi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir buçuk aydan daha kısa bir süre içerisinde Cezayir, Fransa Büyükelçisi’ni siyasi bir analistin FR24 TV kanalına açıklamaları hakkında bilgi almak üzere bakanlığa çağırdı. Aynı şekilde Fransa Dışişleri Bakanlığı, Cezayir’e Fransa ordusunun ‘Twitter’ hesabında yayınladığı bir fotoğrafın içeriğine dair Cezayir’in protestoları hakkında bilgi verdi. Ayrıca Air France’in gelecek Haziran ayında tek taraflı olarak Cezayir’e uçuşlara başlayacağı ilanına karşı sıcak bir bildiri yayınlandı.

Problemli ilişkiler tarihi
Cezayir Cumhurbaşkanlığı, gelecek ay Cezayir ticari uçuşlarının yeniden başlamasıyla ilgili ‘asılsız söylentiler’ olarak nitelendirilen haberleri yalanlayan bir açıklama yaptı. Ancak cumhurbaşkanlığı, Fransa’ya atıfla yerel açıdan ‘sömürgecilik sorunu’ ile ilgili bir imada bulunarak, “Yayınlanan söylentiler, yeni Cezayir’de artık yer bulamayan uygulamaların kurbanıdır. Hava sahasını uçuşlara açma ya da kapama kararı, yalnızca ülkenin en yüksek makamları tarafından verilen egemen bir karardır” ifadelerini kullandı.
Uçuşlara başlama izni, herhangi bir Fransız yetkili tarafından yayınlanmamış olsa da durum, Air France’in gelecek aydan itibaren Cezayir'e rezervasyon kapısını açma planına dayalı olarak gündeme geldi.

Peki bu Cezayir duyarlılığı nerden geliyor?
Paris’teki Özgür Uluslararası İlişkiler Araştırmaları Enstitüsü’nde Siyaset Bilimci Prof. Dr. Muhammed el-Hadi Vacani, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Cezayir’in Fransa’ya yönelik son dönemdeki ardışık tepkilerini ve manalarını ele aldık. Cezayir muhtemelen bir yakınlık ilişkisi istemektedir” dedi.

Cezayir Fransa’ya karşı Çin’e yakınlaştı
Öte yandan Çin hükümeti tarafından koronavirüsle mücadele etmek amacıyla Cezayir’e sağlanan tıbbi yardımlarla eş zamanlı olarak Cezayir ve Çin, son günlerde alışılmadık bir ‘diplomatik ilişki” kurdu. Bu çerçevede Cezayir ve Çin Büyükelçiliği, ‘FR24 TV kanalının, Çin yardımlarına yönelik yanıltıcı haberler yayınlamasını’ kınayan bir basın açıklaması yaptı. Söz konusu kanal, yardımların devlet hastanelerine değil, ordu komutanlarının çıkarı için sağlandığını iddia etmişti. Haber sonrasında Cezayir Dışişleri Bakanlığı merkezindeki Fransa Büyükelçisi, bakanlığa çağrıldı.
Vacani, Cezayir ile Çin ittifakının Cezayir’in Paris tavrıyla da ilişkisi olduğunu belirtti. Muhammed el-Hadi Vacani, “Fransız yetkililer, herhangi bir resmi yanıt vermediler. Cezayir’in tavrını ilgiyle takip ediyorlar. Ancak Cezayir’in, Çin ve diğer yeni müttefiklerle uzaklaşmak istemediği bir ittifakı ilan etmeye çalıştığını düşünüyorum. Cezayir’in yeni tavrı, olması talep edilen ilişkilerin doğasına bir alternatif değil. Şu ana kadar bu tavra, Fransa’ya karşı bir popüler dalga eşlik ediyordu” dedi.
Fransız yetkililer, büyükelçilikleri aracılığıyla ortaya koyulan Cezayir öfkesine yanıt vermedi. Geçen salı günü resmi açıklama yayınlanarak, “Fransız konsolosluklarında, bugün Cezayir’de Schengen vizelerinin incelenmesi ve verilmesi konusunda çalışmalar yürütülmüyor” ifadelerine yer verildi. Büyükelçilik, “Çalışmalar, Avrupa’da salgına ilişkin gelişmelere ve Schengen bölgesindeki yetkililerin kararına bağlı olacaktır. Avrupa’da Schengen bölgesine seyahat etmek isteyen Cezayirler, sadece ülke sınırlarının yeniden açılmasını beklemekle kalmamalı, aynı zamanda elçilikler tarafından hizmetin yeniden başlamasını da beklemelidir” açıklamasında bulundu.
Söz konusu bildiriyle eş zamanlı olarak Air France’den de bir başka açıklama geldi. Şirket, “Fransa ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri arasındaki uçuşların yeniden başlaması iki ülkenin hükümetlerinin iznine tabidir” dedi.
Öte yandan Dışişleri Bakanlığı verileri ise Cezayir’in Paris’te açtığı dava sayısının iki katına çıktığını ortaya koydu. Davalar, resmi olarak Cezayir Büyükelçiliği aracılığıyla gündeme getirilirken, bu da yeni bir tırmanışın yaşanabileceğini gösteriyor.

İnsan hakları sorunu
Cezayir - Fransa ilişkileri, ‘Paris’in halk hareketine olan yaklaşımı’ kriteriyle birkaç ay veya yıl olumsuz bir yönde kalabilir.
İki ülke arasında yaşananlara değinen yakın tarih uzmanı Prof. Dr. Abdunnur bin Varis, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Tarih, arşivler ve anılar çerçevesinde merhum Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen döneminde bu yana Cezayir’in eski sömürgeciyle ilişkisi aynı çizgide ilerliyor. Bugün Cezayir, halk hareketine yakın yeni bir kriter belirlerken, Fransa ise bazı aktivistlerden elini çekmiyor. Bunu görmek için Fransa medyasının haberlerini takip edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, sık sık Fransa’nın Cezayir’deki halk hareketine yönelik olumsuz rolüne dikkati çekiyor. Ancak birkaç gün önce ‘yabancı bir büyükelçilik lehine casusluk yapmakla’ nitelendirilen ve çekim sırasında tutuklanan Cezayirli bir gazeteciden bahsederek, herkesi şaşırttı.
Bu çerçevede Bin Varis, “Aslında Cumhurbaşkanının ifadeleri, gazeteciye yöneltilen suçlamaların haklı olup olmadığına bakılmaksızın, arka planında Tebbun’un Cezayir’deki Fransız nüfuzunun geriletilmesine yönelik gerçek amacını ortaya koyuyor. Belki de Cumhurbaşkanı, Fransa’nın, ilişkilerin normalleşmesi karşılığında halk hareketini sızmamasına yönelik bir anlaşma istiyor olabilir” dedi.

Tebbun bağımsızlık mesajı vermişti
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun yerel basına verdiği daha röportajda, Cezayir’in artık Fransız sömürgesi olmadığını hatırlatarak Cezayir-Fransa ilişkilerinde ‘karşılıklı saygı’nın gözetilmesi çağrısında bulundu. Röportaj Tebbun’un Fransa’ya bakışını ilk kez net biçimde ortaya koyuyor.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Tebbun, Ocak ayında sekiz gazetecinin katılımıyla gerçekleştirilen ve dün yayınlanan röportajda şu ifadeleri kullandı:
“Cezayir, yeni nesli ve liderliğiyle herhangi bir dış müdahaleyi ya da başka bir ülkenin mandası altında olmayı kabul etmiyor. Halk hareketinin başlangıcında Fransa tarafından yapılan açıklamaların ardından, Cezayirli vatandaşlar ülkelerinin iç işlerine müdahale edildiğini fark ettikten sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde bir bozulma olmuştu.”
Tebbun verdiği röportajda, 2019'un Şubat ayında Cezayir'deki halk protestolarının başlangıcında eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın beşinci dönem adaylığından çekilme kararını öven ancak 'makul bir sürede içerisinde bir geçiş dönemi yaşanması' çağrısında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ifadelerine atıfta bulundu. Cezayirli yetkililer Macron’un bu sözlerinde ülkenin 'iç işlerine müdahale' şeklinde değerlendirmişlerdi.

Cezayir-Fransa ilişkilerinin kısa tarihi
5 Temmuz 1830'da Cezayir'i sömürgeleştiren Fransa Emir Abdülkadir önderliğindeki direniş hareketi sebebiyle ülkenin bütününü 1847’de ele geçirebildi. Osmanlı yönetimi, Fransız işgalini tanıyarak Cezayir üzerindeki haklarının sona erdiğini ilan etti. İlk sömürge birimleri Cezayir şehri çevresinde kuruldu. Avrupa’dan gelen göçmenlere yerli kabilelerin ellerinden alınan arazilerin verilmesiyle Cezayir'de Avrupalı nüfusu artış gösterdi. 1841-1850 yılları arasında 115 bin hektar arazi dışarıdan gelenlere dağıtıldı. 1847’de ülkedeki Avrupalılar’ın sayısı 104 bin iken 1872’de 245 bine, 1911 yılında da 752 bin’e yükseldi. Bununla birlikte yabancıların sahibi olduğu arazinin miktarı 1860’ta 365 bin iken, 1930’da ise 2 milyon 345 bin hektardı.
2. Dünya Savaşı'ndan sonrasında 5 Ağustos 1945’te gerçekleştirilen gösterilerde, Fransızlar’ın silahlı müdahalede bulunmasıyla binlerce Cezayirli öldürülmüş ve çok sayıda gösterici işkence görmüş ve tutuklanmıştı.
8 Mayıs 1945'te Fransız ordusu Setif ve Guelma'da 45 bin Cezayirliyi katletti. Cezayirliler, 1945'te meydana gelen ve 1968'e kadar süren toplu saldırıları "soykırım" olarak tanımlıyorlar.
Bunun sonucunda Cezayir'de 1 Kasım 1954 tarihinde silahlı direniş başlatıldı. Ülkeyi bağımsızlık direnişinin ülke geneline yayılması üzerine, Sömürge yönetimi 28 Ağustos 1955'te olağanüstü hal ilan etti. 19 Eylül 1958’de Kahire’de toplanan Cezayirliler’in ileri gelenleri bağımsız Cezayir Cumhuriyetini ilan ederek Ferhad Abbas’ın başkanlığında bir geçici hükümet kurdular. 18 Mart 1962’de Evian antlaşması ile savaşın sona ermesiyle ateşkes ilan edildi. Antlaşma şartlarına göre 1 Temmuz 1962 tarihinde yapılan referandumda Cezayirliler'in yüzde 91’i bağımsızlık lehinde oy kullanmasıyla Cezayir bağımsızlığına kavuştu.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.