Kazimi’nin iyi niyetleri yolsuzluk çarkını durdurmaya yeter mi?

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AFP)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AFP)
TT

Kazimi’nin iyi niyetleri yolsuzluk çarkını durdurmaya yeter mi?

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AFP)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AFP)

Sabah Nahi
Irak’ın yeni Başbakanı Mustafa el-Kazimi üst üste biriken bir dizi krizle karşı karşıya bulunuyor. Sanki daha önceki hükümetin yükleri, Irak siyasi güçlerinin hâlâ üzerine bir uzlaşıya varamadıkları altı sorunlu bakanlığın üzerine eklenmiş gibi.
Kota sistemi, devletteki yolsuzluğun temelini oluşturur. Irak siyasi yaşamının üzerine inşa edildiği kota sisteminden dolayı iki egemen bakanlık hala boşta. Bunlardan biri Kürtlere ayrılan Dışişleri Bakanlığı, diğeri ise petrolün üretildiği yer olması dolayısıyla Basralılara ayrılan Petrol Bakanlığı’dır.

Kartopu gibi olan mali kriz
Irak’taki mali kriz yuvarlanan bir kar topu gibidir. Diğer krizler arasından en çok tehdit oluşturan krizdir. Öyle ki önümüzdeki haziran ayında maaşları ödeyemeyeceğini fark eden Kazimi hükümeti, Körfez’deki komşularından borç alıyor. Küresel bir mali krizin yaşanıyor olması, OPEC'in Irak’ın petrol hissesinden günlük bir milyon varil kadar düşürmesi ve Kürdistan bölgesinin son dört yıl içerisinde yaklaşık 150 milyar dolara ulaşan petrol ihracatını ödeyememesi gibi hususlar bu krizi daha da derinleştiriyor.
Bu, Irak Maliye Bakanı Ali Allavi'nin bu zorlu dönemde iki ülke arasındaki dostane ilişkileri yeniden etkinleştirmek için Suudi Arabistan'a yaptığı ziyareti açıklıyor. Irak, Dünya Bankası'nın ağır koşullarıyla baş edemediğini fark etti. Ülke, 90’lı yılların başında Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali sırasında Irak'a uygulanan ekonomik kuşatma günlerinden bu yana böyle bir krize tanık olmadı.

Şişirilmiş çalışan sayısı
Kazimi hükümetinden önceki beş hükümet varil başına yaklaşık 120 dolara ulaşan yüksek petrol fiyatına güveniyor ve politikasını bunun üzerine inşa ediyordu. Son 17 yıl içinde kamu personeli sayısı 5 milyon kadar arttı. 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin düştüğü sırada Irak’ta kamu çalışanı sayısı 3 milyon kadardı ve buna Kürdistan Bölgesel Yönetimi çalışanları da dahildi. Ülkeyi yöneten siyasi İslamcı partiler, çeşitli sebeplerle -ki bu sebeplerden en önemlisi genel seçimler için oy kazanmaktı- atamaların kapısını sonuna kadar açtılar. Böylece parlamento çatısı altında destekçilerin sayısı artacak ve bu partinin meclis içerisindeki ağırlığını artıracaktı. Gerçekten de böyle oldu. Parlamento, bu atamalar ve kotalar dolayısıyla gelen kimselerle doldu. Birikimli ve entelektüel anlamda yetkinlik sahibi kişilere mecliste yer kalmadı.

Ülke dışına maaşlar
Suudi Arabistan'ın Rafha şehrine 20 km uzaklıkta bulunan ve 40 binden fazla mültecinin barındığı Rafha kampındaki kişilere, yasa tarafından meşru görülmemesine rağmen maaş verildi. Bu, Iraklı muhaliflerin 1991 yılındaki olaylarından hemen sonra yaşandı ve durumun yönetimi ve denetimi Birleşmiş Milletler (BM) tarafından üstlenildi. Dosya 2003 yılından sonra kapatıldı ve 2006'da orada kaldıkları süre içinde kendilerine aylık ödeme yapılmasını öngören bir yasa çıkarıldı.
Aynı zamanda on binlerce siyasi mahkûma maaş bağlandı ve bunun yanı sıra ‘cihat hizmeti’ adı altında ayrı bir harcama kapısı açıldı. Danışman olarak isimlendirilen ve özel pozisyonlarda bulunanlara verilen maaşlar ve devlet memurlarının aylık maaşlarının on katı kadar olan üç başkanın maaşları da harcamalar arasında yer alan bir diğer kalemdi.
Halk tarafından sürekli bir şekilde bu haksız maaşların durdurulması ve bu paraların 8 milyon çalışanının maaşını ödeyemeyen devletin hazinesine aktarılması edilmesi talep ediliyor. Bu, sezaryen doğum yapan ve altı bakanlıktan yoksun olan bir hükümet için kolay değil. Hükümet, milislerin güvensizlik oyu için maaş kesintilerinden faydalanabileceğini biliyor.

Sistematik yolsuzluk mirası
Bir gözlemcinin ifade ettiği üzere başbakan, selefi Abdülmehdi’den ‘boş bir bütçe, ihlal edilmiş olan bir egemenlik, kırılgan bir güvenlik durumu ve iç, bölgesel ve uluslararası zorlukları’ miras aldı. Zira rakibi olan ve adaylığına karşı çıkan Maliki’nin öncülüğünü yaptığı ‘derin devlet’ Abdülmehdi’ye bir komplo kurdu. Maliki, Abdülmehdi’ye muhalif olanların lideri mesabesindeydi.
Kazimi her ne kadar devletin prestijini ve Irak'ın egemenliğini yeniden tesis etmeye çalıştığını açıklasa da Elektrik Bakanlığı'nı ziyaretinden kısa bir süre sonra DEAŞ saldırıları dolayısıyla boğucu yaz mevsiminde olan ülkenin dört bir tarafında elektrikler kesildi. Buğdaylar, hasattan önce yakıldı. Daha sonra gece gündüz devletin prestijini yeniden kazanmasının önüne geçmek adına çalışan güçlerden mesajlar geldi. Milisler, Yeşil Bölge'deki hükümet merkezlerini füzelerle vurdular.
Bunu, maaşları durdurma girişimleri devam ederken, başkentte yakıt akışını engellemeye yönelik daha tehlikeli bir oyun izledi. Bu, protestocular tarafından devlet hazinesinin boşalmasında ülkenin başına gelen en kötü şey olmakla suçlanan bir hükümetten sonra gelen mevcut hükümetin karşı karşıya kaldığı büyük bir tehditti. Zira hükümet Çin ile 500 milyar dolar değerinde olacağı tahmin edilen fakat imzalanmamış olan bir anlaşmaya güveniyordu. Bir önceki hükümet çalışmalarına, emekli maaşlarını durdurarak ve yeni hükümet için erken bir krize neden olarak son verdi.

Kota laneti
Irak’ın İnsan Hakları Eski Bakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin açıklamasına göre, mevcut hükümete bloklar aracılığıyla kotalar dayatıldı ve başbakan 11-12 Haziran tarihlerinde ABD heyeti ile gerçekleşen iki günlük müzakereye kadar sabırlı davranarak stratejik bir yol izledi. Çünkü herhangi bir siyasi bloğun içinde kendisi için siyasi bir koruma olmadığını biliyordu. Sadece cumhurbaşkanlığı ve meclis başkanlığı çevrelerinden destek görüyordu ve bu ittifaklar da belirli çıkarlar doğrultusunda hızla değişen ittifaklar kabilindendi.

Genel seçimler
Kazimi hükümetinin karşı karşıya olduğu bir diğer zorluk ise gelecek yıl genel seçimleri düzenlemektir. Fakat rüzgâr arzu edilmeyen bir yönden esiyor. Seçim yasasının parlamentoda oylanmasının üzerinden beş ay geçti. Yasa cumhurbaşkanlığının onayına sunuldu, ancak iki başkan arasında yaşanan derin tartışma dolayısıyla şu ana kadar onaylanıp uygulanmadı. Diğer taraftan 2018 seçimlerinde işlenen ihlaller nedeniyle feshedilen seçim komisyonunun büyük fonlarla yeniden kurulması gerekiyor.

Reformun başlangıcı: Derin devlet yapısının sökülmesi
Yazar Emir ed-Dami bu konuyla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“Devleti içerisine düştüğü bu girdaptan kurtarmak istiyorsak resmî kurumların gerçek bir iradeye sahip olmalarına ihtiyacımız var. Aynı zamanda derin devleti kökünden sökmek ve yolsuzluğa bir son vermek zorundayız. Sayın Kazimi’ye tavsiyem, ‘bakan yardımcıları, genel müdürler, icra müdürleri, bölüm ve şube müdürlerine varıncaya kadar devletin eklemlerinde yuva kuran başkanları devre dışı bırakmasıdır. Bu kimseler, Kazimi’yi bir an önce başarısız kılmak isteyen derin devletin aracıdır. Devletin prestijini geri kazandırmak da sadece kendisini sokağa dayatmaktan ibaret değil, elli bini aşan fabrikayı yeniden çalıştırmaktır.”

Maliye Bakanı: Öncelikle çalınan 250 milyar doları iade edin
Irak Maliye Bakanı Ali Allavi bir sürpriz yaptı ve herhangi bir delil olmaksızın şu sözleri basında dolaşıma girdi:
“Irak bütçesinden çalınan para 200-250 milyar dolar tutarındadır. Bu paraların hepsi yurtdışına kaçırıldı. Bu para Irak halkının hakkı olduğu için bu konuda özel bir birimin kurulması gerekiyor.”
Bu meydan okuma, Ulusal İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Mustafa el-Kazimi'yi ‘bakanın halk hırsızları olarak nitelendirdiği yüzlerce ismi adalet önüne çıkarmak’ gibi bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor. Kazimi, kamu malından ve yolsuzluk yapan kimselerin yargılanmasından sorumu olan isimdir. Uzman ekonomistler çalınan paranın 400 milyar dolar kadar olduğunu teyit ediyorlar.

Göstericilerin öldürülmesi
Diğer taraftan en acil ve riskli dosyalardan biri de ekim ayındaki ayaklanmada 700’den fazla göstericinin ölümüne ve 20 bin kişinin yaralanmasına sebep olanların ortaya çıkarılmasıdır. Bu, yeniden protestolara kapı açmamak ve bazı taraflar tarafından manipüle edilmesine imkân vermemek için atılması zorunlu olan bir adımdır.

Karmaşık dosyalar
Kerkük, tartışmalı sınır bölgeleri, kamusal özgürlükler, Irak medyası ve kurumlarındaki kaos, çalınan ve yağmalanan evler ve araziler, yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan ceza davaları, devlet hazinesi, tarihi eser kaçakçılığı… Bütün bunlar, hükümetin çözmeye başlaması ve ilerleme kaydetmesi gereken zorlu dosyalar arasındadır.



AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
TT

AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)

Fransız haber ajansı AFP, Suriye'deki El Hol kampında yaşayan DEAŞ militanlarının çocuklarını yazdı. 

Haberde, çatı yapısını Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG'nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki mülteci kampında, çoğu Iraklı ve Suriyeli olmak üzere 40 binden fazla kişinin kaldığı belirtildi. Bunlardan en az yarısının çocuklardan oluştuğu aktarıldı. 

"Babaların günahları: DEAŞ'ın çocukları Suriye'deki kampta çürümeye terk edildi" başlıklı haberde, Irak sınırındaki Haseke ilinde yer alan kampta bazı erkek çocukların 11 yaşında girdiğinde ailelerinden koparıldığını da yazdı. 

Birleşmiş Milletler'in (BM) temmuzda yayımladığı raporda, kampta bu şekilde ailelerinden zorla uzaklaştırılan çocukların durumunda dair sonradan ebeveynlerle bilgi paylaşılmadığı da öne sürülmüştü.

Kamp sorumlularıysa iddiaları reddederek, bunun "çocukların ileride radikalleşmesini önlemek için yapıldığını" savundu. 

Adı Ali olarak paylaşılan 12 yaşındaki çocuk, "Geceleri çadırlara girip insanları öldürüyorlar" dedi. 

Kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir yardım kuruluşu çalışanı da "Bu çocukların sürdürebileceği bir hayat değil. Yapmadıkları bir şeyin bedelini ödüyorlar" ifadelerini kullandı.

5 çocuk annesi olan Iraklı Şatha, kampta yaşadıklarını şöyle anlattı: 

Çocuklarım zarar görmesin diye artık sosyalleşmelerine izin vermemeye çalışıyorum. Fakat bu neredeyse imkansız çünkü kamp tıklım tıklım dolu. Çocuklarım ne zaman dışarı çıksa, dayak yemiş halde dönüyorlar.

Birleşik Krallık merkezli sivil toplum kuruluşu Save the Children'dan Kathyrn Achilles, kampta kalan çocuklarla ilgili şunları söyledi: 

El Hol, çocukların yaşayıp büyümesine izin vermeyen boğucu bir yer. Neredeyse 5 yıldır bu kamptalar, yoksulluk içindeler ve bombardımana maruz kalıyorlar. Daha fazla yardıma ihtiyaçları var.

Ajans, DEAŞ militanlarının eşleriyle çocuklarının kampta "ek bölge" olarak bilinen yüksek güvenlikli alanda tutulduğunu aktardı. Kampın bu bölgesinde aralarında Türkiye, Tunus, Rusya, Fransa, Hollanda ve İsveç de dahil 45 ülkeden 6 bin 612 kişinin yaşadığı, bunlardan üçte ikisinin çocuklardan oluştuğu belirtildi. 

El Hol'un sivil idaresinden sorumlu Cihan Hanan, her çadırın kendine ait mutfak ve tuvalete sahip olacağı yeni bir bölge inşa ettiklerini söyleyerek, "Kamp uzun süre daha burada kalabilir" dedi.

Diğer yandan 2022'de kampta 15 yaşındaki iki Mısırlı kızın tecavüze uğradıktan sonra bıçaklanarak öldürülmesi de gündem olmuş, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, olayı kınayarak güvenlik önlemlerinin artırılması çağrısı yapmıştı.

Independent Türkçe, AFP,


İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırım suçlamasıyla yargılanan İsrail, Divan’a gönderdiği savunmada Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu kabul etmedi.

İsrail, Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından, talep edilen yeni tedbirlere ilişkin cevabını Divan'a sundu.

İsrail, UAD tarafından açıklanan yazılı beyanında, Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu üstlenmekten kaçınarak, yeni tedbir kararı talep eden Güney Afrika'yı, Mahkemenin yetkisini kötüye kullanmakla suçladı.

İsrail'i, Gazze'deki açlık ve katliamlardan kendisini sorumlu tutan Güney Afrika'nın iddiaları için, "Bunlar gerçekte ve hukukta tamamen asılsızdır, ahlaki açıdan iğrençtir ve hem Soykırım Sözleşmesi'nin hem de UAD’nin yetkisinin kötüye kullanılmasını temsil etmektedir." ifadesini kullandı.

Gazze'deki açlık olaylarının "İsrail'in kasıtlı eylem ve ihmallerinin doğrudan bir sonucu olduğu ve İsrail'in yardım kuruluşları için düşmanca, çalışamaz bir ortam yaratarak insani yardımı bir pazarlık kozu olarak kullandığı" yönündeki Güney Afrika iddialarını reddeden İsrail, Gazze'deki gıda sorununu çözmek için BM ve üçüncü ülkelerle aktif bir şekilde çalıştığını savundu.

İsrail, Divan'ın geçici tedbir usullerini kötüye kullanmakla suçladığı Güney Afrika için "Bazı gerçekleri görmezden geliyor ve bazılarını da saldırgan ve bilinçli bir şekilde çarpıtıyor." suçlamasında bulundu.

İsrail, Gazze'ye ulaştırılan insani yardımların ciddi şekilde arttırıldığına ilişkin savunmasını kendi Savunma Bakanlığı'na bağlı Bölgelerdeki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğünün (COGAT) verilerine dayandırırken, Güney Afrika'nın ek tedbir talebi içeren dilekçesinde yer alan ve BM kuruluşlarının insani yardımların engellendiğine ilişkin iddialarını cevapsız bıraktı.

- İsrail, Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini istedi

Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini isteyen İsrail, Gazze’deki mevcut çatışmalar boyunca çeşitli insani girişimlerin yapılması, insani yardım malzemelerinin ulaştırılması ve sivillerin zararını azaltmaya yönelik çaba gösterdiğini savundu.

Beyanında "Gazze'de yaşanan insani acılara çözüm bulma konusunda büyük zorluklar bulunuyor. Bu savaşta trajik ve acı verici sivil kayıplar da yaşanmaktadır." ifadelerini kullanan İsrail, Güney Afrika’nın yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde yer alan her şeyin, Divan’ın 26 Ocak’ta verdiği kararında yer aldığını ve bu sebeple ek tedbir talebinin reddedilmesini istedi.

İsrail, Güney Afrika’nın, daha önce verilen tedbir kararlarının yenilenmesini isteyerek Gazze'deki çatışmaların denetimini arttırmayı hedeflediğini belirterek, "Amacı, sürekli siyasi ilgi çekmek ve müttefiki Hamas ile sürekli dayanışma içinde olduğunu göstermektir." ifadesini kullandı.

- Güney Afrika, yeni tedbirler istiyor

Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (UAD) Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle İsrail aleyhine 26 Ocak’ta verilen tedbirlerin değiştirilmesi veya yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuştu.

Güney Afrika’nın yeni tedbir talebinde, İsrail’in, UAD’nin 26 Ocak’ta tedbir kararlarına ısrarla uymadığı ve Gazze’de "korkunç ihlallerine" devam ettiği belirtilmiş, "1 milyondan fazla çocuk dahil Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin emniyet ve güvenliğinin acilen sağlanması amacıyla" Divan'dan, acil olarak 26 Ocak’ta İsrail aleyhine hükmettiği 6 tedbiri değiştirmesi ve/veya acilen yeni tedbirlere karar vermesini istemişti.

Güney Afrika, dilekçesinin sonunda, UAD’deki Srebrenitsa soykırımı davasında Bosna Hersek’in de ek tedbir talebinde bulunduğunu ve Divan'ın ek tedbir talebini reddetmesinden 2 yıl sonra 7 bin 336 Boşnak’ın öldürüldüğü soykırımın yaşandığını hatırlatarak, "Güney Afrika bu noktada UAD’yi, Gazze'deki Filistinlileri soykırıma varan açlıktan kurtarmak için elinden geleni yapmak üzere çok geç olmadan harekete geçmeye çağırmaktadır." ifadesini kullanmıştı.

Güney Afrika'nın başvurusunda, UAD İç Tüzüğü'nün 75'inci maddesi uyarınca davanın her aşamasında tedbir kararlarına hükmedebileceğini ve 26 Ocak'tan bu yana Gazze'de Mahkeme'nin yeni tedbirlere hükmetmesini gerektiren ölçüde önemli gelişmeler olduğunu vurgulamıştı.

- UAD'de İsrail aleyhine açılan soykırım davası

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023'te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine UAD'de dava açmıştı.

Güney Afrika, Gazze'deki durumun aciliyet teşkil etmesi sebebiyle UAD'den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istedi ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar, 11-12 Ocak'ta Lahey'deki Barış Sarayı’nda yapıldı.

Divan, 26 Ocak’ta açıkladığı tedbir kararlarında, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına, Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım çağrısı yapanları önlemek, engellemek ve cezalandırmak için gereken tüm adımları atmasına, Gazze’deki Filistinlilerin karşılaştığı olumsuz yaşam koşullarını ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan temel hizmetlere ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılan acil ve etkili önlemleri almasına, Gazze’deki Filistinlilere karşı Soykırım Sözleşmesi'nin ihlalini gösteren delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasına, kararın yürürlüğe girmesinden itibaren 1 ayda alınan tüm tedbirler hakkında mahkemeye bir rapor sunmasına hükmetti.

Güney Afrika, İsrail’in Refah'a saldırı planı nedeniyle 13 Şubat’ta yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuş, Divan ise 16 Şubat’taki kararında ek tedbir talebini reddederek, İsrail'in mevcut geçici tedbirleri derhal ve etkin şekilde uygulaması gerektiğini bildirmişti.


BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktör Yardımcısı Beth Bechdol, Gazze'deki insanların felaket düzeyinde kıtlığın eşiğinde bulunduklarını, ateşkesin kesinlikle gerekli olduğunu söyledi.

BM'nin merkezi Roma'da bulunan, gıda, açlık ve tarımsal konularda faaliyet gösteren kuruluşu FAO'nun acil durumlardan da sorumlu genel direktör yardımcısı Bechdol, Gazze'deki açlık, tarımsal üretim kayıpları ve iklim krizini AA muhabirine değerlendirdi.

Aylardır İsrail'in yoğun saldırısına maruz kalan, şu ana kadar 31 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Gazze'de hayatta kalabilenlerin açlık sıkıntısının ne durumda olduğu sorusu üzerine Bechdol, "Gazze'de yaşayan insanların felaket düzeyinde bir kıtlığın eşiğinde olduğunun dünyadaki herkes için açık hale geldiğini düşünüyorum." dedi.

BM olarak birkaç ay önce yaptıkları genel değerlendirmede 2,2 milyon nüfuslu Gazze'deki halkın tamamının akut gıda güvensizliği içinde bulunduğunu belirlediklerini anlatan Bechdol, "Yıllardır yaptığımız bu tür değerlendirmelerde bu kadar ciddi seviyeye ulaşmış bir durumla karşılaşmadık. Bu, eşi benzeri görülmemiş bir durum. Gazze'de tespit edilen her bir kişinin akut gıda güvensizliği olduğu düşünülüyor." diye konuştu.

Bechdol, Gazze'deki durumla alakalı kısa dönem içinde "Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC)" raporunun açıklanacağına işaret ederek, "Bu sınıflandırmada 3. aşama kriz, 4. aşama acil durum ve 5. aşama kıtlığa yakın felakettir. Önümüzdeki haftalarda yeni bir IPC raporu yayımlanacak ve bu raporun, 2,2 milyon insanın tamamının bu ağır durumla karşı karşıya olduğunu göstermeye devam edeceğinden eminim. 4. aşamaya giren insanların sayısında artış göreceğiz hatta 5. aşamaya girenlerin sayısında da artış olacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

- "(Ateşkes) Kesinlikle gerekli"

Gazze için uluslararası kamuoyunda yükselen ateşkes çağrılarına katıldığını belirten Bechdol, "Bu, kesinlikle gerekli ve kesinlikle hayati. FAO olarak, ilk aşamada güçlü biçimde acil insani ateşkes çağrısı yapan BM Genel Sekreteri ve diğer BM kuruluşlarıyla aynı çizgideyiz." dedi.

FAO olarak Dünya Gıda Programı (WFP) ya da BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi diğer BM kuruluşlarının sahada ilk yaptığı insani yardımdan daha farklı görev tanımlarının bulunduğuna dikkati çeken Bechdol, özellikle Gazze'deki tarım arazilerinin ve hayvancılık da dahil olmak üzere tarımsal üretimin nasıl yeniden ayağa kaldırılabileceğiyle ilgilendiklerini vurguladı.

Bechdol, "FAO, Gazze'de nihai aşamada ihtiyaç duyulacak tarımsal destek ile yeniden yapılanmayı desteklemek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır." dedi.

Gazze'ye son dönemde havadan indirilen yardımların sorunu çözmede yetersiz olduğuna dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine Bechdol, "Gazze halkına yönelik bir destek işareti olması ve gıdanın da bir insan hakkı olduğunun kabul edilmesinin önemli olduğunu, bu nedenle de kritik olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- FAO'dan Gazze'deki hayvancılığı ayağa kaldıracak adımlar

FAO'nun Gazze'de geçim kaynaklarının yeniden inşası gibi hayati konulara odaklandığını ve buna yönelik adımlar atmaya hazır olduğunu vurgulayan Bechdol, hayvancılığın önemine işaret etti.

"İsrail makamlarından 500 metrik ton hayvan yemi taşıyan 20 kamyonun sınırı geçmesi için onay aldık." diyen Bechdol, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hayvan yemi neden önemli? Hayvancılığın halihazırda yıkıma uğradığı konusunda çok endişeliyiz. Binlerce hayvan kaybettik. Yine de bazı analizler, halen yeterince küçük hayvanlar ve stoklar olduğunu gösteriyor. Etkilenen yerlere hayvan yemi ulaştırabilirseniz bu, sadece çiftçiler için ekonomik bir varlık olan hayvanın yaşamını sürdürmekle kalmaz, aynı zamanda bir beslenme kaynağı olur. Kırsalda koyundan keçiye birkaç tavuğu besleyebiliyorsanız bu, bir aile için protein demektir. Burada sütle beslenme vardır ki çocukların günde iki bardak süt içmesi çok kritik. Halihazırda çocukların ve yaşlıların yetersiz beslenmeden öldüğüne dair raporların geldiğini görüyoruz."

- Gazze'de tarım arazileri ile tarımsal üretim ciddi zarar görmüş durumda

İsrail'in bombardımanlarında tarım arazilerinin ne denli zarar gördüğü sorusu üzerine Bechdol, çoğunlukla uydu görüntülerine dayalı analiz yaptıklarını belirterek, "Elimizdeki rakamlar, tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 43'ünün harap, seraların yüzde 26'sının yok olduğunu, sulama ve tarımsal su kaynaklarının, su kuyularının yaklaşık yüzde 30'unun da tamamen zarar gördüğünü gösteriyor. Dolayısıyla yeniden inşa ve rehabilitasyon açısından yapılması gereken çok sayıda iş var." yanıtını verdi.

Bechdol, ateşkes sağlandığında FAO olarak en kısa sürede yeniden inşa çalışmalarına doğru şekilde destek sağlamak için hazırlandıklarını sözlerine ekledi.

Tarım arazilerine düşen patlamamış bombaların hem ekim hem de hasat açısından sıkıntı yarattığını dile getiren Bechdol, patlayıcıların toprağın kirlenmesine de yol açtığına dikkati çekti.

- "Karadeniz Tahıl Koridoru, önemli bir etki yarattı"

Karadeniz Tahıl Koridoru'nun tahılın Afrika ve diğer pazarlara taşınmasında oynadığı rolün önemine ilişkin soruya Bechdol, "Karadeniz Tahıl Girişimi, geçen yıl Ukrayna'da başarılı bir şekilde hasat edilen tahılın Karadeniz'den çıkarılmasında ve sadece bazı Afrika ülkelerine değil aynı zamanda önemli bölgesel pazarlara ulaştırılmasında oldukça pozitif bir etki yarattı. BM Genel Sekreteri, Türkiye ve diğer ülkelerdeki liderlerin hala bir anlaşmaya varılmasını ve Karadeniz Tahıl Girişimi'nin bir kez daha yinelenmesini kolaylaştırmak için çalıştığını biliyorsunuz." yanıtını verdi.

- İklim krizi

İklim krizinin ciddiyetiyle ilgili Kovid-19 salgınında dünyanın geçtiği süreci anımsatan Bechdol, pek çoğu için Kovid’in hayatları boyunca küresel çapta her insanı etkileyen ilk şeylerden biri olduğunu düşündüğünü söyledi.

Bechdol, "Bu, her insanın Kovid geçirdiği anlamına gelmiyor ama kimileri aile üyelerini kaybetti, kimileri birçok kez bunu geçirdi ama bu ortak bir deneyim halini aldı. İklim krizinin de Kovid-19 gibi hepimizin hayatını etkileyecek seviyede olduğunu düşünüyorum." dedi.

- "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var"

İklim krizinin etkilerinin ciddi biçimde görüldüğü Somali'yi geçen hafta ziyaret etme imkanı bulduğunu anlatan Bechdol, "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var ve geçen yıl akut gıda güvensizliği yaşayan insan sayısında bir azalma gördük. 4 milyondan 3,4 milyona geriledi. Mütevazı bir düşüş var, eğilim doğru yönde ancak hala 1,7 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Bazı açılardan Somali beni çok etkiledi." ifadelerini kullandı.

Bechdol, 10 yıldır kuraklık-sel döngüsünün aşırı düzeyde yaşandığı Somali'de FAO'nun tarıma katkılarını şöyle anlattı:

"FAO'nun kendi verileri ve istatistiksel modelleme projesi, selin birkaç ay içinde geleceğini ve son derece zarar verici ve çok şiddetli olacağını öngördü. Bu bilgiyi paylaştık ve ilgili bakanlıklar ve ortaklarla nehir kıyısı bölgelerini inşa ettik. Çiftçileri farklı uygulamalara ikna etmek her zaman kolay olmasa da ürünlerini erken hasat etmeleri için teşvik ediyoruz. Mısır yetiştiriyorlardı, tamamen olgunlaşmasını beklemek yerine hala yeşilken hasat etmelerini ve bunu hayvan yemi pazarlarında kullanabileceklerini söyledik. Bunu yaptık ve tüm mahsulü kurtardık.

Sel geldiğinde zarar görecek hiçbir mahsul yoktu çünkü onları zaten insani tüketim pazarlarının aksine hayvan pazarlarına götürmek amacıyla hasat etmiştik."


Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde yaşayan Filistinli Hena en-Neccar, İsrail güçleri tarafından alıkonan eşinin akıbetinden ve yetersiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybı yaşayan 2 oğlunun hayatından endişe ediyor.

İsrail'in 5 ayı aşkın süredir devam eden saldırıları ve yardım girişlerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle yaşanan kıtlık, Gazzelileri her alanda büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.

Eşi İsrail güçlerince alıkonan ve çocuklarının hastalığıyla tek başına baş etmek zorunda kalan 41 yaşındaki Hena en-Neccar bunlardan biri.

- Çocuklar, babalarının alıkonmasından sonra hasta oldu

Han Yunus'taki Avrupa Hastanesi'nde hasta 2 oğluna refakat eden Filistinli kadın, eşinin alıkonmasından sonra çocuklarının ikisinin de hastalandığını söyledi.

Çocukların ikisinde de bağırsak nezlesi olduğunu aktaran Neccar, "İkinci sınıfa giden büyük oğlum 3 hafta boyunca ne yedi ne içti, sürekli tuvalete gitti. Küçük olan da aynı şekilde. Böyle olunca onları Avrupa Hastanesi'ne getirdim." dedi.

Hastanede 4 gün kaldıktan sonra taburcu edildiklerini ancak çocukların durumu kötüleşince yine hastaneye geldiklerini anlatan Neccar, yaklaşık bir haftadır burada olduklarını dile getirdi.

- "İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm"

İki oğlunda da bağırsak nezlesi ve dehidrasyon (sıvı kaybı) olduğunu söyleyen Neccar, "Doktorlar bana 'Nasipleri varsa yaşarlar' dedi, ben de işimi Allah'a havale ettim. İnşallah nasipleri vardır ve yaşarlar." diye konuştu.

Filistinli anne yaşadığı çaresizliği şu sözlerle anlattı:

İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm. Babaları da yanımızda yok. Kim bize sahip çıkacak. Şu an tek başımayım. İkinci sınıfa giden oğlum 13 kilo, küçüğü ise 5 kiloya düştü. Küçük olan yürüyordu artık yürümüyor. 24 saat kucağımda duruyor.

Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayacak maddi durumu olmadığını vurgulayan Neccar, uluslararası makamlardan ve hukuk kuruluşlarından, İsrail güçlerince alıkonan eşinin serbest bırakılması için yardımcı olmalarını istedi.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığının son verilerine göre, İsrail'in 5 ayı aşkın süredir saldırılarını sürdürdüğü ve yardım girişini engelleyerek büyük bir "insani felakete" neden olduğu Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve susuzluktan 27 kişi hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 17 Mart'ta X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Gazze'de insanların kıtlığın eşiğinde olduğunu vurgulayarak, bölgeye engelsiz ve sürekli erişimin "hayat memat meselesi" olduğunu bildirmişti.


UNICEF Sözcüsü Elder: Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

UNICEF Sözcüsü Elder: Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder, İsrail'in saldırdığı Gazze'de 13 binden fazla çocuğun öldürüldüğünü bildirdi.

Elder, X sosyal medya platformundan, İsrail'in yoğun saldırıları ve ablukası altındaki Gazze'deki çocuk ölümlerine ilişkin paylaşımda bulundu.

"Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü." ifadesini kullanan Sözcü Elder, ateşkes sağlanması için çağrısını yineledi.


Sınır Tanımayan Doktorlar: Gazze'de sağlık hizmetleri sistematik şekilde yok ediliyor

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
TT

Sınır Tanımayan Doktorlar: Gazze'de sağlık hizmetleri sistematik şekilde yok ediliyor

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Genel Sekreteri Christopher Lockyear, 7 Ekim 2023 itibarıyla Gazze Şeridi'ndeki sağlık hizmetlerinin sistematik şekilde yok edildiğine tanık olduklarını söyledi.

Lockyear, İsrail'in yoğun saldırıları altındaki Gazze'de son durum, sağlık hizmetlerinde karşılaşılan zorluklar ve kıtlığa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

MSF'nin 7 Ekim öncesinde Gazze'de sahada olduğunu hatırlatan Lockyear, Gazze'de yaşayanların son 15 yıldır abluka altında olduğunu söyledi.

Lockyear, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'de gerçekleştirdiği "korkunç" saldırıların ardından Gazze'deki durumun hızla kötüleştiğine tanık olduklarını bildirdi.

"Gazze genelinde bir felaket yaşanıyor. Özellikle neredeyse hiç erişimimizin olmadığı Gazze'nin kuzeyindeki durumdan endişeliyiz." ifadesini kullanan Lockyear, burada kıtlık yaşayan insanların durumundan da çok kaygılı olduklarını vurguladı.

Lockyear, şu anda 1,5 milyon kişinin sığındığı Gazze'nin güneyindeki Refah kentine İsrail'in kara saldırısı gerçekleştirmesi durumunda neler yaşanacağına dair "inanılmaz derecede endişeli" olduklarının altını çizdi.

"Gazze'de erişimimizin olmadığı çok büyük alanlar var ve oralarda ne olduğunu bilmiyoruz." diyen Lockyear, Gazze'deki sağlık sisteminin 7 Ekim öncesinde de içler acısı bir durumda olduğunu hatırlattı.

- Gazze'deki hastalara yüksek kalitede bakım sağlamak şu anda son derecede zor

Lockyear, "(7 Ekim) O günden sonra Gazze Şeridi'ndeki sağlık hizmetlerinin sistematik şekilde yok edildiğini görüyoruz. Tahliyeler dolayısıyla sağlık ekiplerimiz hastane hastane dolaştı. Bu, yüksek kalitede tıbbi bakım sağlamanın bir yolu değil, bizim yapmak istediğimiz bir şey de değil. Hastalarımızın birçoğu değişik şekilde yaralanmış durumda. Tedavisi zor kırıkları olanlar, silahla ve şarapnel parçalarıyla yaralanmalar gibi. Bu, yüksek düzeyde ve sürekli tıbbi bakım gerektiriyor. Birkaç hafta veya ay boyunca sürekli yüksek kalitede bakıma ihtiyaç duyan hastalar görüyoruz. Gazze'deki hastalara bu imkanı sağlamak şu anda son derecede zor, hatta imkansız." ifadelerini kullandı.

Gazze'nin güneyinde ve ortasında 3'ü hastane olmak üzere 6 sağlık tesisini desteklediklerini söyleyen Lockyear, Gazze'nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi'ndeki çalışanlara da destek vermeye çalıştıklarını belirtti.

Lockyear, "Gazze'de artık bir sağlık sisteminden bahsedemiyoruz. Geçmişte Gazze'nin kuzeyindeki diğer hastanelere destek olmuştuk, kuzeydeki operasyonlarımızı artırmayı çok isterdik ama oraya erişim inanılmaz derecede zor. Gazze'nin kuzeyindeki insanları tedavi edebilmeyi ve onları destekleyebilmek için buraya erişmeyi gerçekten çok isteriz." diye konuştu.

Gazze'deki insani yardım kısıtlamalarına da işaret eden Lockyear, Gazze'ye havadan yardım indirilmesine ilişkin görüntüler ve deniz yoluyla yardımların ulaştırılması için geçici liman yapılması tartışmalarının "buradaki asıl sorunla ilgili dikkatleri dağıtmasından" endişe duyduklarını vurguladı.

- Siyasi çözüme ihtiyacımız var"

Lockyear, "Ne kadar havadan yardım olursa olsun veya (geçici) liman Gazze'deki duruma çözüm bulamayacak. Bir siyasi çözüme ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.

Gazze'de insanların gelişigüzel bombalanmalarını önleyecek ve insani yardım akışına izin verebilecek bir ateşkese ihtiyaç olduğuna işaret eden Lockyear, bu kapsamda sürdürülebilir tedavi için kalifiye sağlık personelinin görevlendirilmesi ve bu kişilerin güvenlik içinde çalışabilmesi gerektiğini söyledi.

Lockyear, "Sağlık çalışanları, sağlık hizmeti ve genel insani yardım sağlayabilmeleri için tehdit ve ayrım gözetmeyen bombalanma korkusuna maruz kalmamalı. Gazze'de gerçekten anlamlı insani yardım olduğunu iddia edebilmek için şu anda görünenden çok daha fazlasına, çok daha fazla erişime, tedarike ve güvenliğe ihtiyacımız var." diye konuştu.

Gazze'nin son birkaç ayda karşı karşıya olduğu ablukanın son derece endişe verici olduğuna dikkati çeken Lockyear, sağlık tesislerinde giderek artan "yetersiz beslenme" oranlarına tanık olduklarını dile getirdi.

- "Gazze'nin kuzeyindeki insanları göremediğimiz için son derece endişeliyiz"

Lockyear, "Bu ablukayla açlığın bir savaş silahı olarak kullanılmasından korkuyoruz. Biz bunun farkındayız, personelimiz bize kendilerinin ve ailelerinin aç kaldığını, yetersiz beslenme sıkıntısı çektiklerini söylüyor. Erişimimizin olmadığı Gazze'nin kuzeyindeki insanları göremediğimiz için son derece endişeliyiz." diye konuştu.

Hastaneler ve sağlık tesislerindeki durumun da çok karmaşık olduğuna işaret eden Lockyear, kaliteli tıbbi bakım için güvenlik ve temel tıbbi malzemelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Lockyear, Gazze'deki sağlık sisteminin yeniden inşasına ilişkin tahminde bulunmanın imkansız olduğunu kaydederken, "Şu anda hayatta kalma modundayız. Operasyonlarımızı günlük olarak sürdürmeye çalışıyoruz." dedi.


Ürdün 3 ülkenin katılımıyla Gazze'nin kuzeyine havadan yardım indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ürdün 3 ülkenin katılımıyla Gazze'nin kuzeyine havadan yardım indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Ürdün, Gazze Şeridi'nin kuzeyine Mısır, ABD ve Almanya'nın katılımıyla havadan yardım indirme operasyonu gerçekleştirdiğini duyurdu.

Ürdün ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyine havadan 6 yardım indirme operasyonu düzenlendiği ifade edildi.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı bölgelere gerçekleştirilen havadan yardım indirme operasyonuna Ürdün Hava Kuvvetleri'ne ait iki C130 uçağı ile ABD'ye ait iki uçak, Mısır ve Almanya'ya ait birer uçağın katıldığı aktarıldı.

- İsrail Gazze'yi kıtlığa sürüklüyor

İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana saldırdığı Gazze'de yaşayan 2,3 milyon Filistinliyi açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 10 Mart'taki açıklamasında, İsrail'in 17 yıldır kuşatma altında tuttuğu Gazze Şeridi'nde "açlığın her yerde olduğunu" belirtmişti.

BM, İsrail'in yoğun saldırısı altındaki Gazze Şeridi'nde 2,2 milyon kişinin kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştu.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 13 bin 500’ü çocuk, 9 bini kadın olmak üzere 31 bin 645 Filistinli öldürüldü, 73 bin 676 kişi yaralandı.

İsrail'in karadan yardım girişini engellemesi nedeniyle ABD, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Katar, Umman ve Bahreyn son dönemde Gazze Şeridi'ne havadan yardım indirilmesine yönelik ortak operasyonlar gerçekleştiriyor.


BM raporuna göre, Gazze'nin kuzeyinde nüfusun yüzde 70'i felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya

Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
TT

BM raporuna göre, Gazze'nin kuzeyinde nüfusun yüzde 70'i felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya

Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA

Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı kuruluşların hazırladığı Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) raporunda, Gazze'nin kuzeyindeki nüfusun yüzde 70'inin felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya olduğu bildirildi.

IPC raporunun Gazze'ye yönelik son güncel raporu yayımlandı.

Rapora ilişkin basın açıklamasında, Gazze'nin kuzeyinin ve Gazze'ye bağlı vilayetlerin, makul kanıtlar eşliğinde kıtlık anlamına gelen IPC 5. aşamada sınıflandırıldığı belirtildi. Bunun, Gazze'nin kuzeyinde yaşayan nüfusun yüzde 70'inin (yaklaşık 210 bin kişi) felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya olduğu anlamına geldiği ifade edildi.

Açıklamada, hane halkı açısından akut gıda güvensizliğine yönelik kıtlık eşiğinin de çoktan aşıldığı kaydedildi.

Gazze'nin kuzeyindeki bu durumun dışında güneydeki Deir al-Balah ve Han Yunus ile Refah kentlerinin de IPC 4. aşama olan "acil durum" kapsamında sınıflandırıldığı aktarıldı.

Açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki 2,2 milyonluk nüfusun tamamının yüksek düzeyde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya olduğu vurgulandı.

IPC'nin Aralık 2023'te yayımlanan son raporuna işaret edilen açıklamada, "O tarihten bu yana, kıtlığı önlemek için gerekli koşullar karşılanmadı ve son bilgiler, kuzeydeki vilayetlerde kıtlığın eli kulağında olduğunu ve mart ortası ile mayıs arasında herhangi bir zamanda ortaya çıkacağı tahminini doğruluyor." görüşü paylaşıldı.

İsrail'in Refah'a olası kara saldırısı başlatma ihtimaline değinilen açıklamada, "Mart ortası ile temmuz ortası arasında, en olası senaryoya göre ve Refah'a kara saldırısı da dahil olmak üzere çatışmaların tırmanacağı varsayımı altında, Gazze Şeridi nüfusunun yarısının (1,1 milyon kişi) felaket koşullarıyla karşı karşıya kalması bekleniyor." değerlendirmesi yer aldı.

Bu arada, IPC raporunun ardından BM'nin Roma merkezli kuruluşu Gıda ve Tarım Örgütünden (FAO) yapılan yazılı açıklamada, Gazze'de beklenen açlık karşısında geniş ölçekte yardımların ulaştırılabilmesi için acil erişim çağrısında bulunuldu.

Bir diğer BM kuruluşu Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü Cindy McCain de "Gazze'de insanlar şu anda açlıktan ölüyor. Bu insan yapımı açlık ve yetersiz beslenme krizinin Gazze'yi etkileme hızı dehşet verici. Kıtlığı önlemek için çok küçük bir pencere kaldı ve bunu yapabilmek için kuzeye acil ve tam erişime ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.


İdlib'de tahıl deposu duvarının çökmesi sonucu çadırda eğitim gören 5 çocuk öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İdlib'de tahıl deposu duvarının çökmesi sonucu çadırda eğitim gören 5 çocuk öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib ilinde, tahıl deposunun duvarının özel bir anaokulundaki çadırda eğitim gören öğrencilerin üzerine yıkılması sonucu 5 çocuk hayatını kaybetti, 7 öğrenci ile 1 öğretmen yaralandı.

İdlib'in Sarmada ilçesinde öğle saatlerinde bir anaokulunun bitişiğindeki tahıl deposunun duvarı, çocukların eğitim gördüğü çadırın üzerine çöktü.

Suriye Sivil Savunmasından (Beyaz Baretliler) alınan bilgiye göre, duvarın çökmesi sonucu çadırdaki 5 çocuk hayatını kaybetti, 7 öğrenci ile 1 öğretmen yaralandı.

Yaralılar, çevredeki hastanelere sevk edildi.


Yunanistan'da uçurtmalar "özgür Filistin" için uçuruldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Yunanistan'da uçurtmalar "özgür Filistin" için uçuruldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yunanistan'ın başkenti Atina'da, Filistin'e destek için uçurtmalar gökyüzüyle buluşturuldu.

Atina'da düzenlenen "Özgür Filistin için bir uçurtma" isimli etkinlikte bir araya gelenler, Filistin halkına destek mesajı vermek üzere uçurtma uçurdu.

Paskalya orucunun başlangıcını temsil eden Temiz Pazartesi (Kathara Deftera) Yortusu kapsamında, Yunanistan'da her yıl geleneksel olarak gökyüzü ile buluşturulan uçurtmalar bu kez Filistin için uçuruldu.

Uçurtması ve balonlarıyla Filistin'e destek vermeye gelenlerden Gazzeli Selma Shawa, AA muhabirine, 20 yılı aşkın süredir Yunanistan'da yaşadığını ancak akrabalarının Gazze'de olduğunu söyledi.

Shawa, "Biz burada, Filistin toplumu olarak, insanlarımıza desteğimizi göstermek adına aktiviteler ve etkinlikler düzenlemeye çalışıyoruz. Zira en azından bu yolla dünyaya hikayemizi anlatmış oluyoruz." diye konuştu.

Filistin renklerinde uçurtma ve balonlarla insanlara Filistin'de yaşananları hatırlatmayı hedeflediklerini belirten Shawa, "İhtiyacı olanlara iftar yemeği de veriyoruz. Her iki tarafın da geleneklerini koruyoruz fakat kalplerimiz tabii ki Filistin'deki bebekler, çocuklar, aileler, Gazze ve tüm Filistin'de çekilen acılarla birlikte." dedi.

Yunanistan'daki Filistin Toplumu Başkanı Muhammed Seyid de "Bugün, Ekim'den beri İsrail saldırılarıyla soykırıma uğrayan Gazze halkına dayanışma göstermek için buradayız. Her gün yüzlerce kişi öldürülüyor ve dünya sadece seyrediyor. Bu yüzden Gazze'deki insanlarımıza desteğimizi ve dayanışmamızı elimizden gelen tüm imkanları kullanarak göstermek istedik." ifadelerini kullandı.

Gazze'de yaşanan insanlık dramına da işaret eden Seyid, "Burada insanlar çocuklarıyla, yiyecekleri, suları varken, istediklerini yapabilirken, Gazze'de bizim insanlarımızın açlıktan ölmesi çok acı. Bazıları 2-3 aydır ekmeğin tadına bile bakmadı, içme suları bile yok." diye konuştu.

Seyid, sözlerine şöyle devam etti:

"Biz insanların mutsuz olmasını istemiyoruz. Tüm dünya, tüm çocuklar mutlu olmalı ama bizim çocuklarımızın da barış ve güven içinde yaşaması gerektiğine inanıyoruz."

- Temiz Pazartesi Yortusu

Yunanistan'da Paskalya orucunun başlangıcını temsil eden Temiz Pazartesi (Kathara Deftera) Yortusu'nda her yıl olduğu gibi bu yıl da uçurtmalar gökyüzüne renk kattı.

Karnaval sürecinin sona erdiği ve hayvansal gıdaların tüketilmediği Paskalya orucuna başlanılan Temiz Pazartesi Yortusu'nda, geleneksel olarak hayvansal gıdalardan uzak, kalamar, karides gibi deniz ürünleri ile kuru fasulye, tarama salata, tahin helvası, turşu, zeytin, zeytinyağlı yaprak sarması gibi yiyeceklerin yer aldığı sofralar kuruldu.

Ramazan pidesine benzeyen "lagana" isimli ekmek, bugüne özel olarak sofralardaki yerini aldı.

Yemek için kırları tercih edenler, baharı neşeyle karşıladı.

- Gökyüzü rengarenk uçurtmalarla süslendi

Temiz Pazartesi Yortusu'nun küçük büyük, herkesin yüzünü güldüren en renkli yanı ise gökyüzünün rengarenk uçurtmalarla süslenmesi oldu.

Sokaklarda hemen hemen her köşe başında uçurtmalar satılırken, 7'den 70'e herkes uçurtma heyecanını yaşadı.

Tüm ülkede çocuklar ve büyükler, şehrin düzlük alanlarına ya da tepelere çıkarak rengarenk uçurtmalarını gökyüzü ile buluşturdu.

- Un savaşları

Galaksidi kasabasında ise geleneksel un savaşları yapıldı

Bu küçük sahil kasabası, her yıl Temiz Pazartesi Yortusu'nda hem Galaksidi sakinlerini hem de kasabaya dışarıdan gelenleri müzik eşliğinde, geleneksel danslar ve çeşitli kültürel etkinliklerle buluşturdu.

Kökleri Bizans dönemine dayanan geleneksel un savaşına katılanlar, yüzlerini isle veya renkli boyalarla boyadı.

Yunan denizcilerin Bizans döneminde, Sicilya sahillerinde görüp, Galaksidi'ye taşıdığına inanılan bu gelenek, aynı zamanda 18'inci yüzyılda baharın gelmesiyle evlerinden ayrılan denizcileri yolcu etmek üzere düzenlenen bir eğlence olarak da biliniyor.

Bugün bir turizm faaliyeti olarak da görülen bu etkinlik için belediyenin dağıttığı un çuvalları kullanılıyor. Unun yanı sıra renkli boyaların da kullanıldığı bu eğlence, Temiz Pazartesi akşamı geç saatlere kadar sürüyor.