İkinci elde en çok satan ilk 20 model

İkinci elde en çok satan ilk 20 model
TT

İkinci elde en çok satan ilk 20 model

İkinci elde en çok satan ilk 20 model

Yeni tip koronavirüs (kovid-19) salgını sıfır araç bulunabilirliğini azaltırken, tüketici ise ikinci el araca yönelişini sürdürdü. Otomotiv sektörünün en büyük veri ve ikinci el fiyatlandırma şirketi Cardata, Türkiye ikinci el araç piyasasında en çok satan araçları sıraladı.
Otomotiv sektörünün en büyük veri ve ikinci el fiyatlandırma şirketlerinden Cardata, Türkiye ikinci el piyasasında en çok satılan araçları sıraladı. Yerli üretim modellerin üst sıralarda yer aldığı güncel listenin zirvesinde, 2017 model Fiat Egea 1.3 MultiJet yer aldı. Bu modeli, 2016 model Fiat Egea 1.3 MultiJet izlerken, 2016 model Renault Symbol 1.5 DCI, Türkiye’de en çok satan üçüncü ikinci el araç modeli oldu. Renault Symbol’ü sırasıyla; 2015 model Fiat Linea 1.3 MultiJet, 2015 model Volkswagen Passat 1.6 TDI BMT, 2016 model Volkswagen Passat 1.6 TDI BMT ve 2017 model Renault Megane 1.5 DCI takip etti. Toplamda 20 modelin yer aldığı güncel listenin neredeyse tamamı dizel ve Sedan gövde tipli araçlardan oluşurken, listenin yüzde 35’ini otomatik vitesli araçlar oluşturdu.

En çok pay yüzde 15’le Renault’un
Cardata, kapsamlı ikinci el analizinde Türkiye’de satılan markaların ikinci el pazar paylarını da ortaya koydu. Ocak-nisan dönemini kapsayan verilere göre, Renault yüzde 15 pazar payıyla ikinci elde en çok pazar payı bulunan marka oldu. Volkswagen yüzde 13 pazar payı ile listede ikinci sırada yer alırken, Ford yüzde 11’lik ikinci el pazar payı ile üçüncü sırada yer aldı. Bu markaları, ikinci elde yüzde 10 pazar payı bulunan Fiat, yüzde 7 pazar payı bulunan Hyundai ve yüzde 6 pazar payı bulunan Toyota markaları izledi.
İkinci el pazarının araç yaşı dağılımıyla ilgili bilgiler de veren Cardata’ya göre, ocak-nisan itibariyle, Türkiye ikinci el araç pazarındaki araçların yüzde 39’unu 4, 5 ve 10+ yaş araçlar oluşturdu. Bunu, yüzde 22 ile 3 ve 8 yaş grubundaki araçlar izledi. 1 ve 2 yaş ikinci el otomobiller ise ikinci araç pazarının yüzde 8’ini kapsadı.

İkinci elde en çok satan ilk 20 model şöyle sıralandı:
Fiat Egea 1.3 MultiJet 2017 (Easy)
Fiat Egea 1.3 MultiJet 2016 (Easy)
Renault Symbol 1.5 DCI 2016 (Joy)
Fiat Linea 1.3 MultiJet 2015 (Pop)
Volkswagen Passat 1.6 TDI BMT 2015 (Comfortline)
Volkswagen Passat 1.6 TDI BMT 2016 (Comfortline)
Renault Megane 1.5 DCI 2017 (Touch)
Fiat Egea 1.4 Fire 2019 (Easy)
Renault Clio 1.5 DCI 2016 (Joy)
Volkswagen Polo 1.4 TDI BMT 2016 (Comfortline)
Ford Focus 1.6 TDCI 2015 (Trend X)
Renault Fluence 1.5 DCI 2015 (Touch 110 HP)
Renault Symbol 1.5 DCI 2017 (Joy)
Ford Focus 1.6 TDCI 2016 (Trend X)
Mercedes-Benz C 200d BlueTEC 2016 (AMG)
Renault Fluence 1.5 DCI 2015 (Touch (90 HP)
Peugeot 301 1.6 HDI 2017 (Active)
Renault Fluence 1.5 DCI 2015 (Icon)
Peugeot 301 1.6 HDI 2016 (Active)
Ford Focus 1.6 TDCI 2017 (Trend X)



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe