İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly: Suudi Arabistan, koronavirüs krizindeki aktif rolünü kanıtladı

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
TT

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly: Suudi Arabistan, koronavirüs krizindeki aktif rolünü kanıtladı

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly

James Cleverly, Şubat ayında İngiltere Başbakanı Boris Johnson tarafından Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanlığına atandığında zamanının çoğunu yemek odasında bölge meslektaşlarıyla telefon ve uygulamalar üzerinden iletişim kurarak geçireceğini düşünmemişti. Ancak koronavirüs salgınının insanoğlunun hayat tarzını ve öncelikleri yeniden düzenlemesi, Cleverly’nin ajandasını değiştirmesine neden oldu.
Salgınla mücadele çabalarının gündemi haline geldiği Cleverly, Şarku’l Avsat ile internet üzerinden röportaj gerçekleştirdi. İngiliz Bakan, bölgede Kovid-19’un neden olduğu zorluklardan, Suudi Arabistan’ın hem bölgesel hem de küresel düzeyde salgınla mücadelede oynadığı liderlik rolünden bahsetti.
Bölge meslektaşlarıyla yaptığı düzenli telefon görüşmelerinde ‘İnşallah’ gibi Arapça kelimeler kullanan Cleverly, salgının önümüzdeki yaz aylarında etkisini azaltmak için ortaklarıyla birlikte çalışıyor. Yemen'deki durumla ve Husi bölgelerindeki şeffaflık eksikliğiyle ilgili kaygılarını dile getiren Cleverly, Suudi Arabistan’ın G20 Başkanı ve İslam dünyası lideri olarak yürüttüğü çabalara, uluslararası toplumdaki koordinasyonda oynadığı role, koronavirüs salgınıyla mücadeledeki uluslararası girişimlere verdiği maddi manevi desteğe övgüde bulundu.
İngiltere, salgının yaz aylarında gerçekleşmesi beklenen zirvesinin vatandaşlar ve ekonomileri üzerindeki etkisini azaltmak için bölge ülkelerindeki müttefiklerini desteklemeye çalışıyor. Cleverly ise Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda şu ifadelerde bulundu:
“İngiltere ile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerin gücüne minnettarız. Virüsün doğası ve etkilerini hafifletip tedavi etmenin en başarılı yolları hakkında her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Salgının yaz aylarında Ortadoğu’da zirveye ulaşması bekleniyorsa bölge ülkeleri bununla tek başlarına yüzleşmeyecek. Körfez'deki meslektaşlarım ve Suudi Arabistan'daki dostlarımızla, bu salgın hakkında öğrendiklerimiz, bize destekleri ve onları desteklemek için neler yapabileceğimiz hakkında birçok görüşme yaptım. Salgının bölgede zirveye ulaşacağı hakkındaki beklentiler doğrulanırsa, başarmak istediğimiz şey onu hafifletmek olacak. Zirvenin ne zaman yaşanacağını bilemesek de toplu olarak nasıl karşılık vereceğimizi belirleyebiliriz. Bu bağlamda ikili ilişkiler esastır. Körfez ülkeleri koronavirüs salgınıyla mücadele ederken, aynı zamanda bizim de salgınla mücadelemize yardım etmiş oluyorlar.”

Suudi Arabistan'ın lider rolü
Cleverly, açıklamalarına şöyle devam etti:
“İngiliz-Suudi ikili ilişkileri son dönemde gücünü kanıtladı. İngiltere'nin koronavirüs krizinde karşılaştığı ilk sorunlardan biri, vatandaşlarının yurt dışından dönmek istemesiydi. Suudi Arabistan ile işbirliğimiz, binden fazla İngiliz vatandaşının ülkesine geri gönderilmesine yardımcı oldu. Nitekim Suudi Arabistan, G20 dönem başkanı olarak uluslararası toplumun koordinasyonunda rol oynadı. Bu, sadece Ortadoğu'da değil küresel olarak da en yoksul ve en muhtaç ülkelere odaklanma, koronavirüsle mücadele çabalarına destek verilmesini sağladı.
Suudi Arabistan'ın bu hafta Londra’da düzenlenen Küresel Aşı Zirvesi'ne verdiği desteği de vurgulayan Bakan, “Birkaç farklı sağlık girişimini desteklemek için birlikte çalışıyoruz. Bu bağlamda Suudi Arabistan, Küresel Aşı İttifakı’na (GAVI) 150 milyon dolar sağlamıştır” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan, bunun yanısıra, küresel sağlık örgütlerine de 200 milyon dolar katkıda bulundu. “Maddi destek son derece önemlidir, bunu göz ardı edemeyiz. Diğer yandan, Suudi Arabistan'ın İslam dünyasındaki bariz liderlik rolünün de farkındayız” diyen Cleverly, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) desteğini de memnuniyetle karşıladı. Aynı zamanda “Maddi manevi desteği ile Suudi Arabistan’ın uluslararası etkili  bir aktör olduğunu kanıtladığını düşünüyorum. Örneğin Londra Büyükelçisi Prens Halid bin Bender ve Suudi hükümetindeki meslektaşım, benimle yoğun bir şekilde iletişimde bulundu. İşbirliği yapmaya hazır bir tutum sergilemeleri, ortak çalışmalarda olumlu ve gerçek bir fark yarattı. 
Suudi Arabistan; acil durum hazırlık ve müdahalesinin güçlendirilmesi, teşhis araçlarının, tedavilerin ve yeni aşıların geliştirilip dağıtılması, uluslararası gözetleme ve koordinasyon ile ilgili ihtiyaçların karşılanması ve sağlık sektörü çalışanlarına yeterli miktarda koruyucu ekipman temin edilmesinin sağlanmasında uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlara 500 milyon dolar katkıda bulunacağını taahhüt etmişti.

İngilizlerin Yemen hakkındaki güçlü kaygısı
Uluslararası yardım kuruluşları Yemen’deki vaka ve can kayıplarının artmasının ardından son günlerde tehlike çanlarını çalmaya başladı. Bakan Cleverly ise “Yemen’deki sağlık sistemi çok zayıf. Özellikle Husi kontrolü altındaki alanlarda yaşanan ve ne derecede olduğu belli olmayan durumdan endişe duyuyoruz. Yemenlerin yaşadığı zorlukları körükleyecek salgının potansiyel sonuçları, bizi ciddi derecede endişelendiriyor” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan’ın Ramazan ayı boyunca ateşkes ilan etmesini hoş karşıladığını vurgulayan Cleverly, “Yemenliler yararına yapılabilecek en önemli şeylerden biri, tam ve sürdürülebilir bir ateşkes sağlamaktır, böylece onlara insani yardım ihtiyacı ulaştırılabilir” dedi. İngiltere’nin Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı’nda koronavirüsle mücadelede 160 milyon sterlin bağış yaptığına değinen Cleverly, şöyle ekledi:
“Yemen'deki tansiyonu azaltmada, Husileri ülkenin tıbbi yapısını yeniden inşa edilmesi ve Yemen halkına yardım sağlanması için ateşkese saygı duymaya teşvik etmede Suudi Arabistan ve uluslararası ortaklarımızla yakın çalışmalar içerisindeyiz. Sürdürülebilir bir ateşkes sağlamak için Birleşmiş Milletler (BM) ve BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile birlikte çalışıyoruz.”

İran'a insani yardım
Aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen İngiltere’nin İran’a insani yardımda bulunduğunu hatırlatan Cleverly, İran’ı salgınla mücadelede gerekli önlemleri almaya çağırarak şu şekilde devam etti:
“İran'daki Kovid-19 vakaları sayısından endişe ediyoruz. İran hükümetine çeşitli eleştiriler yönelttiğimiz biliniyor. Ancak konu koronavirüs salgını olduğunda önceliğimiz destek vermek. Bu yüzden İran’ın salgınla mücadelesine yardımcı olmak için çalıştık. Anlaşmazlıklarımıza rağmen İran halkını güven içerisinde ve iyi bir durumda görmek istiyoruz. Bu hem bölgenin hem de bizim çıkarımıza olur. İran'ın dünyanın dört bir yanından ders çıkarması ve olası bir ikinci dalgaya yönelik önlem alması önemlidir. Salgının üstesinden gelmek için doğru kararı verdiğinde onları desteklemeye hazır olacağız. Diğer yandan, koronavirüs, hem Körfez’in hem de İngiltere’nin gündemine oturdu. Ancak bu, salgın öncesindeki zorlukları göz ardı etmek anlamına gelmez. Deniz güvenliğinin korunması, çatışmaların azaltılması, bölgesel istikrarsızlıkla ve terörle mücadele gibi konular, ele aldığımız zorluklar arasında yer alıyor. Körfez’deki müttefiklerimizle bir yandan periyodik olarak salgın konusunda iletişim kuruyoruz, diğer yandan da terör ve aşırıcılıkla mücadelede, küresel ekonomik büyüme ve petrol fiyatlarındaki düşüşü karşılamak için ekonomik refah elde etmedeki güçlü işbirliğimizi sürdürüyoruz. Bunların tümü, bölge ülkeleri ve halkları üzerinde ciddi etkileri olan konular. Ekonomilerimizin istikrarını ve refahını sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz.”
“İsitisnai” çalışma koşulları
Yeni görevine atanmış olmasına çok sevindiğini söyleyen Cleverly, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın “dünyanın büyüleyici bir parçası olduğunu” dile getirerek konuşmalarını şu şekilde sonlandırdı:
“Daha önce Suudi Arabistan’ı daha önce ziyaret etmiştim. İlginç, gizemli ve heyecan verici bulduğum bu bölge, birtakım büyük zorluklardan muzdarip; ancak karşılığında büyük fırsatlar sunuyor. Bölge ülkelerine seyahat etmek, buradaki insanlarla tanışmak, kültürlerini solumak, misafirperverliklerini hissetmek ve yemeklerini tatmak istiyordum. Ancak birden kendimi bu harikulade işi telefon ve video konferans görüşmeleriyle yemek odamdan yaparken buldum. Yediğim yemekler de değişmiyor. İletişim kurduğum diğer insanlar da benzer zorluklarla karşı karşıya. Beni mutlu eden şeylerden biri de Körfez'deki meslektaş ve arkadaşlarımın onları ve çalışmalarını internet üzerinden yaptığımız görüşmelerle tanımama yardımcı olmalarıydı. Beni sabırla ve hoş karşıladılar. Aralarından çok iyi ilişkiler kurduğum kişiler oldu. Daha önceden tanışmıyor olduğum bazı kişiler, kadim arkadaşlarım hissi vermeye başladı. Her şeyin normale dönmesi için can atıyorum. Böylece tekrar seyahat edebilir ve çevrimiçi yakın ilişkiler kurduğum bu insanlarla tanışabilirim. Arapça bilmiyorum ancak ettiğimiz sohbetlerden ufak tefek kelimeleri kaptım. Mesele kendimi inşallah kelimesini sık sık kullanırken buldum.”



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”