Cezayir: Yolsuzluk davasında Uyahya’ya 12 yıl hapis

Cezayir eski Başbakanı Ahmed Uyahya’nın Pazartesi günü kardeşinin cenazesine katılmasına izin verilmişti (AFP)
Cezayir eski Başbakanı Ahmed Uyahya’nın Pazartesi günü kardeşinin cenazesine katılmasına izin verilmişti (AFP)
TT

Cezayir: Yolsuzluk davasında Uyahya’ya 12 yıl hapis

Cezayir eski Başbakanı Ahmed Uyahya’nın Pazartesi günü kardeşinin cenazesine katılmasına izin verilmişti (AFP)
Cezayir eski Başbakanı Ahmed Uyahya’nın Pazartesi günü kardeşinin cenazesine katılmasına izin verilmişti (AFP)

Eski Cezayir Başbakanı Ahmed Uyahya, önde gelen bir iş insanı ile bağlantılı yolsuzluk davasında mahkum edilmesinden aylar sonra, ciddi bir hapis cezasıyla karşı karşıya kaldı. Diğer yandan ise gözlemciler, Salı günü Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun tarafından yapılan kabine değişikliğinin, koronavirüs salgının nedeniyle şiddetlenen yoğun mali kriz karşısındaki ciddiyeti yansıtmadığını söyledi.
Başkentteki Ceza Mahkemesi, dün, bir Almanya menşeili bir otomobil satış ve montaj şirketi sahibi ve 10 yıl hapis cezasına çarptırılan iş insanı Murad Avlami davasında Uyahya’yı 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Hapisteki kardeşi 7 yıl hapis cezasına, hakkında uluslararası emir çıkarılan eşi ise gıyaben 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı ceza, yargıdan kaçan eski Sanayi Bakanı Abdusselam Buşavarib’e de verilmişti.
Davanın gerekçesi olarak ise; para aklama, kamu mallarını yurtdışına kaçırma, vergi ödemekten kaçınma, bir iş adamına devlet bankalarından faizsiz kredi verilmesi, devlet görevlerini özel çıkarlar için kullanma hususları gösterildi.
Uyahya, hakim karşısında yaptığı açıklamada, “Sanayi yatırımı alanındaki tüm politikalar, bilhassa araç montaj faaliyeti, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika tarafından belirlenmişti. Zamanın başbakanı olarak ben yalnızca bir uygulayıcıydım. Aynı zamanda her gün hükümet eylemleri hakkında cumhurbaşkanına rapor veriyordum” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda avukatlarının da önceden talep ettiği gibi, eski Cumhurbaşkanı’nın yargılanması, en azından büyük yolsuzluk davalarında mahkemede konuşması talebini gündeme getirdi.
Siyasi analist İbrahim Saadi ise bu bağlamda “Uyahya’nın Cezayirlilerin eski yetkililer arasından en nefret ettiği kişi olması dolayısıyla, eski düzenin devamı yolunda halka esas olarak bir kurban sunmak istiyorum. Gerçek şu ki, Cezayir'e yönelik sorumluluğu Buteflika'dan çok daha azdı” açıklamalarında bulundu.
Uyahya, geçtiğimiz eylül ayında 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Buteflika dönemindeki üst düzey yetkililer aleyhinde ise ağır cezalar verilmişti. Bu hükümler, senenin başında Temyiz Mahkemesi tarafından da kuvvetlendirilmişti. Siyaset bilimi profesörü Kavi Buhaniyye, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni hükümetinin atanmasından 6 ay sonra Cumhurbaşkanı Tebbun tarafından getirilen hükümet değişikliğine “sayısal mantığın hakim olduğunu” söyledi. 39 iken 41 olan çok sayıda bakanlığa işaret eden Buhanniye, “Cezayir'in mali kriz ve bize yönelik bir savaş mesabesindeki koronavirüs salgınının geride bıraktığı ekonomik sorun nedeniyle bir savaş hükümetine ihtiyacı var. Bu nedenle, büyük sorunları olan sektörlerle bağlantılı en fazla 15-20 bakan seçilmeliydi” ifadelerini kullandı. Mevcut sahnenin siyasi figür gerektirmediğini, aksine “yeni kan enjekte etmenin” gerekli olduğunu vurgulayan Buhanniye, enerji işleri uzmanı Abdulmecid Attar’ın enerji bakanı olarak atanmasına dolaylı olarak atıfta bulunuyordu. Nitekim Attar, yaklaşık 20 yıl önce hükümetin üyesiydi.
Otoriteye hem sadık hem de muhalif tarafların çoğunluğunun, belki de amacı anlayamadıkları için, hükümet değişikliğine ilişkin bir tutum ifade etmekten kaçınması dikkat çekici. Nitekim parti sorumlularının veya siyasi arenada tanınan kişilerin seçilmemesi ya da meşhut yetkinliklere sahip hükümet kadrosunun taahhüt edilen sektörlerdeki iktidarda desteklenmesi siyasi bir değişiklik değildir.
Hükümet değişikliğinde dikkat çekici olan ise, bu stratejik sektörün kısa dönemindeki yüksek yakıt fiyatlarıyla ilişkilendirilen Maliye Bakanı Abdurrahman Raviye'nin yerine Merkez Bankası Başkanı Eymen bin Abdurrahman’ın getirilmesiydi. Tebbun, Madenler Bakanlığına aktarılan eski Enerji Bakanı Muhammed Arkab’ın yerine Attar atandı. Tebbun, Kırsal Kalkınma ve Tarım Bakanı Şerif Ammari’nin yerine Abdulhamid Hamdan’ı getirdi. Ulaşım, kamu işlerinden ayrıldı: Bakan Faruk Şiyali Kamu İşleri Bakanlığında kaldı; devlet nakliye şirketi müdürü Lazhar Hani ise Ulaştırma Bakanlığına atandı. Yüksek Öğretim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Şemseddin Şitur, Enerji Transferi ve Yenilenebilir Enerjiler adlı yeni bir bakanlığın başına getirildi. Şitur’un yerine de Vahran Üniversitesi (Batı) Rektörü Abdulbaki bin Ziyad getirildi.
Hasan Mermuri'nin ayrıldığı Turizm Bakanlığına, geçen yıl Tebbun’un seçim kampanyası takımındaki Muhammed Hamidu getirildi. Spor Grubu Delege Bakanı olarak, uzun ve orta mesafe koşularında eski dünya şampiyonu olan sporcu Nureddin Mursili’nin yerine eski Afrika judo şampiyonu Selime Souakri atandı. Öte yandan, Cezayir Göçmenleri Delege Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılarak Başbakanlığa katıldı ve Reşid Baladhan’ın yerine Parlamento Vekili eski gazeteci Samir Şebene atandı. Şerif Bin Meyhub ise Beşir Mustafa'nın yerine başbakanlıkta denetimden sorumlu bakan unvanını aldı. Pozisyonun hükümetten kaldırılmasıyla Selim Dada Kültür İşlerinden Sorumlu Devlet Sekreterliği’nden uzaklaştırılırken, ilaç endüstrisinden yetkili Bakan Latifi bin Ahmed ise aynı sektörde bakanlığa terfi etti.



Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.


Selam: Silahlar yakında Litani ve Evveli nehirleri arasındaki bölgeyle sınırlı kalacak

Başbakan Nevvaf Selam, Mekanizma Komitesi'ndeki Lübnan heyetinin başkanı Simon Karam'ı kabul etti, (Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Nevvaf Selam, Mekanizma Komitesi'ndeki Lübnan heyetinin başkanı Simon Karam'ı kabul etti, (Başbakanlık Ofisi)
TT

Selam: Silahlar yakında Litani ve Evveli nehirleri arasındaki bölgeyle sınırlı kalacak

Başbakan Nevvaf Selam, Mekanizma Komitesi'ndeki Lübnan heyetinin başkanı Simon Karam'ı kabul etti, (Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Nevvaf Selam, Mekanizma Komitesi'ndeki Lübnan heyetinin başkanı Simon Karam'ı kabul etti, (Başbakanlık Ofisi)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ordunun silahlanmayı kısıtlama planının ikinci aşamasının, yakında başlayacak şekilde, güneyde Litani Nehri ile kuzeyde Evveli Nehri kıyıları arasında, üçüncü aşamasının Beyrut ve Lübnan Dağı'nda, dördüncü aşamasının Bekaa Vadisi'nde ve sonrasında da diğer bölgelerde uygulanacağını belirtti.

Selam, Lübnan askeri kurumunun yaptıklarının, Litani Nehri'nin güneyinden güney sınırlarına kadar uzanan bölge üzerinde devlet otoritesinin tam anlamıyla genişlemesine yol açtığını, ancak İsrail'in işgal ettiği noktalardan derhal çekilmesi gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Selam, Bakanlar Kurulu'nun yeni yılın başında ilk aşamayı değerlendirmek üzere toplanacağını belirtirken, İsrail'in karşılıklı adımlar atması, saldırılarını durdurması ve ateşkes kararını ihlal etmesinin engellemesi gerektiğinin altını çizdi. Ancak Selam, bunun Lübnan'ın silah kontrol planının ikinci aşamasına geçmesini engellemeyeceğine inandığını belirtti. İkinci aşama, Litani Nehri'nin kuzeyinden Evveli Nehri bölgesine kadar uzanan nispeten geniş bir alanı kapsıyor.