Irak Başbakanı Kazimi, devletin saygınlığını yeniden tesis etme mücadelesi veriyor

Irak Başbakanı Kazimi, devletin saygınlığını yeniden tesis etme mücadelesi veriyor
TT

Irak Başbakanı Kazimi, devletin saygınlığını yeniden tesis etme mücadelesi veriyor

Irak Başbakanı Kazimi, devletin saygınlığını yeniden tesis etme mücadelesi veriyor

Irak’ta son 17 yıldır kaybedilen devletin saygınlığını yeniden tesis etmekten bahsedilir. Ancak bu yöndeki bahisler hurafeden öteye geçemedi.
9 Nisan 2003’te Saddam Hüseyin heykelinin devrildiği andan şimdiye kadar ister ‘kurtarıcılar’ ister ‘işgalciler’ olarak isimlendirin Amerikalılarla olan krizden tutun da, İran ve Türkiye’nin Irak sınırına yönelik silahlı müdahalelerine; kendini “direniş ekseni” olarak niteleyen ancak hükümetin devlet kontrolü dışındaki silahlı örgütler diye isimlendirdiği grupların faaliyetlerine varana dek, bu böyleydi ve bugün de değişen bir şey yok.
17 yıldır başa gelen yönetimlerin, devlet ve kurumlarını teslim ettiği İran destekli silahlı örgütler (bunun içindir ki bu grupları derin devlet olarak isimlendirenler de var) hakkında şu soru halen cevap bulmuş değil: Bu örgütlerle mücadeleye kim son verecek?
Irak’ta ilk dönem Şii yöneticiler ile İslami partilerin sistemi dışındaki başbakanları (geçiş döneminin Başbakanı İyad Allavi) dışarda tutarsak Mustafa el-Kazimi’den öncesinde bugüne kadar yönetimin başına geçen bütün başbakanlar “yasadışı” olarak niteledikleri gruplarla açık bir şekilde mücadele etmekten kaçındılar. Ancak yine de bir istisna var. Dönemin Başbakanı Nuri el-Maliki, kamuoyunda ‘dini milislerin’ müdahalelerine son verilmesi yönündeki yoğun talepler üzerine milis gruplara silahlarını bırakma çağrısında bulundu. Ancak çağrısı karşılıksız kalınca 25 Mart 2008’de Mukteda es-Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’na karşı Basra ve Amara’da askeri operasyon başlattı. O dönem operasyon kısa bir süreliğine de olsa başarı kaydetti. Ancak milis örgütler yine başka kılıflar altında örgütlenmeyi sürdürdü.
Ancak yönetime yeni bir denklemin sonucu olarak gelen Kazimi, vaatlerini değiştirmedi. Özellikle de Iraklıların en önemli kazanım olarak gördükleri erken ve adil seçimlerin düzenlenmesi ile devletin saygınlığını yeniden tesis edilmesi vaatleri öne çıktı.

Tersine dönen denklem
Kazimi’nin hasımları, silahlı gruplar ve Hadi el-Amiri’nin liderliğindeki Fetih Koalisyonu içindeki çevreler, istenebilecek en son şeyi istediler: Kazimi’nin milis grupların ABD Büyükelçiliğini ve Amerikan askerlerinin kaldığı üsleri hedef almasını “görmezden gelmesi.”
Ancak Kazimi, ‘stratejik’ olarak nitelediği Washington-Bağdat diyalog görüşmeleri için çabuk davrandı. Bu görüşmelerin gidişata göre Temmuz veya Ağustos’ta tamamlanması bekleniyor. Haziran’da birinci ayağı gerçekleştirilen görüşmelerde ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi ve kontrol dışı silahların devlet elinde toplanması meseleleri masaya yatırıldı.
Ayrıca görüşmelerle ilgili dikkat çekici bir paradoks yaşandı. Zira kontrol dışı silahların devlet elinde toplanması meselesinin tartışıldığı bir ortamda iki gün boyunca katyuşa füzeleriyle yoğun saldırılar düzenlendi. Kazimi’den beklenen, daha önce olduğu gibi silahlı grupların bu tür saldırılarının “görmezden gelinmesiydi”. Ancak Başbakan Kazimi, denklemi tersine çevirdi, hesapları alt üst etti ve devletin saygınlığını yeniden tesis etmek, ülkenin kaybolan prestijini yeniden sağlamak amacıyla Dora bölgesinde yapılan operasyonun düğmesine bastı.
Irak Terörle Mücadele Kurumu, Şii milis gücü Haşdi Şabi bünyesindeki Hizbullah Tugayları’na ait karargaha 26 Haziran gecesi operasyon düzenledi. Operasyon kapsamında, ABD Büyükelçiliği ve askeri üslerini katyuşa füzeleriyle hedef almakla suçlanan 14 kişinin tutuklandığı bildirildi. Suçunu itiraf eden bir kişi hariç geriye kalanlar birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Serbest kalan unsurların bunu kutlama biçimi açık bir şekilde devlete hakaret olarak görüldü. Resmiyette Başbakan’ın emirlerine bağlı olan Haşdi Şabi’ye bağlı bu unsurlar, kutlamalar sırasında Kazimi’nin fotoğrafını ayaklar altına alarak bastılar. Sosyal medyada paylaşılan bu görüntüler halk tarafından büyük tepki topladı.
Kazimi en azından bu tepkileri bekliyordur. Zira silahlı gruplarla ‘kemik kırma’ savaşına girmek en azından birtakım tepkilere göğüs germeyi gerektirir. Kazimi bir yandan serbest bırakmadığı bir örgüt unsuru üzerinden halen birçoğunun ipinin elinde tutarken, diğer yandan mücadelenin yönünü karargahlardan sınır kapılarına çevirdi.

Büyük gece
Kazimi, 25 Haziran Perşembe günü aralarında Şarku’l Avsat muhabirinin de bulunduğu bir dizi medya temsilcisi, analist ve siyasetçiyle görüştü. Kazimi ayrıca sağlık çalışanları ile görüşmesinin ardından birçok sanatçıyı ağırladı. Bu görüşmeler yapılırken 22 kişilik bakanlar kurulunun tamamlamasının üzerinden sadece 1 hafta geçmişti. Kazimi medya temsilcileriyle olan toplantısında, siyasi partiler ve silahlı gruplara karşı kapsamlı bir mücadeleye girişeceğinin sinyallerini vermişti.
Nitekim öyle de oldu. Perşembeyi cumaya bağlayan gece eşi görülmemiş bir mücadele başladı. Irak Terörle Mücadele Kurumu, Şii milis gücü Haşdi Şabi bünyesindeki Hizbullah Tugayları’na ait karargahı bastı. Bu operasyon gösterdi ki, Kazimi, hükümetinin ömrü kısa olmasına rağmen mücadele için acele etmişti.
Sünni siyasetçi Muhammed el-Kerbuli, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Silahlı gruplarla ve yasadışı milislerle mücadele kaçınılmazdır. Ancak devletin iki konuda saygınlığını yitirmemesi için Kazimi’nin mücadele için bazı araç gereçlere ihtiyacı var. Kazimi halihazırda DEAŞ ile mücadelede birçok kurban veren tek bir kuruma, Ulusal İstihbarat Kurumu’na dayanıyor” ifadelerini kullandı.
Kerbuli, “Hükümet, Ulusal İstihbarat Kurumu’nu şu an tek başına silahlı gruplarla mücadeleye dahil etmemelidir. Çünkü ne Kazimi ne de bir başkası bu rolü üstlenmeye hazır. Aksi takdirde devlet saygınlığını iki konuda yitirir; birincisi hezimetle sonuçlanan bir mücadele, ikincisi zafer kazanmaktan aciz bir devlet görüntüsü verilir. Ayrıca bu durum askeri ve güvenlik kurumları arasında çatlak yaratır. Silahlı Kuvvetleri iyi bir şekilde inşa ederek, şartlar olgunlaşana ve güvenlik güçlerinin başındaki kişiler tam bir şekilde devletin yanında yer alana kadar mücadeleyi şimdilik ertelemelidir” diye konuştu.
Şarku’l Avsat’a konuşan strateji uzmanı Dr. Hişam el-Haşimi, “Kazimi, ekonomik çözümleri etkisiz hale getiren güvenlik krizlerini bitirmeye çalışıyor. Bu açıdan bakıldığında Kazimi bu krizleri bitirmek için yumuşak kanalları kullanmalı. Ancak görünüşe göre bu yol işe yaramadı. Kazimi de bu nedenle yasaları uygulamaya ve bu kapsamda tutuklama kararları çıkarma yoluna başvurdu” ifadelerini kullandı.
Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı Dr. İhsan eş-Şammari, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “Kazimi önceki hükümetlerin kuralını yıkarak, silahlı gruplar veya yasadışı gruplarla mücadeleye girişti. Kazimi, baskı ve dayatmalardan uzak bir şekilde hareket ediyor. Yaşananların siyaset sahasına büyük yansımaları olacak. Çünkü Kazimi’nin arkasında bir siyasi grubun desteği bulunmuyor. Dolayısıyla siyasi gruplar Kazimi’nin bu yöndeki eylemlerini baltalamak veya hakkında soruşturma açarak adımlarını etkisiz hale getirmek isteyebilirler. Silahlı gruplar kendi aralarındaki ihtilaflara son vermek ve bu yeni sorunla mücadele için çalışacaklardır” diye konuştu.

“Balayısız” tek hükümet
2003 sonrasında Meclis’in onayını alan tüm hükümetler, mezhepçiliğe ve hizipçi kotalara dayanan birer uzlaşı hükümetleriydi. Bununla birlikte Adil Abdulmehdi hükümeti hariç diğer tüm hükümetler görev süresi olan 4 yılı tamamladılar. Mustafa el-Kazimi’nin hükümeti ise bir nevi “zorunluluk hükümeti” olarak görülüyor. 1 yıl ömrü olan bu hükümetin tek bir görevi var o da seçimleri düzenlemektir.
Bu açıdan bakıldığında Kazimi ‘intihar’ sayılabilecek bir görevi kabul etti. Doğrusu daha önce de kendisini ‘yaşayan şehit’ olarak nitelemişti.
Irak’ta şu an başta olan ve henüz bir ayını tamamlamayan Kazimi hükümeti, 2003’ten bu yana gelen hükümetler arasında balayını yaşamayan tek hükümet. Mustafa el-Kazimi’yi başbakanlık makamına getiren ve güçlü taraf olan Şii blok, yeni başbakana hükümet kurma görevini verildiğini ilan etmek için başkent Bağdat’taki Es-Selam Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen törende alkışladığı dakikaya kadar blok içinde Kazimi konusunda bölünmeler yaşandı.
Açık sözlülüğüyle bilinen Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri, Kazimi seçiminin bir zorunluluk olduğunu belirterek, ondan önceki tüm adayların reddedildiğini ve aslında reddedilen bu adayların Şii bloğun tercihlerinin en başında yer almasının mümkün olduğunu kaydetti. Amiri, bu duruma hükümet kurma görevinden çekilen Adnan ez-Zurfi’ye başbakanlık görevini vermek de dahil olduğunu söyledi.
Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri, Hizbullah Tugayları’na yapılan operasyon sonrasında Kazimi’ye kızgın görünüyordu. Bu kızgınlık bahanesiyle de Kazimi’nin hükümet kurma görevini devraldığı kutlama töreninde yer almasını ‘birlikteliği’ sağlamakla gerekçelendirdi.
Kazimi ise Es-Selam Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda hükümet kurma görevinin kendisine verildiği için düzenlenen “düğün töreninin” Saray’ın kapısından çıkarken bittiğini biliyordu. Zira bu dakikadan sonra Kazimi için tek başına sorumluluk alarak mücadele etme ve ülkenin sorunlarına çözüm bulma dönemi başladı. Ülkedeki sorunların başında ekonomideki sert düşüş ve sağlık krizi geliyor. Bu sorunlar, önceki Başbakan Adil Abdulmehdi tarafından yürütülen ‘yetkileri kısıtlı günlük işleri yürütmekle sorumlu hükümet’ tarafından kısmi olarak ele alınmıştı.
Kazimi’nin mücadele vermesi gereken bir diğer mesele ise Fetih Koalisyonu bünyesindeki siyasi grupların üzerine yoğunlaşmaya başladığı erken seçimlerdir. Asaib Ehlil Hak grubu lideri Kays el-Hazeli’nin Kazimi’ye hitaben “Önceki başbakanların yaptığı gibi ABD çıkarlarına yönelik saldırıları görmezden gel, senin görevin erken seçim” ifadelerini kullanması bu yöndeki çabayı gösteriyor. Fetih Koalisyonu Milletvekili Ahmed el-Esedi de aynı konuya değinerek, “Kazimi’nin görevi ülkenin saygınlığını yeniden tesis etmek ve erken seçimleri düzenlemektir” dedi.
Irak İstişare Konseyi Başkanı Ferhad Alaaddin, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, Kazimi’nin Hizbullah Tugayları’na yönelik verdiği operasyon emrinin önceki hükümetin yaptıklarının tamamından daha cüretkar bir adım olduğunu söyledi.
Alaaddin, “Kazimi’nin performansının değerlendirmesine yönelik iki bakış açısı var. Bir grup gözlemci, hükümetin 100 gününü tamamlamasının ardından performans değerlendirmesi yapılması gerektiğini belirtirken, diğer grup ise hükümetin şu ana kadar yaptıkları üzerinden bir değerlendirme yaparak, performansın beklendiği gibi olmadığını ifade etmektedir. İkinci grup, şu ana kadar ekonomi, güvenlik ve idari alanda alınan önlemlerin istikrarsız ve muhtemelen gir miktar iyimserlikle birlikte belirsiz olduğunu, aynı zamanda kötümserlik işaretleri de taşıdığına dikkat çekiyor” diye konuştu.



Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
TT

Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)

Gazze Şeridi'ndeki Tarabin kabilesi, dün yaptığı açıklamada, üyelerinin her zaman Filistin halkının ve haklı davasının yanında olduğunu ve kabilenin adının, tarihini veya değerlerini temsil etmeyen konulara karıştırılmasına yönelik her türlü girişimi kesin bir dille reddettiğini belirtti.

İsrail kanalı i24NEWS’te yer alan açıklamada, kabilenin "yeminini bozup işgale bulaştığını" söylediği Yasir Ebu Şebab'ın öldürülmesinin, kendileri için "açık ve net bir duruşla kapatmaya çalıştıkları karanlık bir dönemin sonu" anlamına geldiği belirtildi.

Aşiret, "Filistin direnişinin tüm fraksiyonlarıyla tam bir uyum içinde olduğunu ve işgalin gündemine her ne pahasına olursa olsun hizmet eden herhangi bir grup veya milisi reddettiğini" vurguladı.

Aşiret, Gazze'deki tüm aileleri ve aşiretleri birlik olmaya ve "toplumsal veya ulusal yapıya müdahale etmeye çalışan herkesi reddetmeye" çağırarak, "Gazze'de ihanete veya işbirlikçilere yer olmadığını" vurguladı.

Filistin ve İsrail güvenlik kaynakları, İsrail kanalına, Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkezi milislerin lideri Yasir Ebu Şebab'ın, liderliğini yaptığı milis gruplarıyla girdiği şiddetli çatışmada aldığı yaraları sonucu hayatını kaybettiğine dair yeni bilgiler aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Kanal’ın internet sitesinden aktardığına göre kaynaklar, kavganın aşiret içindeki liderlik, yetki dağılımı ve nüfuz alanlarının paylaşımı konusundaki iç anlaşmazlıkların yanı sıra Ebu Şebab'ın İsrail ile iddia edilen iş birliğinden kaynaklanan artan gerginlik nedeniyle çıktığını belirtti. Kaynaklar, Ebu Şebab'ın bıçaklanma veya silahlı saldırıdan değil, darptan yaralandığını doğruladı.

Kaynaklar, Ebu Şebab'ın İsrail güvenlik güçlerinin yardımıyla acilen Gazze dışına tedavi için nakledildiğini, ancak Beerşeba'daki Soroka Hastanesi'ne kaldırılırken aldığı yaralar nedeniyle yolda hayatını kaybettiğini belirtti. Yardımcısı Gassan el-Dahini'nin milislerin komutasını otomatik olarak devralması bekleniyor.