Yemen Islah Partisi: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz düşmanları öfkelendirdi

Adnan el-Adini
Adnan el-Adini
TT

Yemen Islah Partisi: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz düşmanları öfkelendirdi

Adnan el-Adini
Adnan el-Adini

Şarku’l Avsat, Yemen el-Islah partisi Sözcüsü Adnan el-Adini’ye “Parti, bölgedeki Müslüman Kardeşler ve Katar- Türkiye cephesinden taraf olduğu eleştirilerine ve suçlamalarına ne yanıtı veriyor?” sorusunu yöneltti. Adini, “Islah Partisi içerisinde, daha önce kuruluşunun yirmi altıncı yıldönümü vesilesiyle yayınlanan bildiride, bizi Müslüman Kardeşler örgütüne bağlayan herhangi bir örgütsel veya siyasi varlığın olmadığını belirttim. Özellikle siyasi bir parti olarak el-Islah’ın önceliği, ulusal önceliktir. Tüm çabaları, Yemen siyasi güçleri içerisindeki ortaklarıyla, Yemen’i şu an tanık olduğu acısından uzaklaştırmaktır” şeklinde yanıt verdi.
Adini, “Yemen’in siyasi sorunlarını anladığınıza inanıyorsanız, yanılıyorsunuzdur. Eğer anlamıyorsanız, doğru yoldasınızdır. Bu yüzden her zaman anlamak için çalışın” dedi.
Şarku’l Avsat, el-Islah Sözcüsüne, partinin, 27 milyonun Eylül ayında Yemen’i vuran darbe kabusundan kaynaklı acılardan mustarip olduğu (ve Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin talebi üzerine Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun müdahalede bulunduğu) ülkede yaşananlara ilişkin görüşü hakkında da sorular yöneltti. Adnan el-Adini, partinin Katar’la ilişkisinin yanı sıra ekonomik ve siyasi zorluklara yönelik yaklaşımı, Suudi Arabistan’la ilişkisi, son günlerde el-Islah hakkında ‘atışma bölgelerine savaşçı gönderdiği’ yönündeki söylentilere değindi.

“Katar, Husileri destekliyor”
Katar ile ilişkiler hakkında konuşan Adini, “Ulusal çıkar tarafından yönetiliyordu. Bugün, Katar, Yemen’de meşruiyeti destekleyen koalisyon sisteminden doğan Körfez krizi sonrasında Husi milisleri desteklemeye yönelmeden önce koalisyon kapsamına dahil oldu. Bu, dış pozisyonlarımızın Yemen halkının en yüksek çıkarlarıyla bağlantılı olmasını sağlar” dedi. Adini, açıklamasında “Islah’ın, Cumhurbaşkanının çağrısına yanıt olarak dostlarının müdahale ve yardımlarını memnuniyetle karşılayan bir açıklama yapmayı başarmış tek Yemen partisi olmamız sonrasında, Islah’ın hedef alındığı ve mensuplarımızın karşı karşıya kaldığı geniş bir kampanyayı hatırlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Adini, “Islah hakkın kötü hitaplarda bulunan sesler, Kararlılık Fırtınası operasyonunun başlangıcından bu yana Islah’ın sabit, kararlı ve net konumuna karşı öfkeleri dolayısıyla ayrılıyor. Bu nedenle devleti onarma yolunda meşruiyetin şemsiyesi altında Islah ve onurlu yandaşlarının yaptığı büyük fedakarlıkların karşısında uzun süreli olmayan yalanlar ve suçlamalar ortaya çıkıyor. Tavrımız, samimi ve sadık her Yemen partisi gibi inanç ve stratejik ilkelere dayanıyor. Bu tavır, partinin kuruluşundan bu yana devamlı bir tavırdır ve dış ilişkilerimiz de bu ilkelere tabidir. Bu tavrı saklamamız veya bundan utanmamız için bir gerekçe yok” dedi.

Parti yöneticileri
El-Islah Partisi’ni, “birliğin kuruluşundan ve anayasal olarak çok partili bir kararın alınmasından sonra inşa edilen açık bir siyasi kuruluş” olarak nitelendiren Adnan el-Adini, “Dünyadaki tüm partiler gibi kitlesel siyasi eylemler uyguluyoruz. Eylem ve nüfuz açısından en önemli araçlardan biri olarak siyasi açıdan iktidara ve kamu çalışmalarına katılımla ilgileniyoruz. 30 yıldır Yemen Cumhuriyeti anayasasında belirtilenler uyarınca politik, sosyal, ekonomik ve diğer alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Islah’ın siyasi programında yer alan hedef ve programlara ulaşmak için iyi bir yol kat ettik” değerlendirmesinde bulundu.
Adini, “El-Islah Partisi’nin Arap bölgesinde iktidara katılan az sayıdaki partiden biri olduğunu belirtmek önemli. Arap Cumhuriyetlerinde seçimlerin yerine maalesef yönetime darbelerle gelen alışılagelmişlerin aksine oy sandıklarından barışçıl şekilde çıktık. Tarihimizin mevcut döneminde parti, devleti onarma, darbeyi yenme ve Yemen’i, Husi milislerin Arap ve İslami atmosferinden uzaklaştırma emellerini yok etme çabalarına odaklandı” dedi.
Adini ayrıca, “Herkes, Husilerin devletin kontrolünü ele geçirmesi sonrasında Yemen toplumunun ve bölgenin karşı karşıya kaldığı tehlikenin boyunun farkında. Bunun ardında, grubun ırkçı algılarını genelleştirerek insanlara dayatmaya çalıştığı sülaleci ve mezhepçi bir boyutla garip kavramlar ve başlıklar oluşturma girişimleri yatıyor” ifadelerini kullandı.
El-Islah Partisi Sözcüsü, “Özellikle milislerin mezhep sanrıları, onun yozlaşmış hükümet teorisi ve Humeyni devriminin söylemiyle özdeşleşmesi uyarınca okullar, üniversiteler, televizyon ve medya gibi eğitim ve entelektüel kanalların ve kurumların kullanımı ve genel zihniyetin yeniden yapılandırılması ışığında Yemen toplumunun zihniyetini, kışkırtıcı şekillerle şekillendirmeye çalışma tehlikesi mevcut. Bu durum, her türlü şiddet, baskı ve terörle dayatıldı. Bunun, yıkıcı mezhepsel darbenin ardındaki gizli yön olduğuna inanıyoruz ve bu, orta ve uzun vadede tehlikeli bir etkidir. Grup, kontrolünü ne kadar uzun süre devam ettirirse, bu faktör o kadar hızlı harekete geçmemizi, darbeyi sonlandırmamızı ve etkilerini tüm politik, ekonomik ve toplumsal düzeylerde ele almamızı gerektiren tehlikeli bir aşamayı gündeme getirecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Zorluklar
El-Islah Partisi’nin, Yemen siyasi ve toplumsal sahnesinin bir bileşeni olduğunu belirten Adnan el-Adini, “Yemen milletinin bir bütün olarak karşı karşıya kaldığı ve ülkede genel olarak siyasi koşulları aşındıran sorunlar, bir parti olarak karşı karşıya olduğumuz sorunlardır. Ülkenin tüm bölgelerinde varlığı mevcuttur. Partinin kendi özeli ve sorunları olabilir. Bununla birlikte en büyük ikilem, içerideki siyasi yaşamın tamamen bozulmasıyla temsil ediliyor. Bu durum, 21 Eylül 2014 tarihinde Husi milislerin devlete darbesiyle  genişlemiş bir sorundur. Siyasi yaşamın bozulması, İranlı milisler tarafından kamusal alanların kapatılması ve kurumların milislerin tekeline alınması, bunlar bizim en büyük felaketimizdir” dedi.
Adini, “Islah, belki de darbenin yankılarından zarar görenlerden ve bu salgınla mücadelenin bedelini ödeyen en önemli siyasi güçlerden etkilendi. Bu ek yük, açık ulusal konumumuzdan ve halkımızın bize olan güveninden doğan toplumsal varlığımızdan kaynaklanıyor. Islah, kendisini bu tanımlayıcı aşamada halkı ile tamamen uyumlu hale getiren bir konumda buldu. Ve bunun karşılığını ağır şekilde ödemeye karar verdik. Bu durum, Husilerin Islah’a karşı hedeflerini ve nefretini artırmış olabilir. Islah’ı, mezhepçi ve etnik projelerinin önündeki en önemli engel olarak görüyor. Başından beri karşılaştığımız zorluklardan biri de siyasi eylem ortaklarıyla nasıl bir araya gelineceği, devleti yeniden kurma çabalarına nasıl hizmet edileceğiydi. Çünkü Islah’ta, siyasi eylem ortaklarının çabalarını ülkenin kaderini belirleyen her şeye entegre etme gereğinin farkındayız” açıklamasında bulundu.

Suudi Arabistan ile ilişkiler
Riyad ile ilişkilere dair bir soruyu yanıtlayan Adnan el-Adini, “Islah, kuruluşundan bu yana Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin önemini, iki ülke arasında entegrasyonun gerekliliğini vurgulayan bağımsız bir maddeyle, siyasi sistemdeki tek parti olmuştur. Islah’ın inandığı ve üzerinde çalıştığı bu istisnai durum, Yemen ve Suudi Arabistan’ın istisnai doğasından, Yemen halkı ile Suudi Arabistan halkı arasındaki etkileşimlerin, çıkarların ve bağların boyutundan kaynaklanıyor. Partimiz ve halkımızın Suudi Arabistan ile olan ilişkileri köklü, diğer tüm ülke ve halklardan daha sağlam tarihsel bir ilişkidir. Ulusal ve İslami kimlik, jeopolitik ve ortak bir kader bağlantıları tarafından kontrol edilir. İki ülke çerçevesinde yakın ilişkilere sahibiz. Suudi Arabistan, Yemen çevresinde uzun bir varlık, Yemen sahnesinde de sürekli destekleyici ve aktif katılım gösterdi. Bir parti olarak, Suudi Arabistan ile ilişkimizi güçlendiren tüm yönleri destekliyoruz. İki ülke ve iki devlet arasındaki ilişkinin biçimsel boyutunu daha geniş bir düzeye taşımak için çalışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Biz savaş ağası değiliz”
Parti Sözcüsü, Şarku’l Avsat’ın “Bazı medya kuruluşları, Islah’ın, Libya gibi Yemen dışındaki bazı çatışma ülkelerinde askeri bir varlık bulundurduğunu açıkladı. Bu duruma tepkiniz nedir?” sorusuna da yanıt verdi. Bu çerçevede Adini, “Bu sorunun sorulması, bize garip ve şok edici geliyor. İlk başta soruyu sormak için bir neden yok. Soru, medyanın yanıltıcı kaynaklarına dayanıyor. Biz anayasa ve yasalara göre faaliyet gösteren bir siyasi partiyiz. Kimliğimiz tamamen sivildir. Biz bu ülkeye gönderilen savaşçılara ve silahlara sahip paralı asker şirketleri ya da savaş ağaları değiliz” açıklamasında bulundu. Adnan el-Adini, sözlerini şöyle sürdürdü:
“El-Islah Partisi’nin ülke dışında askeri bir mevcudiyeti olup olmadığı tartışmaları şaşırtıcıdır. Tartışma, partinin siyasi kimliğini bozan ve anayasal varoluşunun özüne meydan okuyan tehlikeli bir bölgeye kayıyor. Tarihi boyunca tamamen siyasi araçlarla çalışan siyasi partileri nasıl hesap verebilir tutabiliriz”.
Adini ayrıca, “Açık kimliğimizin doğrulanması için bir savunma mahkemesinde değiliz. Milyonuncu kez siyasi bir parti olduğumuzu ve partinin omzunda tüfek taşımadığını hatırlatıyoruz. Siyasete katıldığınızda, silahların varlığı gözden uzaklaşır. Sadece siyaset meydanında ve yumuşak araçlarıyla başarısız olanlar güce başvurur. Ancak bu, darbeye karşı askeri savaşında devleti destekleyici tutumumuzla çelişmez. Çünkü bu, vatandaşların özgürlüklerini ve haklarını güvence altına alan devleti onarma politikasının kalbidir” dedi.

Partinin güç faktörleri
‘Şu ya da bu tarafın gücü hakkındaki söylentilerin göreceli olduğunu’ belirten Sözcü, “Gücümüz, temel olarak ülkemizin istikrarı, zaferi ve devletinin gücü ile elde edilmektedir. Her şeyden önce siyasi haklarımıza göre güvenebileceğimiz ve kullanabileceğimiz garantör bir devlet arayan vatandaşlarız. Gücümüz veya ağırlığımız varsa bu da, halkımızın bize olan güveni, açık konuşmalarımız, insanların seçimlerini savunmak için sahip olduğumuz her şeyin yanında durma yeteneğimizdir. Bu halk güvenini çok önemsiyoruz ve bunu, gerekliliklerin yerine getirmesi gereken bir güven olarak görüyoruz. İnsanların seçimlerini, iradelerini ve iradeleriyle belirlendiği gibi özgür bir yaşam haklarını savunmak için ellerinden gelen her şeyi feda etme çabalarına, dürüstlüklerine, açıklıklarına ve arzularına tanık oldum” ifadelerini kullandı.
El-Islah Partisi’nde Basın Dairesi Başkanı Adnan el-Adini, “Binlerce şehit verildi. Kurumlarımız, liderliklerimiz yağmalandı. Yandaşlarımız zulme tanık oldu. Darbeci gruba karşı sert tavrımız için sahip olduğumuz her şeyi en başından feda ettik. Tüm engellere ve hedeflere rağmen, enerjimizi devletin yanında ve toplum uğruna harekete geçirmeye, yalnızca halkımızın iradesi, halkımızın ve sadık komşularımızın yardımıyla, her türlü darbeye karşı direnmeye devam ettik. Yüce Allah’tan sonraki en büyük varlığımız ve en önemli güç faktörümüz, yanlış kazançlar değil, yaptığımız sınırsız fedakarlıklardır” dedi.
Adini, “Halkın iradesini kurtarma yolunda fedakarlıktan daha büyük bir fayda yoktur. Ulusların kaderini savunmak için çaba, zaman ve yetenek yatırımı yapmaktan daha büyük bir güç faktörü yoktur. Partimizin yaptığı ve hala devam ettirdiği şey, ulusal dengesini büyük seviyelere yükseltmektir” ifadelerini kullandı.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”