Türkiye’de online alışveriş yapanların oranı yüzde 37 arttı

Türkiye’de online alışveriş yapanların oranı yüzde 37 arttı
TT

Türkiye’de online alışveriş yapanların oranı yüzde 37 arttı

Türkiye’de online alışveriş yapanların oranı yüzde 37 arttı

Kovid-19 salgını sürecinde Türkiye online alışverişe ciddi bir yönelim gösterdi. E-ticaret hacmi, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 artış göstererek 5 ayda 63,3 milyar TL’ye ulaştı. E-ticaretteki ivmelenme, yerli teknoloji şirketlerini harekete geçirdi.
Pandemi sürecinde fiziki mekanların taşıdığı bulaş riski nedeniyle pek çok aktivite dijital ortamlara taşındı. Bunların başında ise alışveriş geldi. Hem üreticiler hem de tüketiciler e-ticarete yönelirken, online satış kanallarının Türkiye’de kaydettiği büyüme dikkat çekti. 2020 yılının ilk 5 ayında, Kovid-19 salgını sürecinin etkisiyle e-ticaret hacmi, geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 48 artıs¸la 63,3 milyar TL olarak kaydedildi. Bu süreçte Türkiye’yi öne çıkaran bir diğer nokta ise online alışveriş yöneliminde gözlenen artış oranı oldu.
Nielsen verilerine göre; pandemi dönemi öncesine kıyasla Türkiye’de online alışverişin tercih edilme oranı yüzde 37 artarak Avrupa’yı geride bıraktı. Bu oran Avrupa genelinde yüzde 22, dünya ortalamasında yüzde 27 olarak seyrederken Türkiye’nin çizdiği dijital profili güçlendirmek için harekete geçen yerli teknoloji şirketi Univera, CommercePortal adlı bir e-ticaret portalı geliştirdi. Portal ile şirketler, tek bir platform üzerinden ürünlerini iş ortaklığı yaptıkları firmalara dijital ortamda sunuyor.

"Hedef, üreticinin gelirini 5 katına çıkarmak"
Pandemi sürecinde Türkiye’nin dijital dönüşüme adapte olma hızının, büyük bir potansiyelin varlığına işaret ettiğine dikkat çeken Univera Ürün Müdürü Ömür Yesügay, doğru adımların atılması durumunda e-ticaretin ekonomik getirilerinin de artacağını belirtti.
Ömür Yesügay, "Bugün elimizdeki veriler, 68 bin 457 işletmenin e-ticaret faaliyeti sürdürdüğünü, e-ticarete kayıtlı işletmelerin yüzde 84'ünün tüccar ve sanayici, yüzde 16'sının ise esnaf işletmesi olduğunu gösteriyor. Pandemi sürecinde de deneyimlediğimiz üzere dijital dönüşüme daha fazla sektörü entegre etmek ve bu rakamları artırmak büyük önem taşıyor. Normal dönemde ise araştırmalar, e-ticaret yapısını satış kanallarına entegre eden markaların, dijital dönüşüm sayesinde satış ağını genişleterek gelirlerini 3 kata kadar artırdığını gösteriyordu. Şu an bizlerin hedefi, online alışverişe yönelim oranında Avrupa’yı geçerek yüzde 64 orana sahip Çin’e ve yüzde 57 ile Çin’in takip eden Kore’ye yakın sergilediğimiz bu tabloyu daha da ileriye taşımak, böylece satış ağlarını genişleterek hem iş ortaklarının aldığı hizmet kalitesini artırmak hem de üreticinin gelirlerini 5 katına çıkarmak." dedi

"Bayi, distribütör ve son kullanıcı tek portalda olacak"
Pek çok iş kolunu tek platform üzerinde birleştirerek hem zamandan hem maliyetten tasarruf sağlamayı amaçladıklarını belirten Ömür Yesügay, "CommercePortal bir e-ticaret uygulaması. Univera’nın yazılım platformu olan Panorama’ya entegre çalışabilmesi onu pazarda rakiplerinden ayırıyor. Özellikle B2B satış tarafı da güçlü yönleri arasında. Zira özellikle pandemi döneminde şirketler, son tüketiciye ürünlerini ulaştırmanın yanında, iş ortaklığı yaptığı firmalara da ürünlerini elektronik ortamda sunmanın önemi daha iyi anladı. Bizler de bu ihtiyaçlara cevap vermek için Çoklu Kanal Satış Yönetimi’ni entegre ettiğimiz bu sistem ile e-ticareti herkes için kolaylaştıracak bir altyapı oluşturduk. Bu sayede stok ve sipariş yönetimi, yasaklı/satılabilir ürün tanımlama, cari hesap ekstresi, risk takibi, online ödeme altyapısı ve distribütör yönetimi gibi pek çok sürecin tek platform üzerinden yürütülmesini sağlayacağız." şeklinde konuştu.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?