ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Şarku’l Avsat’a açıklama: Libya tutumumuz değişmedi

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompoe (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompoe (AFP)
TT

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Şarku’l Avsat’a açıklama: Libya tutumumuz değişmedi

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompoe (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompoe (AFP)

 ABD, Libya'daki tüm yabancı askeri müdahalelere karşı olduğunu ve dış desteğin derhal sona erdirilmesi gerektiğini belirterek Libya'ya yönelik siyasi süreci ve uluslararası anlaşmazlığı barışçıl yoldan çözme çabalarını destekleme politikasının değişmediğini vurguladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ABD yönetiminin Libya'daki mevcut duruma ilişkin tutumunu değiştirip değiştirmediğine ve kendisini orada çatışan taraflardan birine yakın bulup bulmadığına dair bir soruya karşılık, ülkesinin Libya krizi konusundaki tutumunu ve Libya'yı bir savaş alanı olarak kullanan dış müdahalelere ve silahlı milislere karşı duruşunu hiçbir zaman değiştirmediğini söyledi.
ABD'nin Libya halkı adına ‘endişeli olduğunu’ belirten Bakanlık Sözcüsü, yıkıcı savaşın siviller ve sivil altyapı üzerindeki etkisine dikkati çekerek özellikle petrol sektörünün silahlı unsurların engellemeleri olmadan faaliyetlerine devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dış müdahalenin derhal durdurulması ve yabancı paralı askerlerin Libya’da çatışmaya dahil edilmelerinin bir an önce bırakılması gerektiği düşüncesini destekliyoruz. Sonuç olarak bu krizi Libya halkı Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki siyasi müzakereler yoluyla çözmelidir. BM liderliğindeki 5 + 5 formülündeki askeri müzakereler çerçevesinde derhal ateşkes yapılması ve tüm tarafların BM’nin (Libya’ya) uyguladığı silah ambargosuna saygı duymaları gerekiyor.”
Şarku’l Avsat’ın güvenilir siyasi kaynaklardan edindiği bilgilere göre ABD yönetimi, Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) siyasi süreçleri bozma veya istikrarsızlaştırma eylemlerine girmeye çalışan askeri operasyonların ve yabancı milislerin durdurulması gereğini belirtti. ABD ayrıca Rus güvenlik şirketi Wagner'e mensup paralı askerlere atıfta bulunarak ‘uluslararası yaptırımları riske eden yabancı milislere hoşgörü gösterilmemesi gerektiğinin’ de altını çizdi.
Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) Müdür Yardımcısı John Alterman, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “ABD bir tarafa karşı diğer tarafı destekleyen bir çizgide değil. Aksine BM arabuluculuğunu destekliyor.  Ayrıca BM’nin çatışmanın herhangi bir tarafına silah tedarik edilmesini engellemeye yönelik kararları lehine oy kullanmıştır” şeklinde konuştu.
Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Dairesi üyesi olan Alterman, sahada konuştuğu kişilere göre Libya çatışmasının bölünmeye doğru gittiğini belirterek, “Bana bir tarafın diğer tarafı yenilgiye uğratma imkanı görmedikleri için ülkenin bir şekilde bölüneceğini düşündüklerini söylediler” dedi.
Alterman Libya'daki silahlı milislere veya çatışan taraflara yaptırım uygulama olasılığı olup olmadığına dair bir soruya karşın böyle bir olasılığa ihtimal vermeden yaptırımlar ABD yasalarına tabi olduğu için yaptırım listesinde kolayca değişikliğe gidilmediğini belirtti.
ABD Barış Enstitüsü (USIP) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programları Direktörü Dr. Elie Abouaoun ise Washington’ın Libya'da paralı askerlerin ve yabancı güçlerin varlığına çok kızdığını ve Türkiye’nin Suriyeli paralı askerleri Libya'ya taşımasından rahatsız olduğunu söyledi. Dr. Abouaoun bununla birlikte ABD’nin tüm Batı ülkelerini krizin başından beri Libya’daki durumu kınamakla yetindikleri ve silahlı milislerin Libya'ya gelişinden bu yana krizle gereken şekilde ilgilenmedikleri için suçladı.
Şarku’l Avsat’a değerlendirmelerde bulunan Dr. Abouaoun, ABD’nin Libya krizindeki daha çok tarafsız davranmasının nedenini, Amerikan halkının ve mevcut yönetimin, özellikle Irak ve Afganistan'daki savaşlardan sonra ABD’nin yurtdışındaki müdahalelerini durdurması gerektiğine dair inancından kaynaklandığını belirtti. Ayrıca Trump yönetimi ile Obama yönetimi arasında tek ortak noktanın ABD’nin dış askeri müdahalelerinin durdurulması olduğunu söyleyen Dr. Abouaoun, ABD’nin Libya büyükelçisinin 2011 yılında Bingazi'de öldürülmesinin ve o dönem Obama yönetiminin büyükelçi için yeterli korumayı sağlayamamasının Amerikalıların Libya'nın içlerine girmemesine neden olduğunun da altını çizdi.
Öte yandan Türkiye’nin Libya’ya yönelik askeri müdahalesinin yurtiçinde ekonomik yansımaları olacağını düşünen Dr. Abouaoun, özellikle yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını çerçevesinde bu durumun etkisinin hissedilebileceğini vurguladı. Dr. Abouaoun, Ankara'nın Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni (UMH) desteklemek için Libya'ya getirdiği Suriyeli paralı askerlere verdiği desteğin Türkiye’yi ekonomi ve güvenlik açısından etkileyebileceğini söyledi.
Türk muhalefetini önemli ölçüde dizginleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerindeki siyasi nüfuzun etkili olmadığını düşünen Dr. Abouaoun, saldırılar konusunda uyarıda bulundu.
USIP Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programları Direktörü Dr. Abouaoun açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Libya'daki durum oldukça karışık. Washington'ın Libya’da çatışan taraflar arasında ortak noktaları var. Bununla birlikte BM tarafından yönetilen siyasi süreci destekliyor. Ancak bunun için çatışmanın sona ermesi ve dış müdahalenin durdurulması gerektiğini düşünüyor. Bana göre Avrupa ülkeleri, yabancı silahlı milislerin Libya'ya akışını durdurmak için çok fazla çaba göstermediler. Avrupa ülkeleri arasında Libya meselesi konusundaki bölünme, en başta Avrupa'ya zarar verecektir. Fransa Libya'da silahlı grupların yükselişini bir güvenlik tehdidi olarak görüyor. Bununla birlikte Libya’daki Fransız yatırımlarını ve ekonomik çıkarlarını güvence altına almak istiyor ve bu yüzden Hafter'i destekliyor. İtalya ise Serrac başkanlığındaki UMH ile ekonomik açıdan uzlaşma ve mültecilerin İtalya’ya gidişlerini önleme amaçlı bir güvenlik desteğiyle bu fikre karşı çıkıyor.  Rusya’ya gelince, Libya'yı içinde bir dayanak bulmayı umduğu bir saha olarak görüyor. Bu, tıpkı Suriye'de olduğu gibi jeopolitik bir bakıştır.”



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.