Suudi Arabistan Aile İşleri Konseyi Genel Sekreteri: Ailevi sorunlar küresel düzeyde birbirine benziyor ancak çözüm yolları birbirinden farklı

Şarku’l Avsat’a konuşan Hala et-Tuveyciri koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında yaşlılara hizmet etmek için yönlendirici bir kılavuz oluşturulduğunu belirtti

Şarku’l Avsat ile röportaj veren Dr. Hala et-Tuveyciri (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
Şarku’l Avsat ile röportaj veren Dr. Hala et-Tuveyciri (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
TT

Suudi Arabistan Aile İşleri Konseyi Genel Sekreteri: Ailevi sorunlar küresel düzeyde birbirine benziyor ancak çözüm yolları birbirinden farklı

Şarku’l Avsat ile röportaj veren Dr. Hala et-Tuveyciri (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
Şarku’l Avsat ile röportaj veren Dr. Hala et-Tuveyciri (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)

Suudi Arabistan, bireyin toplumdaki rolünü geliştirme, umutlarını inşa etmesini sağlama ve refahı ile saygınlığını güvence altına alan arzu edilen değişikliği gerçekleştirme yolculuğunda temel eğitici sayılan aile kavramına özen gösteriyor.
Suudi Arabistan Aile İşleri Konseyi 25 Temmuz 2016 yılında aile konularını ele alan bağımsız ve resmi bir organ olarak kuruldu. Konsey çocuklar, kadınlar ve yaşlılar konusunda hükümetin bütün sektörlerinin çabalarının tek bir çatı altında toplanmasına dayanıyor ve tam olarak temsil edilmesi için 12 bakanlık katılıyor.
Konsey, aile kavramının güçlendirilmesi ve 2030 Suudi Arabistan toplumunun sürdürülebilir kalkınmasındaki rolünün güçlendirilmesi amacıyla aile işleri ile ilgilenme görevini üstleniyor.
Şarku’l Avsat, Aile İşleri Konseyi Genel Sekreteri Dr. Hala et-Tuveyciri ile görüştü ve birlikte koronavirüs (Kovid-19) ve yaşlılar dosyasını, konseyin uluslararası örgütlerde oynadığı rolü, aynı şekilde kadın ile ilgili konuları ve bir dizi dosyayı incelediler.

-Uluslararası Örgütlerde Aile İşleri Konseyi
Aile İşleri Konseyi Genel Sekreteri Dr. Hala et-Tuveyciri, Aile İşleri Konseyi’nin uluslararası örgütlere katılmasının birçok faydası olduğunu belirterek bunları çeşitli dünya ülkelerinde ailelerin çektikleri sıkıntılara ilişkin alanlar ve platformlardaki açılım dairesini genişletme, daha az ve daha çok gelişmiş ülkelerdeki en iyi uygulamalardan haberdar olarak tecrübeler kazanma; ki bunun da bu tecrübelerin sonuçlarını gerçek bir zeminde inceleme fırsatı vermesi şeklinde sıraladı. Hala sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya ülkelerinin, her ne kadar biri diğerine göre daha ileride olsa da birbirine benzeyen ailevi sıkıntıları var. Bu durum, yerelde Suudi bireyi ve daha sonra dünya insanını etkileyecek şekilde bireysel toplum sorumluluğunu güçlendirecek yeni politikaların önerilmesi veya mevcutların değiştirilmesi üzerine bir çalışma yürütmeyi gerekli kılıyor.”

-Koronavirüs (Kovid-19) ve çözümler üretmede konseyin rolü
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) krizinin patlak vermesi ile aile içi krizler kötüleşti. Her gruptan farkındalık mesajları gelmeye başladı ve virüs özellikle yaşlılar için daha kolay etkilenme olasılıklarından dolayı bir tehlike arz etti.
Bu konuda Genel Sekreter ifadeleri kullandı:
“Yaşlılar koronavirüsten (Kovid-19) en çok etkilenen gruplardan birisi, bu yüzden onlara odaklanılması gerekiyordu. Konsey salgının yayıldığı sırada bu yaş grubunun karşılaştığı en büyük zorlukların belirlenmesi için bir anket çalışması yaptı. Bunun üzerine bu gruba sunulan hizmetler ve bu kişilerin bilinçlendirilmesi konusunda bir yönlendirici kılavuz sunuldu.”
Tuveyciri yaşlı kesime hizmet eden ve virüs ile başka konularda bilinçlenmelerini sağlayan çok sayıda elektronik hizmet olduğunu, ancak bu hizmetlere ulaşmanıın büyük bir boşluk ve sıkıntı yarattığını belirtti.
Konsey, yaşlıların, ailelerinin ve onları koruyanların farkındalığını artırmak, endişelerini gidermek ve bu gruptan iyileşenlerin olduğuna dair güven verici mesajlar yayınlamak için Sağlık Bakanlığı gibi önemli ve çeşitli otoritelerle işbirliği yaparak sosyal medya sitelerinde bir bilinçlendirme kampanyası başlattı.

-Ulusal ve Uluslararası Kadın dosyası
-Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu’nun kararının ardından Krallığın, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesindeki Kadının İlerlemesi Teşkilatı’nı temsil etmesi onaylandı ve temsil görevini Aile İşleri Konseyi’nin üstleneceği bildirildi.
Genel Sekreter: “Kadını ilgilendiren uluslararası örgütlerin dosyalarının hepsinde “denge” olarak adlandırılan bir şey var. Bu, bir kadının kamusal yaşam ile aile hayatı arasında denge kurmasını esas alan bir terimdir. Bu terimi gerçekleştirmek için kadının ailevi durumunun iyileştirilmesi gerekiyor ki bu da, tek başına bütün hizmetlere ulaşmasını ve bunları kendi başına yapmasını garanti altına alan haklarının hepsini elde etmesini sağlayan dengeyi kurmasına yardımcı olur. Suudi Arabistan’daki kadınların dosyası kapsamlı bir şekilde ele alınmaktadır, bu da uluslararası uygulamalarda en iyi olarak kabul edilen sistemdir. Bu sistemde tek bir departman bu dosyayla ilgilenmez, aksine her departmanın ve birimin kadından sorumlu olması esas alınır ve bu nedenle kadınlar hakkında politikaları olan herkesin öncelikle kadınların, haklarının tümüne sahip olduğunu bildiklerinden emin olması gerekiyor.”

Suudi Arabistan’da bazı kadınların şiddete ve istismara maruz kaldığına ilişkin soruya Tuveyciri “İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı’nın içerisinde Başsavcılık gibi diğer birimlerin de yer aldığı koruma konusunda uzman bir departman bulunuyor” şeklinde cevap verdi.
Tuveyciri, bir kadının şiddete maruz kaldığını bildirmesini engelleyen iki faktör olduğuna dikkati çekti. Bunlardan ilkini harici -örneğin dışarıdan gelen bir tehdit-, ikincisini de dahili -örneğin ekonomik istikrarsızlık ve diğer korkular- olarak tanımladı.
Dr. Hala şiddete çözüm bulunmasında ve kadınlar için en az hasara yol açacak çözümlerin ve yolların bulunmasında sorumluluğun bütün kurumlara ait olduğunu vurgulayarak konseyin bu konudaki rolünün, şiddet gibi birçok sorunun düzeltilmesinde temel bir kavram olan “aile danışmanlığı” kavramını güçlendirmek olduğuna dikkati çekti.
Kayda değer bir diğer nokta da Suudi Arabistan’ın, Arap dünyası içerisinde bireyin her türlü istismardan korunma hakkını garanti altına alan bilimsel ve pratik mekanizmaların varlığı içerisinde “istismardan koruma” tüzüğü çıkaran önde gelen ülkelerinden biri olarak sınıflandırılmasıdır.

-Suudi ailelerde ekonomik gelir
Tuveyciri’nin ifadelerine göre Suudi Arabistan’da finansal planlama yapan bir aileye rastlanması oldukça nadirdir. Genellikle işler “bereket” olarak nitelendirilen bir kavram ile yürütülür. Birikim yapma ya da finansal planlama kavramı bir kültür olduğu için evlilik müessesesinin kurulduğu ilk günden ve hatta çocukluktan itibaren bu düşünceler güçlendirilmelidir.
Tuveyciri konseyin sosyal medya sitelerinde birikim yapma kültürünü güçlendirmek için bir farkındalık projesi başlattığını ve projenin bu gibi kavramların erken yaşlarda kazanıldığı inancından hareketle daha çok çocukları hedef aldığını da sözlerine ekledi.
Tuveyciri tüketim davranışlarına değinerek bunun Suudi aileleri farklı düzeylerde etkileyen en büyük sorunlardan biri olduğunu ve artık lüks tüketimle sınırlı kalmayıp temel ihtiyaçlara kadar ulaştığını söyledi.

-Emekliler ve tecrübelerinden faydalanma
Birçok iş ve emeklilik kurumunun elinde, hala tekrar etkinleştirilebilecek ve yararlanılabilecek eski tecrübelere sahip emekli kişilerin isimlerinin yer aldığı bir liste bulunuyor.
Buradan hareketle Tuveyciri yaşlılardan istifade etmek için bir plan oluşturulduğunu ve bu plan içerisinde kişilerin emeklilik öncesinden başlayıp emekliliğe hazırlanma süreçlerini kapsayan serüvenlerine değinildiğine dikkat çekti. Söz konusu plan içerisinde “Suudi Aileler için Ulusal Strateji” projesinin stratejisi kapsamında yaşlıların tecrübelerinden nasıl istifade edilebileceğine ilişkin bir girişim paketi yer alıyor. Tuveyciri bu girişimlerin, gönüllü olarak birçok kanal aracılığıyla emeklinin, emekli olduğu sektöre göre uzman olarak katıldığı panel tartışmaları şeklinde yapıldığını ve bunun Kamu Emeklilik Ajansı’nın (PPA) da dahil olduğu emeklilik birimi ya da sektörü arasındaki iletişim yoluyla gerçekleştirilen bir süreç olduğunu söyledi.

-Konsey ve Boşanma Davaları
2019 yılında Suudi Arabistan’da boşanma davaları evlilik sözleşmelerinin yarısına ulaştı. Bu yükselen oranın düşürülmesi ve azaltılması konusunda konseyin bir rolü olup olmadığına ilişkin soruya Tuveyciri boşanma davalarının ve türlerinin birbirinden farklı olduğunu söyledi. Ancak tüm boşanma davaları ailenin parçalanmasıyla gerçekten sona erdi mi?
Tuveyciri boşanma endekslerinin hesaplanmasının gerçek rakamların bir yansımasını verdiğini ve bunun Aile İşleri Konseyi ile Adalet Bakanlığı arasında yürütülen bir proje olduğunu söylüyor.
Tuveyciri, evlenmek üzere olan kişilere cazip bir yöntemle sunulan ve günümüz gençlerinin dilinde anlatımların yapıldığı eğitim kursları verilmeye başlandığını, kurslarda evlilik müessesesinin hukuki anlamının açıklandığını ve içerisinde boşanma vakalarının önlenmesi veya sayılarının azaltılmasına yönelik projeler yürütüldüğünü belirtti.
Tuveyciri boşanma sırasında yaşanılan çoğu sıkıntıların yardım alınarak doğru bir rehberlik ile önlenebileceğini ve bunun boşanma sorununa bir çözüm olabileceğini söyledi ve “Bunu söylerken kastettiğimiz şey her iki tarafında en az kayıpla yollarını ayıracağı sağlıklı ya da doğru bir boşanma süreci yürütülmesidir” dedi. Konsey, çiftlerin ayrılmadan önce ve sonra korunması ve tedavi edilmesini esas alıyor.

-Haklar konusunun eğitime entegre edilerek farkındalığının sağlanması
Diğer yandan, Tuveyciri müfredata her yaş grubunun haklarının öğretilmesine ilişkin kavramların dahil edilmesinin olumlu bir çalışma olduğunu, Eğitim Bakanlığı’nın insan hakları ve aile eğitimi müfredatını güncellemeye çalıştığını ve aynı zamanda diğer müfredatlara da çeşitli farkındalık mesajları dahil edildiğini belirtti.
Tuveyciri konseyin okul müfredatlarına bireyin haklarına ilişkin farkındalık sürecinin dahil edilmesine katılmasının yeterli olmadığını, ders müfredatlarına katılmasının yanı sıra “ders dışı etkinliklere” de katılımının etkisini vurguladı.



Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
TT

Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)

Nesrein El-Bakhshawangy

Yazar, müzisyen, belgesel film yapımcısı ve çevre aktivisti Andri Snaer Magnason, şiir, roman, tiyatro, çocuk ve genç yetişkin edebiyatı ve bilimsel kitaplar yazarak İzlanda Edebiyat Ödülü'nü tüm dallarında kazanan tek isim. Magnason, “LoveStar: A Novel” (Love Star) adlı kitabıyla 2016 yılında Fransa'da En İyi Yabancı Bilim Kurgu Romanı ödülü de dahil olmak üzere birçok ödül kazandı.

Magnason, 1973 yılında doğdu, İzlanda Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Ancak çevre ve iklim değişikliği konuları ilgisini çeken yazar, yazılarında başlıca olarak bu konuları ele aldı. Ülkesinin temiz enerjiye geçmesi ve ulusal dilin önemi gibi alanlarda sıkı çalışmalar yapmak üzere 2016 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koydu. Çalışmaları İngilizce, Fransızca, Japonca, Arapça ve Türkçe dahil olmak üzere 30'dan fazla dile çevrildi.

İşte Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason röportajın tam metni;

*Çevre ve iklim değişikliği hakkında yazmaya ilk olarak ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Milenyumun başlarında İzlanda'daki birçok önemli yer kentleşme tehdidi altındaydı. Örneğin, belirli bir kaz türünün dünyadaki en büyük yuvalama alanı sular altında kalmıştı. Bunun gibi tehdit altındaki pek çok yerin yazabileceklerimden çok daha önemli olduğunu hissettim. Bu alanları koruyup koruyamayacağımı, dünyaya bir roman ya da yeni bir kitapla yapabileceğimden daha fazla katkıda bulunup bulunamayacağımı merak ettim. Daha sonra bu düşüncelerimi, bazen doğrudan, kurgusal olmayan bir biçimde, bazen de bilim kurgu, şiir ya da çocuk kitaplarında konu etrafında örmenin bir yolunu buldum ve bunları bir kitaba dönüştürdüm.

LoveStar: A Novel kitabında en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim.

Teknoloji ve özgürlük

*LoveStar: A Novel adlı romanınız teknoloji ve özgürlük arasındaki çatışmayı ele alıyor. Sizi bu romanı yazmaya iten neydi?

LoveStar: A Novel oldukça çılgın bir roman. İçinde bulunduğumuz çağın mitlerine karşı ilerleme ve teknoloji dünyasını keşfetmek ve şu anki trajik tanrılarımızı incelemek istedim. Yani Elon Musk ya da Steve Jobs gibi girişimciler dünyada devrim yarattılar, ama aynı zamanda kendilerini de yok ettiler. Onlar bana dünyayı istila eden ve bedenlerini ya da ruhlarını ele geçiren fikirlerin sadece ev sahipleri gibi görünüyorlar. Bu roman sosyal medyanın hayatımıza girmesinden önce yazıldı. Bu yüzden Jobs ve Musk'ın romanın ilham kaynağı olduğunu söylemek yanlış olur. Bu roman onları bu yolculuğa çıkmadan önce yazıldı. Yaklaşan internet çağının vaat ettiklerini, bağlantı ve veri çağını ve bu gelişen teknolojilerin sonuçlarını keşfetmek istedim. Sahte haberler, bilgi balonları ve kişiselleştirilmiş derecelendirmeler kitapta geçse de bunlar o zamanlar gündemde olan konular değildi. George Orwell’ın 1984 adlı kitabını, Kurt Vonnegut ve Aldous Huxley'in eserlerini, kendi zamanlarının gerçekliğine nasıl tepki verdiklerini ve bizim gerçekliğimiz için ne tür bir tepki hayal ettiğimi düşünüyordum. Uluslararası şirketlerin etiği ‘eğer biz yapmazsak başkası yapacak, o yüzden biz de yapmalıyız’ şeklindedir.

sdwcfvrgbt
LoveStar: A Novel adlı romanın kitap kapağı

*Peki bu romanda modern kapitalizmi ve onun toplum üzerindeki etkisini eleştirirken size ilham veren neydi?

Ben bunu daha çok araştırma, taklit ve deney olarak görüyorum. Doğanın ya da insan etkileşimlerinin ve kültürün giderek daha fazla alanının metalaştığını hissettim. Yeni teknolojinin, daha önce mümkün olmayan insan ilişkilerinden yararlanma ve bunlardan faydalanma olanaklarını nasıl açacağını düşündüm. Hiçbir şeyin kendi haline bırakılamayacağına, çağımızda her şeyi sonuna kadar sömürme eğiliminde olduğumuza tanık olmaktan ilham aldım ve bu romanda en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim. LoveStar: A Novel, bu 'kaynakları' sonuna kadar kullanmanın yollarını buluyor.

İklim değişikliği meseleleri

*Bize “On Time and Water” (Zaman ve Suya Dair: Bir Buzula Ağıt) adlı kitabı yazma sürecinden bahseder misiniz? Kitabın beyaz perdeye uyarlanma fikri nasıl ortaya çıktı ve filme nasıl hazırlandınız?

Yaşadığım zamanın ve mekânın bir yazarı olarak, bu konu benim için yazılması gereken en önemli konuydu. İklim değişikliği meseleleri üzerine yazılan çoğu yazının ilgi çekici olmadığını ve hatta yapay zeka tarafından yazılmış gibi tahmin edilebilir olduğunu gördüm. Bu konuların akıbetini öngörebildiğimi ve anlatı yoluyla bunlar hakkında beyin fırtınası yapabildiğimi fark ettim. İletişim yeteneği, bilimsel konuları ortalama bir insana açıklamak için büyük önem taşısa da bunun ötesine geçilmesi gerektiğini hissettim. Daha derin bir yaklaşım gerekiyordu. Bu dilden daha büyük bir şey. Zira bu temiz enerji dünyasına doğru bir paradigma değişimiyle ilgili ve bir paradigma değişiminde dil ve normlar yıkılmaya başlar.

ccdfvrbg
On Time and Water romanının kitap kapağı

İçinde yaşadığımız zamanı anlamadığımızı nasıl anlayabiliriz? Kitap ailemle ilgili, büyükannem ve büyükbabam 1950'lerde buzul kaşifleriydi. Kitap, bir yandan da zamanı ele alıyor. Çünkü 2100 gerçekten ne anlama geliyor? Biz bunu nasıl anlıyoruz? Kelimeler ne anlama geliyor? Olaylar 1000 ya da 2000 yıl sonra hala iklim değişikliği olarak adlandırılacak mı yoksa başka bir isimle mi anılacaklar?

Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor.

Çocuklar ve çevre

*Bir çocuk edebiyatı yazarı olarak, sizce çocukları ve gençleri çevreyle ilgili konularda erken yaşta eğitmek önemli hedeflere ulaşılmasına nasıl yardımcı olabilir?

Çocukların ve gençlerin tüm eğitim metotlarıyla temiz enerjiye geçişin önemi konusunda bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçtiğimiz yüzyılın tasarım yöntemleri, alışkanlıkları ve endüstrisi artık eskidi. Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor. Benim yaşıma geldiklerinde tüm dünyanın temiz enerjiye ihtiyacı olacak. Bu büyük bir değişim ve zorluk. Bugün doğan bir çocuk 2100 yılı civarında emeklilik yaşına ulaşacak. Şu anda dünyamız gelecekte istikrarlı olacak şekilde tasarlanmamıştır.

tynm
The Casket of Time (Yonder) kitabının kapağı

Bir genç yetişkin romanı olan The Casket of Time'da modern hikayeleri antik destanlarla birleştirirken karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Yeni bir eser yazarken karşılaşılan başlıca zorluk, eserin çerçevesini belirlemektir. Eser bir seri mi olmalı? Üç kitap mı, beş kitap mı? Ya da çok uzun bir kitap olabilir. Ama ben uzun kitaplardan ziyade kısa ve konu odaklı hikayeleri seviyorum. Bu yüzden geleceğin ve geçmişin hikayelerini bir arada örmek ve bunları mantıklı, şaşırtıcı ve izleyiciler için eğlenceli hale getirmek zordu, ama umarım başarmışımdır.

Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabilir, ancak bir kelime de bin resimden daha fazlasını anlatabilir.

*Kişisel internet sitenizde “Ben Noam Chomsky ve Lewis Carroll'un gayrimeşru oğluyum” diye yazmışsınız. Onların yazıları çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Chomsky'nin dilbilim teorilerini inceledim. Carroll ise beni vahşi ve eğlenceli hayal gücüyle etkiledi. Kelimelere ve dile olan ilgi ve hayal gücünüzü ne kadar genişletebileceğinizi görmek gibi şeyler zihnimde takılıp kaldı.

*“Dreamland” (Düş ülkesi) kitabınızın belgesel film haline getirilmesiyle birlikte, edebiyatın görsel eserlere dönüştürülmesinin önemini nasıl görüyorsunuz?

Gerek sözlü anlatıcılık gerek kitapta yazılı, gerekse müzikal ya da film olarak olsun hikayelerin farklı ifade biçimleri her zaman ilgimi çekmiştir. Farklı formlardan çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Her ifade biçiminin kendi kuralları ve kendi büyüsü vardır. Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabileceği gibi bir kelime de bin resimden fazlasını anlatabilir.

*Sizi 2016 yılında İzlanda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya iten neydi? Sizce bir şair ve romancı böyle bir makamda ne kadar başarılı olabilir?

İzlanda cumhurbaşkanı devletin bir temsilcisidir. Doğrudan bir gücü olmasa da nüfuzu vardır. Benim gündemim İzlanda dilinin korunmasının önemi konusunda farkındalık yaratmak ve İzlanda'nın iklim değişikliğinin etkileri konusunda küresel bir eylem örneği haline gelmesini sağlamaktı. Cumhurbaşkanlığı daha çok kelimeler, kavramlar ve vizyonla ilgili. Bu, bugün her zamankinden daha önemli olduğu için gündeme getirebileceğimi düşündüğüm bir konuydu.

*Tüm ilgi alanlarınız arasında en çok neyle gurur duyuyorsunuz ve neden?

Belki çocuklarım! Dört tane çocuğum var. Ama birçok ülkedeki insanlara ulaşan çok farklı türde sanat yapma becerimle gurur duyuyorum. İzlandaca yazmak ve çeviri yoluyla Arapça konuşulan ülkelerdeki biriyle konuşmak ve yazının hala sınırları aşabildiğini görmek harika. Bununla gurur duyuyorum.

*Belgesel film yapımcısı olarak yaptığınız çalışmalar yazarlığınızı nasıl etkiledi?

Kariyerimi tarımdaki gibi bir tür ürün rotasyonu olarak görüyorum. Ürün rotasyonunda bir yıl patates ekersiniz, ertesi yıl arpa ve sonra belki de bir yıl boyunca tarlada yabani otların büyümesine izin verirsiniz. Böylece her tarla diğerini besler. Of Time and Water'ı yazarken kendimi bir belgesel film çekiyormuş gibi hissettim. Bilim insanlarıyla, yaşlılarla, Dalai Lama gibi kişilerle röportajlar yaptım. Ama sonra elimdeki malzemenin o kadar büyük olduğunu fark ettim. Bunun kitaplaştırılması gerektiğini düşündüm ve şimdi de bir belgesel film oldu.

*Belgesel filminiz “The Hero's Journey to the Third Pole - a Bipolar Musical Documentary with Elephants” (Kahramanın Üçüncü Kutba Yolculuğu: Fillerle Bir Bipolar Müzikal Belgesel) adlı belgesel filminiz, bipolar bozukluğu olan kişilerle ilişkili ruh sağlığı sorunları ve yaratıcı yetenekler konusunda farkındalık yaratmayı mı amaçlıyor?

Akıl hastalıkları üzerine tartışmak zor ve hassas bir konu. Filmimde, bipolar bozukluk şikayeti olan iki kahramana kendileri hakkında konuşma şansı verdik. Filmde tıpkı hepimiz gibi çok sempatik iki insan görüyoruz. Yani hayatlarının bir noktasında normal biri gibi muamele görüyorlar. Ancak hastalığın depresif evrelerinde karanlık zamanlardan geçerken manik evrelerinde yıldızlara dokunacak kadar coşkulu olabiliyorlar. Ardından farklı bir bilinçle ve hepimizin bir şekilde öğrenebileceği yeni bir insanlık durumu anlayışıyla geri dönüyorlar.